Hurûf-u Mukattaa
Prof.Dr. Davut AYDÜZ

Hadislerde Hurûf-u Mukattaa: Kurân okumayı teşvik eden, Allahın kelâmını okuyana her harfi için on sevap verileceğini ve bu arada الم elif-lâm-mîmin tek harf değil üç harften meydana geldiğini bildiren hadisin dışında muteber hadis kaynaklarında hurûf-u mukattaaya dair herhangi bir açıklama bulunmamaktadır.


Hurûf, harf kelimesinin çoğuludur. Mukattaa kelimesi de ayrılmış, münferit demektir Hurûf-u mukattaa ise; ayrılmış, münferit harfler demektir. Bunlara hurûf-u teheccî, evâilü
s-süver ve fevâtihüs-süver de denilmiştir. Bu harfler, bir kelime gibi yazıldığı halde, okurken ayrı ayrı olarak okunur. Meselâ, الم tek bir kelime gibi birleşik olarak yazılsa bile, elif-lâm-mîm diye okunur.

Bu harflerin seçilip yerleştirilmesinde öylesine bir nizam bulunmaktadır ki, bilhassa bazı muâsır müelliflerin fütursuzca, neredeyse
tesâdüfî demeye varan değerlendirmelerine asla imkân vermez: Meselâ:

1. Hece harflerinin adedi -elif-i sâkine hariç kalmak şartıyla- 28 harftir. Kur
ân-ı Azîmüşşan, sûrelerin başında bu harflerin yarısını, yani 14 tanesini zikretmiş, yarısını da terk etmiştir.

Aynı zamanda bu harfler, 14 değişik şekildedir:
الم، الر، المر، المص، حم، حم، عسق، ق، كهيعص، ن، ص، طه، طس، طسم، يس

2. Kur
ânın almış olduğu yarı, terk ettiği yarıdan daha ziyade kullanılan harflerdir.

3. Kur
ân, sûrelerin başında zikrettiği kısım içinde, dile daha kolay olan elif ve lâmı çok tekrar etmiştir.

4. Hurûf-u mukattaa 29 sûrenin başında yer alır ki, bu da elif-i sâkine bir harf sayılırsa, Arapça
daki harf sayısına eşittir.

5. 29 sûreden ikisi Medenî, diğerlerinin hepsi Mekkî
dir.

6. Hece harflerinin mehmûse, mechûre, şedîde, rehve, müsta
liye, münhafıza, mütbika, münfetiha gibi çiftli cinslerinin her birisinden yine yarısını almıştır.

7. Meryem, Ankebût, Rûm ve Kalem dışındaki surelerde, hurûf-u mukattaa
dan hemen sonra
Kur
ândan veya aynı anlamda kitaptan söz eden ya da bunlara işaret eden bir âyet yahut âyetler gelmektedir. Bu dört sure başındaki harflerden sonra her ne kadar kitap ve peygamber lafzı geçmiyorsa da, surelerin muhtevasının ifade ettiği mânâlar bu eksikliği tamamlamaktadır.

8. Yüce Allah, Arap alfabesindeki harfleri sanki üç kısma ayırmıştır.
Birinci kısım, elif
ten zâla kadar olan dokuz harftir:

ا،ب،ت،ث،ج،ح،خ،د،ذ

İkinci kısım da, elif-bâ
nın son dokuz harfini teşkil eden fâdan yâya kadar olan dokuz harftir:

ف،ق،ك،ل،م،ن،و،ه،ي

Üçüncü kısım ise, bu ikisinin ortasında yer alan, râ
dan gayna kadar olan on harftir:

ر،ز،س،ش،ص،ض،ط،ظ،ع،غ

Yüce Allah hurûf-u mukattaa içinde, birinci kısımdan iki harfi, yani elif ile hâ
yı zikretmiş, yedisini bırakmıştır:

ا،ب،ت،ث،ج،ح،خ،د،ذ

İkinci kısımdan ise, sadece iki harfi, yani fâ ile vav harflerini bırakmış, geriye kalan yedisini zikretmiştir.

ف،ق،ك،ل،م،ن،و،ه،ي

Orta kısımdaki on harften ise, bir harf zikretmiş, bir harf bırakmış, meselâ, râ
yı zikretmiş, zêyi bırakmış; sini zikretmiş, şını bırakmış, sâdı zikretmiş, dâdı bırakmış; tîyı zikretmiş, zîyı bırakmış ve aynı zikretmiş gaynı bırakmıştır.

،ر،ز،س،ش،ص،ض،ط،ظ،ع،غ

Bu seçme ve sıralama, tesâdüfî olmayıp, bir maksada yönelen bir seçme ve sıralamadır. Öyleyse bütün bunlar, bir hikmete göre yapılmıştır. (Fahruddin er-Râzî, Mefâtihu
l-Gayb, Bakara 1. âyetin tefsiri.)

Bu zikrettiklerimiz göstermektedir ki, hurûf-u mukattaa, tesâdüfî değil, Allah
ın iradesiyle seçmesi neticesinde oluşmuştur.

Mukattaa Harflerinin Mânâları

Bu harflerin mânâsız olduğunu söylemek hatadır. Allah
ın kelâmı bundan münezzehtir. Ancak tam şekliyle mânâsını Allahın bilebileceği müteşâbihattan saymak gerekir. Müfessirler Bunlardan muradın ne olduğunu katî olarak Allah bilir. demekle beraber, muhtemel vecihleri zikretmekten de geri durmamışlardır.

Bu harfler hakkındaki ihtilafın sebeplerinden birisi de, Peygamberimizden bu harflerin mânâsına dâir bir bilginin gelmemesidir.

Hadislerde Hurûf-u Mukattaa: Kur
ân okumayı teşvik eden, Allahın kelâmını okuyana her harfi için on sevap verileceğini ve bu arada الم elif-lâm-mîmin tek harf değil üç harften meydana geldiğini bildiren hadisin dışında (Tirmizi, Fezâilül- Kurân, 16; Dârimî, Fezâilül- Kurân, 1) muteber hadis kaynaklarında hurûf-u mukattaaya dair herhangi bir açıklama bulunmamaktadır.

Başta müfessirler olmak üzere İslâm âlimleri, hurûf-u mukattaa
nın tefsiri meselesinde iki ana görüş ileri sürmüşlerdir.

I. Selef Âlimlerinin Görüşü: Daha çok Selef âlimlerinden meydana gelen gruba göre hurûf-u mukattaa, te
vilini yalnızca Allahın bildiği müteşâbih âyetlerden olup, bu harfler üzerinde yorum yapmak mümkün değildir. Bu alimler; söz konusu harflerin indirilişinde Allahın mutlaka hikmetinin bulunduğunu, ancak insanların idrakinin bu hikmeti kavrayamayacağını söylemekle yetinmişlerdir.

Kur
ân-ı Kerimin temel gayesi insanları hidâyete ulaştırmak olup, bütün âyetler içinde çok küçük bir yer tutan hurûf-u mukattaanın anlamının bilinmemesi Kurânın bu fonksiyonunu hiçbir şekilde zedelemez. Mânâsı bilinmeyen bazı kelimelerin Kurânda yer alması, kişinin kulluk samimiyetini ölçme ve Allaha teslimiyetini sağlama amacı da taşır.

Hz. Ebu Bekir: Her kitabın bir sırrı vardır, Allah
ın Kurândaki sırrı da evâilis-suverdir, demiştir.

Hz. Ali: Her kitap için bir zübde/öz vardır. Bu kitabın zübdesi de mukattaa harfleridir.

İbn Mes
ûd ve Hülefâ-yı Râşidînden şu haber nakledilir: Bu harfler gizli bir ilim ve kapalı bir sırdır. Allah onları bilmeyi kendine mahsus kılmıştır. (Reşid Rıza, Menar Tefsiri, VIII, 302; Subhi Sâlih, Mebâhîs, s.236)

II. Halef Âlimlerinin Görüşü: Bu âlimler, Müteşâbih âyetlerin ve dolayısıyla hurûf-u mukattaanın mânâlarını araştırmanın gerekli olduğunu söylemişlerdir. Bunlara göre, apaçık bir Arapça ile nâzil olan, insanları üzerinde düşünmeye davet eden, her şeyi açıklayan ve hidâyet rehberi olan Kur
ânda anlaşılmayan sözlerin bulunması onun bu özellikleriyle bağdaşmaz.

Hurûf-u mukattaanın tefsir edilmesinin gerekliliği üzerinde ittifak eden âlimler, bu harflerin anlamları konusunda çok farklı görüşler öne sürmüşlerdir. Bazı kaynaklarda 30
dan fazla görüş bulunmakla beraber, onlardan en fazla nazar-ı itibara alınması gerekenleri özetleyelim:

Genel Bir Mânâ Verenler:

1. Kur
ân, alışılmamış, mûtad olmayan, mûsikî tesiri de olan bu tâbirlerle, etrafın dikkat nazarlarını çekmek, dinlemelerini sağlamak istemiştir. Bu seslerden sonra ne gelecek diye dinleyicileri tenbih etmektedir. Bu dikkat çekme, Kurânın Allah kelâmı olduğunu kabul etmeyen o asırdaki müşrik ve Ehl-i kitabın yanı sıra her devirdeki insanlardır.

Mekkeli müşriklerin, Kur
ânın insanları etkisi altına almasını önlemek amacıyla Kurân okunurken gürültü çıkarmaya karar vermeleri üzerine, Kurâna vurgu yapan devamındaki âyetlere dikkat çekmek için söz konusu harfler nâzil olmuştur.

2. Kur
ân, bunlarla icâzına işaret etmektedir. Yani, Kurânın cümleleri, ibâreleri, hepinizin bildiği, sizin konuşmalarınızda ve yazılarınızda kullandığınız bu basit harflerden meydana gelmektedir. Eğer onun beşer kelâmı olduğunu iddia ediyorsanız, öyleyse uğraşın bakalım, sizler de elinizde olan bu imkânı kullanarak benzerini getirmeye çalışın. Siz benzerini yapamadığınıza göre Kurân mûcizedir. demek istemektedir.

3. Yüce Allah, kitâbetin (yazının) önemine çarpıcı bir şekilde dikkati çekmek istemiş olabilir. Harflerin Elifba
daki isimlerini sayarak hecelemek, yeni okuyup yazmaya başlayanlara mahsustur. Buradan, Kurânın, ümmî bir kavme ve mübtedî bir muhite muallimlik yaptığı anlaşılmaktadır. Yazının keşfi nasıl insanlığa en önemli bir ilerleme döneminin açılmasına yol açmışsa, bu Kitabın hidâyeti de, medeniyette ve içtimâî gelişmede büyük bir ilmî yükselmeye yol açacak, Câhiliyyeden aydınlığa çıkaracaktır. Nitekim o, oku! diye başlayan bir Kitap olmuş ve gelen ilk vahiy de Allahın insana kalemle (yazıyı) öğretmesinden bahsetmiştir. (Suat Yıldırım, Kurân-ı Kerîm ve Kurân İlimlerine Giriş, İst. 1983, s.111-113)

4. Âlimler bu münferit hece harflerini izah etmek üzere yapılan yorumlardan hiç birinin kesin olmadığını, Allah Teâlâ ile Resûlü arasındaki bu şifrelerin ittifakla müteşabihattan sayıldığını belirtirler. Bu hususta Subhî Sâlih şöyle demektedir:

Bu sûre başlangıçları, hâla hayret âmili olmaya devam etmektedir. Hayret meraka, merak ise dikkate yol açar. Semânın, arzın kulağına fısıldadığı bu harflerden daha müessir bir şekilde hiçbir şeyin, insanların dikkatini celbedeceği tasavvur edilemez. (Subhî Sâlih, Mebâhîs, s.236)

Sûrelerin başlarındaki hurûf-u mukattaa İlâhî bir şifredir. Allah, diğer insanlar ve peygamberler arasından seçip özel donanımlı olarak gönderdiği son elçisi Hz. Muhammede (sallallahu aleyhi ve sellem) onlarla bazı işâret-i gaybiye veriyor. O şifrenin anahtarı, o özel kuldadır, hem onun mirasçılarındadır.



5. Elif Lâm Mîm ve benzeri bu hurûf-u mukattaada göze çarpan garâbet, bu harflerin pek garip ve alışılmamış bir şeyin mukaddimesi ve keşif kolları olduklarına işarettir.

6. Sûrelerin başlarındaki hurûf-u mukattaa, İlâhî bir şifredir. Beşer fikri ona yetişemiyor. Anahtarı, ancak Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm
dadır.

7. Şifrevari şu hurûf-u mukattaanın sûre başlarında zikri, Kur
anın kendisine indiği ve diğer insanlara tebliğ ile mükellef olan Zâtın, yani Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın fevkalâde bir zekâya mâlik olduğuna işarettir ki, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm, remizleri, îmaları ve en gizli şeyleri sarih gibi telâkki edip, anlıyordu.

8. Elif Lâm Mîm ve benzeri harfler, beraber yazıldıkları halde, ayrı ayrı okunmaları, bu şeklin Kur
ana has olup, Kuranın bu hususta kendisinden önceki hiçbir kitaba, hiçbir imama tâbi olmadığına ve hiç kimseyi taklit etmediğine ve üslûbunun çok güzel ve hârika olduğuna işarettir.

9. Hatip ve beliğlerin âdetindendir ki, mesleklerinde daima bir misale tâbi olup ve bir örnek üzerine nakış dokuyarak işlenmiş bir yolda yürürler. Halbuki, bu harflerden anlaşıldığına nazaran, Kur
ân hiçbir misale tâbi olmamıştır ve hiçbir nakş-ı belâgat örneği üzerine nakış yapmamıştır ve işlenmemiş bir yolda yürümüştür. (Bedîüzzaman, R. N. Külliyatı, II, 1167-1169)

Kurân, mûtad olmayan, mûsikî tesiri de olan bu tâbirlerle, etrafın dikkat nazarlarını çekmiş, dinlemelerini sağlamıştır. Bu seslerden sonra ne gelecek diye dinleyicileri tenbih etmektedir. Bu dikkat çekme, Kurânın Allah kelâmı olduğunu kabul etmeyen o asırdaki müşrik ve Ehl-i kitabın yanı sıra her devirdeki insanlardır.


10. Sûrelerin başlarındaki hurûf-u mukattaa İlâhî bir şifredir. Allah, diğer insanlar ve peygamberler arasından seçip özel donanımlı olarak gönderdiği son elçisi Hz. Muhammed
e (s.a.s.) onlarla bazı işâret-i gaybiye veriyor. O şifrenin anahtarı, o özel kuldadır, hem onun mirasçılarındadır. Kurân-ı Hakîm madem her zaman ve her taifeye hitap ediyor, her asrın her tabakasının hissesini içine alan çok çeşitli yönleri ve mânâları olabilir. Selef-i Sâlihîn ise, en hâlis pay onlarındır ki, beyan etmişler. Ehl-i velâyet ve tahkik, seyr ü sülûk-ü ruhâniyeye ait çok muamelât-ı gaybiye işârâtını onlarda bulmuşlardır. (Bedîüzzaman, R. N. Külliyatı, I, 534)

Özel Mânâ Verenler:
Bazı âlimler ise, Hurûf-u mukattaaya daha özel mânâlar vermişlerdir. Şimdi de onlardan bazılarını zikredelim:

1. Mukattaa harfleri, başında bulundukları sûrelerin isimleridir. Mesela: Bakara sûresine, sadece Bakara sûresi denildiği gibi aynı zamanda Elif Lâm Mîm Bakara, Secde sûresine de, sadece Secde sûresi denildiği gibi, Elif Lâm Mîm Secde de denildiği gibi.

2. Bunlar Kur
ânın isimleridir. Kitap, Zikir, Furkân gibi ki, bunlarla Kurâna yemin edilmiştir.

3. Kur
ânda kalem, fecir, asır, incir ve zeytin gibi şeylere yemin edildiği gibi, bu mukattaa harflerine de yemin edilmiştir. Çünkü harfler, Allahın çeşitli dillerde gönderdiği kitapların ve esmâ-i hüsnâsının esasını oluşturur.

4. Hurûf-u mukattaa, ebced hesabıyla bazı olayların tarihine işaret eder. Bu görüşü benimseyenler, genellikle hurûf-u mukattaanın İslâm ümmetinin dünyadaki kalış süresini gösterdiğini ileri sürerler. Rivayete göre bir grup Yahudi, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) huzuruna gelerek Bakara suresindeki Elif Lâm Mîm
in sayı değerine göre İslâm Ümmetinin 71 yıllık ömrü olduğunu iddia etmişler, Resûl-i Ekrem, Kurân-ı Kerimde elif-lam-mim-sad, elif-lam-mim-ranın da bulunduğunu söyleyince bu harflerin toplamının 700 yılı aştığını gören Yahudiler, canları sıkkın bir şekilde oradan ayrılmışlardır. (Taberi, Al-i İmran 3. ayetin tefsiri; Suyûtî, İtkan, III, 25)

Fakat birçok İslâm âlimi, hurûf-u mukattaanın ebced hesabında kullanılmasını doğru bulmazlar.

5. Hurûf-u Mukattaadan her biri belli kelimelerin anahtarı veya kısaltmasıdır. Ancak bu harflerin hangi kelimelerin kısaltması olduğu konusunda ihtilaf vardır.

Hurûf-u mukattaa, ism-i a
zâmın bazı sûrelerin başına dağılmış şeklidir. Meselâ, elif-lâm-râ, hâ-mim ve nûn harfleri bir araya getirildiğinde er-rahman الر +حم +ن ismi ortaya çıkmaktadır. Ancak ism-i azâm kesin olarak bilinmediğinden hurûf-u mukattaadan nasıl bir ismin oluşturulacağı belli değildir.

6. Her harf Allah
ın bir isim veya sıfatının sembolüdür. Elif: Allah, Lâm: Latif, Mîm: Mecîd, ismine tekâbül eder. Bunlarla Allahın isimlerine yemin edilmiştir.

7. Bu harflerden bazıları Allah
ın zâtî isimlerinin, bir kısmı da sıfatlarının kısaltılmasıdır. Mesela; elif-lam-mim, انا الله اعلم Ben Allahım, Ben bilirim, elif-lâm-râ ise, انا الله اري Ben Allahım, Ben görürüm mânâsındadır.

8. Bu harflerden bazıları Allah
ın, bazıları diğer varlıkların isimlerinin kısaltılmasıdır. Elif Allah;
Lâm Cibrîl, Mîm Muhammed
e tekâbül eder ve: Bu kitap Allah katından Cebrâil vasıtasıyla Muhammede indirilmiştir, demektir.

Elif Lâm Mîm üç harfiyle üç hükme işarettir. Şöyle ki: Elif,
هذا كلام الله الازلي Bu, Allahın Ezelî Kelâmıdır. hükmüne; lâm, نزل به جبريل Bunu, Cebrâîl indirdi. hükmüne; mim, علي محمد عليه السلام Muhammed aleyhisselâma indirmiştir. hükmüne remzen ve imâen işarettir.

9.Bu harflerin her biri O
ndan gelecek nimet ve belâlara, ayrıca bazı milletlerin dünyada kalış sürelerine de delâlet etmektedir.

10. Bu harfler, iki sureyi birbirinden ayırma işlevi görür. Nitekim Arap şiirinde bir kasidenin bitip diğerinin başladığını göstermek üzere kasidenin başına bazı edatlar getirilirdi.

11. Tasavvufî bir yaklaşım: Hurûf-u mukattaa ile başlayan surelerde anlatılan bütün ahkâm ve kıssalar, bu harflere yerleştirilmiş olup, bunlar surenin içinde açıklanmıştır. Bu şifreleri ancak Peygamber veya velîler çözebilir.

12. Bu harfler, dinî, kevnî veya tarihî birer sırdır ve ileride keşfedilecektir.


Sonuç
Hurûf-u mukattaa ile ilgili olarak ortaya atılan bütün bu görüşler bazı yönlerden akla uygun geliyorsa da, hemen hemen hepsinin tenkide açık bir kapı bıraktıkları gözden kaçmamaktadır. Çünkü her görüşün kesin, tek doğru görüşü ifade ettiğine dair kuvvetli delillere sahip değiliz.

Akla en uygun olanı; bu harflerin tenbih ve Kur
ânın İcâzını beyan eden delillerden biri oluşudur. Bunların tesadüf eseri olduğu ise katiyyen söylenemez. Öyleyse Allah ile Resûlü arasında bir şifre olduğunu söylemekten başka diyecek bir şey kalmamaktadır.