HATEM-İ TÂİ
Hatemi Tai'ye
sormuşlar: "Cihanda kendinden daha gönlü büyük birisini gördün mü?"
Hatemi şöyle cevap vermiş:
"Bir gün kırk deve kestirmiş, Arap boylarını ziyafete davet
etmiştim. Çölün bir tarafına gezmeye gittik. Baktım bir adam, dikenleri kırmış
bir yığın yapmış. Yanına gittim, arkadaş niçin Hatemi'nin ziyafetine
gitmiyorsun, bütün halk onun sofrasında toplanmış dedim.
Oduncu başını işinden kaldırmadan; her kim kendi elinin emeğiyle
yerse, Hatemi Tai'nin minnetini çekmez dedi.
İşte ben onu, himmet ve şerefini koruma hususunda kendimden daha
yüksek gördüm."
***HATEMİ
TAİ’DEN DAHA CÖMERT
Cömertliği meşhur Hatemi Tai’ye “Senden daha cömert bir kimse var
mı acaba?” diye sordular. O “Evet! var” dedi ve başından geçen bir hadiseyi
şöyle anlattı: Birgün bir seferim zamanında bir gence misafir olmuştum. Genç
fakir bir kimse olmasına rağmen bana bir koyun kesip hazırlattı. Önüme koyunun
böbreği geldiğinde “Ben koyunun böbreklerini çok severdim” dedim. Bir ara ev
sahibi genç ortalıktan kayboldu. Biraz sonra baktım ki varı yoğu olan yedi
koyununun yedisini de kesmiş böbreklerini hazırlamış, önüme getirdi. Ben
şaşkınlık içerisinde kalmıştım... Çünkü biliyordum ki genç fakir bir kimse idi.
“Niçin benim için varın yoğun olan yedi koyunu kestin. Ben sana böyle yap
demedim. Sadece koyun böbreğini sevdiğimi söyledim.” dediğimde, bana şu
karşılığı verdi: “Bana Allah’ın misafiri gelmiş, hiç onun sevdiği bir şeyi ikram
etmez miyim” dedi.
Gencin bu misafirperverliğine hayran kalmıştım, gözlerim yaşardı...
diye anlattı.
Hatemi Tai’ye "Onun iyiliğine karşı sen ne yaptın" diye sordular.
O “Derhal üç yüz deve, beş yüz koyun gönderdim” deyince, "Demek ki sen ondan
daha cömertmişsin" dediler. Hatemi Tai: “Hayır! O benden cömert, çünkü o bana
nesi varsa ikram etti, bense ona sadece malımın bir cüzünü gönderdim!” dedi.
****İNSANLIĞA HİZMET EDENLERE HÜRMET VE RİAYET
Vakitlerini ve servetlerini insanlığa hizmet etmek için harcayanlara Hz.Resulüllah (S.A.V.) özel bir saygı gösterirdi. Beni Tai kabilesi Hz. Resulüllah (S.A.V.) a karşı açtığı harpte mağlûp olmuş ve kuvvetlerinden bir kısmı esir düşmüştü. Esirler arasında, cömertliği Arapçada darbimesel(atasözü) hükmüne girmiş bulunan Hatemi Tai'nin kızı da vardı. Hatem'in kızı kendi nesebini Hz. Resulüllah (S.A.V.) a bildirince Hz. Resulüllah (S.A.V.) ona çok hürmet gösterdi ve, onun rica ve araya girmesi üzerine, tecavüzkârlığından ötürü Tai kabilesine kesilen bütün cezaları affetti.[1]
Hatemi Tai o kadar cömerttiki Arapça'da deyimlere konu olmuştu.
Hz. Resulüllah (S.A.V.) ın karakterinin bir çok cepheleri vardır ve bunları bu kadarlık bir çalışma içinde lâyıkı veçhile açıklamağa imkân yoktur.
***Cömertliği ile meşhur Hatem–i Tâi'nin oğlu Adiy ibn Hatim, Hıristiyan idi. Babası Allah Rasulü'nün getirdiği hidayetle tanışamamıştı. O gelip Efendimiz'e hayat–ı seniyelerinin sonunda teslim olmuştu. Allah Rasulü (sallallâhu aleyhi ve sellem)'de nübüvvet nişaneleri görmüştü; bunlar Cezîretü'l–Arab'da umumi güvenin teessüs edeceği, Müslümanların çok zenginleşeceği türden haberlerdi ve Adiy (radiyallâhu anh)'ın itirafıyla hepsi de gerçekleşmişti.
***Tayy
Kabilesi Puthanesinin Yıktırılması:
Tayy Kabilesi, fevkalâde cömertliği dillere destan olan meşhur Hâtem-i Tai'nin
kabilesi idi. Yemen'de otururlardı.
Hicretin sekizinci senesinde Arabistan'ın her tarafı putlardan temizlenip,
puthaneler yıktırılırken, bu kabilenin puthaneleri henüz duruyor ve Füls (Fels)
adındaki putları da yıktırılmamış bulunuyordu.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hicretin bu dokuzuncu yılı, Rebiülâhir ayında Hz.
Ali'yi Ensarın ileri gelenlerinden yüz elli kişilik bir kuvvetle Füls'ü yıkmaya
gönderdi.[2]
Hz. Ali, emrindeki mücahidlerle Tayy Kabilesi
yurduna vardı. Tayyoğulları mücahidlere karşı koydular. Çarpışma meydana geldi.
Düşman bir çok kayıp verdi. Müslümanlar çarpışmadan galip çıktılar ve bir çok
esirle, bol miktarda ganimet malları elde ettiler. Bu arada, Tayyoğulları
puthanesi de bir daha onarılmayacak bir şekilde mücahidler tarafından yıkıldı.
Putları Füls ise parçalanarak yakıldı.[3]
Kabile reisi Adiyy bin Hatem, henüz Hz. Ali gelmeden durumu haber almış ve
Suriye tarafına kaçmıştı. Bu sebeple de ele geçirilememişti. Ancak esirler
arasında Hatem-i Tâi'nin Seffâne adındaki kızı vardı.[4]
HAZIRLAYAN
MEHMET ÖZÇELİK