* FIKH-UL EKBER ( İmam-ı Azam Ebu Hanife )
|
* Ehl-i Sünnet İnançları |
Ebu Muti
Hakem b. Abdullah el-Belhi şöyle demiştir:
Ebu
Hanife'ye Fıkh-ul Ekberi sordum şöyle dedi:
"
- Ehl-i
kıbleden olanı tekfir etmemen (küfürle itham etmek) , kimseyi imandan
uzaklaştırmaman, marufu emredip ( iyiliği emredip) münkerden (kötü,fena
şeylerden) sakındırman, senin için takdir olunanın mutlaka sana ulaşacağını
bilmen, Ashabtan (Peygamberimizin arkadaşları) hiçbiri ile alakanı kesmemen,
birini sevip diğerini sevmemezlik etmemen, Hz.Osman ve Hz.Ali'nin durumunu
Allaha havale etmendir."
Ebu Hanife:
-
Dinde fıkıh, ahkamda (hükümlerdeki) fıkıhtan daha üstündür. Kişinin nasıl ibadet
edeceğini öğrenmesi bir çok ilimden daha efdaldir.
Ebu Muti: Bana dinin en faziletlisini
haber ver.
Ebu Hanife:
-
Fıkhın en faziletlisi; kişinin Allaha imanı, şerayi, sünnetler, haddler
(cezalar), ümmetin ittifak ve ihtilafını bilmesidir.
İMAN BABI
(bölümü)
Ebu Muti: İmanın ne olduğunu bana
açıklayın...
Ebu Hanife:
-
İbn-i Ömere dinden soruldu da O: İmana sarıl ve onu öğren buyurdu. İman nedir?
dendi. O: soranın elinden tuttu ve yaşlı bir zata götürdü ve şöyle dedi: Bana
imanın ne olduğunu soruyor diyerek, bana bu zatın Bedir savaşına katılanlardan
olduğunu söyledi. İbn-i Ömer şöyle devam etti: Ben peygamberin yanındaydım, bu
zatta beraberdi. Birden karşımıza güzel saçlı, sarıklı ve çölde yaşadığını
sandığımız bir adam geldi. İnsanların arasından geçerek Peygamberin önünde durdu
"Ey Allahın Rasulü iman nedir?" diye sordu.
Peygamber de:
"
- İman
Allahtan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Allahın kulu ve elçisi olduğuna
şehadet etmen, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere,
hayır (iyilik) ve şerrin (kötülük) Allahtan olduğuna imandır.
" ,buyurdu. O zat:
-Doğru söyledin,dedi.
Biz, çöl insanlarının cahil olmaları
dolayısı ile Peygamberi tasdik etmesine hayret ettik.Bu zat daha sonra:
-Ey Rasul (elçi-peygamber) İslamın
alametleri nedir? dedi. Peygamber:
"-
Namaz kılmak,zekat vermek,oruç tutmak,hacca gitmek ve cünüplükten dolayı
gusletmektir."
dedi.O zat:
Doğru söyledin,dedi.
Biz sanki o biliyormuşcasına
Peygamberi tasdik etmesine şaşırdık. O zat sonra:
-İhsan nedir? diye sordu, Peygamber
de:
"
- İhsan
Allah'ı görürcesine ibadet etmendir. Sen O'nu görmesende O seni görür, buyurdu."
..O zat Kıyametin ne zaman kopacağını sordu. Peygamber de:
"
- Bu
hususta sorulan sorandan daha bilgili değildir.
" buyurdu. O zat ayağa kalktı insanların ortasına geldiğinde onu daha sonra
göremedik. Hz.Peygamber:
"
- Bu gelen
Cebrail idi, size dinden bilmeniz gerekenleri öğretmek için geldi.
"
(Buhari,
Muslim, İmam Ahmed)
Ebu Muti: Buna kesin olarak inanan ve
ikrar eden (söyleyen) mümin midir?
Ebu Hanife:
-
Evet,bunu ikrar edince islamın tümünü ikrar etmiş olur, mümindir...
Ebu Muti: Eğer yaratılmışlardan bir
şeyi inkar etse "bilmem ki bunun yaratıcısı kim?" dese ne olur?
Ebu Hanife:
-
O kimse "Allah
herşeyin halıkı(yaratıcısı)dır"
(En'am/103) ayetinden dolayı kafir olmuştur. Sanki o kimse, o şeyin Allahtan
başka yaratıcısı vardır demiştir. Keza Allah'ın bana namaz, oruç ve zekatı farz
kıldığını bilmiyorum dese yine kafir olur. Çünkü Allah "Namazı
dosdoğru kılın, zekatı verin"(Bakara/43)
ve "Sizin
üzerinize oruç farz kılındı"(Bakara/178)
buyurmuştur. Eğer o kişi ben bu ayete inanıyorum fakat tefsirini bilmiyorum
derse kafir olmaz. Çünkü o kimse ayetin Allah tarafından indirildiğine inanmış
ama tefsirinde yanılmıştır.
Ebu Muti: Şirk diyarında (Allah'a
ortak koşanların yaşadığı yer) bulunan İslamı mücmel (genel) olarak kabul eden,
farzları ve amelleri bilmeyen, kitabı ve islamın icaplarını ikrar etmediği
halde, Allahı ve imanı kabul eden, fakat imanın icaplarını ikrar etmeyerek ölen
kişi mümin midir?
Ebu Hanife:
-
Evet...
Ebu Muti: İmanı, kabulden başka bir
şey bilmez, amel etmez ve ölürse(?)
Ebu Hanife:
-
O mümindir...
Ebu Muti: Bana imanın ne olduğunu
açıklayın
Ebu Hanife:
-
İman Allahtan başka ilah olmadığına, O'nun bir olup şeriki (ortağı)
bulunmadığına, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, cennetine, kıyamete
hayır ve şerre, hiç bir kimseye kendi amelini yaratma gücünün verilmediğine,
insanların kendisi için yaratıldıkları, sonuca ve ilahi takdirin cereyan ettiği
şeye intikal edeceklerine şahitlik etmendir.
Ebu Muti: Eğer bunun hepsini kabul
eder fakat "Dileyen
iman etsin dileyen kafir olsun."
ayetinden dolayı dilemek bana aittir, istersem iman ederim, istersem iman etmem
derse ne olur?
Ebu Hanife:
-
O iddiasında yalancıdır. Allahın "Gerçekten
Kuran bir öğüttür. Kim dilerse öğüt alır. Ancak Allahın diledikleri öğütlenir"
(Müddessir/54-56) "Allah
dilemedikçe siz bir şey dileyemezsiniz"
(İnsan/30) ayetlerini görmüyor musun? "Dileyen
iman etsin,dileyen kafir olsun"
ayeti tehdid içindir. O kişi bu sözü ile ayeti reddetmediğinden kafir
olmamıştır. Ayetin tenzilini (indirilmiş halini) reddetmemiş ama
tevilinde(yorumunda) yanılmıştır.
Ebu Muti: Bir kimse bana isabet eden
musibetle Allah mubtela mı kılmıştır, yoksa onu ben mi kazanmışımdır? O musibet
Allahın beni mubtela kıldığı şeylerden değildir, derse kafir olur mu?
Ebu Hanife:
-
Hayır...
Ebu Muti: Niçin?
Ebu Hanife:
-
Çünkü Allah "Sana
isabet eden iyilik eden Allahtandır, sana isabet eden kötülük de nefsindendir"(Nisa/79)
buyurur. Yani kötülük, günahın sebebiyledir, ben de onu sana günahın sebebiyle
takdir ettim buyurmaktadır. Keza Allah şöyle buyurur "Size
isabet eden her musibet, ellerinizle işlediklerinizden dolayıdır"(Şura/30)
"O
dilediğini dalalette (sapıklıkta) bırakır,dilediğini de hidayet eder (doğru
yola yöneltir)
"(Nahl/93)
buyurur. O kimse de tevilde hata etmiştir "Allah insan ile kalbi arasına girer"
ayetinin manası; müminle küfür arasına, kafirle iman arasına girer demektir.
Şüphesiz ki kulun kendisiyle kötülüğü işlediği güç(istitaat), bizatihi kulun
iyiliği işlemesi için de müsaittir. Kul Allahın kendisinde meydana getirdiği,
kötülükte değil, iyilikte kullanılmasını emrettiği istitaatı sarf (gücü
harcaması) ve tevcihinden (yönlendirmesinden) dolayı ceza görecektir.
Ebu Muti: Eğer Allah kullarını günah
işlemeye zorluyor, daha sonra onları günahtan dolayı cezalandırıyor denirse ne
cevap verelim?
Ebu Hanife:
-
Ona "Kul kendisi için fayda veya zarar vermeye muktedir olabilir mi?" diye sor.
Eğer "Hayır, çünkü onlar itaat ve masiyyet (isyan-günah) dışında kendileri için
fayda ve zarar konusunda mecburdurlar" derse, Ona "Allah şerri yarattı mı?" diye
sor "evet" derse iddiasından kendi vazgeçmiş olur. "Hayır" derse de ki "Yarattığı
şeylerin şerlerinden sabahın rabbine sığınırım"
ayetinden dolayı kafir olur. Çünkü bu ayet, Allahın şerri yarattığını haber
vermektedir.
Ebu Muti: Eğer,"Siz, Allah küfrü ve
imanı diledi demiyor musunuz? der ve biz "evet" dersek, o yine Allah "O, takvaya
layık olan, mağfirete ehil olandır" buyurmuyor mu? diye sorar, biz de "evet"
dersek, O da "Allah küfre layık mıdır?"derse, biz o şahsa ne cevap veririz?
Ebu Hanife:
-
O taatı dileyene ehildir, masiyeti dileyene değil...deriz. Eğer "Allah,kendisine
karşı yalan söylenmemesini diledi" derse ona şöyle söyle "Allah'a iftira etmek
Kelam ve söz müdür, yoksa değil midir? "evet derse: Adem'e isimlerin hepsini
öğreten kimdir? diye sor. Allah'tır derse şöyle de: Küfür kelam nevinden midir,
değil midir? Evet derse şöyle sor: "Kafiri konuşturan kim?" Eğer Allah derse
kendi fikrine muhalif olur. Çünkü şirk, kelam nevindendir. Eğer Allah dileseydi,
onlara şirk sözünü konuşturmazdı.
Ebu Muti: Eğer "kişi isterse yapar,
isterse yapmaz; isterse yer istemezse yemez, isterse içer, isterse içmez"
derse(?)
Ebu Hanife:
-
Allah İsrailoğullarının denizi geçmelerine hükmedip Firavunun boğulmasını takdir
etti mi? diye sor, evet derse: Firavunun Musa'yı ele geçirmek için gitmemesi,
kendisinin ve arkadaşlarının boğulmaması vaki olur muydu? diye sor... Eğer,
evet derse kafir olur. Hayır derse önceki sözünü yalanlamış olur...
KADER
KONUSUNDA BİR BÖLÜM
Ebu Hanife: - Abdullah ibn Mesud
rivayet etmiştir ki Rasulullah şöyle buyurur "Şüphesiz
ki sizin herhangi birinizin yaratılması, ana karnında kırk gün nutfe, sonra
bunun gibi bir kan pıhtısı, sonra bunun gibi bir parça et olarak devam eder daha
sonra Allah ona bir melek gönderir, üzerine rızkını ve ecelini, said (iyi) ve
şaki (kötü) olanı yazar. Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin ederim ki,
kişi kendisiyle cehennem arasında bir zira' mesafe (yaklaşık 75 cm) kalıncaya
kadar cehennemliklerin amelini işler. Daha sonra ilahi yazı onu geçer. Hiç
şüphesiz kişi cennet ehlinin amelini işler, öyleki cennetle kendisi arasında bir
zira' mesafe kalmışken cehennem ehlinin amelini işler, sonra ölür ve cehenneme
gider."(Buhari,Ebu
Davut,İmam Ahmed)
Ebu Muti: Marufu emreden, münkerden
nehyeden, bu hususta insanlar kendine tabi olmuşken, daha sonra cemaata karşı
çıkan kimse için ne dersin? Bunu doğru görüyor musun?
Ebu Hanife:
-
Hayır...
Ebu Muti: Niçin? Oysaki Allah ve
rasulü, marufu emredip, münkerden nehyetmeyi emretmişlerdir. Bu gerekli bir
farizadır.
Ebu Hanife:
-
Orası öyle fakat kan dökmek, haramı helal saymak ve malları yağmalamak gibi
fiillerle, bozup ifsad ettikleri şeyler, ıslah ettiklerinden daha fazla olur.
Oysa Allah Kuranda şöyle buyurmuştur: "Müminlerden
iki zümre (grup) birbiriyle döğüşecek olurlarsa aralarını bulup barıştırın.
Onlardan biri diğerine tecavüzde bulunursa, mütecaviz olan tarafla Allahın
emrine dönünceye dek savaşın."(Hucurat/9)
Ebu Muti: Tecavüz eden zümreye kılıçla
mı vuruşuruz?
Ebu Hanife:
-
Evet, marufu emredersin, münkerden sakındırırsın. Kabul ederlerse ederler, yoksa
onlarla savaşırsın. İmam zalim de olsa, sen adil zümreyle beraber olursun. Zira
Hz.Peygamber de "Size
zalim olanın zulmü, adil olanın adaleti zarar vermez. Sizin ecriniz size, onun
vebali de ona aittir."(İbn
Mace)
Ebu Muti: Tahkimci Havaric (Hariciler)
için ne dersin?
Ebu Hanife:
-
Onlar havaricin en kötüleridirler.
Ebu Muti: Onları tekfir edebilir
miyiz?
Ebu Hanife:
-
Hayır,fakat Ali ve Ömer bin Abdulaziz gibi hayırlı imamların yaptığı gibi
onlarla harbederiz. Şüphesiz ki, hariciler tekbir getiriyor, namaz kılıyorlar,
Kuran okuyorlar. Ebu Umame hadisini hatırlamıyor musun? O Şam mescidine
girdiğinde oradaki haricilerin reisleri ile karşılaştı. Ebu Galib el-Hımsi'ye Ey
Ebu Galip bunlar senin memleketinin insanlarıdır. Bunların kim olduklarını sana
bildirmek istedim. Onlar cehennem ehlinin köpekleridir. Onlar sema örtüsünün
altında öldürülenlerin en şerlileridir."der ve bu esnada ağlar. Ebu Galib ona:
"Ey Ebu Umame seni ağlatan nedir? Onlar müslümandılar, halbuki sen onlar
hakkında işittiklerini söylüyorsun"dedi. Bunun üzerine Ebu Umame: "Onlar
Allahın kendileri için; O gün kiminin yüzleri ağarır, kimilerininki kararır.
Yüzleri kararanlara, siz iman ettikten sonra kafir mi oldunuz? Küfrünüzden
dolayı tadın azabı, denilecek. Yüzü ağaranlar ise Allahın rahmetine kavuşurlar
ve orada ebedi kalırlar.
"(Al-i İmran/106) buyurduğu kimselerdir.Bunun üzerine Ebu Galib, söylediğinin
kendi görüşü mü yoksa Peygamberden mi işittiğini sordu. Ebu Umame de "eğer ben
bunu Peygamberden bir,iki,üç...yedi defa duymamış olsaydım size haber vermezdim"
dedi ve havarici Allahın kendi üzerindeki nimetlerini küfürle tekfir
etti...(İmam Ahmed)
Ebu Muti: Havariç isyan edip, muharebe
yapıp, yağmacılık ettikten sonra, sulh yapsalar, onlar daha önceki
hareketlerinden dolayı takibata uğrarlar mı?
Ebu Hanife:
-
Harb bitince onlar için bir zarar yoktur. Onlara had de tatbik edilmez. Kan
dökmeleri de böyledir kısas yapılmaz.
Ebu Muti: Niçin?
Ebu Hanife:
-
Osmanın katli hususunda insanlar arasında ortaya çıkmış olan fitneden ashab; bir
tevil neticesinde kana bulaşanlara kısas yapılmayacağı, tevil sonucu haram
ilişkilerde bulunanlara had uygulanamayacağı, yine teville bir mala sahip çıkan
birisi için takibatta bulunulamayacağında ittifak ettikleri hadisinden
dolayıdır. Fakat mal mevcut olursa sahibine iade edilmesi gerekir.
Ebu Muti: Bir kişi kafiri kafir olarak
bilmem dese(?)
Ebu Hanife:
-
O da kafir gibidir
Ebu Muti: Eğer kafirin son gideceği
yer neresi bilmem derse(?)
Ebu Hanife:
-
O Allahın kitabını inkar etmiş ve kafir olmuş olur.
Ebu Muti: Kendisine "Sen mümin
misin?"diye sorulan kimse "Allah daha iyi bilir" diye cevap veren kimse için ne
dersin?
Ebu Hanife:
-
Onun imanında şüphe vardır.
Ebu Muti: İmanla küfür arasında üç
durumdan biri olan münafıklıktan başka bir durum var mıdır? O kimse ya kafirdir,
ya münafıktır, ya da Mümindir...(?)
Ebu Hanife:
-
Hayır,İmanında şüphe olan kimse münafık değildir.
Ebu Muti: Niçin?
Ebu Hanife:
-
Muaz bin Cebelin arkadaşı ve İbn Mesudun rivayetinden dolayı. Bana Hammadın
Haris bin Malikten rivayet ettiğine göre; Muaz'a ölüm geldi çattı. Bu durumda
Haris de ağladı. Muaz sebebini sordu. O da ölümden dolayı değil, biliyorum ki
ahret sana dünyadan daha hayırlıdır. Fakat senden sonra öğreticimiz kim olacak?
dedi bir başka rivayette de senden sonra dini bilen kim? şeklindedir. Muaz
da:"Acele etme, Abdullah bin Mesud'a tabi ol"dedi. Daha sonra Haris "Bana
vasiyette bulun dedi. O da Allah ne dilediyse vasiyet etti ve "Alimin
sürçmesinden sakın" dedi... Muaz vefat edince Haris Kufede İbn Mesudun ashabına
geldi. Namaz için nida edildiğinde Haris:"Bu davete uyun, bunu dinleyip icabet
etmek her müslüman için haktır."dedi. Ona bakıştılar ve "Sen muhakkak mümin
misin diye sordular . O da "Evet,elbette" dedi. Onlar birbirlerine bakıştılar.
İbn Mesud gelince durumu ona haber verdiler. O da Harise onların dediği gibi
söyledi. Bunun üzerine Haris boynunu büktü ve ağladı ve "Allah Muaz'a rahmet
eylesin" dedi ve İbn Mesud'a vaziyeti anlattı. İbn Mesud ona "Sen şüphesiz mümin
misin?" diye sorunca o da "evet"dedi. İbn Mesud Ona "sen kendinin cennet
ehlinden olduğunu iddia ediyorsun dedi. Bunun üzerine Haris de "Allah Muaz'a
rahmet eylesin, bana alimin zellesinden(sürçmesinden), münafığın da hükmünü
kabulden kaçınmamı tavsiye etti." İbn Mesud: "Sen benim sürçmemi gördün mü?"
diye sorunca, Haris:"Allah aşkına söyle Peygamber hayattayken insanlar, gizli ve
aşikar durumlarında mümin, gizli ve açık durumlarında kafir, gizlilik durumunda
münafık ve açıktan mümin olmak üzere üç gruptan ibaret değiller miydi? Sen bu üç
fırkanın hangisindensin?" dedi. İbn Mesud "Madem Allah için and verdin,
söyleyeyim ben gizlide ve açıkta müminim"dedi. Bunun üzerine Haris kendisini,
niçin elbette müminim dediğinden dolayı ayıpladığını sordu. İbn Mesud da "Evet
gerçekten bu benim sürçmemdir. Onu benim üzerime gömün Allah Muaz'a rahmet etsin
dedi.(Darimi)
Ebu Muti: Ben cennetliğim diyenin
durumu nedir?
Ebu Hanife:
-
Yalan söylemiştir, o bunu bilmiyor. Mümin; imanı sebebiyle cennete giren,
işledikleri sebebiyle ateşte azab gören kimsedir, dedi.
Ebu Muti: Eğer kendisinin cehennem
ehli olduğunu söylerse(?)
Ebu Hanife:
-
Yalan söylemiştir. Onun bu hususta bilgisi yoktur. Şüphesiz ki O Allah'ın
rahmetinden umudunu kesmiştir. Müminin gerçekten müminim demesi gerekir. Çünkü O
imanında şüphe etmemektedir.
Ebu Muti: Onun imanı meleklerinki gibi
olur mu?
Ebu Hanife:
-
Evet
Ebu Muti: Amelde kusur ederse
gerçekten mümin midir?
Ebu Hanife:
-
Bana Harise'nin hadisini naklettiler. Peygamber ona; "
Nasıl
sabahladın?,
dedi. O da Gerçek mümin olarak sabahladım, dedi. Peygamber; "söylediğine
dikkat et, her hakkın bir hakikatı vardır, senin imanının hakikatı nedir?
" dedi. Harise; Canım dünyadan vazgeçtim, gündüzümde susuz, gecemde uykusuz
kaldım. Ben sanki Rabbimini arşına bakıyorum, sanki cennette birilerini ziyaret
eden cennetliklere nazar ediyorum, sanki ben cehennemde yığılan insanları
görüyorum, dedi. Bunun üzerine peygamber: "İsabet
ettin; devam et, isabet ettin; devam et"
dedi ve daha sonra "Kim
Allahın kalbini nurlandırdığı kimseye bakmak isterse Harise'ye baksın"buyurdu.
Daha sonra Harise: "Ey Allahın Rasulü bana şehit olmam için dua et" dedi. Rasul
ona dua etti ve O sonraları şehit oldu. (Buhari,Muslim)
Ebu Muti: Bazılarına ne oluyor da
mümin ateşe girmez diyorlar?
Ebu Hanife:
-
Cehenneme girenler tamamen iman etmişlerdir.
Ebu Muti: Kafirin durumu nedir?
Ebu Hanife:
-
Onlar O gün iman ederler.
Ebu Muti: Bu nasıl olur?
Ebu Hanife:
-
Allah Kuranda şöyle buyurur: "Onlar
bizim cezamızı görünce, biz yalnız Allah'a inandık, Şirk koştuklarımızı
reddettik,dediler. Onların azabımızı gördüklerinde iman etmeleri fayda vermez."
(Mümin/84-85)...Kim haksız yere başkasını öldürürse,yahut hırsızlık ederse veya
yol keserse yahut günah işler facirlik ederse yahut da içki içer sarhoş olursa;
bu kişi günahkar bir mümindir, kafir değildir. Bu durumdakiler işledikleri kadar
cehennemde kalırlar, ama imanları sebebiyle cehennemden çıkarılırlar...İman
edilecek hususların hepsine inanan, fakat İsa ve Musa peygamber midir? değil
midir? diyen kafir olur. Keza kafir cennete mi, yoksa cehenneme mi gider,
bilmem, diyenler de: "Kafirler
için cehennem ateşi vardır, onlar öldürülmezler ki ölsünler."
(Fatır/36), "Onlar
için yakılma azabı vardır."
(Buruc/11) "Onlar
için şiddetli bir azab vardır."
(Al-i İmran/5) ayetleri sebebiyle kafir olur. Said bin Museyyeb'den bana
ulaştığına göre, "kafirleri bulundukları mevkiie indirmeyen, onlar gibidir."
Ebu Muti: İman eden fakat namaz
kılmayan, oruç tutmayan, bu amellerin hiç birini işlemeyen kimseyi iman kurtarır
mı?
Ebu Hanife:
-
Onun işi Allah'a kalmıştır. Dilerse azab eder. Allah'ın kitabından her hangi bir
şeyi inkar etmeyen kafir olmaz. Bana ehli iman birinin haber verdiğine göre,
Muaz bin Cebel Hıms şehrine girdiği zaman insanlar onun çevresinde toplandılar.
Bir genç ona "Namaz kılan, oruç tutan, hacceden, cihadda bulunan, köle azad
eden, zekat veren ama Allah ve rasulünden şüphe eden birine ne dersin?" diye
sordu. Muaz: "Onun için ateş vardır"dedi. O genç: Namaz kılmayan, Oruç tutmayan,
haccetmeyen, zekat vermeyen, fakat Allah ve Rasulüne inanan için ne dersin?"
dedi de Muaz: "Onun için Allahın affını umar, azaba uğrayacağından da korkarım."
dedi. Bunun üzerine o genç: "ey Abdurrahman'ın babası, şüphe ile amel fayda
vermediği gibi, imanla beraber herhangi bir şey de zarar vermez dedi ve gitti.
Muaz da "Bu vadide bu gençten daha bilgilisi yok" dedi... Mütecaviz kimselerle,
küfürlerinden dolayı değil, haddi tecavüzlerinden dolayı savaş. Adil zümre ve
zalim sultanla beraber ol. Fakat mütecavizlerle beraber olma. Cemaat ehlinde
fasit ve zalimler olsa bile, onlar içinde sana yardımcı olacak salih insanlar da
vardır. Eğer cemaat zalim ve mütecavizlerden müteşekkil ise, onlardan ayrıl.
Çünkü Allah "Allahın
arzı geniş değil miydi?Hicret edeydiniz."(Nisa/97)
"Ey
mümin kullarım arzım geniştir,ancak bana kulluk edin"buyurmaktadır.
İbn Mesuddan rivayet edildiğine göre Peygamber şöyle buyurdu: "Bir
yerde masiyetler zuhur edip onu değiştirmeye gücün yetmezse, oradan başka yere
git, orada rabbine kulluk et"
Yine Peygamber "Fitneden
korktuğu yeri bırakıp, fitneden korkmadığı bir yere giden kimse için Allah
yetmiş sıddık sevabı yazar."(Buhari,İbn
Mace) buyurdu... Bilmiyorum, "Rabbim semada mı yoksa arzda mıdır?" diyen kafir
olur. Keza "Allah arş üzerindedir"diyen de bilmiyorum, arş semada mı yoksa arzda
mıdır? diyen de böyledir. Allah'a dua ederken yukarıya yönelinilir, aşağıya
değil. Çünkü aşağının Rububiyyet ve uluhiyyetle alakası yoktur. Nitekim hadiste
şöyle buyrulur: Bir adam Peygambere siyah bir cariye getirdi ve benim üzerime
mümin bir köle azad etmek vacib oldu. Bu kafir midir? diye sordu. Peygamber
cariyeye "Sen mümin misin?" dedi Cariye evet deyince, peygamber "Allah
nerede?"dedi
cariye de semayı işaret etti. Bunun üzerine peygamber "Bu
mümindir azad et"dedi...
(Müslim,Ebu Davud) Kabir azabını bilmem diyen helaka uğrayan cehmiyedendir.
Çünkü o Allahın "Biz
onları iki defa azablandıracağız"(Tevbe/101)
"Zalimler
bundan başka azaba da uğrayacaklar"
(Tur/47) ayetlerini inkar etmiştir. Eğer "Ben ayete inanıyorum ama tefsir ve
teviline inanmıyorum derse kafir olur. Çünkü Kuranda tevili, tenzilinin aynı
olan ayetler vardır. Eğer bunu inkar ederse kafir olur... İbn Abbastan rivayetle
Hz.Peygamber "Benim
ümmetimin en şerlileri ben ateşte değil, cennette olacağım, diyenlerdir."
Yine Rasul: "Ümmetimden
müteelli olanların vay haline"
buyurdu. Müteelli kimdir denilince "Onlar
falanca cennettedir, falanca cehennemdedir, diyenlerdir."
Yine İbn Ömer'den rivayetle Peygamber şöyle buyurdu: "Allah
aralarında hükmedene dek, ümmetimin cennet yada cehennemde olduklarını
söylemeyiniz."
Yine Rasul: "Allah
şöyle buyuruyor: Kullarımı ben aralarında Kıyamet günü hükmedip, yerlerine
göndermeden, siz cennet yada cehenneme göndermeyin." dedi."
Ebu Muti: Bana katilden ve arkasında
namaz kılmaktan bahsedin...
Ebu Hanife:
-
Her takva sahibi ve günahkarın peşinde namaz caizdir. Senin ecrin sana, onunki
de ona aittir, dedi.
Ebu Muti: İnsanlara kılıçla karşı
çıkan, çarpışan ve onlardan bir takım şeyler alanlardan bahsedin...
Ebu Hanife:
-
Onlar çeşitli zümrelerdir, hepsi cehennemdedir. Ebu hureyreden naklen Rasul
şöyle demiştir. "İsrailoğulları
yetmişiki fırkaya ayrıldı. Benim ümmetim de yetmişüç fırkaya ayrılacaktır. En
büyüğü hariç hepsi de ateştedir."(Tirmizi,
İbn Mace, Ebu Davud) Yine İbn Mesud'dan rivayetle Rasulullah;"Kim
İslamda kötü bir şey ihdas ederse (çıkarırsa) helak olur, bidat çıkaran
sapıklığa düşer, sapıklığa düşen de cehennemdedir."
(Buhari) Bize Meymun'un ona da İbn-i Abbas'ın haber verdiğine göre, Peygambere
gelen birisi: "Ey Allahın Rasulü, bana öğret" dedi. Rasul üç defa "Git
Kuran öğren"
dedi, dördüncü defa da "Hak
sevdiğinden de gelse sevmediğinden de gelse kabul et. Kuran öğren, onun
yöneldiği tarafa yönel."
(İmam Ahmed, Ebu Davud) buyurdu... İbn Mesud "Şüphesiz en şerli şeyler sonradan
icad edilenlerdir. Her ihdas edilen şey bidat; her bidat, dalalet; her dalalet
de cehennemdedir." derdi. Allah şöyle buyurur "Ona
hak yoldan uzak kalmayı, kötülükten sakınmayı ilham ile öğretti"(Şems/8)
Keza Allah Musa'ya: "Biz
senden sonra kavmini imtihana uğrattık, Samiri de onları saptırdı."
(Taha/85) buyurmaktadır...
ALLAHIN DİLEMESİ BABI
Ebu Muti: Allah yaratmayı dilemediği
bir şeyi emretmiş, fakat emretmediği halde yaratmış mıdır?
Ebu Hanife:
-
Evet
Ebu Muti: Bu nasıl olur?
Ebu Hanife:
-
Allah kafire müslüman olmayı emretmiş, fakat kafir için müslümanlığı
yaratmamıştır. Kafir için küfrü dilemiş, fakat kafire küfrü emretmediği halde
yaratmıştır.
Ebu Muti: Allah emretmemiş olduğu
şeyden razı olur mu?
Ebu Hanife:
-
Evet, nafile ibadetler buna misaldir.
Ebu Muti: Allah bir şeyi emrettiği
halde ondan razı olmama durumu var mıdır?
Ebu Hanife:
-
Hayır...
Ebu Muti: Niçin?
Ebu Hanife:
-
Çünkü Allah emrettiği herşeyden razıdır.
Ebu Muti: Allah kullarını razı olduğu
şeylerden mi, yoksa razı olmadığı şeylerden dolayı mı sorguya çeker?
Ebu Hanife:
-
Allah kullarını razı olmadığı şeylerden dolayı sorguya çeker. Onlara küfür,
masiyyet ve rıza göstermediği konularda azab eder.
Ebu Muti: Allah onlara dilediği için
mi azab eder, yoksa dilemediği için mi?
Ebu Hanife:
-
Allah onlar hakkında dilediği için azab eder. Çünkü Allah kullarında asi için
masiyyeti, kafir için küfrü dilediği halde, küfür ve masiyyet dolayısı ile
azablandırır.
Ebu Muti: Allah onlara İslamı
emretmiş, sonrada onlar için Küfrü dilemiş midir?
Ebu Hanife:
-
Evet...
Ebu Muti: Allahın dilemesi emrini mi,
yoksa emri dilemesini mi geçmiştir?
Ebu Hanife:
-
Allahın dilemesi emrini geçmiştir.
Ebu Muti: Allahın dilemesi onun rızası
mıdır değil midir?
Ebu Hanife:
-
Dilemesi, rızası ve emrettiği hususta taat ile amel eden kimse için, Allah
rızası vardır. Allah'ın emrinin hilafına hareket eden onun dilemesiyle işlemiş
olur, fakat rızasıyla işlemiş olmaz. Ona karşı masiyyet işlemiş olur. Masiyet
ise Allahın rızası hilafınadır.
Ebu Muti: Rızası olduğu konuda Allah
kulunu azaba çeker mi?
Ebu Hanife:
-
Allah kullarını, rızası olmadığı küfürden dolayı azaba çeker, fakat onların
taatı terketmeleri ve günah işlemelerinden dolayı onlardan intikam alıp, azab
etmeye rızası vardır.
Ebu Muti: Allah müminler için küfrü
dilemiş midir?
Ebu Hanife:
-Hayır, fakat müminler için imanı dilemiştir. Keza kafirler için küfrü, zina
edenler için zinayı, hırsızlık edenler için hırsızlığı, ilim erbabı için ilmi,
hayır sahibleri için de hayrı dilemiştir. Allah kafirleri yaratmadan önce
onların kafirler ve sapıklar olmasını dilemiştir.
Ebu Muti: Allah kafirleri, razı olduğu
şeyleri yarattığından dolayı mı, razı olmadığı şeyleri yarattığından dolayı mı
azablandırır?
Ebu Hanife:
-
Allah kafirleri yaratmaya razı olduğu şeylerden dolayı azaba uğratır.
Ebu Muti: Niçin?
Ebu Hanife:
-
Allah, küfrü yaratmaya rızası olduğu halde onları küfürlerinden dolayı azaba
çeker. Fakat Allahın bizatihi küfre rızası yoktur.
Ebu Muti: Allah "Kulları
için küfre rızası yoktur."(Zümer/7)
buyuruduğu halde nasıl olur da küfrü yaratmaya rızası olur?
Ebu Hanife:
-
Allah onlar hakkında diler ama razı olmaz...
Ebu Muti: Niçin?
Ebu Hanife:
-
Çünkü Allah iblisi yaratmıştır. İblisi yaratmaya rızası var,fakat İblisin
kendisine rızası yoktur. Keza Allah içki ve domuzu da yaratmıştır. Onları
yaratmaya rızası olduğu halde kendilerine rızası yoktur.
Ebu Muti: Niçin?
Ebu Hanife:
-
Allah içkinin kendisine rıza gösterse idi, onu içen Allah'ın razı olduğu şeyi
içmiş olurdu. Fakat onun içkiye ve küfre, İblise ve fiillerine rızası yoktur.
Fakat bizzat Hz Muhammed'e rızası vardır.
Ebu Muti: Yahudiler "Allahın
eli bağlıdır"(Maide/64)
diyorlar. Allah'ın buna rızası var mıdır?
Ebu Hanife:
-
Hayır...
***
Ebu Hanife:
-
Eğer bir kimse "Allah tüm insanları melekler gibi itaatkar yaratmak isteseydi,
buna kadir olur muydu?" Bunu haber ver denildiğinde "hayır" derse Allahı
kendisini tavsif ettiğinden başkası ile vasıflandırmış olur. Zira Allah Kuranda:
"Kullarının
üzerine yegane mutasarrıf odur."
(Enam/18) "O
kullarının küfrüne razı olmaz"(Zümer/7)
ve "O
sizin üzerinizsen size azab göndermeğe kadirdir."(Enam/65)
buyurmaktadır. Eğer "Kadirdir" derse" Allah İblisin itaat konusunda Cebrail gibi
olmasını dileseydi, buna muktedir olmaz mıydı?"de. Eğer "hayır" derse kendi
sözünü terketmiş ve Allah'ı sıfatlarının başkası ile sıfatlandırmış olur. Eğer
"Kulun zina etmesi, içki içmesi, namuslu insanlara dil uzatması Allah'ın izni
ile değil midir?" derse "Evet" denir. Eğer "O halde o kimseye niçin hadd cezası
tatbik edilir?" derse "Allahın emrettiği terkedilemez" denir. Çünkü o kimse
kölesini kesse, bu Allah'ın dilemesi ile olur, insanlarda o kimseyi kötülerler.
Eğer kölesini azad ederse , insanlarda onu överler. Bunların her ikisi de
Allah'ın dilemesi ile vücuda gelir. Fakat kul Allah'ın dilemesi ile masiyet
işlerse, işleyen kişinin fiilinde Allahın rızası ve doğruluk yoktur. "Niçin ona
hadd tatbik edilir" sözü onların prensiplerine göre fasid bir sualdir,ç ünkü
onlar bir çok masiyetlerde Allah'ın dilemesini kabul etmezler. Ona göre içki
içmek gibi bir fiilin haricinde hadd gerekmiyor. Oysa ki yaptığı her işi
Allah'ın dilemesi ile yapmıştır.
GÜNAH
İŞLEYENİN KAFİR OLDUĞU İDDİASINA REDDİYE
Ebu Muti: Eğer bir kimse günah işleyen
kafirdir, derse onun sözünü boşa çıkaracak cevap nedir?
Ebu Hanife:
-
Ona şöyle cevap verilir: "Yunusu
da an. Hani o öfkelenerek çıkıp gitmiş, kendisini tazyik etmeyeceğimizi
sanmıştı. Karanlıklar içinde niyaz ederek, senden başka ilah yoktur, seni tenzih
ederim, ben zalimlerden oldum,dedi"
(Enbiya/87) Buna göre o zalim mümindir, kafir ve münafık değildir. Hz.Yusufun
kardeşleri: "Ey
babamız,bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz muhakkak suçlu idik."
(Yusuf/97) dediler bu durumlarıyla onlar günahkardırlar, fakat kafir
değildirler. Allah Peygambere "Senin
geçmiş ve gelecek günahını affetmesi için..."(Feth/2)
buyurmuş, günahını yerine küfrünü dememiştir. HzMusa kıbti'yi öldürdüğünde günah
işlemişti ama kafir değildi.
Eğer o kimse "ben inşallah müminim"
derse, "
Şüphesiz Allah
ve melekleri peygambere salat ve selam ederler. Ey inananlar siz de ona salavat
getirin, ona layık olduğu şekilde selam getirin."
(Ahzab/56) ayeti gereğince "Eğer müminse ona salavat getir, mümin değilsen
getirme" denir keza Allah şöyle buyurur "Ey
inananlar, Cuma günü namaz için nida olunduğunda Allah'ın zikrine koşun,
alışverişi bırakın"(Cuma/9)
Muaz şöyle dedi: "Kişinin Allah
hakkındaki şüphesi, onun tüm iyiliklerini ibtal eder. Allah'a iman ettiği halde
günah işleyenin affedilmesi umulur, azab görmesinden korkulur." Muaz'a soran
şahıs: "Şüphe iyilikleri götürdüğüne göre, iman da kötülükleri daha çok
götürür"demişti. Muaz da:"Yemin ederim, bu adamdan daha çok hayret edilecek
birini görmedim"dedi. Ona sen müslüman mısın, dedi. O da bilmiyorum, dedi.
O kimseye "bilmiyorum"sözün doğru mu,
yanlış mı diye sorulur. Eğer doğru, derse şöyle de "Dünyada doğru olan ahrette
değil midir?" Eğer "Evet"derse: "Kabir azabına, suale, kadere, hayır ve şerrin
Allah'tan olduğuna imanın var mı?" de. Evet, derse "Sen mümin misin? diye sor.
Hala "Bilmiyorum" derse: Bilmeyesin anlamayasın, iflah olmayasın,de...
Ebu Muti: Eğer bir kimse cennat-cehennem
yaratılmış değillerdir,derse(?)
Ebu Hanife:
-
Ona şöyle de: Onlar bir şey dir. Oysaki Allah "Allah
her şeyi yaratmıştır"(Zümer/62)
"Biz
herşeyi bir ölçü ile yarattık"
(Kamer/49) "Onlar
sabah akşam ateşe karşı getirilecekler
" (Mümin/46)
buyurmaktadır.
Ebu Muti: Eğer cennet ve cehennem
fanidir,derse(?)
Ebu Hanife:
-
Ona Allah Kuranda cennetin nimetlerini "Kesilip
tükenmeyen, yasak da edilemeyen"(Vaka/32)
olarak vasfetmektedir,de...
Cennetlik ve
cehennemlikler girdikten sonra cennet ve cehenneme yok olacaktır diyen de orada
ebedi kalışı inkar ettiği için kafir olmuş olur.
Allah mahlukların sıfatları ile
sıfatlanamaz. Onun gazab ve rızası keyfiyetsizdir. Sünnet ehlinin görüşü budur.
Allah gazab eder ve razı olur. Onun gazabı cezalandırması, rızası da sevabıdır,
denilemez. Biz onu kendisini vasfettiği gibi vasfederiz. O birdir, hiç bir şeye
muhtaç değildir. Doğurmamış, doğurulmamıştır, dengi yoktur. Hayy, kayyum,
kadir, duyan, gören ve bilen odur. Onun eli kullarının eli üzerindedir. Ama eli
kullarının eli gibi bir uzuv değildir. O ellerin yaratıcısıdır. Onun yüzü
yaratıklarının yüzü gibi değildir. O bütün yüzlerin yaratıcısıdır. Onun nefsi
yarattıklarının nefsi gibi değildir. Bütün nefislerin yaratıcısı odur. "Onun
benzeri hiç bir şey yoktur. Duyan ve gören odur"
(Şura/11)
Ebu Muti: Eğer Allah nerdedir,diye
sorulursa(?)
Ebu Hanife:
-
O kimseye: yaratılmadan önce mekan yoktu, halbuki Allah vardı. Mahlukattan hiç
biri yokken "nerede" mefhumu mevcutken Allah var idi. O her şeyin yaratıcısıdır,
de... "Eğer dileyen, dilenmiş olan şeyi ne ile diledi?" denilirse "Sıfatla" de.
O kudretle kadir, ilimle alim, mülk ile maliktir. Eğer "Meşietle mi diledi,
meşietle takdir edilip ilimle mi diledi?" diye sorarsa "Evet" diye cevap ver...
İMAN BABI
Ebu Hanife:
-
Eğer imanın yeri sorulursa onun kaynağının ve yerinin kalb olduğu, fer'inin de
cesette bulunduğu söylenir. Eğer o parmağında mıdır denirse "Evet" de. Eğer
parmak kesilirse iman nereye gider denirse "kalbe" de.
Eğer Allah kullarından bir şey taleb
eder mi? derse: "Hayır ancak onlar Allahtan birşeyler dilerler, de. Allahın kul
üzerindeki hakları nelerdir? derse: Ona kulluk etmeleri ve ona hiç bir şeyleri
ortak koşmamalarıdır. Bunu yaptıkları zaman onların Allahtan bekledikleri,
Allahın onları affetmesi ve sevablandırmasıdır. Zira Allah Kuranda: "Ağaç
altında sana beyat ettiklerinde Allah müminlerden razı oldu."(Fetih/18)
ayeti gereğince Allah müminlerden razı olur. Allah İblise gazab eder "Dilediğinizi
yapın"
(Fussilet/40) Ayeti Allahın tehdidini ifade eder. "Semuda
gelince biz onlara doğru yolu göstermiştik, akat onlar körlüğü hidayete tercih
ettiler"
Yani onlara hidayeti göstermiş ve açıklamıştık demektir. "Dileyen
Küfretsin, dileyen iman etsin"
(Kehf/29) ayeti tehdidi ifade eder. "Ben
cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yarattım."
(Zariyat/56) buyrulmaktadır. Fakat bu fiillerin hepsi hayırlı, şerli, tatlısı,
acısı, zararlısı ve faydalısı, hepsi Allahın takdiri iledir. Allah şöyle
buyurur: "Eğer
Rabbin dileseydi,insanların hepsi de iman ederlerdi. Sen niçin insanları mümin
olmak için zorlamak istiyorsun."(Yunus/99)
"Biz
onlara melekler indirseydik, ölüler onlarla konuşsaydı, her şeyi bir araya
getirip onların önünde toplasaydık, Allah dilemedikçe yine iman edemezlerdi."
(Enam/111)
"Hiç
kimse Allahın izni olmadan iman edemez."(Yunus/100)
"Allah
dilemedikçe siz dileyemezsiniz"
(İnsan/30) Yani Allah takdiri ile dilemedikçe sizler dileyemezsiniz. Hz.Şuayb
şöyle demişti:"
Allah bizi
sizin dininizden kurtardıktan sonra yine o dine girersek, Allaha iftira etmiş
oluruz. Onun için Allahın dilemesi dışında bizim sizin dininize dönmemize imkan
yoktur. Onun ilmi herşeyi kuşatmıştır. Biz Allaha tevekkül ettik. Ey Rabbimiz!
kavmimizle bizim aramızdaki davada doğrulukla hükmet. Sen her şeyin doğrusunu
gösteren ve haber verenlerin en hayırlısısın"
(Tekvir/29) Hz.Nuh şöyle dedi: "Allah
sizin helak edilmenizi dilerse, benim size öğüt vermem ve hayrınızı istemem bana
hiçbir fayda vermez. O Rabbinizdir, dönüş Onadır."
(Hud/34)
Keza Allah şöyle der: "O
andolsun Ona (Yusufa) niyet kurmuştu. Eğer rabbinin burhanını görmese idi. Oda
onu kasdetmiş gitmişti. Biz böylece ondan kötülük ve hayasızlığı giderdik. Çünkü
O bizim ihlasa erdirilmiş kullarımızdan idi."(Yusuf/24)
Keza Allah şöyle buyurur: "Biz
Süleymanı denedik,Onun tahtı üstüne bir ceset attık. O da hemen Allaha dönüp
sığındı"(Sad:34)
*** "