DÜŞÜNDÜREN   SÖZLER 

“Güzel söz,kökü yerin derinliklerinde sabit,dalları ise göğe doğru yükselmiş birağaç gibidir ki,Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir.”(İbrahim.24-25) 

**Bir yil sonrasini dusunuyorsan tohum ek,

On yil sonrasi ise tasarladigin agac dik

Ama, Yuz yil sonrasi ise dusundugun halki egit.

 

    **1982 yılı Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda 2. sınıf öğrencileri Türkiye Ekonomisi dersinin hocasını bekliyor. Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor, içeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor. Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor.
"Bakın" diyor.
"Bu,kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey. "
Sonra (1)'in yanına bir (0) koyuyor:
"Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)'i (10) yapar".
Bir (0) daha "Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz"
Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek... disiplin... sevgi... Eklenen her
yeni (0)'ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca... Sonra eline
silgiyi alıp en bastaki (1)'i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. ve
Hoca yorumu patlatıyor,

"Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir"...

 

**“İmtisal-ı cahid-ü fillah oluptur niyyetüm/ Din-i İslâmın mücerred gayretidür gayretüm”Fatih

 

**“Ey Allah’ın Rasulü hangi hicret iyidir?” diye sormuş, Rasulullah ta (s.a.v.):

“Rabbinin istemediği şeyi terketmendir.” buyurmuştur.

 

**Rasulullah (s.a.v.):

“Mü’min ile imanın hali, at ile kazığın hali gibidir. At dolaşır, sağa-sola gider, fakat tekrar kazığına döner.” buyurmuştur.

 

**Ekrem (s.a.v.) mü’minler hakkında şöyle buyuruyor:

“Görüldüklerinde Allah hatıra gelir.”

 

**Vitr namazının son rekatında okuduğumuz son duayı hatırlayınız:

“Ey Rabbimiz senden yardım ve hidayet diler, günahlarımızın bağışlanmasını isteriz. Sana iman edip güveniriz. Bütün iyiliklerle sana hamd ederiz.Şükür eder inkar etmeyiz. Sana isyanı terkederiz. Ey Rabbimiz, ancak sana ibadet eder, sana namaz kılar ve secde ederiz. Rahmetini umar, azabından korkarız. Mutlaka, gerçek azabın kafirlere yetiştirilecektir.”

 

**Rasulullah (s.a.v.):“Cahiliye çağında insanların hayırlısı olan İslam’da da onların hayırlısıdır.”

 

**Bir hadis-i şerifte açıklandığı gibi; Sa’d oğlu Selh’den rivayet olunan

“Cennet o kula olsun ki iyinin anahtarı, kötünün kilididir. Azap o kula olsun ki, kötülüğün anahtarı, iyiliğin kilidi kılınmıştır.”

 

**”Prens Bismark'a göre 100 gram aklın 90 gramı Abdülhamid Han'da, 5 gramı kendisinde,5 gramı da diğer siyasilerdedir.

**”Zevk ve sefaya düşkün değildi. Abdestsiz olarak hiç bir devlet işine imza atmadığı meşhurdur.

 

**Fatih:” Venedikliler tarafından tertiplenen tam ondört suikastten kurtuldu. Son suikastten ise kurtulamadı. Venedikliler, bu büyük hükümdarı, aslen bir yahudi olan Maesto Jakopo isimli bir doktor vasıtasiyle zehirleterek öldürmeye muvaffak oldular. Tarihçi Babinger'e göre bu suikastçı doktor, Yakup Paşa ünvanı ile sarayın doktorları arasında bulunuyordu.

 

**Kanuni: Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi.

Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.

Saltanat dedikleri bir cihân kavgasıdır.

Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi.

 

**V.Mehmed: Yokdurur zulme rızamız, adle biz mâilleriz.

Gözleriz Hakkın rızasını emrine kaailleriz.

Arifiz, âyine-i âlem - nümadır gönlümüz.

Rüzgârın cünbüşünden sanmayın gaafilleriz.

Püse-i aşk içre Adli kaal ezelden kalbimiz,

Gıll-ü gışdan hâliyiz, âlemde sâfi dilleriz.

 

**Sultan 1.Ahmed: Peygamberimiz Hz. Muhammed Efendimize (s.a.v.)bağlılığı o kadar ileri idi ki, Efendimiz Hazretlerinin mübarek ayak izlerinin resmi içine bir şiir yazmış ve o şiiri kavuğunda ölünceye kadar taşımıştır. O şiir ise şudur :

N'ola tâcım gibi başımda götürsem dâim

Kadem-i resmini ol Hazreti şâhı Rusülün.

Gül-i Gülzâri Nübüvvet, o kadem sahibidir.

Ahmedâ durma yüzün sür kademine ol gülün

 

**Sultan 3.Mustafa: Yıkılıpdur bu cihan sanmaki bizde düzele,

Devlet-i çerh-i deni verdi kâmu müptezele.

Şimdi ebvab-ı saadetle gezen hep hezele,

Işimiz kaldı hemân merhamet-i Lem Yezel'e.

 

**Sultan 3.Selim: Kalalım mı kılıç altında öyle

Oturmak dinimizde var mi böyle

Esir etmiş nice tatarı bir bir

Kırım Rusya'da kalsın mı söyle

OI Moskof'tan varıp öcüm alayım

Ya düşman içre helâk olam şöyle.

 

**” Fizikte Nobel ödülü alan Abdusselam Kur'an'da 835 defa kişisel düşünme çağrısı yapıldığını ya da düşünenler vs. dendiğini söylemiştir.”

 

**” İncil şöyle der: "Eğer seni günaha sokan gözünse, onu çıkar at.", "günaha girmene sebeb olan sağ elinse onu kes at." Bunlar sinoptik 3 İncilde 3 defa tekrarlanır.Matta 5/29-30,Markos 9/47,Lukas 18/8-9.

 

**-Ciğerlerimizi tahrib etmeyelim.

-Çiçekler kendileriyle konuşulmasından hoşlanırlar.

-Sevildiğini hisseden çiçekler daha gür büyür ve açarlar.

-Çevremiz çehremizdir.

-Bozulan dengemiz,bozulan çevremizdir.

-Bozulan çevremiz değil,dengemizdir.

-Çevremizi bozalım! dengemiz bozuksa ?

-Çevremiz hayat kaynaklarımızdır.

-Çevre insanı düzenler. ya insan ?

-Kirlenmemek için kirletmeyelim !

-Temizlikte çare,çevre temizliğidir.

-Çaresizlik çevresizliktendir.

-Çevre sorumluluğumuzdur.

-Hastalığın kaynağı,çevre hastalığıdır.

-Çevreni temiz tut.

-Sen çevrensin,çevrende sen.

-Aslan yattığı yerden belli olur.sen de çevrenden...

-Çevren sofrandır,kirletme !

-Yemeğini yediğin sofrana,bıçak saplama.

-Yararın olmasa da zararın olmasın.

-Zarar vermemen,yarar vermendir.

-Çevre aynandır.kendine bak !

-Botanik olmak,betonik olmaktan iyidir.

-Çevren elbisendir,elbiseni temiz tut.

-Çevre temizliği sadakadır.

-Çevremiz geleceğimizdir.

 

**Kendinizi Türklere Emanet Edin

 16. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine "Hıristiyanlığın şövalyesi" ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan'ın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde:

"Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rus'a yanaşmayın. Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler" diyerek nasihat ettiğini.

 

** Ağaca Asılan Zekat Parası

Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslümanın. günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını

Bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu'ndaki bir ağaca asıp, üzerine de:

"Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" diye yazdığını..

Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta asılı kaldığını..

 

** Bediüzzaman,ın Rızık Hususundaki Hassasiyeti

Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin 1924 yılı yazında Van'daki Erek dağına çıkarak bütün vaktini tesbihat ve münacat ile geçirdiği günlerde, yanında bulunan talebelerinin dağlardaki yaban elmalarını koparıp yemek istemeleri üzerine Üstad'ın onlara izin vermeyip

"Bizim hissemiz bağlar ve bahçedekilerdir Bizim rızkımızı Cenab-ı Hakk oralarda tayin etmiştir. Bu yabani meyveler yabani hayvanların rızkıdır. Onların kısmetine dokunmamamız gerekir" dediğini…

 

** Milletlere Göre Fiyat Farkı

Osmanlı'nın son döneminde (1850) İstanbul'da uzun yıllar kalmış bir batılı tarihçi olan M A Ubicini'nin şehirde yaşayan değişik milletlerin karakter yapılarını öğrendikten sonra, hatıralarında:

"Bir kaide olarak, Ermeni ye istediği paranın yarısını, Ruma üçte birini, Yahudi ye dörtte birini veriniz. Fakat bir Müslümanla alışveriş ettiğiniz zaman istediği fiyattan emin olunuz ve istediğini veriniz"diye yazdığını…

 

**Risale-i Nur' un Dili

Merhum Albay Hulusi Yahyagil'in, Barla'da Bediüzzamar Üstadımıza, Risale-i Nur'un dilinin orijinalliği ile alakalı olarak:

""Üstadım, sen Türkçe'yi dahi zor konuşuyorsun, bu Risale-i Nur'daki Türkçe nasıl oluyor.?" diye hayretini ifade ettikten sonra Bediüzzaman '

"Kardeşim, bir hakaiki imaniye kalbe ihtar edildiği vakit ikiyüz ayat-ı Kuraniye imdadıma koşmak için birbirleriyle yarış ediyorlar. Önce bana lisanı maderzadım(anne lisanım) Kürtçe geliyor. Arapçaya çeviriyorum ve Türkçe yazdırıyorum" cevabını verdiğini...

 

**İttihatçıların Akılsızlığı

Sultan II. Abdülhamid'in dahice bir politika güderek, her hangi bir isyan çıkartmalarını önlemek için Arabistan'ın Hicaz ileri gelenlerini, Şura-yı Devlet üyesi olarak İstanbul'da tuttuğunu. . .

Bunlardan Şerif Hüseyin'in, Mekke'ye emir olmak isteğini defaatla reddetmesine karşılık Ulu Hakan'ın tahttan indirilmesiyle birlikte İttihat ve Terakki yönetiminin, Şerif Hüseyin'in bu isteğini yerine getirerek onu emir olarak tayin ettiğini ve hemen ardından da Şerif'in Osmanlı'ya karsı isyan bayrağını açtığını... Çok sonraları İngiliz Başvekil Lloyd George'un Avam Kamarası'nda: ""Şerif Hüseyin Mekke emiri olduktan sonra kendisi ile Arap milliyetçiliği ve isyan konusunda anlaştık.

Bu isyana karşı ayda 40 bin altın vermiştik" dediğini ...

 

**Lavrens'in İtirafı

Arapları aldatarak Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtıp isyana sevkeden İngiliz casusu Lavrence'in, yardımcıları Nuri Said, Faysal ve Şerif Hüseyin ile birlikte Şam'da Türkleri katlettikten sonra: "'Evet onları isyana ben kışkırtmıştım. Ama böylesine vahşice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemiştim. Bazı mahalleleri gezerken silahsız Türk askerlerinin nasıl öldürüldüklerine bakamadım;tiksindim bu vahşetten..." diyerek itirafta bulunduğunu . .

 

**Vicdan Azabı

Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in İngilizlerle anlaşarak Osmanlı'yı arkadan vurduğunu ve mükafat olarak da İngilizler tarafından Hicaz Krallığı'na getirildiğini..

Daha sonra Vehhabiler tarafından alaşağı edilerek İngilizlerin himayesinde Kıbrıs'a yerleştirildiğini ve hastalandığında da oğlu tarafından Amman'a getirildiğini...

Ve günün birinde adet vechile saray bandosunun bahçede konser verirken "İzmir Marşı"nı çalması üzerine, oğlunun babasının üzülmemesi için pencereleri kapattırmak isterken baba oldukça ibretli bir şekilde:

"Evlat, neden o pencereyi kapıyorsun? Ben velinimetine ihanet etmiş asi bir kulum, günahım büyüktür. Kral olacağımı düşündüm. Allah beni sürgünlüğe düşürdü. Hastayım diye kapatıyorsun. Bırak pencereyi aç, şu marşı dinleyeyim.

Duyduğum vicdan azabının şiddeti, o eski hatıraların canlanması ile büsbütün artsın; bu dünyada çektiğim ızdıraptan vicdan azabıyla büsbütün ağırlaşsın, ta ki Cenab-ı

Hakk. bu günahkar kulunu dünyada affederek, ahirette hesap gününde cezadan korusun"dediğini.. .

 

**Halkın Sağduyusuna Güven(!)

27 Mayıs ihtilalinden sonra Cemal Gürsel Paşa'nın, Anayasa komisyonu başkanı 0rd.Prof Sıddık Sami 0nar'a: "Cumhurbaşkanı 'nın tek dereceli ve halk tarafından seçilmesini temin edecek bir anayasa yapılsın" diye mesaj göndermesi üzerine Sıddık Sami Onar'ın:

"Laikliği pekiştirecek tadilatı. yapalım, ama bu seçim usulünü getirecek olursak halk ya Said Nursi'yi seçer, yahut da onu destekleyen profesörü..." diye cevap vererek halka ne kadar güvendiklerini(!) gösterdiklerini...

 

**Nurdan Zülmete

Batılı sömürgeci ülkeler tarafından vatanımızın dört bir yandan kuşatılarak Türk milletinin kaderinin tayininin söz konusu olduğu İstiklal Savaşı'nın o kan kokulu günlerinde :

Her çehre bize yabancı

Bari Sen bir parça acı

Süründürme altın tacı

Bize yardım et Ya Rabbi!..." diyerek Kabe'ye yönelip Rabbine yalvaran şair Kemaleddin Kamu'nun, savaş sonrası Cumhuriyet döneminde ise:

"Ne örümcek ne yosun

Ne mucize ne füsun

Kabe Arab'ın olsun

Bize Çankaya yeter..." diyebilecek kadar özünden uzaklaşıp değerlerimizi yitirerek tefessüh ettiğini. . .

 

**Neuzü Billah

Timur'un, Nasreddin Hoca'yı huzuruna çağırıp onunla sohbet ederken bir ara:

"Abbasi halifelerinin isimlerinin sonunda 'Allah' lafzı da var. Kimine el-Mu'tasım Billah, kimine, el-Mütevekkil Alellah ve kimine de el-Kaim Biemrillah deniliyor. Bu lakaplar bizim için de adet olsa acaba bana ne isim yaraşırdı diye sorması üzerine Nasreddin Hoca'nın büyük bir pervasızlık ve hazırcevaplılıkla:

Neuzü-Billah!(Allah 'a sığınırız) lakabı yakışır."diye cevap verdiğini...

 

**Bediüzzaman ve Resim Yasağının Hikmeti

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin bir akşam üzeri İstanbul'un Sirkeci mevkiinde dolaşırken birdenbire bir gayr-i müslimin ona yaklaşıp elini tutarak:

Dininizde resim niçin haramdır?" diye sorması üzerine Üstad Bediüzzaman,ın :

İnsan, Allah'ın sikkesidir. Padişah ve kralların sikkelerinin taklidine kanuni yasak olduğu gibi, Allah'ın da sikkesini taklide şeri cevaz yoktur" diye veciz bir cevap verdiğini ve gayr-i müslimin de cevaptan çok memnun kalarak "bravo ! " deyip Bediüzzaman Hazretleri'nin elini sıktığını...

 

**Tito' dan Müthiş İtiraflar

Ömrünün elli yılını komünist ideoloji yolunda harcayarak bu davasında şöhreti yurt dışına taşmış bir insan olan Salih Gökkaya'nın, daha sonra İslam'la müşerref olarak Hakk'a rücü ettiğini .

Komünizm fırtınalarının bütün dünyayı kasıp kavurduğu bu günlerin birinde Salih Gökkaya'nın "Türkiye Komünist Talebe Teşkilatı Başkanı" sıfatıyla Yugoslavya Devlet Başkanı Mareşal Tito'nun şeref misafiri olarak Belgrad'a gittiğini...

Ömrünün son günlerini geçirmekte olan Tito'yu ziyaret ettiklerinde , hayatını komünizme adayan bu ihtiyar liderin büyük bir pişmanlık içinde:

"Yoldaş, ben ölüyorum artık... Ölümün ne derece korkunç birşey olduğunu size anlatamam. Anlatsam bile sıhatli ve genç olan sizler, bu yaşta bunu anlayamazsınız. Düşünün ölmek, yok olmak... Toprağa karışmak ve dönmemek üzere gidiş... İşte bu çıldırtıyor beni... Dostlarımızda sevdiklerimizden, ünvan ve makamlardan ayrılmak... Dünyanın güzelliklerini bir daha görememek.. Ne korkunç birşey anlamıyor musunuz?

Yoldaşlarım, sizlere açık bir kalple itirafta bulunmak istiyorum: Ben öldükten sonra, toprak olacaksam, diriliş, ceza veya mükafat yoksa, benim yaptığım mücadelenin değeri nedir? Söyleyin bana? Ha yoldaşlarımın kalbine gömülecekmişim veya unutulmayacakmışım veya alkışlanacakmışım neye yarar?

Ben mahvolduktan sonra, beni alkışlayanların takdir sesleri, kabirde vücudumu parçalayan yılan ve çıyanları insafa getirir mi? Söyleyin bu gidiş nereye? Bunun izahını Marks, Engels, Lenin yapamıyor.

İtiraf etmek zorundayım

Ben Allah'a, peygambere ve ahirete inanıyorum artık. Dinsizlik bir çare değil. Düşünün, şu kainatın bir Yaratıcısı şu muhteşem sistemin bir kanun koyucusu olmalıdır... Bence ölüm de son olmamalıdır,mazlumca gidenlerle, zalimce ölenlerin bir hesaplaşma yeri olmalıdır. Hakkını almadan, cezasını görmeden gidiyorlar. Böyle keşmekeş olamaz Ben bunu vicdanen hissediyorum Öyle ki, milyonlarca suçsuz insanlara yaptığımız eza ve zulümler, şu anda boğazıma düğümlenmiş bir vaziyette Onların ahlarına kulak verecek bir merci olmalı... Yoksa insan teselliyi nereden bulacak? Bunların bir açıklaması olmalı Marks bu mevzuda halt işlemiş. Uyuşturmuş beynimizi

Nedense ölüm kapıya dayanmadan bunu idrak edemiyoruz Belki de göz kamaştırıcı makamlar buna engel oluyor. Ben bu inançtayım yoldaşlarım, sizler de ne derseniz deyin!" diyerek müthiş bir itirafta bulunduğunu...

 

**"Asrın Müceddidinin Büyük Bir Talebesi Geçiyor"

Bediüzzaman Hazretleri'nin talebelerinden Albay Hulusi Bey'in tayininin Kars'a çıkması üzerine, bindiği tren Erzurum Alvar köyünün yakınlarından geçerken Şeyh Muhammed Lütfi Efendi'nin kerametkarane ayağa kalkıp:Asrın müceddidinin büyük bir talebesi geçiyor" deyip takdir ve ta'zimde bulunduğunu. .

 

**Şapkanın Serencamı

Falih Rıfkı Atay'ın ifadeleri içinde: "Müslümanlar, Hristiyanların iyisine 'makul kefere', kötüsüne 'gavur', beterine şapkalı gavur' "denildiği bir dönemde, 25 Kasım 1925 tarihinde şapka inkilabının yapıldığını ve bu inkılaba karşı geldikleri için 57 kişinin idam edildiğini,..

.İngiliz araştırmacı yazar Paneth'in, "Turkey at the Gross roads "ın (Türkiye Yol Ayrımında) , , isimli kitabında o günler ile alakalı olarak:

"Avrupa şapka imalatçıları altın günler yaşadılar. Gemiler dolusu fötr panama, kasket,ne varsa İstanbul'a gönderildi. İtalyan Borsalino kardeşlerin şapka yüklü gemisi İstanbul limanında idi zaten. Şapkanın gündeme gelmesi ile birlikte, geminin yükü alelacele gümrükten geçirildi. Borsalino kardeşler bu işten büyük kar elde ettiler... İstanbul'da erkeklerin kafalarında kağıt şapkalar hatta kadın .. şapkaları bile vardı,.," diye yazdığını...

Şapka almakta zorluk çeken memurlara hükümetin taksitle borç para verdiğini ve bu ilk devrim hareketini, yine devrimlerin savunucularından biri olan Halide Edip Adıvar'ın:

"Şapka kanunu, devrimlerin en beyhude ve en sathisidir, Bu kanuna sokaktaki adamın karşı çıkması, onu yapanlardan daha batılı bir davranıştır" diye tepki gösterdiğini, , ,

 

**Necip Fazıl ve Adnan Menderes

Büyük şair Necip Fazıl Kısakürek'in mecmua çıkarmak gayesi ile Ankara'da Adnan Menderes ile görüşmek istediğini ve uzun bürokratik engelleri aştıktan sonra sabaha karşı Başvekil Adnan Menderes ile görüştüğünde ona:

"Sizin başvekil olduğunuz bir ülkede, ben şu kadar eserin sahibi olarak, omuzuma bir boyacı sandığı atarak Eminönü meydanında karnımı doyurmak için boyacılık yapsam bu sizin için bir şeref midir?! , diye oldukça sitemli konuşması üzerine, merhum Menderes'in büyük bir inkisar içinde:

"Necip Fazıl Bey, ben herşeyi biliyorum....Fakat bilsen ne haldeyim Üstümde Celal Bayar altımda Medeni Berk:iki mason arasında, iki değirmentaşı arasındaki tane gibiyim Al şu parayı da git mecmuanı çıkart! Arada bir de bana çat ki onu Menderes besliyor demesinler! " dediğini ..

 

**Geleceğin Bediüzzaman'ı Nasıl Yetişir?

Seyyid Hüseyin Arvasi'nin, müridelerinden olan geleceğin " Bediüzzaman"ı küçük Saidin annesi Nuriye Hanım'a: Senin bütün çocuklarının bu kadar zeki olmalarında, senin onları

terbiye sistemindeki metodun nedir?" diye sorması üzerine bu mübarek ananın:

'Hayatımda, kadınlığa mahsus şer'i mazeretler dışında, hiçbir vakit teheccüd kaçırmadım ve çocuklarımı abdestsiz emzirmedim" cevabını verdiğini...

 

**Haya Abidesi

21 Eylül 1520 cuma akşamı Hakk'ın rahmetine kavuşan Yavuz Sultan Selim Han'ın naşının yıkanması hadisesini, Reisü'l Küttab Hüseyin Bedayiul-Vakayi " adlı eserinde:

"Naşı yıkarken sağ eli ile iki kere setr-i avret ettiğini müşahede ederek her biri hayret edip tekbir ve salavat getirdiler." diye yazdığını...

 

**"Anneni Çöpe Attık"

Şimdilerde milletvekilliği yapmakta olan Mümtaz Soysal' ın karısı vefat ettiğinde, çocuğunun: Babacığım. anneme ne oldu, ona ne yaptılar?" diye sorması üzerine, Soysal'ın: 'Yavrum' annen bir çorap gibi eskidi ve onu çöpe attık..." diyerek o şefkate muhtaç çocuğunun kalbinde derin yaralar açtığını. . .

 

**Enteresan Belgeler

1938 yılında Ankara'da İngiltere büyükelçisi olarak vazife yapan Percy Lorainenin İngiliz Dışişleri'ne yolladığı Notes on Lea Turkish personalities". (Önde Gelen Türk Şahsiyetiyle ilgili Notlar) ismini taşıyan ve üzerine "Gizli , kaydı düşürülmüş raporunda dönemin Türk büyükleri için:

İsmet İnönü: Kendini Gazinin altında görüyor ve herkesi asmak istiyordu..."

Celal Bayar: şimdiye kadarki karakteri lider olma özelliği göstermiyor ama Sadık bir ikinci kişilik olma özelliği var. " Abdülhalik Renda: Kabinenin Ramazan ayında oruç tutan tek üyesi. Anlaşma peşinde koşan yabancı firma temsilcileri tarafından çok sevilir..."

Ahmet Ağaoğlu: Kafkas kökenli bir Yahudi'nin oğludur. Rus gizli servisinde çalıştı. 1914'de Ruslar adına Bakü 'de Ermeni katliamını organize etti... "- Ali Fuat Paşa: Berlin kongresinde Türk delegeliği yapmış. Alman bir dönmenin torunu... "

- Edip Tör. Gümüşhane milletvekili, Ankara'daki masonların lideri, Açıkgöz ve sivri biri. 1926'da Mekke'deki İslam kongresinde Türkiye'yi başına şapka takarak temsil etti .

- Celal Nuri Kemalist bir yayın organı olan İleri' gazetesinin sahibi. Saman altından su yürüten biri. Kominist eğilimli olduğu düşünülüyor." Falih Rıfkı Atay: Atatürk'ün gözde yazarlarından ateşli bir batı taraftarı. Çok içki içer, iyi briç oynar." - Hasan Saka: 1921 1922 arasında Maliye Bakanlığı görevini yürüttü. O zamanlar bolşevik sempatizanıydı. Büyük konuşan bir külhanbeyi gibiydi. " Kazım Özalp: General, 1922'de Savunma Bakanı poker hastası. . . " - Saffet Arıkan: İnönü ve Bayar hükümetinde eğitim bakanı. Büyük ihtimalle Yahudi kökenli." - Reşit Saffet: Lozan görüşmelerine katılan Türk barış delegasyonunun genel sekreterliğini yaptı. Panislamlıktan panturancılığa döndü. Karaktersiz bir adam olarak tarif edilebilir. İçtiğinde seçkin bayanlara sarkıntılık eder... " vs.

diye yazdığını. . .

 

**Hilal, Lale ve Allah

Lale, hilal ve Allah(cc) lafızlarının ebced değerinin aynı olduğunu ve bundan dolayı kültürümüzde laleye apayrı bir değer verilip sevgi beslenildiğini...

Özellikle Osmanlı kültüründe, lalenin oldukça yoğun bir alaka görüp bir lale soğanının bin altına kadar müşteri bulabildiğini ve zamanın padişahı III. Ahmed'in bir ferman yayınlayarak bu fiyatlara bir sınırlama getirmek zorunda kaldığını. . .

Bir devre adını veren bu tefekkür simgesi çiçeğin o dönemde 1108 çeşit renkte üretildiğini...

 

**Boğazdan Geçmeyen İlaç

Bediüzzaman Hazretleri'nin hasta olduğu zamanlar kulandığı Optalidon ilacı bitince yanındakilerden birine yüz kuruş verip eczahaneye gönderdiğini...

İlacın fiyatı yüz on kuruşa çıktığı için o kardeşin cebinden on kuruş ilave edip ilacı alarak Üstad'a getirdiğini...

Bediüzzaman Hazretleri'nin ilacı içmek için ağzına aldığı halde bir türlü yutamadığını ve bu işe birkaç defa daha teşebbüs edip bir türlü ilacı yutmaya muvaffak olamayınca ilacı alan

kardeşi çağırarak ilacı kaça aldığını sorup da on kuruşu onun ödediğini öğrenince, üstad'ın on kuruş daha verdikten sonra ilacı rahatça yutabildiğini ve ardında da oldukça ibretli bir şekilde:

Kardeşim, işte görüyorsun.. başkasının malını yiyemiyorum. Boğazımdan geçmiyor" dediğini..

 

**Nazım Hikmet'in Pişmanlık ve Arayışları

Tanınmış komünist Türk şairi Nazım Hikmet Ran'ın (1902/1963), hayatı boyunca komünist ideoloji peşinde koşturarak zikzaklar içinde geçen bir ömür sürdüğünü...

ömrünün son yıllarına doğru, arkadaşı Mustafa Mehmed'e, arayış içinde ve pişmanlık dolu olduğunu ifade ettiğini...Mustafa Mehmedin onunla Romanyadaki beraberlikleri ile alakalı olarak:

1960'lardan önceydi. Nazım Hikmet Romanya'nın davetlisi olarak Bükreş e gelmişti. İsteği üzerine Bilimler Akademisinden beni buldular. Nazım Hikmet'in kaldığı otele gittim. Açık olan radyosundan Türkiye'yi dinliyordu. Sohbet sırasında saatine bakarak bana Bu gece Kadir Gecesi' dedi ve benden kendisini Türklerin bir araya geldikleri camiye götürmemi istedi. Ben o gecenin Kadir Gecesi olduğunun bile farkında değildim. Bir an tereddüt ettim ama Nazım'ın ricası Romanya'da bir emirdi. Rus eşi Vera, ben ve Nazım taksiyle caminin bulunduğu semte yöneldik. Arabayı rica ve minnetle caminin bulunduğu parka sokabildik.

Biz camiye girdiğimizde Türkler mevlid okuyorlardı. Nazım mevlidi dinlerken coştu ve cemaate hitaben bir konuşma yaptı.

Konuşmasında: Ben komünistim ama sizin burada bir araya gelmeniz beni çok duygulandırdı' dedi. O sıralarda kalp yetmezliğinden muzdarip olduğundan ben heyecanlanmasından dolayı bayağı endişelendim. Gerçekten de endişelerim yerindeydi. Konuşmasından sonra kendisini kriz yokladı. Eşi Vera ile ben Nazım'ı dışarıdaki banklardan birinin üzerine yatırdık. Vera yanında bulundurduğu ilaçlardan verdi ve daha sonra koluna girerek güç bela taksiye bindirdik

Ben Nazımın Romanya'da camiye gittiğini şimdiye kadar saklı tuttum. İşte ilk kez anlatıyorum..." diyerek Nazım'ın pişmanlık dolu hikayesini gözler önüne serdiğini. . .

 

**Siyaset Şekerlemesi

Üstad Bediüzzaman Hazretleri'ne, Sünuhat, Rumuz ve Tuluat gibi "Eski Said"lik dönemi eserlerindeki mevzularla alakalı olarak "Neden ulvi hakaik-i diniye ile beraber, bazı mesail-i siyasiyeyi kitaplarında dercediyorsun?" diye sormaları üzerine Bediüzzaman,ın :

"Çocuğa ilacı içirmek için bir şekerleme gösterilir. Ta ki ağzını açsın, ilaç öylece , içirilsin. Efkar -ı amme dahi siyaset için ağzını açmış bekliyor. Ben de tiryakı(ilacı) içirmek için bazen siyaseti de zikrediyorum. diye cevap verdiğini...

 

**"Çocuğunuza Kur'an Telkin Ettiniz mi?"

İşadamı Sakıp Sabancı' nın, kızını batı standartlarında tahsil yapması için İngiltere'deki Harward kolejine kaydettirdiğini. . .

Okul idaresinin, kolejin çeşitli bölümlerini Sabancı'ya gezdirdikten sonra kiliseyi göstererek:" Burası da dini ibadet yeri " deyip "Senin kızın Müslüman olduğu için dini ibadet günlerinde Kur'anı Kerim getirsin, istediği günlerde okusun. Siz Kur'an okumasını kızınıza telkin ettinizmi?" diye sorduklarını . . . Sakıp Sahancı' nın daha sonra bu hadisenin değerlendirmesini yaparken :

"Allah var, doğrusu ben kızımla beraber Kur'an-ı Kerim getirmemiştim. Kızıma da telkinde bulunmamıştım çok utandım. Sırtım terledi. O 'gavur' dediğimiz bana verdiği dersten çok mahçup oldum. Adeta yüzüme bir şamar patlamıştı. Ve Türkiye'ye geldiğimde kızıma hemen bir açıklamalı Kur'an-ı Kerim gönderdim." diyerek kızına dini bilgiler öğretmediğinden dolayı mahcubiyetini itiraf ettiğini.

 

**Tokat

Bursa'yı Yunanlılar işgal ettiğinde Pir Emir türbesine bakan türbedarın, mezarı bastonla dürtüp.

"Ya pir Bursa'yı Yunanlılar işgal etti, kalk kurtar dediğini ve türbedarın gece rüyasında Pir Emir Hazretlerini görüp, Emir in kendisine :

"Behey ahmak, vatanı düşmandan kurtarmak ölülerin değil dirilerin hakkıdır!" diyerek hışımla bir tokat aşkettiğini , .

ve türbedarın korku içinde uyandığında çenesinin yamulmuş olduğunu gördüğünü ölünceye kadar çenesinin düzelmediğini. . .

 

**27 Mayıs Darbesinde Amerikan Parmağı

27 Mayıs hareketinin gerçekleştirilerek Adnan Menderes ve Fatin Rüşdü Zorlu'nun işbaşından uzaklaştırılmasını herkesten fazla Amerikalıların istediklerini...

NATO'ya girerek Türkiye'de Amerika Birleşik Devletlerine üs açan Menderes hükümetinin, bunun karşılığı olarak Amerika'nın teknik imkanlarından faydalanarak ülkemizi kalkındırmayı düşündüklerini, fakat Amerikalıların mükellefiyetlerini yerine getirmeyip savsaklayarak Türkiye'den azla idare etmesini istediklerini . . .

Bunun ilk örneği olarak, Türkiye için zirai alanda büyük bir atılıma sebep olacak olan traktör alımı meselesini Amerikanın kabul ettiğini, fakat bunları verirken, yapılan anlaşmada, bu traktörlerin pamuk ekimine tahsis edilen tarlalarda kullanılamayacağı yolunda bir hüküm koymak istediğini...

Oysa, o yıllarda Türkiye'nin ihracatında en büyük iki kaleminden birini pamuğun teşkil ettiğini...

Dünya pamuk piyasasının bir numaralı üreticisi olan ABD'nin, pazardaki payının yüzde 1-2 nisbetinde bile düşmesine tahammül edemediğini Menderes ve Zorlu'nun, ABD'nin bu sinsi politikasının farkına vararak ilişkilerde daha dikkatli bir tavır aldıklarını ve dolayısı ile menfaati zedelenen Amerikalıların DP iktidarını gözden çıkardıklarını . . .

 

**Evren Paşa ve Osmanlıca

12 Eylül ihtilalinin baş mimarı ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in, bir mevzu münasebetiyle Osmanlıca'nın mükemmelliğinden :

"Ben Osmanlıca yazıyı rahat okurum ve bütün notlarımı eski yazıyla tutarım. Bunun Atatürkçülüğe aykırı bir tarafı yok. Bir kere ortalıkta kaldığı zaman herkes okuyamıyor. İkincisi bir çeşit steno olmuş oluyor. diye bahsettiğini...

 

**Fatih İle Napolyon Arasındaki Fark

Adı dünya tarihindeki büyük kumandanlar arasında anılan Napolyon Bonapart'a, Saint Helena adasında hapis bulunduğu sırada "Kimler büyük adamdır?" diye sormaları üzerine Bonapart'ın Fatih Sultan Mehmed'den bahsederek:

"Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. 'Niçin?' derseniz, bana pek acı gelen bir gerçeği açıklamam icap eder ki o da şudur..

Ben kılıçla fethettiğim yerleri, hayatta iken geri vermiş bir bedbahtım. O ise, fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır" diyerek bir hakikati ortaya koyduğunu...Biliyor muydunuz?

 

**CHP' nin İhtilal Metotları

27 Mayıs 1960 darbesinden önceki dönemde CHP ve iktidardaki DP arasında "ilan edilmemiş bir savaş"ın olduğunu ve DP yönetimine karşı muhalefetini sertleştiren İnönü' nün iktidara darbe tehditlerinde bulunduğunu...

İsmet İnönü'nün o zamanki demeçleri arasında:

Seçim güvenliği üzerinde ısrar edeceğiz. Vermezsen gideceksin hem de çok fena gideceksin. (17 Ekim 1958),

"Biz ihtilal ve inkılap rejiminden geldik." (18 Ekim 1958),

"Sabık Başbakan olmaktan korkan zatın korktuğu en kısa zamanda başına gelecektir. " (17 Ocak 1960)gibi yakışıksız ifadelerin bulunduğunu . . .

Mayıs 1960'a yaklaştıkça demeçlerin daha da sertleşerek:

"Biz ihtilal metodlarını izleriz.",

"Biz ihtilalden yetişmiş insanlarız.", "Eğer insan hakları yürütülmez, vatandaş hakları zorlanırsa, baskı rejimi kurulursa, ihtilal mutlaka olur". ,

"şartlar tamam olduğu zaman, milletler için ihtilal meşru haktır. ",

Eğer ihtilal ,Vatandaş için başka çıkar yol yoktur' kanaati zihinlere yerleşirse, meşru bir hak olarak kullanılacaktır. Bundan kaçınmak mümkün değildir." şekline dönüştüğünü...

27 Mayıs darbesinin liderlerinden Orhan Erkanlı'nın da, yıllar sonra hatıralarında bu sözlerin kendilerini nasıl etkilediğini:

'İsmet Paşa'nın Meclis'te 'Şartlar tamam olduğu zaman ihtilal meşru olur' dediği günün gecesi, İstanbul'da bulunan arkadaşlarla toplanarak bu sözün manasını değerlendirdiğimizi hatırlarım. Bizim için en önemli problemlerden biri, İsmet Paşa faktörü idi. O gece anlaşıldı ki, paşa bizimle olmasa dahi, ihtilalin karşısında vaziyet almayacaktır. Bu sonuç bize güç ve hız verdi.

Paşanın bizim örgütümüzle direkt bir irtibatı hiçbir zaman olmamıştır. Eminim ki haberi olsaydı bizi resmi makamlara bildirirdi. Fakat bizim için bu sözler birer yeşil ışıktı. Paşanın da durumu bizim gibi görmesi, maneviyatımızı yükseltiyordu" diyerek itiraf ettiğini...

 

**Rumeli Hisarının Planı

Planları başta Fatih Sultan Mehmed olmak üzere Mimar Muslihiddin tarafından çizilen ve inşaatında Koca Sultan ın , bile taştaşıdığı Rumeli Hisarı'nın, altı bin işçinin geceli gündüzlü vecd ve iman havasının lezzeti ve heyecanı içinde çalışması sayesinde yüzotuziki gün gibi akıl almaz bir zamanda bitirildiğini...

Hisarın planına kuş bakışı nazar edildiği zaman, Arapça 'Muhammed" yazısı okunacak şekilde olduğunu. . .

Bu muazzam abidenin "Mim" harflerinin olduğu yerde kulelerin , "Ha " ve "Dal" harflerinin olduğu yerde ise istihkamların yer aldığını... Biliyor muydunuz.?(Tarihten alacağımız dersler vardır.Bunları biliyormusunuz-adlı çalışmadan alınmıştır.)

 

**Neye bakıyorsun ihtiyar?diye sordum.Gözlerini akan sudan ayırmadan cevap verdi:

-Hayatıma oğlum,akıp giden hayatıma.

 

**Üniversite de hayat dersinde öğrenci sorar:

Hocam bazen mı denir,bazen mi denir?

Hocadan önce bir talebe atılarak:

Bazen bazen,bazen bazen.

 

**İdam olmak üzere olan bir mahkuma:Diyeceğin bir şey var mı?diye sorduklarında:

-Tecrübe kazandım,cevabını vermiş.Bu bana iyi bir ders oldu.

 

**Öğretmen Biyoloji dersinde,öğrencisine:Söyle bakalım demiş.En son hangi dişler çıkar?

Çocuk düşünmeden cevab vermiş:Takma dişler öğretmenim.

 

**Şimdiki aklım olsa ilkokulu birincilikle bitirirdim.

 

**Her yere gece kondu yapılıyor.Nerde hareket,orada bereket.

 

**Hayat pahalılığı var deniyor.Oysa bizde hayat ucuz.

 

**Yağmurlu havada her şimşek çakışında Karadenizli neden kıravatını düzeltiyormuş?

-Çünki,fotoğrafının çekildiğini zannediyormuş.

 

**Biraz sessiz uyu hatun!Hoorr görme garibi!

 

**Ziraat fakültesinden mezun,şimdi işsiz,kahvede oturuyor..Kıraat mühendisi...

 

**Terzilikte de dikiş tutturamadık yaaa!

 

**Kırmızı ışıkta geçen adama,trafik polisi yaklaşarak sordu:

-Beyefendi ışığı görmediniz mi?Adam boynunu büktü.

-Şey,ışığı gördüm de,sizi görmedim memur bey...

 

**Ormanın güzelliğine bak,dedi Dursun.

Ağaçlardan göremiyorum ki,dedi Temel.

 

**Ölürsem kabrime gelme...Çok sıkışırız...

 

**Hava korsanı uçağı kaçıracaktı...

Yapamadı...Çünki uçağı kaçırdı...

 

**Organ bankası kuruyoruz,gözünüz bizde olsun!

 

**Lokman Hekime:

Hastamıza ne yedirelim,diye sorduklarında şu cevabı vermiş:

-Acı söz yedirmeyin de,ne yese olur.

 

**Hz.Ali’ye niye mezarlığa çokca gittiğini sorduklarında;

-Bir defa anlattıklarıma hiç itiraz etmiyorlar,ikincisi ise,gıybetimi yapmıyorlar,cevabını vermiş.

 

**Hanımından çok korkan mahkum adama sordular:

-Son arzunuz nedir?

Adamcağız boynunu büküp celladın kulağına fısıldadı:

-Eğer izin verirseniz hanımıma bir sorayım.

 

**Temel okula yeni başlayan oğlu İdris’e sordu:

Kerrat cetvelini öğrendin mi?

-Öğrendik,dedi İdris.

-Söyle bakalım öyleyse,6 kere altı...

-36 dedi İdris.

Temel sakalını sıvazladı:”Allah Allah...Bizim zamanımızda da 36  ederdi.Bu ilim hiç ilerlemiyor demek...

 

**Elektiriği Edison buldu,Faturasını biz ödüyoruz.

 

**NE OL,NE OLMA...

Paranı ve gönlünü ver,selam ver,canın ver ama

SIRRINI VERME....!

Günlerini say,servetini say,büyüklerini say ama

YERİNDE SAYMA....!

Emek ver,kulak ver,bilgi ver ama hiçbir zaman

BOŞ VERME....!

Eşini beğen,işini beğen,aşını beğen ama

KENDİNİ BEĞENME....!

Fidan büyüt,garib doyur,çocuk besle ama

KİN BESLEME....!

Davet et,hayret et,affet,tevbe et ama

İHANET ETME....!

Rakibini geç,sınıfını geç ama

GÜLÜP GEÇME.....!

Ev al,araba al,abdest al ama

BEDDUA ALMA....!

Okumaktan zarar gelmez,oku ama

LANET OKUMA....!

İtil,atıl ama

SATILMA...!

 

**EĞRİLERE DOĞRU SÖZLER:

-Anlat anlat anlamaz,kaynat kaynat kaynamaz.

-Saldım çayıra,Mevlam kayıra.

-Bizim oğlan kitab okur,döner döner yine okur.

-Eşeğe altın semer vursan,eşek yine eşektir.

-Ayar-sız,ayarı düşük.

-Komutan askere –dur-der,Kandıralı durmaz.Askere –yürü-der,Kandıralı yürümez.Mecbur kalır;-Asker dur,kandıralı sen de dur.Ordu yürü,kandıralı sen de yürü-demeye...

-Kayseri’de münasebetsiz bir veli efendi vardır.Her yerde onun münasebetsizliğinden bahsedilir.Oranın idarecisi bunu huzuruna çağırır ve konuşurlar.Ancak adam da hiçbir münasebetsizlik görülmez.

İftiradır diyerek adamı gönderir.Neden buna bu iftirayı atmış olmalarının sebebini düşünürken,birden hızla kapı açılır ve kafasını içeriye uzatan Veli efendi sorar:

“Efendim,babanız kaval çalarmıydı?”

“Evet”deyip,sorma sebebini sorduğunda aldığı cevab ise;

“Hiiç,benim babam da çalardı da,onun için sordum”diyerek çıkar.

Böylece düşündüren münasebetsizliğin sebebi anlaşılmış olur.

 

**Hiçbir zaman gökten gül yağmaz;daha çok gül istersek,daha çok fidan dikmemiz gerekir.

 

**Ailemiz,bize tutulan boy aynalarıdır;kim olduğumuzu ve kim olabileceğimizi onlara bakıp anlarız.

 

**Dört şey geri gelmez;Söylenen söz,atılan ok,geçen zaman,kaçırılan fırsat.

 

**Acı çekmeyenler,başkalarının acı çekebileceğini akıllarına getirmezler.

 

**Eğer bir yerde,küçük insanların gölgeleri büyük görünüyorsa,orada güneş batıyor demektir.

 

**Kötülüğün hakim olmaması için tek şart,iyilerin gayret göstermesidir.

 

**Milyonların girip çıktığı tuvaletleri kimse kutsal saymaz.

 

**Gençliğinde bilgi ağacı dikmeyen,yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz.

 

**Bize değer kazandıran şey,yaptığımız işlerdir.

 

**Aslan mağarada can verse dahi,köpeğin artığını yemez.

 

**İnsan hayatının dörtte üçü yapamayacağı şeyleri istemekle geçer.

 

**Cahiller içinde bir alim,ölüler içinde diri gibidir.

 

**Hane tamiriyle kendimi viran ettim.

 

**Kadın bir hanenin kanı gibidir.

 

**Milletler parasızlıktan değil,ahlaksızlıktan çekerler.

 

**İki şeyi asla unutma;Allah’ı ve Ölümü.İki şeyi de asla hatırlama;Yaptığın iyiliği ve gördüğün kötülüğü.(L.Hekim)

 

**Ölüm,ajandanızda kayıtlı olmayan tek randevu.

 

**Fikir ve idealler,yaş keçe gibidir.Dövüldükçe kuvvetlenirler.

 

**Kadın evlenmeden önce,erkek evlendikten sonra ağlar.

 

**Büyük kafalar fikirleri,orta kafalar olayları,küçük kafalar ise olayları konuşur.

 

**Doğruyu söyleyip zincire vurulmak,yalan söyleyerek zincirden kurtulmaktan iyidir.

 

**Hiçbir kalbe kapısı kırılarak girilmez.Sevgi bütün gönül gümrüklerinde geçerli tek pasaporttur.

 

**Fil olduğundan küçük,bit ise olduğundan büyük çizilir hep.

 

**Hayata yeniden başlasaydım,saniyelerin nabzını tutardım.

 

**Ne kadar yaşadığınız değil,nasıl yaşadığınız önemlidir.

 

**Sakladığın sır senin esirindir.Ama sen onu açığa vurursan sen onun esiri olursun.

 

**Bir sırrın ucunu verenler,tamamını elde tutamaz.

 

**Bir insanı doyurmak istiyorsan ona her zaman balık verme,balık tutmasını öğret.

 

**Hayat hareket,bereketsizlik ölümdür.

 

**İşine bağlı olan insanın kafasına düşünceler kendiliğinden doğar.

 

**Kendi işi için efendi olmayı beceremeyen,başkasına hizmetçi olur.

 

**Yapılmış küçük işler,planlanmamış büyük işlerden çok daha iyidir.

 

**Bir adamın zengin olup olmadığını herkes merak ederse,yi olup olmadığını kimse araştırmaz.

 

**Sanat tabiatı,taklidden başka bir şey değildir.

 

**Cepheden kaçanlar,savaşa gidenlerden daha çok yara alırlar.

 

**En tehlikeli insanlar;yarı deliler,yarım akıllılar,yarım aydınlardır.

 

**Her aptal,kendini beğenen bir başka aptal bulur.

 

**Üç şey kalbi öldürür:Çok yemek,çok konuşmak,çok uyumak.

 

**Yerinde söz söylemesini bilen,özür dilemek zorunda kalmaz.

 

**Ne yumrukların,ne kırbaçların izi kalır.İnsan ölür,arkasında söz kalır.

 

**İçki,bütün kötülüklerin anasıdır.

 

**Budur alemde benim en beğendiğim meslek.Sözüm adam gibi olsun tek.

 

**Deniz Yıldızı.

-Günaydın,ne yapıyorsun öyle?

-Okyanusa deniz yıldızı atıyorum.

-Neden?

-Güneş yükseldi,sular çekiliyor.Eğer onları suya atmazsam ölecekler.

-Fakat...Kilometrelerce sahil var ve baştan başa deniz yıldızı...Sen atsan atsan kaç tanesini atabilirsin ki.Bu da devede kulak kalır,hiçbir şey fark etmez.

Genç adam eğilerek yerden bir deniz yıldızı daha aldı ve dalgalanan denize attı.

-Bak,bunun için fark etti işte!

-Hepimiz kendi yıldızımızı bulmalıyız ve akıllıca tüm gücümüzle uzağa fırlatmalıyız.

 

**Dağ tepesinde bir çam olamazsan,

Vadide bir çalı ol.

Fakat oradaki en iyi,küçük çalı sen olmalısın.

 

Bir misk çiçeği olamazsan,bir nülifer ol,

Fakat gölün içindeki en canlı çiçek sen olmalısın.

 

Hepimiz kaptan olamayız,tayfa olmaya da mecburuz,

Dünyada herkes için mutlaka bir şeyler var.

 

Cadde olamazsan,patika ol,

Güneş olamasan da,yıldız ol.

 

Kazanmak yahut kaybetmek önemli değildir,

Sen her neysen onun en iyisi olmalısın.

 

**Eğer bir çocuk

Eleştiri ortamında yaşarsa,

Suçlamayı öğrenir.

 

Düşmanlık ortamında yaşarsa,

Dövüşmeyi öğrenir.

 

Alaya alınırsa,

Utangaç olmayı öğrenir.

 

Utandırılırsa,

Suçluluk duygusunu öğrenir.

 

Hoşgörü ortamında yaşarsa,

Sabırlı olmayı öğrenir.

 

Teşvik edilirse,

Kendine güvenmeyi öğrenir.

 

Övgü ortamında yaşarsa,

Takdir etmeyi öğrenir.

 

Adil bir ortamda yaşarsa,

Adaleti öğrenir.

 

Emniyet içinde yaşarsa,

İnsanlara güvenmeyi öğrenir.

 

Tasvib görürse,

Kendisini sevmeyi öğrenir.

 

Dostluk ve benimseme ortamında yaşarsa,

Dünyada sevgiyi bulmayı öğrenir.(Dorty Nolte)

 

**Yarasızlar yarasızlar

Kader vurur yara sızlar

Yarayı bilmeyen

Gamsız yarasızlar

 

Yaram yârimdir

Yarim yaramdır

Azığım zehir

Bineğim gamdır.

 

Yaraydın gönül yaraydın

Sırrımı deşip yaraydın...

 

**Dünya üç gündür:Dün,bugün ve yarın

Dün geçti.Yarının geleceği belli değil.Öyleyse,bugünün değerini bil.

 

**Edeb bir tac imiş nûr-i Hudâdan

Giy ol tâcı,emin ol her beladan.

 

**” Vazifen dikenler arasında güller toplayacaksın.Ayağın çıplaktır,batacak.Elin açıktır,ısıracaklar,buna sevineceksin...Fir'avunlar kucağında büyüyen çocuk Musaları safına alacaksın.Aldığın için dövecekler,konuştuğun için zindana koyacaklar,sevineceksin...Çöllere sürülürsen,kanınla ağaç yetiştireceksin,kutuplara sürülürsen ısınla sebze...Yeşilliği sevmeyenler olacak,yakacaklar,yıkacaklar,sen bunu sabırla seyredeceksin...Karanlık zindanlara salarlarsa ışık,paslı vicdanlar görürsen İman,imansız kalblere rastlarsan NUR vereceksin.Sen verdiğin için suç,sen getirdiğin için ceza,sen getirdiğin,konuştuğun için mahkum olacaksın ve buna şükredeceksin....Anadan,yardan,serden ayrılacaksın.Candan,gönülden KUR'AN-a sarılacaksın.Damla iken deniz,nefes iken tayfun olacaksın.Sana deli divane diyecekler,aldırmayacaksın...Derdini yazmak için derini kağıt,kanını mürekkeb edeceksin.Kimse ile görüştürmezlerse,mecnun olup çöllere düşeceksin.Leyla arar gibi NUR arayanları,NUR soranları bulacaksın,bulamazsan üzülmeyeceksin...Makamlar,servetler verirlerse,nefsini unutacaksın.Yalan,iftira çamuruna tutulursan,hissiyatını terkedeceksin.Önüne demirden set yaparlarsa dişinle deleceksin.Dağlara tünel oymak gerekirse,iğne ile oyacaksın.Unutma nerede olursan ol,küfrün ve cehlin tâ temellerini çürüteceksin...Birgün KUR'AN etrafındaki surların yıkıldığını görürsen,hemen kemiklerini taş,etlerini harç,kanını su edeceksin.Etrafına ilimden,irfandan,faziletten,ahlaktan kaleler dikeceksin...Kaleler fedailer ister.Nasıl sende içinde feda-i olacakmısın...?”

 

** Allah’ım! Üzerimizden feyiz ve bereketini, rahmet ve mağfiretini, af ve merhametini eksik etme! Bizi hayırlı amellerde ve ibâdetlerde muvaffak kıl! Bizi sırat-ı müstakîme ulaştır! Bizi rızâna ulaştır! Bizi rahmetine ulaştır! Bizi cemâline ulaştır! Bizi Cennetine ulaştır! Bizi kahrından, gazabından, azabından, nârından ve Cehenneminden uzak tut!

Âmin... Âmîn... Âmîn...

 

** Ayet-el Kürsi:”Allâh, O Allâh'dır. O yegâne hak mâbuddur ki O'ndan başka İlâh yok, yalnız O; daima yaşayan, duran, tutan, her an bütün hilkat üzerinde hâkim, Hayy ü Kayyum ancak O'dur. Ne gaflet basar O'nu, ne uyku. Göklerde, yerde ne varsa hepsi O'nundur.

Kimin haddine ki izni olmaksızın O'nun yanında şefaat edebilsin? Allah yarattıklarının işlediklerini, işleyenlerini, geçmişlerini, geleceklerini bilir. Onlar ise O'nun bildiklerinden yalnız dilediği kadarını kavrayabilir; başka bir şey bilemezler. O'nun kürsüsü, ilmi bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır ve bunların koruyuculuğu, bunları görüp gözetmek kendisine bir ağırlık da vermez.O, öyle Ulu, öyle büyük ve yücedir...

 

**“Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde,fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.”

 

“İnsanın yaratılıp bu dünyaya gönderilmesindeki hikmet ve gaye;Halık-ı kâinatı tanımak ve O’na iman edip,ibadet etmektir.”

 

“Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz,hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zinetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.”          

 

** Bazan zulüm içinde adalet tecelli eder.

 

** Hak, haktır; küçüğe büyüğe, aza çoğa bakılmaz.

 

**Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman'a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. Zerreyim, fakat bir Şems-i Sermed isterim. Hiç-ender-hiçim, fakat bu mevcudatı birden isterim.

 

**Ey alemi İslâm gelin ağlaşalım.Hayır hayır ağlamakla devası mümkün değil bu derdin.Allah için uğraşalım...

 

**Bismillah her hayrın başıdır.

 

** Hazırlanınız; başka, daimî bir memlekete gideceksiniz. Öyle bir memleket ki, bu memleket ona nisbeten bir zindan hükmündedir.

 

** Madem Allah var, elbette âhiret vardır.

 

** Âyinedir bu âlem, her şey Hak ile kaim

Mir'at-ı Muhammed'den Allah görünür daim.

 

** Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahibsiz olamaz. Bir harf kâtibsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur?

 

**"Kimin için Allah var, ona herşey var ve kimin için yoksa, herşey ona yoktur, hiçtir.

 

**“Dost istersen Allah yeter.

Yârân istersen Kur'an yeter.

Mal istersen kanaat yeter.

Düşman istersen nefis yeter.

Nasihat istersen ölüm yeter.

 

** Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız.

 

** O nuru gönder İlâhî asırlar oldu yeter!

Bunaldı milletin âfakı bir sabah ister.

 

** Menfaat üzerine dönen siyaset, canavardır.

 

** Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.

 

** Zaman  gösterdi ki;Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil.

 

**İnsan ipi boğazına sarılıp istediği yerde otlamak üzere başı boş bırakılmış bir varlık değildir.

 

** Din bir imtihandır. Teklif-i İlahî bir tecrübedir. Tâ,ervah-ı âliye ile ervah-ı safile, müsabaka meydanında birbirinden ayrılsın.

 

** Dinim İslâm, kitabım Kur'an, imanım hakdır.

Bu uğurda ölmek ebedi yaşamaktır.

 

** Yâ Rab! Kusurumuzu afvet, bizi kendine kul kabul et, emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl.

 

** Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menba'larını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zeval ve teb'îd ile tazib etme. Sana müştak ve müteşekkir şu muti raiyetini başı boş bırakıp i'dam etme.

 

** Yâ Rab! Şu Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın bereketi hürmetine, bize ihsan ettiğin maddî ve manevî rızkımıza bereket ihsan et!..

 

** Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedenni dünyası olsun!

 

** Düşman istersen nefis yeter.

 

** Ecel birdir, değişmez.

 

** Edibler edebli olmalı; hem de edeb-i İslâmiye ile müteeddib olmalı.

 

** Bu fâniden sonra bir bâki var...

 

** Birtek gayem vardır: O da, mezara yaklaştığım bu zamanda, İslâm memleketi olan bu vatanda bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâmın iman esaslarını zedeliyor. Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek gençleri ve müslümanları imana davet ediyorum. Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedem ile inşâallah Allah huzuruna girmek istiyorum, bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da, korkarım ki bolşevikler olsun! Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız. El birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah'ın birliğine hizmet edeyim.

 

**Gâh eserim yeller gibi,

Gâh tozarım yollar gibi,

Gâh akarım seller gibi...

 

**Ey kudret-i külliyeyi inkâr eden ahmak,

Bâzu-yi metinin mi eder âlemi tedvir?

 

**Hakkı bilen Hak olur

O’nun kalbi pâk olur

Kalbi pâk olmayanlar,

Sonunda helâk olur.

 

**Geçti mazi,çekme istikbale gam

Gün bugün,saat bu saat,dem bu dem..

 

**Oldu olacak olmayacak olmadı asla

Alemde niçin boş yere sa’y-ü heder ettim.

 

**Dem bu demdir,bu demin kadrini bil âgah ol

Bin demin kıymet-ü mahiyeti bir demde yatır.

 

**Canlar cânını buldum bu canım yağma olsun

Assı ziyandan geçtim,dükkanım yağma olsun

 

Ben benliğimden geçtim,gözüm hicabın açtım

Dost valsına eriştim,gümanım yağma olsun.

 

İyilikten usandım,birlik hanıma kandım,

Derd-i şarabın içtim,dermanım yağma olsun.

 

Varlık çün sefer kıldı.Dost andan bize geldi

Viran gönül nur doğdu,cihanım yağma olsun.

 

Geçtim bitmez sığınçtan usandım yaz-ü kıştan,

Bostanlar başın buldum,bostanım yağma olsun.

 

Yunus ne hoş demişsin bâl-ü şeker yemişsin,

Ballar balını buldum,kovanım yağma olsun.

 

**Sen sende iken menzil alınmaz

Bahri olmadan gevher bulunmaz.

 

Yunus canını Hakkın yoluna

Can vermeyince cânan bulunmaz.

 

**Beni ben de demen,bende değilim

Bir ben vardır ben de benden içeru..

 

**Görenedir görene

Köre nedir köre ne?

 

**Ete kemiğe büründüm

Yunus diye göründüm.

 

**”Yola atılmış bir taş gördüm.Üzerine:

-Çevir ve altını oku.diye yazmışlardı.

Çevirdim ve gördüm ki;

Eğer bildiğinle amel etmiyorsan,ne diye bilmediğini bellemek istiyorsun,diye yazılmış.(İbrahim b.Ethem)

 

**Çerağıma kastedenin

Hak yandırsın çerağını.(Yunus)

 

**”İmam Birgivi Hazretleri bir gün vaaza gelememiş,bir yakınını vaaz için göndermiş,çok hazırlıklı ve âlayışlı konuşan bu zattan kimse bir zevk alamamış.Ertesi gün Birgivi hazretleri kürsüye çıkıp,”Cemaat dün inekleri otlatmaya götürmüştüm.Mübareklerin başından ayrılıp gelemedim.”derken,cemaat vaaz tadını almaya başlamış ve hatta ağlayanlar olmuş.Hocanın,cemaatı ile böyle bir ruhi irtibata ulaşması cidden imrenilecek bir saadettir.”(Sohbetler-Hatıralar)

 

**”Biz kâinatta meydana gelen hadisleri idrak üstü mutlak bir kudretin tezahürüne bağlamak mecburiyetinde olduğumuzu itiraf etmek zorundayız.”Spencer

 

**Hayvanlarda olupta bizde olmayan her imkân bizim dehamıza karşı meydan okuyuştur.Biz bu meydan okuyuşa cevab verecek bir bilgiye henüz sahib değiliz.”Morrison

 

**”Hayret etmesini bilmeyen kimse,ardında göz olmayan bir gözlük gibidir.Carlyle

 

**”Düşünce kabiliyetini öldüren en büyük düşman alışkanlıklardır.”Maugham

 

**”Artık hiçbir şeyden dolayı hayret etmeyecek bir dereceye gelmiş olan bir insan sadece esaslı olarak düşünmeyi unutmuş olduğunu gösterir.”Planck

 

**”Çevrenize alıştığınız anda ihtiyarlamışsınızdır.Çünki;artık düşünmeye ihtiyacınız kalmamıştır.”Bourget

 

**”İçgüdü kelimesini kullanmayı sevmem.Bu kelime daha çok insan bir gurur ifade etmekte,hayrete düşmemizi engellemektedir.”Bechtle.

 

**Hadisde:”Herşeyin bir zekatı vardır,evlerin zekatı ise misafir odasıdır.”

 

**Kayserili Ahmet leblebici hocadan;Nereye;kimin iş yerine varsa,buyurun buyurun hocam,ne içersiniz,derlermiş.”Ulan oğlum,nereye gitsem ne içersiniz diyorlar,benim midem çamaşır leğeni mi?Akşama kadar çay içip duracağım.Birisi de demez ki,hocam ne yersin?Herkes işin kolayına bakıyor.Bir çayla başından savmak istiyor.”(Sohbetler-Hatıralar)

 

**Neylersin ölüm herkesin başında

Uyudun uyanamadın olacak

Kim bilir nerede,nasıl kaç yaşında

Bir namazlık saltanatın olacak

Taht misali o musalla taşında.

 

**Şimdi filiz,sonra çiçek

Bugün çocuk,yarın gerçek

 

**

 

**Sıza sıza göl olur

Akar akar yol olur

Yaradan dileyince

Az,çoklardan çok olur.

 

**Tabarani,Ümmü Seleme-radıyallahu anh-ın şöyle dediğini rivayet eder:

Ben rasulullaha:

-Ya rasulallah,dünya kadınları mı üstün,yoksa cennet hurileri mi?dedim.

Cevab verdi:

-“Elbisenin yüzü nasıl astarından üstünse,dünya kadınları da,cennet hurilerinden üstündür.”

-“Bu faziletleri hangi yüzdendir ya rasulallah”diye soruncada:

-“Namazları,oruçları ve Allah’a ibadetleri yüzünden”buyurdular.(Aliyyül Kari)

 

**Hz.Ali dedi ki:”Size beş şey öğreteceğim,dikkat edin,ezberleyip aklınızdan çıkarmayın.

1)Kimse Allah’dan başkasından bir şey ümid etmesin.

2)Kimse günahından başka bir şeyden korkmasın.

3)Alim bilmediği şeyi öğrenmekten omuz silkmesin,kaçmasın.

4)Sizden birisine bilmediği şeyden sorulursa bilmem desin.

5)Cesed için baş ne ise,iman için de sabır odur.”(Edeb-üd din ved-dünya)

 

**“Üslubu beyan aynıyla insan”.

 

**”15 -  Yalnız ilim kâfî olup, ibâdete lüzûm olmasaydı, her gece sabaha karşı, (Duâ eden, istiyen yok mu? Vereyim. Tevbe eden yok mu? Affedeyim) buyurulmaz idi. Birgün Peygamberimizin huzurunda sahâbeden Abdüllah ibni Ömeri medh ettiler. (İyi insandır, teheccüd namazı, [yâni gece namazı] kılsaydı, daha iyi olurdu) buyurdu. Yine birgün Eshâbdan birine: (Ey... Çok uyuma!.. Geceleri çok uyumak, insanı kıyâmette muhtaç eder) buyurdu.

*****” Resûlullah, Eshâb-ı kirâmına karşı buyurdu ki, (Siz öyle bir zamanda geldiniz ki, Allahü teâlânın emirlerinden ve yasaklarından onda dokuzuna uyup, onda birine uymazsanız, helâk olursunuz. Azâb görürsünüz! Sizden sonra, öyle bir zaman gelecek ki, o zaman, emirlerin ve yasakların yalnız onda birine uyan kurtulacaktır). [(Mişkât-ül-mesâbih) C. 1- 179.  sırada ve Tirmizî,Kitap-ül-fiten 79.  sırada mevcuttur.]

 

**"Firavûn ve adamları sabah akşam ateşe arzedilirler. Kıyametin kopacağı (koptuğu) gün de denilir ki, Firavûn hanedanını ateşin en şiddetlisine sokun" (El-Mü'min Sûresi: 46)

 

**Ölüm güzel şey,

Budur perde ardından haber

Hiç güzel olmasaydı,

Ölür müydü peygamber…N.F.Kısakürek

 

**KARACAAHMET

 

Deryada sonsuzluğu fikretmeye ne zahmet!

Al sana,derya gibi sonsuz Karacaahmet!

Göbeğinde yalancı şehrin,sahici belde;

Ona sor,gidenlerden kalan şey neymiş elde?

Mezar,mezar zıtların kenetlendiği nokta;

Mezar,mezar varlığa yol veren geçit,yokta…

Onda sırların sırrı:Bulmak için kaybetmek.

Parmakların saydığı ne varsa hep tükenmek.

Varmak o iklime ki,uğramaz ihtiyarlık;

Ebedi gençliğin taht kurduğu yer,mezarlık.

Ebedi gençlik ölüm,desem kimse inanmaz;

Taş ihtiyarlar,servi çürür,ölüm yıpranmaz.

Karacaahmet bana neler söylüyor neler!

Diyor ki,viran olmaz tek bucak,viraneler,

Zaman deli gömleği,onu yortan da ölüm;

Ölümde yek pâre ân,ne kesiklik,ne bölüm…

Hep olmadan hiç olmaz,hiçin ötesinde hep;

Bu mu dersin,taşlarda donmuş sükuta sebep?

Kavuklu,başörtülü,fesli,başaçık taşlar;

Taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar.

Kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;

Süzüyor;sahi diye toprağa basanları.

Onlar ki,her nefes habersiz öldüğünden.

Gülüp oynamaktalar,gelir gibi düğünden.

Onlar ki,sıfırda rakamları bulmuşlar;

Fikirden kurtularak,ölümden kurtulmuşlar.

Söyle Karacaahmet,bu ne acıklı talih!

Taşlarına kapanmış,ağlıyor koca tarih!(N.F.Kısakürek)

 

**Emr-i bülendsin ey ezan-ı Muhammed

Kâfi değil sadâna cihan-ı Muhammedi

 

Sultan Selim-i Evveli râm etmeyüb ecel

Fethetmeliydi alem-i şân-ı Muhammedi

 

Gök nura garkolur nice yüz bin minareden

Şehbâl açınca ruh-ı revan-ı Muhammedi

 

Ervah cümleten görür Allahu Ekber’i

Akseyleyince arşa lisan-ı Muhammedi

 

Üsküp’te kabr-i mâdere olsun bu nev-güzel

Bir tuhfe-i bedi’ü beyan-ı Muhammedi…

 

 

**”Sincariye mescidinde  biri kendi isteğiyle ezan okuyordu.Öyle bir sesi vardı ki,işitenler ondan vahşet duyuyorlardı.Mescidin sahibi iyi huylu,doğru bir emirdi,adamın gönlünü incitmek istemedi:”Ey yiğit gönüllü zat,dedi,bu mescidin eski müezzinleri vardır,her biri beş bin dinar aylık alır.Ben sana on dinar vereyim de başka yere git!”

Çirkin sesli müezzin bu teklifi kabul edip gitti.Bir süre sonra yeniden emirin huzuruna geldi:”Efendim,dedi,beni on dinarla buradan savdın,gittiğim yerde,başka yere gitmem için yirmi dinar veriyorlar,kabul etmiyorum.”

Emir güldü:”Sakın kabul etme,dedi,elli de verirler!”

 

**Adaletiyle meşhur Nuşirevan-ı Adil için bir hayvan kebab ediliyordu.Yanlarında tuz yoktu,getirsin diye köye bir köle gönderdiler.Nuşirevan:”Tuzu para ile al ki,bedava alma adeti çıkmasın,köy harab olmasın!”dedi.”Bu kadarcık şeyden ne zarar gelir?”diye soranlara şu cevabı verdi Nuşirevan:”Cihanda zulmün temeli ufacık bir şeydi.Ama her gelen onu büyülttü,nihayet şimdiki duruma ulaştı.”

 

**Cimri bir zenginin hasta bir oğlu vardı.Dostları dediler ki:”Bunun için ya hatim indirmelisin,ya kurban kesmelisin,belki yüce Allah şifa verir.”

Zengin,bir müddet düşünceye daldı,sonra dedi ki:”Kur’an burada olduğu için hatim indireyim daha iyi,çünkü sürü uzakta!”

 

**Salihlerden birisi rüyasında bir padişahı cennete gitmiş,bir abidide cehenneme gitmiş gördü.Bunun hikmetini sorduklarında şu cevabı aldı:”O padişah,ağabeydleri sevdiği için cennete,bu abide padişahlara yakın olduğu için cehenneme gitti.”

 

**Azizim derde merdim,

Düşmesin derde merdim,

Bana derman neylesin?

Tıfılken derd emerdim.

 

Azizim su dayandı;

Sel geldi,su dayandı

Özümü suya attım,

Alıştı su da yandı.(B.Vahabzade)

 

**Ne söylediğini,kime söylediğini ve ne zaman söylediğini unutma!(Hz.Ebubekir.)

 

**Kararında sabit olmayanın,işlerinde sebat etmesine imkan yoktur!(Solon)

 

**Çok düşünmeye çalışmalı,çok bilmeye değil!(Demokrit)

 

**Tuzağa saçılan taneler,cömertlik sayılmaz.(Mevlana)

 

**En iyi nasihat,en iyi örnek olmaktır.(Malcolm X)

 

**Her istediğini söyleyen,istemediğini işitir!

 

**Işığı önüne al,yürü!Gölgen arkadan ister gelsin,ister gelmesin…(A.N.Asya)

 

**Sözüm odun gibi olsun,hakikat olsun tek.(M.A.Ersoy)

 

**Öküzlerle domuzlar konuşabilselerdi,konuları hep ot ve yem üzerine olurdu.Mideleri için yaşayan insanlar da onlardan farksızdır.(Epictetos)

 

**Dünyasına,dünyasına..

Aldırma dünyasına!

Dünya benim diyenin,

Dün gittim dün,yasına!

 

**Ölüm güzel şey,budur perde ardından haber;

Hiç güzel olmasaydı,ölür müydü peygamber?

 

Güzel Allahım,senden ne gelecekse gelsin;

Sen ki,rahmetinle de kahrınla da güzelsin!

 

**Çeşm-i insaf kadar kâmile mizan olmaz

Kişi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.(Talib)

 

**Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.(Ziya Paşa9

 

**İbrük-ü leğen maden-i vahiden iken

Birinde su pâk birisinde nâ-pâk.(Nabi)

 

**İş bu söze hak tanıktır.

Bu can gövdeye konuktur.

Bir gün ola çıka gide,

Kafesten kuş uçmuş gibi.(Yunus)

 

**”Hayatının son dakikalarını yaşadığını bilen bir kimseye:”Bütün servetini verdiği takdirde ömrünün bir ay daha uzayabileceği”söylense,elbetteki hiç tereddüt etmeden bütün servetini verecektir.

Demek ki bir ömür boyu kazanılan servet,bir ay ömre mukabil gelemiyor.İşte hayatımızın kıymetini bu misale göre ölçmeli ve ona göre değerlendirmeliyiz.”(M.Kırkıncı)

 

**İmam-ı Şafii Hazretlerine:

-Allah’ın varlığına delilin nedir?diye sorduklarında:

-Dut yaprağıdır,cevabını vermiş ve şöyle devam etmiştir

Çünki aynı yaprakları koyun yer süt yapar,arı yer bal yapar,geyik yer misk yapar,tırtıl yer ipek yapar.Tadı,rengi,kokusu ve maddesi bir olan şeyden bu kadar farklı güzellikleri yaratmak,ancak Allah’a mahsustur.

 

**”Devrin en büyük alimlerinden olan Zemahşeri’nin bir ayağı kesikti.Sebebini sorduklarında,bu büyük insan şu cevabı verdi:

-Çocukken oyun için yakaladığım kuşların ayaklarına ip bağlar ve onları sağa-sola çekiştirerek eğlenirdim.Anacığım her seferinde beni ikaz eder ve bu adetimden vazgeçmemi isterdi.Bir gün yine böyle bir kuşla oynarken,ipi fazla çekmem sonucunda hayvancağızın ayağı kırıldı.Annem,belki de kuştan fazla acı duyup ağlarken:

-Bu kuşun ayağını kırdığın gibi Allah da seninkini kırıversin deyiverdi.Birkaç gün sonra attan düşerek ayağımı kırdım ve kangren olunca da bu hale düştüm.”(Z.Güzndüzalp)

 

**”Mahallemizdeki ermeni bakkala her uğrayışımda rafta ambalajı açılmamış bir dergi görürdüm.Birgün dayanamayıp bunun sebebini sorduğumda,ermeni bakkal:

-Ben okuma-yazma bilmem dedi.Ama bu dergiyi almazsam,ermeni davası yaşamayacaktır.Ben almalıyım ki davam da müdafaa imkanı bulsun.”(Eşref Edib)

 

                                                                                              Mehmet   ÖZÇELİK

                                                                                                    25-10-2003