|
||
Adem Yavuz Arslan - a.yavuz@aksiyon.com.tr |
||
“Apolet, Kılıç ve İktidar” kitabı, bir bakıma Türkiye’nin son yirmi yılını özetler nitelikte. Üstelik bugüne kadar yazılmayan, dile getirilmeyen, getirilmesi dahi düşünülmeyen olayların belgeseli.
Ordu-siyaset
ilişkisi konusunda çok sayıda akademik araştırma yapıldı ve yayınlandı.
Ancak yakın dönemde komutanlar arasında yaşananlar ve siyasetçiler ile
komutanları karşı karşıya getiren olaylar ilk defa bir gazetecilik
çalışmasına konu oldu. Gazeteci-yazar Faruk Mercan’ın Silahlı Kuvvetler’de
son yirmi yılda (1983-2003) meydana gelen olayların perde arkasını konu
alan “Apolet, Kılıç ve İktidar” kitabı geçtiğimiz hafta Doğan
Kitapçılık’tan çıktı. |
****
”12 Mart 1971 muhtırası döneminde “9 Mart cuntası” olarak bilinen ihtilalcileri
destekleyen geniş kitle içinde “üniversite” yine ağırlıklı bir yere sahipti.
Ankara’dan Mümtaz Soysal, Bahri Savcı, İstanbul’dan İdris Küçükömer gibi hocalar
örnek gösterilebilir. 9 Mart cuntasını deşifre ederek Türkiye’yi Baas tipi bir
yönetimden kurtaran dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı görevlisi Profesör Mahir
Kaynak, hocaların o dönemdeki rolünü anlatırken şöyle diyor:
“Darbenin içinde olmakla, desteklemek farklı şey. Bu hocalar darbeyi destekledi.
Zaten darbeciler profesörleri içlerine sokmaz. Hocaların darbenin iç yapısına
girmeleri gerekmez de. Bunların rolü daha ziyade kamuoyunda etki yaratmaktır.
Cüppeleri ile yürümeleri yeterliydi. Onlardan beklenen odur. Genelde bir gövde
gösterisi yaparlar ve yerlerinin neresi olduğunu belli ederler.” Kaynak, dönemin
Yargıtay Başkanı İmran Öktem’in cenaze töreninde çıkan olaylar sebebiyle
Ankara’da 7 Mayıs 1969 günü yapılan hukukçular yürüyüşünü, bu gövde
gösterilerinden biri olarak gösteriyor.
....
Ancak İstanbul’daki olay sadece yürüyüşle kalmadı. Rektör Kemal Alemdaroğlu,
“Baskıcı ve dayatmacı yöntemlerle düşüncelerimizin susturulacağı sanılıyorsa bu
bir yanılgıdır ve pahalıya mal olur” sözlerini kullandı. Hükümetin YÖK
reformunda ısrar etmesinin nasıl pahalıya mal olacağını daha açık biçimde dile
getiren kişi ise yürüyüşe katılan ilahiyat profesörü Zekeriye Beyaz’dı. “Bu
ülkenin vazgeçilmez dinamikleri vardır. Genelkurmay’a, YÖK’e ve milletin
değerlerine yanlış yapılmaz. Yanlış yapılırsa sokağa çıkmak yetmez, arkasından
başka şeyler de gelir.” diyen Beyaz, bir gazetecinin “Başka şeylerden kastınız
darbe mi?” sorusuna, “Onlar (hükümet) anlar. Erkan—ı Harbiye ile çatışılmaz”
cevabını verdi.
O gün Milliyet gazetesinden Derya Sazak’a röportaj veren Yüksek Öğretim Kurulu
Başkanı Erdoğan Teziç’in, “Üniversitelerin ayakta ve gergin olması, Türkiye’yi
1960’lı yıllara götürür. O örnekleri yaşamış biri olarak uyarıyorum. Oraya
gelmemeli” sözleri daha da açıktı. Üstelik Profesör Teziç, “27 Mayıs”
çağrışımları yapan ilk hoca değildi. Ondan önce, Dokuz Eylül Üniversitesi
Rektörü Profesör Emin Alıcı, “Hepimiz birer Kubilay olmaya hazırız” çıkışını
yapmıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Rektör Alıcı’ya “Hükümet rektörler tarafından
en çirkin ve edebe sığmayacak şekilde eleştiriliyor. Rektör olmak, insana edep
dışına çıkma yetkisi vermez. Önce edep öğrensinler” tepkisini verince, Orta Doğu
Teknik Üniversitesi Rektörü Profesör Ural Akbulut, noktayı koydu: “Erdoğan’ın bu
ifadesi, Adnan Menderes’in kara cüppeliler sözü gibi 50—100 yıl hiç
unutulmayacak.”
Üniversitenin iktidarla girdiği çekişmelerin Osmanlı dönemindeki tarihsel
kökenlerine de değinen Profesör Cöhçe, şu ilginç açıklamaları yaptı:
“Osmanlı’nın son döneminde ulema yönetimle zıtlaştı ve Yeniçeri Ocağı’nı
kışkırtmaya başladı. Yeniçeriler ulemanın, yani bugünkü anlamıyla üniversite
hocalarının etkisinde olur olmaz sebeplerle padişaha karşı ayaklandı. Yeniçeri
Ocağı kaldırılınca ulema fiili muhalefet yapamadı ve partilerin içine sızdı.
Cumhuriyet döneminde ise 1960’larda üniversite hocaları askeri yine etkiledi ve
sürekli askere Demokrat Parti’nin kötülüklerini anlattı. Cumhuriyet Halk Partisi
(CHP), İttihatçı geleneği sürdürerek 1960’larda üniversite hocaları aracılığıyla
askeri etkilemeye çalıştı. Ama bugün, asker üniversite hocalarını etkiliyor.
Arada önemli bir fark var. Bugün ulema askerin emrine girdi. Bir komutan Ankara
Üniversitesi Rektörü’nden Kıbrıs Mitingi için 2 bin öğrenci talep edebiliyor.”
”(
Son tezleri darbe.
Faruk Mercan - Birol Uzunay.Aksiyon.30-05-2004)
*****”27 MAYIS BAĞDAT PAKTI İÇİN YAPILDI
DP Muş eski Milletvekili Gıyasettin Emre “27 Mayıs Bağdat Paktı için yapıldı. Bağdat Paktı olmasaydı 27 Mayıs olmazdı. Darbeden 15 gün önce ABD Büyükelçisi Harp Okulu komutanına, ‘Ne bekliyorsunuz herkes hazır hareket bekliyor’ dedi. Adnan Menderes, ‘Biz hiç kimsenin yapamadığını yaptık. Biz 4 devleti bir araya getirdik’ demişti. Menderes`in açıklamasından hemen sonra ‘ABD tepki gösterdi ‘hem bizimle birliktesiniz hem bize karşı Pakt kuruyorsunuz.’ Bağdat Paktı’na imza atanların hepsi idam edildi. Hiçbiri kurtulamadı. Dünya üzerinde de Pakistan dışında hiç kimse ‘idam edilmesin’ diyemedi. Bugün Kıbrıs kahramanı olarak gözüken kimseler bugün Adnan Menderes sayesinde bu noktaya geldiler ama ona tek bir teşekkür dahi etmediler. Adnan Bey tarihini kendisi yazmıştır” diye konuştu. “
“”DARBENİN ARKASINDA CHP’DE VARDI
Rasim Cinisli’nin “Metin Toker CHP yer altı çalışmaları yapıyordu yazıyor. Bunları Metin Toker’den daha iyi kim bilebilirdi. Bu işin arkasında CHP de vardı.. Bu işte orduyu tenzih etmek isterim 27 Mayıs asker elbisesi ile yapılmış. 27 Mayıs asker elbisesi içinde ordu iradesi ile değil disiplini kırmış kişilerin başlattığı bir harekettir” sözlerine karşı Gencay Gürsoy ise “O kişilerin kendi görüşüdür. 27 Mayıs çok onurlu bir harekettir. Onun içinde yer alanlar da o onuru taşırlar” karşılığını verdi. “
30-05-2004
MEHMET ÖZÇELİK