Kur’an-ı Kerim’de Dabbe ile ilgili âyetlerde:“Onlar hakkındaki söz gerçekleştiği zaman, onlar için, yerden bir ‘Dâbbe’ çıkarırız ki, bu, onlara …söyler”[1]
“Sonra onun ölümüne hükmettiğimizde onlara onun ölümünü sezdiren olmadı, yalnız bir güve (böceği) dayandığı asasını yiyordu. Bu sebeple yere yıkıldığında besbelli oldu ki, eğer cinler gaybı bilselerdi, o horlayıcı azap içinde bekleyip durmazlardı.”[2]
“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akan gemide, Allah'ın yukarıdan bir su indirip onunla toprağı ölmüşken diriltmesinde, üzerinde deprenen hayvanları yaymasında, rüzgarları değiştirmesinde, gökle yer arasında boyun eğmiş bulutta akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine deliller vardır.”[3]
“Yerde debelenen hiçbir hayvan ve iki kanadı ile uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar! Biz kitapta hiçbir eksik bırakmamışızdır. Sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.”[4]
“Yerde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir debelenen yoktur; O, onların duracakları yeri de, emanet edildikleri yeri de bilir. Onların hepsi açık bir kitaptadır.”[5]
“Ben kesinlikle hem benim Rabbim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a dayanmışım. O'nun perçeminden tutmadığı hiçbir canlı yoktur. Şüphe yok ki, Rabbim doğru bir yol üzerindedir.”[6]
“Göklerde ve yerde gerek canlı gerek melek kısmından ne varsa hepsi büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler.”[7]
“Şayet Allah insanları zulümleri ile cezalandırsaydı, yeryüzünde bir tek deprenen canlı bırakmazdı, fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süre sonu geldiğinde ise ne bir an erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.”[8]
“Allah her hayvanı bir sudan yarattı. öyle iken kimi karnı üzerinde yürür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi de dört ayak üstünde yürür. Allah, dilediğini yaratır. Şüphesiz ki Allah, her şeye gücü yetendir.”[9]
“Nice hayvanlar var ki, rızkım (yanında) taşıyamaz; Allah onlara da rızık veriyor, size de! O herşeyi işitendir, bilendir.”[10]
“O gökleri direksiz yarattı, onları görüyorsunuz. Yeryüzüne de sizi çalkalar diye ağır baskılar bıraktı ve orada herbir hayvandan üretti. Hem gökten bir su indirdik de orada her hoş çeşitten yetiştirdik.”[11]
“Bununla beraber Allah, insanları kendi işledikleri yüzünden hemen cezalandıracak olsa, yeryüzünde bir deprenen bırakmazdı. Fakat onları belirlenmiş bir süreye kadar ebeler. Nihayet ecelleri geldiği vakit, işte o zaman şüphe yok ki, Allah kullarını görendir (hiçbirini karşılıksız bırakmaz)!”[12]
“Göklerin ve yerin yaratılışı ve onlarda ürettiği her canlının üretilişi de O'nun ayetlerindendir. Ve O dilediği zaman onları toplamaya da kadirdir.”[13]
“Canlıları çeşit çeşit üreterek sizi yaratmasında da kesin inanan bir topluluk için çok deliller vardır.”[14]
Yerde yürüyen,debelenen,hareketli,canlı,mikroskobik canlı ve Bediüzzamanın ifadesiyle hayvan olup,bir hayvan nevi olduğunu söyler.
Bunun için bir çok yorum yapılmıştır:Televizyon,İnternet,virüs,tren gibi teknoloji ürünleri,Aids denilmektedir.Yürüyen ve sürünen,akıllı ve akılsız tüm varlıklara şümulü vardır.
İşin ilginç olanı bu
hayvanın konuşacak olmasıdır.Bu da bir çoklarını teknolojik harikalara işaret
olarak yönlendirmektedir.
Allah varlığını ve kudretini bu şekilde göstererek kabule adeta
mecbur kılacaktır.
Hadislerde bazı ifadeler müteşabih olarak kullanılmıştır.Mesela doğudan çıkan bir alevin insanları önüne katarak sürükleyeceğinden bahsedilir.Bugünkü ifadeyle,bunun bir savaş alevi ve ateşi olarak yorumlanarak,insanları yerinden edici tesirini görebiliriz.
Deccal içinde bazı müteşabih ifadeler kullanılmıştır ki,bunların bir kısmını Bediüzzaman 5.Şua adlı eserinde teker teker yorumlamaktadır.
Kıyametin 10 büyük,yüzlercede küçük aşametlerinin olacağı hadislerde belirtilmiştir.
Zamanımızda bunlardan büyük olanların bir kısmı,küçüklerin ise epey bir kısmı zuhur etmektedir.
Bu asır tüm asırların güzelliklerini ve çirkinliklerini sergileyen bir asırdır,tabiri caizse;Son raund…
Bediüzzamanın dediği gibi;bu bir hayvan nevi olup,tek bir hayvan değildir.Tıpkı aids misali ehli imanın zina ile ilişkisi olmadığından onlara bulaşmayıp,tap tersine nurlanmalarına vesile olabileceği gibi,günahkarlar için ise tam bir tehdid ve ölüm sebebi olacaktır.
Bu konuda Bediüzzaman:”Nasılki kavm-i Firavun'a "çekirge âfâtı ve bit belası" ve Kâ'be tahribine çalışan Kavm-i Ebrehe'ye "Ebabil Kuşları" musallat olmuşlar. Öyle de: Süfyan'ın ve Deccalların fitneleriyle bilerek, severek isyan ve tuğyana ve Ye'cüc ve Me'cüc'ün anarşistliği ile fesada ve canavarlığa giden ve dinsizliğe, küfr ü küfrana düşen insanların akıllarını başlarına getirmek hikmetiyle, arzdan bir hayvan çıkıp musallat olacak, zîr ü zeber edecek. Allahu a'lem, o dabbe bir nev'dir. Çünki gayet büyük birtek şahıs olsa,her yerde herkese yetişmez. Demek dehşetli bir taife-i hayvaniye olacak. Belki “Asâsını kemirmekte olan bir ağaç kurdu." [15] ”âyetinin işaretiyle, o hayvan, dabbet-ül arz denilen ağaç kurtlarıdır ki; insanların kemiklerini ağaç gibi kemirecek, insanın cisminde dişinden tırnağına kadar yerleşecek. Mü'minler iman bereketiyle ve sefahet ve sû'-i istimalâttan tecennübleriyle kurtulmasına işareten, âyet, iman hususunda o hayvanı konuşturmuş.”[16]
Bununla trene de işaret eden Bediüzzaman,yorum olarak;”Bakınız, bu dabbetülarz, dehşetli hücum ve gürültüsü ve bağırmasiyle ve tünel deliğinden çıkıp hücum ettiği dakikada geçeceği yola bir metre yakınlıkta o çocuk duruyor. O dabbetülarz, tehdidiyle ve hücumunun tahakkümü ile bağırarak tehdit ediyor: "Bana rastgelenlerin vay haline!" dediği halde; o mâsum, yolunda duruyor. Mükemmel bir hürriyet ve hârika bir cesaret ve kahramanlıkla, beş para onun tehdidine ehemmiyet vermiyor. Bu dabbetülarzın hücumunu istihfaf ediyor ve kahramancıklığiyle diyor:
"Ey şimendifer! Sen ra'd ve gök gürültüsü gibi bağırmanla beni korkutamazsın." Sebat ve metanetinin lisan-ı haliyle güya der: "Ey şimendifer, sen bir nizamın esirisin. Senin gemin, senin dizginin, seni gezdirenin elindedir. Senin bana tecavüz etmen haddin değil. Beni istibdadın altına alamazsın. Haydi yolunda git, kumandanının izniyle yolundan geç."[17]
Zaman en büyük müfessirdir,hükmünü icra ederse hiç itiraza mahal kalmaz,her şey zahir olur.Ahirzamanda her şey hızla değişmekte,sona yaklaşmaktadır.
Bu konuda daha öncede yazmıştık.
Mehmet ÖZÇELİK
26-02-2006