CENNETTEN ÇIKARILIŞ VE KADER

 

Din bir imtihandır.Dinin mahiyeti,imtihanın neticesinde altın ve kömür ruhlu insanları Temyiz ve Tefrik etmektedir.

İnsanlar bu dünyaya imtihan ve istidatlarını geliştirmek için gelmişlerdir.

Günah işlemeye meyilli olması bunun bir sebebi ve hikmetidir.

Ebu Hureyreden rivayet edilen hadisde:"Nefsim yedi kudretinde olan Allaha kasem ederimki;Eğer siz günah işlemeseniz,Allah sizi götürür,günah işleyen bir kavmi getirir.Onlar istiğfar eder,Allahda onları affeder."[1]

Allah bu uyarıyı baştan yapmıştır.  

Özellikle Allah,İblisten Hz.Âdem-i sakındırıp uyandırmak için önceden:”O,sakın sizi cennetten çıkarmasın.”[2]buyurur.İşte kader.Ve özellikle cennetten çıkarılmaları yönünde uyarı yapılmaktadır.O kadar ağaç içerisinde özellikle yasaklanan bir ağaca yaklaşmamaları ve yararlanmamaları için yasaklanması da ibretlidir.İşte İmtihan….

Hz.Âdem cennette 130 yıl kalmıştır.

            “Sahîh haberde bize geldi ki, Âdem “aleyhisselâm” Mûsâ “aleyhisselâm” ile buluşdu. Mûsâ “aleyhisselâm” ona dedi ki: (Sen o kimsesin ki, Allahü teâlâ seni kudretiyle yaratdı ve sana rûh verdi.Seni Cennetine koydu. Niçin Ona isyân etdin?) Âdem “aleyhisselâm” da dedi ki: (Yâ Mûsâ! Allahü teâlâ seninle konuşdu ve sana Tevrâtı indirdi. Tevrâtda görmedin mi ki, (Âdem, Rabbine karşı kendisinden zelle sâdır oldu). Mûsâ “aleyhisselâm” (Evet,gördüm) dedi. Hazret-i Âdem (Ben bunu işlemeden kaç sene önce takdîr olundu) dedi. Mûsâ “aleyhisselâm”, (Sen işlemeden ellibin sene evvel takdîr olundu) deyince, yine hazret-i Âdem: (Öyle ise yâ Mûsâ, benim üzerime, işlemeden ellibin sene evvel takdîr olunan bir günâh ile mi beni ayıblıyor ve kınıyorsun) dedi.”

            Tevvab yani tevbeleri kabul eden Allah,işlenilen günahlarla kullarını reddetmemiş,tevbe ve dönüş kapısını son nefese kadar açık bırakmıştır.

            Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Beni İsrail'de birbirine zıd maksad güden iki kişi vardı: Biri günahkardı, diğeri de ibadette gayret gösteriyordu. Abid olan diğerine günah işlerken rastlardı da: "Vazgeç!"derdi. Bir gün, yine onu günah üzerinde yakaladı. Yine, "vazgeç" dedi. Öbürü:"Beni Allah'la başbaşa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?" dedi. Öbürü: "Vallahi Allah seni mağfiret etmez. Veya: "Allah seni cennetine koymaz!" dedi. Bunun üzerine Allah ikisinin de ruhlarını kabzetti. Bunlar Rabülâleminin huzurunda bir araya geldiler. Allah Teâla Hazretleri ibadette gayret edene: "Sen benim elimdekine kadir misin?" dedi. Günahkara da dönerek: "Git, rahmetimle cennete gir!" buyurdu. Diğeri için de: "Bunu ateşe götürün!" emretti."Ebu Hüreyre radıyallahu anh der ki: "(Adamcağız Allah'ın gadabına dokunan münasebetsiz) bir kelime konuştu, bu kelime dünyasını da, ahiretini de heba etti." [3]

            Kader ise ilimdir,ilim maluma tabidir.Yani Allah yazdığı için biz yapıyor veya günah işliyor değiliz,belki bizim öyle yapıp günah işleyeceğimizi ezeli ve ebedi ilmiyle bildiği için yazmaktadır.

            - Said İbnu Cübeyr anlatıyor:"İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)'a dedim ki: "Nevf el-Bekkâli, İsrailoğullarının peygamberi olan Hz. Musa (aleyhisselam), Hızır'ın arkadaşı olan Musa olmadığını zannediyor."Bana şu cevabı verdi: "Allah'ın düşmanı yalan söylüyor. Ben Übeyy İbnu Ka'b (radıyallahu anh)'ı dinledim. Demişti ki: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan işittim, şunu anlattı:     "Musa (aleyhisselam) Beni İsrail'e hutbe irad etmek üzere ayağa kalktı. Kendisine, "insanların en bilgini kimdir?" diye soruldu: I: "Benim" diye cevap verdi. Cenab-ı Hak, "Allahu a'lem (yani en iyi bilen Allah'tır)" demediği için Musa'yı azarladı. Ve: "İki denizin birleştiği yerde bulunan bir kulum senden daha alimdir" diye ona vahyetti.Hz. Musa (aleyhisselam):     -"Ey Rabbim ben onu nasıl bulabilirim? diye sordu. Kendisine:-"Bir zenbile bir balık koy, onu sırtına al. Balığı nerede yitirirsen o zat oradadır" dendi.Dendiği gibi yaparak yola çıktı. Kendisiyle beraber, hizmetçisi olan Yuşa İbnu Nûn da yola çıktı. Beraberce yürüyerek bir kayanın yanına geldiler. Hz. Musa ve hizmetçisi dinlenmek üzere orada yattılar. Balık kımıldayarak zenbilden çıkıp denize kaydı. Allah ondan suyun akıntısını tuttu. Öyle ki su kemer gibi oldu. Balık için bir kanal meydana gelmişti. Hz. Musa (aleyhisselam) ve hizmetçisi (balık için olduğunu bilmeksizin) bu manzaraya şaşırdılar. Günlerinin geri kalan kısmı ile o gece boyu da yürüdüler. Musa'nın arkadaşı ona, balığın gitmesini haber vermeyi unutmuştu. Sabah olunca Hz. Musa (aleyhisselam) hizmetcisine: "Hele sabah kahvaltımızı getir. Biz bu yolculukta yorulduk" dedi. Ama emrolunduğu yere gelinceye kadar yorulmamıştı. Hizmetçi:-"Hani bir kayanın yanına gelmiş yatmıştık ya! Ben balığı orada unuttum. Onu hatırlatmayı, bana mutlaka şeytan unutturdu. Balık denize şaşılacak şekilde sıvışıp gitmişti" dedi.     Musa (aleyhisselam): "Bizim aradığımız orasıydı" dedi ve hemen izlerinin üzerine geri döndüler.İzlerini takiben yürüyerek kayaya kadar geldiler. Musa (aleyhisselam) orada örtüsüne bürünmüş bir adam gördü ve ona selam verdi. Hızır aleyhisselam ona: -"Senin bu yerinde selâm ne gezer!"-"Ben Musa'yım." -"Benû İsrail'in Musa'sı mı?"

-"Evet." -"Sen, Allah'ın sana öğrettiği bir ilmi bilmektesin ki ben onu bilmem. Ben de Allah'ın bana öğrettiği bir ilmi bilmekteyim ki, onu da sen bilemezsin."-Allah'ın sana öğrettiği hakkı bana öğretmen şartıyla sana uymamı kabul eder misin?"-"Sen benimle beraber olmak sabrını gösteremezsin. Mahiyet ve hikmetini bilmediğin şeye nasıl sabredeceksin ki?"-"İnşallah sen beni çok sabırlı bulacaksın. Hem ben senin hiç bir emrine karşı gelmeyeceğim." -"Öyleyse gel. Ancak, madem bana tabi olacaksın, ben sana haber vermedikçe bana hiç bir şey sormayacaksın!" dedi. Hz. Musa (aleyhisselam):      -"Tamam!" dedi.Hz. Musa ve Hz. Hızır (aleyhisselam) beraberce gittiler. Deniz kıyısında yürüyorlardı. Bir gemiye rastladılar. Kendilerin gemiye almalarını söylediler. Gemi sahipleri Hızır (aleyhisselam)'ı tanıdılar. Ve ücret istemeksizin onları gemiye aldılar.

Hızır (aleyhisselam), gidip, geminin tahtalarından birini deldi. Hz. Musa (aleyhisselam) ona:-"Bak, bunlar bizi bedava gemilerine aldılar, sen gidip gemilerini deldin, adamları boğacaksın. Hiç de yakışık almayan bir iş yaptın!" dedi.Hızır:-"Ben sana, "benimle bulunmaya sabredemezsin" demedim mi?"dedi.Hz. Musa:     -"Unuttuğum şey sebebiyle beni sigaya çekme. Bu iş sebebiyle bana zorluk çıkarma!" ricasında bulundu.Sonra bunlar gemiden indiler. Sahil boyu yürürken, çocuklarla oynayan bir yavrucak gördüler. Hızır (aleyhisselam) yavrucağı yakaladığı gibi eliyle başını kopararak çocuğu öldürdü. Musa (aleyhisselam):-"Masum bir çocuğu kısas hakkın olmaksızın niye öldürdün. Bu çok yadırganacak bir iş!" dedi.     -"Ben sana demedim mi, sen benim beraberliğime sabredemezsin!" diye Hızır (aleyhisselam), Musa'ya çıkıştı. Hz. Musa:     -"Ama bu birinciden de şiddetli idi" dedi ve ilave etti: "Bundan sonra sana bir şey sorarsam, beni arkadaş etme, nazarımda bu hususta haklı sayılacaksın" dedi.     Yola devam ettiler. Bir köye geldiler. Halktan yiyecek birşeyler istediler. Ama kimse onları ağırlamadı. Köyde yıkılmak üzere olan bir duvara rastladılar. Hızır (aleyhisselam) eliyle şöyle göstererek: "Eğilmiş" diyordu. Onu doğrulttu. Hz. Musa (aleyhisselam) ona:-"Bir cemaat ki, kendilerine geliyoruz, bize ilgi gösterip, ağırlamıyorlar, yiyecek vermiyorlar. Sen onlara bedava iş yapıyorsun, dilesen ücret alabilirdin!" dedi.

Hızır (aleyhisselam), Hz. Musa'ya: -"Artık birbirimizden ayrılma zamanı geldi. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin te'vilini haber vereceğim" dedi.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu ara ilave etti:-"Allah Musa'ya rahmet buyursun. Keşke, Hz. Hızır'la beraberliğe sabretseydi de maceralarını bize nakletseydi, bunu ne kadar isterdim!"

Ravi devam ediyor:Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Birinci (soru)su Musa'nın bir unutması idi. Bir serçe gelerek geminin kenarına kondu. Sonra denizden gagasıyla su aldı. Hz. Hızır bunu göstererek Hz. Musa'ya, "Bak, dedi. Benim ve senin ilmin ve diğer mahlukatın ilmi, Allah'ın ilminden, şu kuşun denizden eksilttiği kadar eksiltir."

“Eğer o acele etmemiş olsaydı,muhakkak daha bir çok şaşılacak şeyler görecekti.Fakat onu arakadaşı tarafından bir kınama tuttuda,utandı,buyurdu.[4]

            Beşer zulmeder,kader adalet eder.Kaderin her şeyinde bir adalet vardır.[5]

            Her şey kaderle takdir edilmiştir,insana düşen ise kesb ve çalışmadır.

-“Adem oğlu ecelinden kaçtığı gibi rızkından da kaçsa,ecel her nerede olsa onu bulduğu gibi,rızkı da onu arar,bulur.”

            -“Facir ve günahkar da olsa,mazlumun duası müstecabdır.”

-“Müslüman bir kişinin verdiği bir sadaka ömrün artmasına sebeb olduğu gibi,kötü akibetten de korur.”

-“Muhakkak ki rızık,insanı ecelinden daha ziyade arar ve nerede olursa olsun sahibini bulur.”

-“Rızık ecelinden ziyade sahibini arar,nerede olsa bulur.”

-Peygamberimiz;Sılayı rahimin rızkın genişliğine ve ömrün uzamasına neden olduğunu söylemektedir.[6]

İnsanlar nedense kaderin verdiği cezayı kabullenmemektedirler,red ve inkâra gitmektedirler.Ancak ödüllendirildiklerinde kabullenip,inkâr etmemektedirler.

 

Mehmet ÖZÇELİK

17-07-2005


 

[1] Mecmuat-üt Tefasir.(Arapça)1/591.

[2] Taha.117.

[3] Ebu Davud, Edeb 51, (4901).Mürşid.2.0.

[4] Peygamberler tarihi.A.Köksal.2/107, Age.2/114-115,Buhari, Tefsir, Kehf 2, 3, 4, İlm 16, 19, 44, İcare 7, Şurût 12, Bed'u'l-Halk 11, Enbiya 27, Tevhid 31; Müslim, Fedail 170, (2380); Tirmizi, Tefsir, Kehf, (3148); Ebu Davud, Sünnet 17, (4705, 4706, 4707). mürşid.2.0[5] Örnek için bakınız. Kaderin hükmü ve adaleti.Mehmet Kırkıncı -Hayatım-Hatıralarım-232.[6] Mecmuat-üt.Tefasir.(Arapça).2/70).