BÖCEKLER ADALETİN HİZMEDİNDE
Dr. Mehmet SULTAN
K azalarda, cinayetlerde ve fâili meçhul vakalarda ölüm yeri ve zamanının
bilinmesi çok önemlidir. Böceklerin; yumurta, lârva, pupa ve ergin gibi farklı
hayat devrelerine sahip olması, hususî bir bilim dalının ortaya çıkmasına zemin
hazırlamıştır. Adlî böcek bilimi (Adlî Entomoloji) olarak isimlendirilen bu
saha, ölümle neticelenmiş adlî vakalarda suçun araştırılması ve
aydınlatılmasında, böceklerden faydalanılması olarak tarif edilebilir.
Böceklerin insan dahil akla gelebilen her türlü besin maddesiyle beslenmesi, bu
bilimin ortaya çıkmasına vesile olmuştur.
Adlî böcek biliminin ilk olarak 13. yy'da Çin'de kullanıldığı bilinmektedir.
Çin'de yaşanan hâdisede bir köylü, boynu tırpan ile kesilerek öldürülür. Bu
durum köyde huzursuzluk meydana getirir. Konuyu aydınlatması için hâdiseyi köyün
bilge kişisine götürürler. Bilge kişi, önce köyün bütün tırpanlarını toplar ve
cesetlerin yanında bekletir, sıcak bir gündür, hem ceset, hem de tırpanda aynı
cins böceklerin üremeye başlaması üzerine, o suçlunun kim olduğu anlaşılır.
Çünkü et ve kan kokusuna hassas böcekler, kendilerine verilmiş mükemmel duyu
organlarıyla, tırpanın üzerindeki kan izine ait kokuyu hissetmişlerdir.
Modern olarak böcek bilimi, adlî hâdiselerde 1850'de yer bulmuştur. Dr. Bergeret,
bir evin şömine rafının işçiler tarafından parçalanması esnasında bulunan bir
çocuk cesedinin ölüm zamanının belirlenmesinde, böcekler hakkındaki bilgisini
kullanmıştır. Dr. Bergeret ceset üzerinde bulunan böceklerden, cesedin iki
yıldan daha uzun bir süre önce buraya konulmuş olabileceğini iddia etmiştir.
Bunun üzerine evin iki yıl önceki sahibi hakkında yapılan adlî soruşturmada,
kişinin suçlu olduğu anlaşılmıştır. Adlî böcek bilimi, 19. yy'da adlî merciler
tarafından çok daha fazla başvurulan bir bilim dalı olmuştur. 20. yüzyılın
ikinci yarısında bu konuda araştırmalar hızla artmıştır.
Adlî entomolojinin adalet sistemine en önemli katkısı, ölüm zamanı, ölüm yeri ve
öldürülme biçiminin tespiti gibi konularda olmaktadır. Cesedin kanı, eti,
bağırsak muhtevası, kılı ve hatta kemik iliği gibi böceklere gıda olabilecek her
türlü organik artık, çeşitli böcek gruplarını ölümden hemen sonra cezbeder.
Cesedin farklı kısımlarının çürüme sürelerindeki farklılığa bağlı olarak böcek
çeşitleri de cesede değişik dönemlerde gelmeye başlar. Beslenmelerine elverişli
olan maddeleri yiyerek, yerlerini kendilerinden sonra gelecek diğer gruba terk
ederler.
Tabiatın ekolojik dengesinde, mikroorganizmalarla başlatılan leşlerin bozulma,
çürüme ve dağılma süreci, böceklerin de katılmasıyla hızlandırılmış olur.
Tabiatın çöplük olmaması ve temizlenmesi için Kuddüs isminin tecellisine vesile
olan Calliphoridae (uçan sinek), (et sineği) ve Muscidae (ev sineği)
familyasının dahil olduğu sinekler (Diptera) takımından böcekler, çürümenin daha
ilk basamağında görülürler. Cesedin derin dokularını yiyen Dermestid böcekler ve
kemik böcekleri daha sonra gelir. Adlî entomolojinin en tesirli ve hızlı
uygulaması, ölümden sonraki ilk aydır.
Bir ölüm vakasını takip eden dakikalar içinde, böcekler ceset üzerine gelmeye
başlar. Bilhassa mavi ve yeşil kanatlı sinekler cesetler üzerine gelerek
yumurtalarını bırakır. Bir sinek ceset üzerine çok kısa bir sürede yaklaşık
300'ün üzerinde yumurta bırakmaktadır. Bu yumurtalar önce ceset üzerinde lârva
dönemini geçirir. Daha sonra prepupa dönemine geçerek toprağa düşer. Topraktaki
devrelerini tamamlayıp önce pupa daha sonra yetişkin hâlini alır. Bozulma
(kokuşma, çürüme) dönemlerinin her birinde, cesette farklı böcek grupları
beslenir. Böceklerin sıralı bir şekilde ceset üzerinde beslenmesi, ölüm
zamanının doğru bir şekilde ortaya konmasına yardım eder. Elbette bu bilgiler
her zaman bize ölüm zamanını tam olarak vermeyebilir. Ama ölümün, en azından
ceset üzerindeki böceğin yaşından daha önce olduğu söylenebilir. Eğer böceklerin
hayat devr-i dâimleri tam olarak bilinir ve hesaplanırsa, cesedin ölüm zamanı
yüksek doğrulukla tahmin edilebilir.
Entomolojinin adlî hâdiselerin aydınlatılmasında yardımcı olduğu bir diğer konu
ise, ölüm yerinin belirlenmesidir. Bazen bir kurban öldürüldükten sonra,
delilleri yok etmek maksadıyla cesedin yeri değiştirilebilir. Meselâ; yerleşim
sahası içerisinde, deniz seviyesine yakın bir bölgede öldürülen kişilerin cesedi
delilleri yok etmek gâyesiyle dağlık bir bölgeye atılabilir. Ceset üzerinde
yapılan çalışmada, bulunan böceklerin türü tespit edilerek bu böceğin yaşadığı
biyolojik vasat veya habitat tespit edilebilir ve bu bize cesedin öldürüldüğü
yer hakkında fikir verebilir. Çünkü sinekler çok hususi coğrafik mekânlarda ve
iklim şartlarında yaşar. Bölgenin özellikleri yani yükseklik, sıcaklık ve bitki
örtüsüne göre orada yaşayan böcek türlerinde farklılıklar olacaktır.
Böceklerin biyolojik-ekolojik özellikleri dikkatle incelendiğinde, cesedin
yerinden oynatılıp oynatılmadığı, ölümün hangi mevsimde meydana geldiği, ölümün
açık veya kapalı alanda olup olmadığı ve hatta ölüm sebebi gibi pek çok lüzumlu
bilgiye ulaşmak mümkündür.
Ölüm sebebinin tespiti, adlî tıp uzmanlarının işi olsa da, adlî böcek
bilimcilerinden de görüş alınabilir. Bilhassa çürümenin meydana geldiği
vakalarda, böcekler tarafından yenmiş cesetlerde ölüm sebebinin tespiti
zorlaşabilir. Normal şartlarda dışarıya açık yarası bulunmayan bir cesette,
böcekler, yumurtalarını göz çukurları, kulak, ağız, burun veya anüs civarına
bırakırlar. Buraları seçmelerinin sebebi, buraların nemli ve karanlık bölgeler
olmasıdır. Vücudun bu bölgeleri yumurtaların muhafazası için ideal yerlerdir.
Şayet vücutta dışa açık bir yara var ise, böcekler, yukarıdaki yerlerden önce
veya aynı anda buralara da yumurta bırakacaktır. Normal şartlar altında yumurta
bırakılan yerlerin dışında, başka bir yerde de yumurta bulunursa bunun mânâsı,
muhtemelen bu bölgede bir yara veya yaralanmanın olduğudur.
Öldürme veya intiharın muhtemelen zehirlenme yoluyla olduğu durumlarda, analiz
yapılamayacak kadar çürümüş ceset üzerinden toplanan lârvalar veya böceklerde
yapılacak toksikolojik tahliller ile, cesette zehirli bir madde olup olmadığı
araştırılabilir.
Adlî hâdiselerin gerçekleştiği mekâna bakıldığında vakanın işleniş tarzı, zamanı
ve hâdisenin gerçek yeri gibi birçok konu hakkında bilgi verecek olan deliller
görülebilir. Bu tür deliller, hâdisenin aydınlatılmasında dilsiz şahitlerdir.
Yeryüzünde bulunanlar yeterince araştırıldığında insanoğluna önemli bilgiler
verecektir. Yeter ki, insan bakmasını ve görmesini bilsin. Zaten bu şahitler
olmasa bile Rabb'imiz Hafîz isminin tecellisi olarak yaptığımız her şeyi kayıt
altına almaktadır. Bütün fiillerimiz “Büyük Buluşma”da canlı şahitler olarak
karşımıza çıkarılacaktır.