18.ve
19.yüzyıllarda esen ırkçılık-milliyetçilik faaliyetleri yeni bir şekillenmeye
yol açtı.Büyük bir potansiyelin varlığına vakıf olunmuştu.Bu gücün kullanılmasına
gidildi.Tahrikler,teklifler,tehcirler,teşvikler birbirini takib etti.
Ringe idealler ve sahibleri çıkarıldı,onlara
rakib arandı,bulunmayan veya olmayan rakibler üretilmeye,yıllarca türetilmeye
çalışıldı.
20.yüzyılın
başında inanç ve kültürde büyük değişim rüzgarları estirildi.İnsanlığı tehdit
eden kominizm katili çeşitli izm-leride doğurarak,Darwinizm-Materyalizm gibi
görüşlerle beslendi,büyütüldü.Bir asra yakın bu uğurda milyonlarca kurbanlar
verildi.
20.yüzyıl
kominizmin yılı,zaferi ve başarısı çünki 120 milyon insanı katletti,tarihte
görülmemiş.Sadece Stalin 40 milyon insanı katletmiştir.Stalin takma
adıdır.Demir adam anlamınadır.Asıl adı;Losif Vissarionovich Dju
gashvili'dir.Stalin zulmüne 13 bin din adamını imha ederek başlamıştı.İkinci işi
ise,Gulag yani çalışma kampları oluşturmak,sürgünler yolu ile.[1]Bu durum,Fen_edebiyat
bölümünde okuyan,Matematikçi Alexander İsoyeviç Soljenitsin(1918) 1973 yılında yazmış
olduğu Gulag Takım adaları adlı eseriyle Kremline meydan okumuştur.Kominizmin
yaşamı alt üst ettiğini söyleyerek,anti-kominist faaliyetteki yazıları ve
sözleriyle mücadele etmiştir.Kominizm karşıtı düşüncesi sebebiyle sürgün hayatı
yaşamıştır.Fransa ve Türkiyede olduğu gibi oradaki hukuksuzluk ve
dengesizliklerde mafyanın hakimiyetini ön plana çıkarmıştır.Yazdığı
mektublarıyla Stalin ve yönetimiyle dalga geçtiğinden dolayı 8 yıl mahkum
olmuştur.Kominizmin mahkum kamplarını yazdığı -İvan Denisoviç'in bir günü-eseri
de nobel ödülü kazanmıştır.Stalin 1953'de ölmüştür.Proje leninin,uygulama ise
Stalinindir.Kaderin bir cilvesidirki;ailesi tarafından dindar yetiştirilmesi
için rahib okuluna gönderilmiş ancak
okuduğu eserlerle ateist olup çıkmıştır.Gündüz gidince gece,aslanlar
kocayıp çekilince veya kolları bağlanınca çakal,yarasa ve sırtlanlar
üşüşürler.Kominizmin düşmanlığı dine,dolayısıyla düşünceyedir çünki düşünce
dine götürür.
Türkiyede
1950-de değişen Tek Şef döneminin değişimine tahammül edemeyenler,yapmış
oldukları 1960 ihtilaliyle hazımsızlıklarından hazmedemedikleri insanları
ezmeye başladılar.Yapılanları meşru göstermek amacıyla çarklar kuruldu.Sağcısı
hazırdı çünki geçmişden gelen bir birikim vardı ve solcuda üretildi.Kominist ve
Darwinist eserler neşredildi.Her iki tarafın müşterisi hazırlandı.Bir ideoloji
uğruna,bir çok sapık idealler bu uğurda kabul edildi.Her iki taraftada nisbi
kalite oluştu.Seviye ise yoktu.Fikirler beslenmek,fikirlerin mücadelesi
sürdürülmek istendi.
Bunada
tahammül edilmedi.Erkeklerin eline silah tutuşturuldu.Ağızların konuştukları
duyulmuyor ve anlaşılmıyordu.Tamda uygun zemindi,silahlar konuşabilirdi.Artık
konuşan silahlar,yumruklar,kabalıklar oldu.İncelikler
incelmiş,inceltilmiş,incitilmişti.Kopma derecesi ne getirilmişti.Bu devrede iken kurulan çark
çalıştırıldı.Her iki tarafıda suçlu bularak,önde gelenlerini içeriye
tıkarken,diğerleri köşesine çoktan sinmişti yani sindirilmişti.
Hayret
edilecek bir şey vardı;on yıl süren bu kavga nasıl olmuştuda bir gecede bıçakla
kesilir gibi kesilip atılmıştı?Birileri fişimi çekmişti?Belkide önceden nereye
takıldığı biliniyordu?Artık fişin yenilenmesi gerekiyordu.Geriye bir çok kayıb
insan ve kayıb yıllar bırakmıştı.Kazanç ise,az bir seviyesiz kalite idi.Tıpkı
çöken rusyanın kalıntıları altında kalan iki şey gibi;İçki ve Kitab okuma sevda
ve alışkanlıkları...
1980-le
başlayan Kalitesiz bir Seviye ve yükseliş trendine girilmişti.Yeni nesil,Eski
lider.Ancak eskilerden olmayan,eskimemiş bir lider.Yükseliş maddi idi.Veya
vitrinde o bulunduruluyordu.Seviye ise vitrinde görünen ve vitrine konulan
seviyesiz ve kalitesiz idi.Ancak aranan ve hasret duyulan bir farklılık
isteniyor,bu mecraya doğru insanlar sevkediliyordu.
Artık
yumruklar konuşmuyor,fikirler çarpışmıyordu.Göbek ve göbek altı kanunlar
işletilmek üzere devreye konulmuş,gençlik bunula avutuluyordu.Yükseliş
hatırına,kalitesizliğe göz yumuldu.
1980
öncesinin Kominist ve Faşist sloganlarının yerine,yeni sloganlar
üretilmeliydi.Geç kalınmadı da...Alevi-Sünni,Türk-Kürt.Kürt ırkı şark meselesi
olarak bir asır öncede yara açmış,Şeyh Said İsyanı adıyla bu yara
kapatılmayıp,açık tutulmuştu,kaşınabilirdi ve kaşındı da.Akan irinler tüm
Türkiyeye yayıldı.Kokusu her tarafı sararken PKK korkusu etrafa salındı.
Daha sonra
avukatlığını terkeden Zeki Okçuoğlu anlatıyor:”Üçüncü görüşmemizde (Abdullah
Öcalan-la) kendisine Şeyh Said’in hazin öyküsünü anlattım:”Şark istiklal
mahkemesi hakimlerinden Ali Saib,Şeyh Said’i hücresinde ziyaret eder.Amacı
Şeyh’i mahkemedeki savunmasında Kürtlerin inkâr edilen hakları için
değil,İslâmi nedenlerle ayaklandıklarını söylemeye ikna etmektir.Eğer şeyh bu
doğrultuda savunma yaparsa,kendisine verilecek idam cezası müebbed hapis
cezasına çevrilecek,daha sonra Edirne’ye sürgün edilecek,2 yıl sonra
çıkarışacak aff-ı umumi ile serbest bırakılacaktı.Ali Saib bununlada
kalmaz,serbest bırakıldıktan sonra birlikte kuzu çevirip yemek üzere Şeyhi
Hınıs’daki evinde ziyaret edeceğini de vaat eder.
“Şeyh
mahkemede,Ali Saible anlaştıkları gibi,hareketin kürtlükle bir ilişkisinin
bulunmadığını,isyanı İslâmi nedenlerle gerçekleştirdiklerini söyler.Ancak buna
rağmen mahkeme idam cezasını müebbede çevirmez.
“30
Haziran-1925 tarihli Cumhuriyet gazetesine göre İnfaz günü şeyh Said
siyasetgaha götürülürken Saib beyi sesinden tanır ve;-Hani ya doğruyu söylersem
kurtaracaktın’der.Saib bey;-Ne yapalım Said efendi,seninle Hınıs’ta kuzu
yemedik’der.’Bu kadar Türk kanının dökülmesine ve ocakların sönmesine sebeb
oldun,cezanı çekeceksin.’
Öcalan’ın
yüzündeki ifadeden,bu öyküden hoşlanmadığını anladım.
-Ne
ilişkisi var,dedi.
-Olsun,yine
de aklınızın bir köşesinde bulunsun,dedim.
Bir sonraki
gidişimde kızgınlıkla bana şunları söyledi:”Şeyh Saidle ilgili anlattıkların
yukarıdakilerin hoşuna gitmemiş.Seni uyarıyorum.Bundan sonra konuşmalarına
dikkat et.’
(Apo-nun
değişen tavrı konusunda ise,şöyle dediğini nakleder;)”Ben,devletin ve
Başbakanlık Eşgüdüm Merkezi’nin çizdiği çerçeve içinde savunma yapacağım.Kimse
benden başka bir savunma yapmamı beklemesin.Sizlerden bu çerçevede savunma
yapmanızı istiyorum.”Yapacak bir şey kalmamıştı.Okçuoğlu davadan çekildi.Apo’da
savunmasını “o çerçevede”yaptı.”[2]
Bu durumlar
yükselmekte olan seviyeyi bir anda yavaşlattı,yatırımların hızı durdu.PKK-nın
rakibine yatırıldı.Görünürde;müsbete yatırım yapılmıyor,menfinin defedilmesine
yani oraya harcanıyordu.Hem bir çok insan (30 bin) harcanıyor hemde ekonomi
harcanıyordu.
MSB
kayıtlarına göre,terörle mücadelede 1980-den bu yana 6337 güvenlik
görevlisi,5362 sivil şehit verildi.252 şehit ile Ankara ilk sırada.[3]
Farklı
insanın farklı çıkışı ve seviyesi,farklı kimselerce farkedilmiş ancak bu tefrik
yapılamamış,yeni tefrikalara kapı açılmaya başlanmıştı.Bu amaçlada
Kurşunlatılmış[4],netice
alınamayınca da zehirlenerek,meçhul bir ölümle,sürekli uygulanan uygulama bir
daha devreye konulmuş oldu.
Kominist-sağcı,Kürtçü-Türkçü
devresinin eskiyen ve alışılan sloganlarının yerine yenileri
bulunmalıydı.Çünki,insanlar artık tecrübe kazanmış ve yaptıklarının
yanlışlığına vararak,kullanıldıklarını anlamışlardı.Hatta bunun bir tezahürü
olarak bir yakınlaşma,konuşma,bazı ortak meselelerde beraber protesto bile
yapılmıştı.Ve nihayet devlet idaresinde
üç farklı eğilimin ittifakına büyüklerimiz karar vermişti.(Anap-Mhp-Dsp)
Ancak bir
suçlu bulunmalıydı!Bu üç müttefike doğrudan dokunmayacak ancak bitişlerini
sağlayacak bir
yöntem;Dinci-Türbancı-Şeriatçı-Hizbullahçı,tıpkı;leblebici-muhallebici-manifaturacı
gibi bi şi işte...
Yıllarca
süren ithamlar bir çok insanı mağdur etmiş,potansiyel suçlular
üretilmişti,tüketilmek amacıyla...
Tarihe
‘Kansız İhtilal’diye geçecek olan 28-Şubat-1997 yılı;yarım asırdır yapılagelen
müsbet gelişmelerin üzerini betonlamıştır.
Bunun için
Dinci parti (Mnp-Msp-Rp-Fp-Sp) bahane gösterilmiş ve Milliyetçi
(Mhp),Muhafazakar(Anap)partileri,Solcu(Dsp) partisiyle hükümet olması
sürdürülmüştür.
Anap;Turgut
özal’ın gidişiyle,bir daha dört eğilimi birleştirip,sahib
çıkmamış,çıkamamıştır.
Erkek
mi?Ürkek mi?
Erkeklik,tarihten
ve ecdattan mı gelmekte,yoksa fıtri mi,meçhul?
Erkeklik
amacıyla erkeklik yapanlarda gitmiş,yerini ürkeklik almıştı.Erkek-in er-i
gitmiş,kek-i kalmıştı güvercinlere...
İfrat
tefriti doğurur,değişmez bir kuraldır.Tefritle bir çok kayba imza
atılmış,hükümet uğruna seçmenler ve yarım asırlık idealleri feda edilmişti.
30 yıldır
Dincisine!Milliyetçisine! anlatılamayan,anlaşılamayan,anlanılamayan bir
tarz,yöntem ve usul geçte olsa,pahalıda olsa anlaşılmıştı,büyük bedel
verilerek...
Beşer
zulmetmiş,kader adalet etmişti.
Şimdiye
kadar ehli iman siyasetle değilde,himmetini ve gayretini
neşriyat,internet,islami hizmetler,vakıf,okul,üniversite,edebiyat,ilahiyat,sanat,teknoloji
ve iletişim alanlarında teksif etmiş olsaydı;hem yirmi katı mesafe alınmış ve
hemde bu kadar tantana yapılmamış olurdu.Nazarlar siyasetin gündelik
meselelerine değilde,kalıcı kültür birikimlerine,alt yapının tesisine harcanmış
olurdu.Bu boşta kalan alanlar nisbi olarak doldurulmaya ve belli kesimlere
bırakıldı.Bazı şeyler şimdiden öğrenildi ancak 30-40,belkide asır ve asırlara
mal olduktan sonra...
Derin
devlet diğer adıyla çukur devlet bir çoklarını içinde eritmişti.Tıpkı Yeni
Dünya Düzeninde,düzensizlerin kurduğu düzensiz düzenin şekillendirmeye
çalışılması gibi...
Bu asır çok
şeyi kaybettirmiştir,kazandırdığından çok...Her yol denenmiş,her kurtarıcı
olarak çıkanlar tecrübe edilmişti.Netice ise,neticesiz çıkmıştı.
Dünya yeni
şeylere ve yeniliklere gebedir.İnsanlık yeni soluklara hasret ve
beklemektedir....
MEHMET ÖZÇELİK