AŞILAMIYAN BERZAHLAR

 

*Her şey berzahlardan oluşur.Anne karnındaki çocuk o berzahı aşmayabilir.. Milyarlarca siperm berzahı aşma yarışına girer ancak bir veya bir kaç tane hedefe varır ve insan olur.Diğer canlılarda da durum böyledir.

*Alemde hiçbir şey yok olmuyor.Tıpkı bilgisayarda silinen bir yazıyı tekrar geri tuşuyla veya ctrl.z tuşlarıyla geri getirdiğimiz veya elektrik gitse de kendisinin yazılanları otomatikman kurtarılan belgeler olarak koruması gibidir.

Bize göre yok olduğunu düşündüğümüz varlıklar başka bir boyuta geçiş yapmaktadırlar.Bir aşamadan diğer bir aşamaya yapılan bir geçiştir.Bu geçişler üst bir geçiş olduğu gibi,alt bir geçiş veya diğer bir ifadeyle düşüşe doğru bir geçiş olarak da gerçekleşmektedir.

*Sa’d-dan rivayet edilir:”Tüm bozulmalar mü’minin tabiatında vardır ancak hıyanet ve yalan yoktur.”

Mü’min aşamaları aşmak üzere proğramlanmıştır.Aşmasını engelleyecek bir proğrama sahib olmayıp,bu durum dışarıdan veya kendi iradesiyle oluşturulmuş kaçak bir proğramdır.

*Bütün ibadetler beden ve ruh ikilisiyle birlikte yapılır.Beden kâbeye yönelir,ruh Allaha.Mide oruç tutar,ruh arınır.Mide ağlar,ruh ve kalb bayram eder.

İbadetler berzahları aşmayı,ötelere geçişi kolaylaştırır.Geçişin şifresi ve reçetesi;İman ve İbadettir.

            Bu iki aşamayı dünyada iken aşamayanlar,kısır bir çevrede ve çerçevede dönmeye mahkumdurlar.

            Yokluktan varlığa,varlıklar içerisinde madenler seviyesinden bitki ve hayvan ve son olarak insan seviyesine gelmek nasıl bir seviye ve berzahları aşmak ise,öyle de iman ve islamiyetle şereflenip,ibadetle gelişmede diğerleri arasındaki fark gibidir.

            Madenle hayatlı bitki arasındaki fark ne ise,ibadet edenle etmeyen arasındaki berzah,fark ve seviye de odur.

*Dünyada kim yandı,kimin işi yaş?

Berzahı aşamayan,geldiği gibi giden,getirdiklerini kaybeden,hep aynı rotada dönem müflis kimse yanmıştır.

            Allah ihmal eder,ihmal etmez.Allah her bir insana yıllara varan süre tanımaktadır.Zira böyle bir imkâna bir daha kavuşma durumu söz konusu değildir.Bu bir keredir ve de buradadır.

*Kalbin yumuşaması için ne yapayım?

-Peygamber tavsiyesi;yetimi,fakiri okşa ve sevindir.

-Fransız doktorun tavsiyesi ise;ayı,köpek,maymun besle.İşte aradaki fark.Berzahları aşan ile aşmayan arasındaki fark.

Kendini aşamıyan berzahları ve engelleri aşamaz.Kendini tanımıyan çıkmaz sokaklarda dolaşıp,rabbisine çıkan aşamaları aşamaz.

*”Para para diyen Napolyonun muvaffak olamamasına rağmen Roma imparatoru İskenderin başarılı olmasını Victor Hugo şöyle izah eder:”Napolyon kendi zevk ve ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra devlet işleri ile uğraşırdı,İskender ise,devletin işlerini yaptıktan sonra vakit kalırsa kendi ihtiyaçlarına bakardı.”der.[1]

Maddeyi aşamıyanlar,manaya ve hakikata geçemezler.Kişi neyde fani olursa,onun sahibi olur.

*”Eğer o, tesbih edenlerden olmasaydı.

Tekrar diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalacaktı.”[2]

            Para,madde,dünya berzahını aşamıyanlar,ahrete geçemezler.Tıpkı Tesbihsiz olma halinde Yunusun karnını aşamıyacak durumda olmayla karşı karşıya kalan Yunus peygamber gibi.

            Âhirette kişinin ulaşacağı durum,bu dünyada bulunduğu ve ulaştığı aşamadır.

*”Selefi salihinden Mısırlı bir alim asır suresinde Allahın asra yemininin manasını buz satan bir şahıstan öğrenir.Şöyleki;”Bir gün çarşıda dolaşırken buz satan bir zata rastladım.Öyle büyük bir telaş ve heyecanla;”Buz alın’Buz alın!Bana merhamet edin!Bütün sermayem bundan ibaret!”diye bağırıyordu.Ben de;’Niçin böyle bağırıp milleti rahatsız ediyorsun.İşte malın ortada,ihtiyacı olan alır.Bu şekilde bağırmana gerek yok’dedim.Adam bana dönüp dedi ki;’Anlamıyorsun.O benim sermayem,eriyip yok oluyor,onu nakde çevirmeye çalışıyorum.İşte heyecan ve feryadım bunun içindir.”der.”[3]

70 bin metre koşudayız..süre belli..geçenler geçiyor..geride kalmak hatadır..mesafe hesaplanmalı..hız ayarlanmalı..hayat güneşi buz sermayemizi buz gibi eritmektedir.O ağlamasın,o feryad etmesin de kim etsin?

Bizim de hayat sermayemiz buz gibi eriyip tükenmektedir.Satmazsak,su olup gidecek,bitip tükenecek.Hayatı hayatı verene feda etmek,O’nun yolunda sarfetmek gerek.

*İbni Abbasdan:”Alimler ile cahiller arasında yedi yüz derece fark vardır.Her derecenin arası da beş yüz senelik yol kadardır.”[4]

*Ahmet Altan’a,Müslüman yazarları okuyup okumadığının sorulması üzerine, "İyi şairleri olduğunu biliyorum, mutlaka iyi yazarları da vardır" diyor Altan. Yani okuduğu yazar yok. Neden okumadığını; "Dindar kesimin günaha karşı tavrının edebiyatı öldürücü" bir yaklaşım içinde bulunduğuna dayanarak açıklamaya çalışıyor. "Din duygusundan hoşlandığını" söyler.

            Müslümanlar günaha düşman,günahkâra acırlar.

            Kendini aşamıyan,başkasına ulaşamaz.Fikrin boyutlarını büyütmek için,saplantılardan uzaklaşmak gerek,sürekli yenilenmek gerektir.

            Yenilenmeyenler,yenilirler.

*Azrail büyüktür,çünki hayatın önünü açıp,yeni bir hayata adım attırıyor.

Cebrail büyüktür çünki maddeye,ölmüşlere ruh üflüyor,ölü gezerlere ruh mesajı getiriyor.

Mikail büyüktür çünki ölmüş tabiatın diriliş düğmesine basıyor.

İsrafil en büyüktür tüm hayat şartellerini indirip kaldırıyor,hayatı bitirip,yeni bir hayatın başlangıcına start veriyor.

            Önümüzde ebede giden bir yol ve o yolda bazı engeller var..onları aşmak.. hedefimize,bizim için tayin edilen seviye ve kapasitemize ulaşmamız gerek…

*Neden Tarkan coşturuyor,koşturuyor,cami ise uyuşturuyor.

Biri nefsi coşturuyor,memnun ediyor,hayvani duyguları besliyor..diğeri ise ruhu doyurup sükuna erdiriyor..onu yükseltiyor.

Çocuğa oyuncak elmastan daha değerlidir.Oysa bilmez ki bir elmasla nice oyuncaklar alınır!Çocuklar oyuncaklarının ellerinden alınmasından memnun olmaz,ağlarlar.Nefis oyuncaklarını istemektedir.Ruh ise rabbisini…

Arif geç gelir ve tez gider.

Cahil tez gelir ve geç gider.

Aşan az,şaşan çok…

*Kapıları 24 saat herkese açık olan kapı,fıtrat kapısı olan islamiyettir.Diğer din ve ideolojilerin,papaz ve ruhanilerin,hahamların kapısı gizli,kapılar arkası kapılarla doludur.Çoğuda kapalı.Gelde bu kapıları aş,yaradana ulaş!

Hayat kavşaklarla dolu..her kavşak tehlikelere gebe..doğmadan ve doğurmadan ölmeyelim.İşin başında toprağa gömülmeyelim…

*Hızır (as) sağolup,her yıl ,hac mevsiminde İlyas peygamberle buluştukları da rivayet edilmektedir.[5]

Çünki o,kendini,asrını ve zamanları aşmıştır.Hatta ölümü bile..Azrailin elinden kurtulmuş,sırayı İsrafil almış...aşan ulaşır..ulaşan başarır.

*”(Yine Allah bana emrediyor ki) Allah’ı bırakıp da sana ne fayda ne de zarar veremeyecek olan şeylere yalvarma! Eğer yalvarırsan, o takdirde kesinkes, haksızlık edenlerden olursun. (Çünkü Allah’a şirk koşmak en büyük haksızlıktır.).”[6]

            Talihsizliğin en kötüsü,kendisinden daha kötü olarak yaratılandan daha kötü duruma düşmektir.

            Cansız,şuursuz,hayatsız bir puta tapan;hayvandan da bitkiden de madenden de daha aşağıdadır.

*Hadisde;“Muhakkak ki Allah sabrı,bela nisbetinde verir.”

Herkes sıkletinde yarışır..yarıştırılır.

*Hadisde;“Ümmetimde velayet içerisinde bulunan abdalların,velilerin alameti,onların ebediyen hiçbir şeye lanet etmemeleridir.”

            Kaderi proğramı gören ve bilen,kimden kime ve kimi kime şikayet edecektir?

            Huda-i gibi;”Veren sensin alan sen,dahi nemiz var.”

            Sen verdin,sen aldın…

*Dış alemde çok geziyoruz,iç alemimize üç aylar,mübarek gece ve günlerle sınırlı geldiğimizden yeterli toparlanamıyoruz.Üç ayların önemi,içe dalışın adımı olmasındandır.

Yarışta olan ve bunu bilen onun dışında başka şeyleri hiç düşünür mü?

Dağılıyoruz..dağıtıyoruz.Berzahları aşamıyor dökülüyoruz…

İnsan bir yolcudur."O yolculuk ise; âlem-i ervahtan, rahm-ı maderden, gençlikten, ihtiyarlıktan, kabirden, berzahtan, haşirden, köprüden geçen ebed-ül âbâd tarafına bir yolculuktur."[7]

İnsan çendan bütün esmaya mazhar ve bütün kemalâta müstaiddir. Lâkin iktidarı cüz'î, ihtiyarı cüz'î, istidadı muhtelif, arzuları mütefavit olduğu halde binler perdeler, berzahlar içinde hakikatı taharri eder. Onun için hakikatın keşfinde ve hakkın şuhudunda berzahlar ortaya düşüyor. Bazılar berzahtan geçemiyorlar. Kabiliyetler başka başka oluyor. Bazıların kabiliyeti, bazı erkân-ı imaniyenin inkişafına menşe' olamıyor. Hem esmanın cilvelerinin renkleri mazhara göre tenevvü ediyor, ayrı ayrı oluyor. Bazı mazhar olan zât, bir ismin tam cilvesine medar olamıyor. Hem külliyet ve cüz'iyet ve zılliyet ve asliyet itibariyle cilve-i esma, başka başka suret alıyor. Bazı istidad, cüz'iyetten geçemiyor ve gölgeden çıkamıyor. Ve istidada göre bazan bir isim galib oluyor, yalnız kendi hükmünü icra ediyor. O istidadda onun hükmü hükümran oluyor.”[8]

“Elbette bütün efrad-ı insaniye içinde öyle bir manevî seyr ü sülûkü olacaktır ki; cismanî âlemde seyr ü seyahat suretinde bir Mi'racı olacaktır. "Yetmiş bin perde" tabir olunan berzah-ı esma ve tecelli-i sıfât ve ef'al ve tabakat-ı mevcudatın arkasına kadar kat'-ı meratib edecektir. İşte Mi'rac budur.”[9]

Bu berzahlar insanların makamlarını tayin ederler.

"Velayet üç kısımdır: Biri velayet-i suğra ki, meşhur velayettir. Biri velayet-i vustâ, biri velayet-i kübradır. Velayet-i kübra ise; veraset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikata yol açmaktır."[10]

“Sahabelerin velayeti, velayet-i kübra denilen, veraset-i nübüvvetten gelen, berzah tarîkına uğramayarak, doğrudan doğruya zahirden hakikata geçip, akrebiyet-i İlahiyenin inkişafına bakan bir velayettir ki, o velayet yolu, gayet kısa olduğu halde gayet yüksektir. Hârikaları az, fakat meziyatı çoktur. Keşif ve keramet orada az görünür. Hem evliyanın kerametleri ise, ekserîsi ihtiyarî değil. Ummadığı yerden, ikram-ı İlahî olarak bir hârika ondan zuhur eder. Bu keşif ve kerametlerin ekserisi de, seyr ü sülûk zamanında, tarîkat berzahından geçtikleri vakit, âdi beşeriyetten bir derece tecerrüd ettiklerinden, hilaf-ı âdet hâlâta mazhar olurlar. Sahabeler ise, sohbet-i nübüvvetin in'ikasıyla ve incizabıyla ve iksiriyle tarîkattaki seyr ü sülûk daire-i azîminin tayyına mecbur değildirler. Bir kademde ve bir sohbette zahirden hakikata geçebilirler.”[11]

“Takib ettiğim yol, akıl ile kalb arasında yeni açılan berzahî bir yoldur.”[12]

“Dünyada vücudun tedricîdir. Berzahî âyinelerde âni ve def'îdir. Çünki icad ile tecelli arasında fark vardır.”[13]

“İman ile küfür arasındaki berzah ne kadar şeffaf ve ne kadar kesiftir. İbadetle masiyet arasındaki mesafe ne kadar kısadır. Halbuki araları Cennet ile Nâr'ın araları kadardır.”[14]

Allah için yapılan her şey;“Âlem-i Berzah'ta ziyadar, munis birer manzara olurlar.”[15]

            İnsan bir yolcudur.

”Yolculuk ise, âlem-i ervahtan, rahm-ı maderden, sabavetten, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, Sırat'tan geçer bir uzun sefer-i imtihandır.”[16]

            Bu yolculukta insanın en muhtaç olduğu yer berzahtaki yeridir.

“Gece vakti ise, hem kışı, hem kabri, hem âlem-i Berzahı ifham ile, ruh-u beşer rahmet-i Rahman'a ne derece muhtaç olduğunu insana hatırlatır. Ve gecede teheccüd ise, kabir gecesinde ve Berzah karanlığında ne kadar lüzumlu bir ışık olduğunu bildirir, ikaz eder ve bütün bu inkılabat içinde Cenab-ı Mün'im-i Hakikî'nin nihayetsiz nimetlerini ihtar ile ne derece hamd ü senaya müstehak olduğunu ilân eder.”[17]

            Berzah bir geçiş dönemidir.

“Evet şu gecenin sabahı ve şu kışın baharı, ne kadar makul ve lâzım ve kat'î ise, haşrin sabahı da, Berzahın baharı da o kat'iyyettedir.”[18]

            İlk sorgunun başladığı yer berzah alemidir.

            “Ve kabristanda ve mütemadiyen oraya girenler için kapıları açılıp kapanan o âlem-i berzahta -ehl-i keşfelkuburun müşahedatıyla ve bütün ehl-i hakikatın tasdikıyla ve şehadetiyle- ekser azablar, gençlik sû'-i istimalâtının neticesi olduğunu bileceksiniz. Hem nev'-i insanın ekseriyetini teşkil eden ihtiyarlardan ve hastalardan sorunuz. Elbette ekseriyet-i mutlaka ile esefler, hasretler ile "Eyvah gençliğimizi bâdiheva, belki zararlı zayi' ettik. Sakın bizim gibi yapmayınız." diyecekler. Çünki beş-on senelik gençliğin gayr-ı meşru zevki için, dünyada çok seneler gam ve keder ve berzahta azab ve zarar ve âhirette cehennem ve sakar belasını çeken adam, en acınacak bir halde olduğu halde  "Zarara kendi rızasıyla girene merhamet edilmez."sırrıyla hiç acınmaya müstehak olamaz. Çünki zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir. Cenab-ı Hak bizi ve sizi, bu zamanın cazibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin, âmîn...”[19]

            Bir mü’min:”Eğer o istidad çekirdeğini İslâmiyet suyu ile, imanın ziyasıyla ubudiyet toprağı altında terbiye ederek, evamir-i Kur'aniyeyi imtisal edip cihazat-ı maneviyesini hakikî gayelerine tevcih etse, elbette âlem-i misal ve berzahta dal ve budak verecek ve âlem-i âhiret ve Cennet'te hadsiz kemalât ve nimetlere medar olacak bir şecere-i bâkiyenin ve bir hakikat-ı daimenin cihazatına câmi' kıymettar bir çekirdek ve revnakdar bir makine ve bu şecere-i kâinatın mübarek ve münevver bir meyvesi olacaktır.”[20]

            En büyük ve en önemli aşılması gereken berzah,Allahın isimlerinin önündeki berzahlardır.

            “İnsan çendan bütün esmaya mazhar ve bütün kemalâta müstaiddir. Lâkin iktidarı cüz'î, ihtiyarı cüz'î, istidadı muhtelif, arzuları mütefavit olduğu halde binler perdeler, berzahlar içinde hakikatı taharri eder. Onun için hakikatın keşfinde ve hakkın şuhudunda berzahlar ortaya düşüyor. Bazılar berzahtan geçemiyorlar. Kabiliyetler başka başka oluyor. Bazıların kabiliyeti, bazı erkân-ı imaniyenin inkişafına menşe' olamıyor. Hem esmanın cilvelerinin renkleri mazhara göre tenevvü ediyor, ayrı ayrı oluyor. Bazı mazhar olan zât, bir ismin tam cilvesine medar olamıyor. Hem külliyet ve cüz'iyet ve zılliyet ve asliyet itibariyle cilve-i esma, başka başka suret alıyor. Bazı istidad, cüz'iyetten geçemiyor ve gölgeden çıkamıyor. Ve istidada göre bazan bir isim galib oluyor, yalnız kendi hükmünü icra ediyor. O istidadda onun hükmü hükümran oluyor.”[21]

            Ancak peygamberlerin önündeki berzahlar açık ve onlar dokunulmazdırlar.

            “Birinci tarîk: Bil-asâle doğrudan doğruya berzahsız, hicabsızdır. Şu yol, nübüvvetin tarîkını temsil eder.

            İkinci yol: Berzahlar tavassut eder. Âyine ve mazharların kabiliyetleri, Şems'in cilvelerine birer renk takıyor. Şu yol ise, velayet mesleğini temsil eder.”[22]

            Her varlık için bir berzah makamı vardır ki,o varlık oraya en münasib şekilde uyum arzeder.

“Bir kısım hayatdar ecsam, -bir hadîs-i şerifte "Ehl-i Cennet ruhları, berzah âleminde yeşil kuşların cevflerine girerler ve Cennet'te gezerler" diye işaret ettiği –Tuyurun hudrun-tesmiye edilen Cennet kuşlarından tut, tâ sineklere kadar- bir cins ervahın tayyareleridir. Onlar bunların içine emr-i Hak'la girerler, âlem-i cismaniyatı seyredip, o hayatdar cesedlerdeki göz, kulak gibi duyguları ile, âlem-i cismanîdeki mu'cizat-ı fıtratı temaşa ediyorlar. Tesbihat-ı mahsusalarını edâ ediyorlar.”[23]

            Her berzah insanı bir sonraki aleme yetiştirmekte ve ulaştırmaktadır.

            “En edna tabaka-i hayat olan hayat-ı nebatiyenin mevti; böyle mahluk, hikmetli ve intizamlı olsa, tabaka-i hayatın en ulvîsi olan hayat-ı insaniyenin başına gelen mevt, elbette yer altına girmiş bir çekirdeğin hava âleminde bir ağaç olması gibi, yer altına giren bir insan da, Âlem-i Berzah'ta, elbette bir hayat-ı bâkiye sünbülü verecektir.”[24]

Berzahlar aynı zamanda ücretlerle,terfilerin veya tenzillerin yapılıp belirlendiği yerlerdir.

“Bu dünya, dâr-ül hikmettir, dâr-ül hizmettir; dâr-ül ücret ve mükâfat değil. Buradaki a'mal ve hizmetlerin ücretleri berzahta ve âhirettedir. Buradaki a'mal, berzahta ve âhirette meyve verir.”[25]

 

Mehmet   ÖZÇELİK

27-01-2006

 


 

[1] M.Kırkıncı.İnsan-millet ve devlet.233.

[2] Saffat.143-144.

[3] M.Kırkıncı.İnsan-millet ve devlet.187.

 

[4] Age.40.

[5] Peygamberler tarihi.A.Köksal.2/107.

[6] Yunus. 106. 

[7] Sözler.326.

[8] M.Kırkıncı.İnsan-millet ve devlet.40. Age.336.

 

[9] Age.568.

[10] Mektubat.22.

[11] Age.50.

[12] Mesnevi-i Nuriye.75.

[13] Age.80.

[14] Age.198.

[15] Sözler.27.

[16] Age.31.

[17] Age.42.

[18] Age.42.

[19] Age.147.

[20] Age.322.

[21] Age.336.

[22] Age.338.

[23] Age.505.

[24] Mektubat.8.

[25] Age.451.