BİNLER  NEFRİN  AVRUPA  VE  AVRUPA-PEREST KÂSELİSLERİNE

 

Seretan;frengi hastalığı,diğer ifadeyle kanser hastalığıdır. Batı mamullü ve batının İslam alemine ihraç etmek üzere imal ettiği bir hastalıktır.

Müslümanlar frengiye tutulmuştur. peki ya frengi tutkunlarına ne demeli? Kanser-perestlere ne söylemeli? Binler nefrin!

Bir asırdır iç-den ve dış-dan betonlaşan,betonlaştırılan bir millet haline gelmişiz.

Düşünememekte,düşündürülmemekteyiz. Oysa biz böyle değildik. Neden bu hale geldik,getirildik?

Biz bu hale dönüşmemeliydik! Yenileşmeye dönüşmeli,eskileşmeye,cehalet asrına,gerisin geriye dönmemeliydik. Heveslilerini oraya göndermeli,bir milleti mahvetmemeliydik. Birkaç nesli kurban verdik Avrupa-perestlik uğruna. Binler nefrin o kâselistlere.

İçimizden asırlardır ihraç ettiğimiz batının çürük mallarını idhal ettik. o da büyük bir bedel mukabilinde...

Değerlerimizi yasakladık,bir asırdır savsakladık. Değersizleri bağrımızda sakladık. Şimdi ise koynumuzdaki yılandan şikayetçiyiz. Çünki artık bıçak kemiğe dayandı.

Seretan,diğer adıyla akreb can damarımızı kemirmektedir.

Sürekli yasakları yasaklarken,serbestleri ve uğruna canımızı,malımızı verdiğimiz değerlerimizi ise sakladık.

“Dinde zorlama yoktur.”dedik,bir yandan yüzde ikilik gayrı müslimlere her konuda serbestlik tanıyıp,yüzde doksan sekize yasak getirdik. Dinlere serbestlik uğruna,dine zincir vurduk. O mukaddes manayı zedeledik,rencide ettik.

Dinin emri,kadının simgesi ve alemi olan tesettüre el attık. Kadının harîmine girdik. Dün o örtüsüyle cepheye kadar geldi,bundan utanmadı belki şeref duydu,bizde gururlandık. Bugün ise biz onun örtüsünden ar duymaktayız.

Asrın yüz karası ve lekesi;iftihar duyulacak şeyler ar oldu.

“Olmadı Paşa”[1] Evet,Adapazarı Tugay komutanı Tuğgeneral Rauf Aydın’ın:”Bu vatan başörtüsü için kurtarılmadı.”sözüyle tesettürü hazmedememek ve tesettürlü bayan muhabiri dışarıya atmak,orduya gölge düşürmektir.

Her ne kadar bu olay münferidde olsa,ordu bunu aşmalıdır.

Bin yıllık galibiyetle geçen şerefli bir maziyi,düşmandan başkasını sevindirmeyecek olan tesettür aleyhine takınılan böyle bir tavırla mağlubiyete dönüştürmek,silinmez,korkunç ve hazin bir son olur.

Böyle bir yenilgi,cephedeki yenilgiden daha hüzün verici bir yenilgidir.

Yetmiş yıldır bu değerlerin önü tıkandı veya tıkanmaya çalışıldı. Neticede her on yılda ihtilaller ortaya çıktı. Bu millet birbiriyle uğraştı. Oda yetmedi PKK illeti başına musallat edildi.

Bir asra yakındır amir memurla,insanımız birbiriyle devamlı sürtüşme halinde olup,kavgalıdır. Çünki lâikiz.

Yüzde iki yahudi ve hristiyanı memnun etmekteyiz. Bu uğurda Cumartesi ve Pazar tatil yapmakta,Cuma namazını kılacak olanın önüne de mesai engeli getirmekteyiz. Sürekli münakaşaları sürdürmekteyiz. Böylece yüzde doksan sekizi küstürmekteyiz.

Tesettür konusu da bundan geri değildir. Tüm resmi kurumlar,özellikle eğitim kurumlarında bu sıkıntı adeta yaşatılmaya çalışılmaktadır.

Düşünüp sorduğumuzda:a)Amaç nedir?

b)İnsanlar neden birbirlerine düşürülmektedirler?

c)Neden özellikle Namaz ve Örtüden rahatsız olunmaktadır?

d)Bu milletin bu değerlerinden uzak olması,onları kurtarmadı bilakis daha da batırdı,bitirdi,çok şeylerini de yitirdi.

e)Bu insanımıza,gelecek nesillere ve ahirette Allah’a vereceğimiz hesap nedir? var mıdır? Tutarlı ve geçerlimidir?

Kısaca ve özetle;bu yaptığımız yanlışlıklarla kaybımız ve kazancımız nedir?

“Hesaba çekilmeden evvel kendinizi hesaba çekiniz.”hakikatını düşünmeli.

Bir yandan helallerin önüne baraj yapıp,haramların önünden sedleri kaldırmak,tam bir serbestiyet ve hürriyet sağlamak;toplumun geleceğini ipotek ederek,rüşvet vermek demektir.

Başıboş akan suyun önüne baraj yapılır ki,elektrik gibi faydalı ürün elde edilsin. Barajlar yıkılırsa toplum sular altında kalır.

Fıtrî yöne yönlendirip,istifade yönüne gidilmezse bir nesli kaybetmiş,bir devri tüketmiş oluruz.

Mutlak hürriyet;adı konulmamış,mevcut olmayan bir serbestliği istemek demektir.

Yapılan istibdatlar;başlangıçta fikri susturmaya yönelik idi. Sonra fikirler çarpışmaya başladı. Arkasından fiiliyat ve çarpışmaya,şiddete dönüştü. Derken uygulama ve dışa karşı koyma şekliyle tecelli etti. Alttan üste doğru yığılmalar zorlanarak,gün yüzüne çıkıldı.

Helalları yasaklayıp haramlara hürriyet verenler,işleri savsaklamaya başladılar.

Fıtrat yani yaratılış,fıtri olmayanı kabul etmez,reddeder. Tesettüre,namaza yasak olmaz ve olamaz. Evet amirim olamaz,Paşam olmaz,hiç mi hiç olamaz. Hele hele sana hiç mi hiç olmaz ve yakışmaz. Evet müdürüm olmaz,o yer sana baki değil,yaptığın iş o yerin yeri değildir.

Bu değerli toprağa ayak basan ve oraya gömülecek olan sen değerli kardeşim! Bu hale gülüyorsun,esefle seyrediyorsun. Pencerelerden seyret,içlerine girme.

Ağacı budamak,gelişmesi içindir. İslam alemi budanıyor.

Dünya ile beraber Türkiye de bir asırdır,şiddetli bir mücadele içerisindedir. Bunlar;maddi baskı,manevi baskı ve manevi baskının sun’i ve yapmacık cılız baskınlığı ve çabaları. Bunlar kalkmalı,kalb ve akıllara hitab edilmeli ve doyurulmalıdır.

İstikbal aydınlıktır. Aydınlık geleceğin insanları da aydınlık olacaktır.

 

                                                                                  28-10-1995

                                                                       MEHMET   ÖZÇELİK



[1] Yeni Şafak.27-10-1995.