ÜMİD AŞILAYAN YAZILAR-
3
Şubat 2002’de Medine—i Münevvere’de, Hazreti Peygamber’in (s.a.v) yanıbaşında
dünyaya veda eden zamanımızın ilim, irfan ve şiir üstadlarından Ali Ulvi
Kurucu’nun eserlerinin seri olarak basımı tamamlandı.
Tahsilini Kahire’de Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi, Zâhidü’l Kevserî gibi
kıymetli alimlerin yanında tamamlayıp ailece hicret ettikleri Medine’ye yerleşen
Ali Ulvi Kurucu burada yaptığı görevler, bilhassa Mahmudiye ve Arif Hikmet
kütüphanelerindeki müdürlüğü sırasında dünyanın her tarafından Hicaz’a gelen
kıymetli şahsiyetlerle yakından tanışma imkanı bulmuş. Bir Ömürden Sayfalar adı
altında kızı tarafından kaleme alınan hatıraları bir dönem İslam âleminin önemli
şahsiyetlerinin resm—i geçidi gibi. Kurucu’nun dedesi Hacı Veyis Efendi, amcası
Hacı Veyiszade Mustafa Efendi, babası İbrahim Efendi, Şeyhülislam Mustafa Sabri
Efendi, Yozgatlı İhsan Efendi, Zahidü’l Kevserî, Hasan el Benna, Seyyid Kutub,
Mustafa Runyun, Şeyh Şamil’in torunu Said Şamil, Ebu’l Hasan el Nedevî,
Abdülgafur el Abbasî, Bediüzzaman Said Nursi, Sami Efendi, Mehmed Zahid Efendi,
Abdurrahman Gürses, Saatçi Osman Efendi. Sıra sıra yerlerini alıyorlar bu resm—i
geçitte.
Gecelerin Gündüzü’nün önsözünde “Bazen büyük acıların ebedi saadetlere sebeb
olması gibi, karanlık gecelerde de ferdleri ve kitleleri büyük aydınlıklara
kavuşturacak nimetler bulunur. Gecelerin ızdırabını çekmeyen, gündüzlerin
kıymetini bilemez. Derd ehlinin âşinâsı, büyük şâirimiz Bâki, bakın ne diyor: 'Şeb–i
yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir / Mübtelâ–yı gama sor kim, geceler kaç
sâat.' Meselâ fakir de, milletimizin ruh ve fikir semâsına çöken karanlık
gecelerin ızdırabını çekmeseydim, sabahı bu iştiyakla bekleyebilir; nûrun
kıymetini böylesine bilebilir miydim? Rûhumu yakan bu ızdırabların acısıyla, o
gün, bugün yazdıklarım, baştanbaşa feryad u figânımın sesi, gözyaşlarımın
bestesidir” diyen Ali Ulvi Kurucu için ilim adamı, fikir adamı, gönül adamı,
şâir, hattat, bestekâr, Peygamber (s.a.v) âşığı gibi birçok sıfatın yanında bir
tabir daha kullanmak hata olmaz zannederiz: Ümid adamı. Gerek şiirleri, gerek
yazıları, gerekse hatıralarıyla güzel yaşamak, güzelliklere ulaşmak için ye’se
düşmeden, bıkmadan çalışmanın yolunu gösteriyor ardından gelecek nesillere.”(
Ahmet Doğru | Sayı:
422 )
ALİ ULVİ
KURUCU'NUN ARDINDAN
1922 yılında Konya'da doğmuş olan Ali Ulvi Kurucu, yörenin sevilen ve
sayılan Veyiszadeler ailesine mensuptur. İlk eğitimine memleketinde başlamış,
dokuz yaşında hafızlığını tamamlamış; Konya ve kazalarında mukabeleler
okumuştur. Tek parti döneminin çocuklarının eğitimi için iyi bir zemin
olmadığını düşünen baba İbrahim Efendi, hicrete karar verip 1939 yılında,
çocuklarıyla birlikte önce İstanbul'a buradan da Mekke'ye gitmiştir. Ali Ulvi
Kurucu buradan Kahire'ye giderek el-Ezher'de yüksek tahsil hayatına başlamıştır.
Kahire'de bulunduğu zaman zarfında sabık Osmanlı Şeyhü'l-İslamı Mustafa Sabri
Efendi başta olmak üzere, Osmanlı bakiyesi, ilim ve irfan dünyasının
yıldızlarından olan Zahid el-Kevseri ve İhsan Efendi gibi zatların yakınında
bulunmuş; Sabri Efendi'nin oğlu İbrahim Efendi gibi zatların yakınında bulunmuş;
Sabri Efendi'nin oğlu İbrahim Efendi, Mustafa Runyun ve Ali Yakub Cenkçiler gibi
şahsiyetlerle arkadaş olmuştur. 1946'da tahsilini tamamlayarak Medine'ye dönen
Ali Ulvi Kurucu, burada evlendikten sonra çeşitli vazifeler yapmış, son olarak
da Mahmudiye ve Arif Hikmet kütüphaneleri müdürlüklerini üstlenmiştir. 1985
yılında emekli olan Ali Ulvi Bey, 3 Şubat 2002 tarihinde çok sevdiği
Peygamberi'nin medfun bulunduğu Medine'de vefat ederek buraya defnedilmiştir.
Prof. Dr. Mustafa Kara'nın onun için ebced hesabıyla düştüğü tarih şöyle
kaydedilmektedir:
"Konya'dan Kahire'ye, sonra Mekke'ye gitti
Sevgili'nin yoluna yüzünü sürdü gitti,
Dil de çıksın söylesin vuslatın tarihini,
Hey dostlar, 'Ali Ulvi Kurucu Dost'a gitti'”