HZ.ÂİŞE-İ SIDDIKA
İns-ü cin peygamberi,iki cihan güneşi,alemlerin seyidi,Peygamberimiz Efendimiz (SAM) hazretlerinin refika-i bergüzideleri ve cümle mü’minin ü mü’minatın valide-i muhteremeleridir.
Peder-i âlileri,Hulefa-i Raşidinden ilk halife Hz.Ebi Bekirissıddık (ra) efendimizdir.
Valide-i muhteremeleri (Ümmü Ruman) olup,Peygamber Efendimizin nezdinde pek büyük mevki ve mertebeleri var idi.
Hz.Âişe validemiz,Fahri cihan (SAM) efendimizle izdivaçları müddetince yani dokuz sene zarfında Risalet penah efendimizden gerek kavlen ve gerekse fi’len zabt ve ifade buyurdukları hadisi şerifler ile,âdab-ı seniyyeye dair verdikleri izahat,bir çok ahkâm- şer’iyye ve mesaili diniyemizin merci ve mesnedi olmuştur.
Kendileri fakihe,âlime,şaire,edibe,fâzıla,cahide,zeki ve fatin bir hatun idi.
İslam hukukunda pek büyük ihtisasları vardı.Bilhassa feraize,helal ve harama,kadınlara ve kadınlığa aid hükümlere,pek ziyade vakıf bulunuyordu.
Ashab-ı kiram arasında altı zat vardır ki Peygamber efendimizden en çok hadisi şerif rivayet etmekle temayüz etmişlerdir.
Bunlardan bir Hz.Âişe validemizdir.Diğerleri ise Ebu Hureyre,Abdullah ibni Ömer,Cabir,İbni Abbas,Enes ibni Malik hazeratıdır.
Hz.Âişe validemiz,Rasulullah efendimizden 2210 hadisi şerif rivayet etmiştir.
Ahkâm-ı şer’iyyemizin dörtte biri ve maarifi diniyemizin yarısı kendilerinden menkuldür.
İlmin her şubesinde yed-i tûla sahibi idiler.Ebu Musel Eş’ari hazretleri:”Biz,ashabça herhangi bir hadisi nebevide müşkülata maruz kalıp da Hz.Âişeye müracaat etmiş isek,o hadisi şerif hakkında kendilerinden mükemmel bir malumat ve tam bir izahat bulup,şüphemizi haleylemişizdir”buyurmuşlardır.
Kibarı tabiinden Urve bin Üzeyne hazretleri de:
“Ben hiçbir hatib görmedim ki Hz.Âişeden beliğ ve ondan fasih ve fatin olsun.”diye yemin etmişlerdir.
Tabiinden Ahnef bin Kays dahi:”
“Ben hz.Ebubekir,Ömer,Osman ve Ali(r.anhüm)in hutbelerini dinlemiştim.Hiç birinin ağzından Hz.Âişenin kelâmı kadar fasih ve cezp edici söz duymadım”buyurmuştur.
Arabın günler ve vak’alar ilminde o derece vâkıf idi ki,her vak’ayı hakkında söylenilen şiirle beraber haber verip tasvir ederlerdi.
Bunca fezail ve menakıbı ile birlikte,dünyaya meyil ve rağbetlerinin az,kerem ve sadakalarının çok olmasıyla mümtaz idi.
Nâdirül misal bir güzellik,imanın kemaline delalet eden selameti sadır ve nezahet-i kalb,onda müşahede olunan bariz meziyetler idi.
Oruçlu oldukları günlerden birinde kendilerine aid yüzbin dirhemi,içinden bir akçesini bile,akşama iftariyelik koymadan kâmilen tasadduk edip dağıtmışlardı.
Fahri Risalet (SAM) Efendimiz,Hz.Âişenin,ahlakındaki güzelliği,sözündeki halaveti,akıl ve zekasındaki rüçhaniyeti,re’yindeki metaneti,en üzüntülü gönülleri bir anda sürura kalbeden ülfet ve sohbetlerini,muhtelif vesilelerle tavsif ve izah buyurmuşlardır.
Fevkalade kabiliyet ve vukuflarına rağmen,şi’re pek o kadar rağbet ve iltifat etmemişlerdir.
Resulü Ekrem efendimizi sitayiş sadedinde söylemiş oldukları şu kıt’a,şiirindeki erişilmez belağatlerini ifadeye kâfidir:
Mealen:”Eğer Rasulullahın güzelliğini Mısırda görmüş olsaydılar,o,Yusuf’un güzelliğini görüpte ellerini kesenler,bu işlerinden vaz geçerlerdi.Yusuf’un güzelliğini görenler,ellerini doğradılar.Onlar rasulullahın güzelliğini görseydiler ellerini değil,yüreklerini doğrarlardı!”
Aleyhisselâtu Vesselam Efendimizin irtihallerinden sonra,onun evsaf-ı celilesini tâdat ve tarif sadedinde:
“Vallahi azim,Resulü Ekrem (SAM) Hazretleri,Hassan ibni Sâbit’in dediği gibi...”diyerek Hz.Hassan’ınşu iki beytini okudular:
“Mealen:”Ne zaman onun pâk alnı,koyu karanlık gecede zahir olursa,O gecenin bütün hızıyla yanan kandili gibi parıldar.
Şimdiye kadar Hz.Peygamber (Ahmed)’in benzeri kim gelmişdir ve bundan sonra kim gelebilir?
O Hakkın nizam-u kıvâmı,münkir ve mülhidin çetin azabıdır.”
Vefatları altmış beş yaşlarında iken,hicretin 58.senesi Ramazanı şerifin 17.Salı gecesi vuku buldu.Ve vasiyetleri mucibince Cennetül Bakı’a defnolundular.
Namazlarını Hz.Ebu Hureyre kıldırdı.Cenâb-ı Hak şefaatlarına nail buyursun...Âmin!...”