İÇİNDEKİLER

 

ÖNSÖZ

M.ŞEMSEDDİN BİLGİN

ADIYAMAN ŞAİRLERİ

1-RIFAT EFENDİ  …..1-21

2-LÜZUMİ EFENDİ -22

3-LAMİ EFENDİ ….24-26

4-ÇIRAĞI    BABA ….26-26

5-HALİS    EFENDİ ….27-27

6-İBRAHİM HAKKI BABA …27-33  

7-ALİ RIZA EFENDİ   …33-41

8-SEZAİ EFENDİ  …41-41

9-ÂSIM EFENDİ     …42-89

10-HAFIZ MAHMUT EFENDİ  ….89-92

11-SEYDİ HAFIZ ..92-93

12-HİCRİ EFENDİ  …93-99

13- AKİF  HOCA …99-101

14-HAYDAR EFENDİ …101-111

15-HADDAD EFENDİ

16-NAKİP ZÂDE ATÂ EFENDİ …111-112

17-HASMİ BABA….113-113

18- NUSRET EFENDİ…113-114

19-SITKI EFENDİ…114-115

20-SIDKI EFENDİ (BESNİLİ)

21- SARIŞEYHOĞLU ÖMER MAZHAR EFENDİ ….115-117

22-NAKİBZADE AHMET FAİK ÜSTÜN  ….117-118

23.MEHMET SOYLU

24-KEMAL ATALAY …118-119

25-ABDURRAHMAN FEHMİ BİLGİN….119-162

26-MEHMET ZEKİ ADIYAMAN…162-164

27-SÜLEYMAN ARİF EMRE

28-A.ŞEREF BİLGİÇ

29-ALİ KOÇAK

30-MEHMET KEZİK

31-SABRİ GALİB NAKİBLER

32-MAHMUT ÇETİNKAYA

33-FAHRİ BİLDİK                              

34.A.NEVFEL ÖZÇELİK

35-M.HALİT ASLAN

36-MAHMUT ÇALIŞ

37-MUSTAFA SUCU

38-EBUBEKİR AYTEKİN

39-HASAN DUYMAZ

40-MAHMUT KARADAĞ

41-AVNİ ÇELİK

42-SİNAN UYANDI

43-YAŞAR AKGÜL

44-ALPER ÖZYOL

45-SEFER AKGÜL

46-MEHMET ÖZÇELİK

47-NECATİ ATAR

 

YARARLANILAN KAYNAKLAR

 

 

 

 

ÖNSÖZ

 

            Amacım Adıyaman kültürünün oluşmasında büyük bir etken olan Adıyaman’ın yetiştirdiği şairlerin hayatlarını ve eserlerini  araştırmak olmuştur.

            Araştırmam birkaç yıl sürmüşse de Adıyamanlı şairlerin tümünü tespit edebildiğimi iddia edemem.Son iki yüz yılda yaşamış olanların otuza yakınının kısa da olsa öz geçmişlerini ve bazıların eserlerinin kaybolma tehlikesi endişesini taşıdığımdan bulabildiğim tüm şiirlerini kitabıma aldım.

            Büyük bir kısmının geçim sıkıntısı içinde hayatlarını sürdürdüklerini gördüm.Hayatın çilesini çekmiş olan bu insanların Divan Edebiyatı ve Halk Edebiyatı tarzında aruz ve hece vezninde yazmış oldukları şiirler hayranlığımı mucip oldu.Bu araştırma edebiyatla yakından ilgili olanların dikkatini çekecektir.Ayrıca Adıyamanlı bu değerli şairlerin tanıtılmasının büyük kazanç olarak değerlendirileceğini umuyorum.

            Adıyaman’la ilgili yazılmış olan kitapları, İl Yıllıklarını,değerli büyüklerimin notlarını,Ansiklopedileri taramak suretiyle,ayrıca kaynak kişileri dinleyerek bir birikimin oluştuğunu gördüm.Adıyamanlı şairlerin şiirlerini bir hobi olarak toplamaya heveslendim.Ancak araştırmam ilerledikçe bu kıymetli eserlerin ilgililerle paylaşmam gerektiğini düşündüm.

            Başlangıçta sadece geçmişteki şairleri araştırmayı düşünmüştüm.Ancak inceledikçe öncekilerle şimdikiler arasında bir köprü kurmanın da gereğini duydum.Alt yapısı olan bir kültürün günümüze yansımasını göz ardı edemezdim.Bu sebepten günümüz şairlerinden az da olsa birkaç örnek almayı yeğledim.

            Şu hususu özellikle belirtmeliyim ki;kronolojik sıraya göre tespit ettiğim bu şairlerin dışında zamanımızda çok sayıda Adıyamanlı şairler mevcuttur.Ancak ben bu çalışma süresi içerisinde bu kadarını bir araya getirebildim.Bu konuda yapılan çalışmalara ışık tutacağına inanıyorum.

            Geçmişteki otuz kadar şairimizin elime geçirebildiğim tüm şiirlerini yayına hazırladım.Günümüz şairlerimizin şiirlerinden bir veya iki örnek sunmakla yetindim.

            Araştırmamı basıma hazır hale getirinceye kadar bir çok zorluklarla karşılaşmama rağmen,benim için zevkli bir uğraş oldu.Elime geçirebildiğim dökümanların büyük ve önemli bir kısmı daktilo ve elle yazılmıştır.Kelime,harf hatta mısra hatalarını düzeltmek hayli uğraştırdı.Bazı şiirlerin orijinal metinleri elime geçmediğinden daktilo ve elle yazılan kopyalarının çoğunun yanlışlarla dolu olduğunu gördüm.Beyitler halinde yazılması gereken bir çok şiir birleşik yazılmıştı.Bu gibi yanlışları düzeltme hayli zaman aldı.

            Bir derleme mahiyetinde olan çalışmamın sonunda meydana gelen bu kitapta bazı hatalar görülebilecektir.Bu konuda okuyucularımın hoş görüsüne sığınıyorum. Adıyamanlı şairlerle ilgili yapılacak araştırmalara bir katkıda bulunabildiysem kendimi bahtiyar sayacağım.

            Araştırmalarıma başladığımdan bu yana her türlü katkı ve teşviklerini esirgemeyen gönül dostlarıma teşekkür ediyorum.

            Kitabın bilgisayarda yazılımını gerçekleştiren ve bu konuda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan kıymetli meslektaşım Mehmet Özçelik’e teşekkürlerimi sunuyorum.

            Şiirlerin yazım ve imla noksanlarının düzeltilmesinde bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım çok değerli dostum Edebiyatçı Ebubekir Aytekin’e şükranlarımı sunuyorum.

            Kitabın yayınlanmasına müzahir olan İl Kültür Müdürümüz Abdullah Güven’e teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum.

            Kitabın basımını üstlenen önemli faaliyetleriyle ün yapmış merkezi İstanbul’da bulunan ‘Adıyamanlılar Vakfı’nın Başkanı Sayın Nevzat Bayhan Beyefendiye ve Yönetim kadrosunda bulunan arkadaşlarına şükranlarımı sunuyorum.

            Tevfik Yüce Allah’tan,takdir muhterem okuyucularımdandır.27 Ağustos 2006

Şemsettin BİLGİN

 

 

M. ŞEMSETTİN BİLGİN

 

21 Kasım 1936 yılında Adıyaman' da doğdu.İlk orta ve lise öğrenimini Adıyamanda yaptı.1963 yılında A.Ü İlâhiyat Fakültesinden mezun oldu.

         1963 yılında Adana İmam Hatip Okulunda meslek dersleri öğretmeni olarak göreve başladı.1966-1968 yılları arasında askerlik görevini yedek subay olarak yaptıktan sonra 1968 yılında Adıyaman İmam Hatip lisesine meslek dersleri öğretmeni ve müdür yardımcısı olarak atandı.

1971-1977 yıllarında Biga İmam Hatip Lisesi Müdürlüğü yaptıktan sonra on yıl kadar Adıyaman Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevinde bulundu.Çeşitli zamanlarda Adıyaman İmam Hatip Lisesi,Adıyaman Kız Meslek Lisesinde öğretmen ve yönetici olarak görev yaptı.14 Ağustos 1994 tarihinde kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.2002 yılında elinizdeki kitapla ilgili çalışmalarına başladı.Ayrıca “Adıyaman Tarihi ve Coğrafyası”adlı bir araştırmaya devam ettiği bilinmektedir.

 

 

 

 

                                                    

                                         

 

                          

                   1-RIFAT EFENDİ  

(1798 / 1864)

 

            Adıyaman’da doğmuş ve Adıyamanda vefat etmiştir.Ailesi Şeyh Gil diye tanınmıştır.Çocukları İstanbula yerleşmiştir.Halen torunlarının İstanbul’da ikamet ettikleri söylenmektedir.

            Hayatını uzun süre Anadoluda seyahatla geçirmiş,bir müddet de İstanbulda kalmıştır.Hayatı boyunca geçim sıkıntısı çektiği,çilekeş ve sabırlı olduğu bilinmektedir.

            Tahsili olmamakla birlikte kendisini çok iyi yetiştirdiği,geniş bir kültüre sahip olduğu şiirlerindeki akıcılığında ve anlam derinliğinde görülmektedir.

            Rıfat Efendi şiirin her dalında örnekler vermiştir.Müfredleri,Gazelleri,Na’t ve İlahileri onun ne kadar içli bir şair olduğunu göstermektedir.              

          Şemseddin Sami’nin Kâmusü’l A’lam’ına şu müfrediyle geçmiştir.

 

                           Kaşın gözün ki hakkıyle Tîr-i kemanlıdır

                           Tut ki aşkınla o sehme nişanlıdır

 

     Yukarıda belirtildiği üzere geçim sıkıntısı çeken şair şu mısraları terennüm etmektedir.

                   

                          Ne kadar kadirşinas olmasa da Adıyaman

                          Rıfat’a çare ne? Yahşi vatanındır vatanın

                          Dilberlerinin misli  Stanbul’da bulunmaz

                          Rıfat o sebepten terk edemez vatanın

                                  

 

MÜFREDLER

 

                                   Herkes’e nefsin için vurma kusurun yüzüne ,

                                   Ârif-i âkil isen eyle temaşa özüne

*      *      *

                                   Böyledir mes’ele-i şer’ide fetvâ-i sahih

                                   Kuzu kurban olamaz ben sana kurban olayım

*      *      *

                                   Gördüm rakip oturmuş o gülizâre karşı

                                   Bend-u-âcûze benzer evvel bahar’e karşı

*      *      *

                                   Mesken etmiş Güher—i küy-i dilârây-i rakip

                                   Cennet’e kıtmiriden özge giren it var imiş

*      *      *

                                   Sen meclise geldikçe sana yermi bulunmaz

                                   Gül goncasısın Kûşe-i destan-ı yerindir.

*      *      *

                                   Girermiş Cennet’e bir har deyu şâd olma ey zahid

                                   Uzeyr’in merkebi’dir kes ümidi ürme yaban’a

*      *      *

                                   Güzel’in hüsnü gibi hulku gerekdir yarın’a

                                   Yoksa çok resmler asılmıştır kilse duvarına

*      *      *

                                   Cam-ı cem keyfiyetin rind-i kalenderler bilir

                                   Halet-i uşşakı tekmiliyle dilberler  bilir

*      *      *

                                   Mutrıb’a rast’a karar et dolaşıp sünbüleden

                                   Duru gönül’dür deme evcüzre muhalif tel’ine

*      *      *

                                   Elin sırça sarayından bizim körhanemiz yeğdir

                                   Elin zerde pilavından bizim tarhanemiz yeğdir

*      *      *

                                   Etmez vefa cihanda hiç kimseye zamane

                                   Meyl etmemek gerektir bu çarh-ı bi emane

*      *      *

                                   Öyle bir alem gerek ki gönlüme seyran için

                                   Mihnet-i dünya çekilmez böylesi bir can için

*      *      *

                                   Gel otur karşıma cana doyunca görem seni

                                   Gider oldum ılınızdan ya gelem ya gelmeyem

 

 

KIT’A

                                   Gamınla tâbe mahşer şerh-ı hicran eylesem azdır

                                   Bu hasretle demâdem zar’ı efham eylesem azdır

                                   Neva âgâz-ı uşşakım dem-i şehnaz’dan Rıfat

                                   Irakı ,Rumu,İranı Gazıl-han eylesem azdır

 

KIT’A

                                   Kemervâri derâguş eylesem yarın ola şeb

                                   Sarılsaydım o mâh’a hale asa halka be halka

                                   Aruzu nazmıma dikkatle baksan vezne kabildir

                                   Ne denlu olsa Rıfat şiirim inşa halka be halka

 

KIT’A

                                   Durmayıp bab-ı tevekkülde kanaat etmedim

                                   At sürüp meydan yerinde mat olup kaldınmı sen

                                   Vaktın Eflatun’u olsan da bahan bir akçedir

                                   Ey deli gönlüm haddini bildinmi sen?

 

KIT’A

                                   Pehlivan-ı aşk olan bâzuda kuvvet gezdirir

                                   İmtihan olmaklığa hasmıyle kısbet gezdirir

                                   Kimse istemez rızasıyla dıyâr-ı gurbeti

                                   Abudana serpilir insanı kısmet gezdirir

 

KIT’A

                                   Çekmez elemi derdini bu dâr-ı fenanın

                                   Var destini bûs eyle sen ol pîr-i mugânın

                                   Versin sana bir bâde ki rahat ola canın

                                   Anlarsın o dem ne imiş zevk-ı cihanın

 

KIT’A

                                   Kâr etmedi zalim sana bu âh-ı eninim

                                   Allah  Allah diye feryad ediyor kalb-i hazinim

                                   Yandım sana yandım yeter ey mâh-ı cebinim

                                   Allah Allah diye feryad ediyor kalb-ı hazinim

 

KIT’A

                                   Yanarsın ateşimden kıl nazar ey mâh-ı peyker gel

                                    Serar-ı dûdu âhım asuman’a çıkmadan sev gel

                                   Reh-i aşkında böyle nâtuvân üftâdeyim

                                   Niyazım dinle rahm et halıma ey nâz-ı perver gel

 

                                              

 

MUHAMMES

 

                                   Rıfata hamdü sena eyleyelim Mevlâ’ya

                                   Nefi lâ ile kodu cümlemizi illa’ya

                                   Ne amel zahiri batında olan iğvaya

                                   Rafizi’dir deseler de ne gerek Leyla’ya

                                   Yine evlâd-ı ânın suphu mesâ Hayderdir

 

                                              

 

 

 

YAKARIŞ

 

                                   Mehd içinde aşk-ı mihnetle açılmış gözlerim

                                   Görmedim bir güzel gün ağlamaz da neylerim

                                   Haleti nez’e gelirsem belki hamd eylerim

                                   Sağ iken o razı Rıfat den şu beyti söylerim

                                   “Ben doğarken ağladım mevtimde yâran ağlasın

                                   Aşkı şadıyle dû çeşmim çağlasın

 

                                  

 

 

MEDHİYE

 

                                   Eya fahri rüsül cümle nebi sınıfına hatemsin

                                   Şefii ümmeti hayrül beşer şâh-ı dû alemsin

                                   Vücudun badi’i icadü tini ünsürül akdem

                                   Sen ol ruhul mukaddes mümkünata sırrı ademsin

                                    Nefahtü fihi min ruhi demü feyzü hayatındır

                                   Kılan mevtayı ihya hoşdem-i İsebnü Meryemsin

                                   Hızır olsa acep mi ders-i irfanın tilamizi

                                   Ledünnü mektebinde  hocayi mânay-ı müphemsin

                                   Şebi esra güzarın Kabe Kavseyni ev ednâde

                                   Kelim-i Hakka hemdem nice bin esrare mahremsin

                                   Seninle farku cem’i evliyanın hasili daim

                                   Gece gündüz teveccühgâhı aynı Gavsül Âzamsın

                                   İradende işi aktab-ı irşadı medarın hep

                                   Zemin-ü âsımanü bahrü ber hükme müsellemsin

                                   Cihane tabe meşher zilli Ali’i saye-i dinin

                                   Veli bir saye zatı sıfatı nuru mücessemsin

                                   Keremkâra keminin rifata kıl mazharı himmet

                                   Acep bir haleti hayrette kalmıştır sen alemsin

 

 

 

 

 

 

 

NA’T

 

                                   Yüzüm kara günahkârem ziyade ya Resulallah

                                   Anın çün kalmışam zulmet serada ya Resulallah

                                   Reh-i maksudumu bend etmek ister nefs-i emmare

                                   Senin lutfun kılar ancak küşâde ya Resulallah

                                   Veliler cümle feyzide seninle buldular çün rü’yeti

                                   Sebatım kıl tarıkı hakkı rızada ya Resulallah

                                   Murad-ı Rifat kemterim çün şefaat’dır

                                   Ki risvay olmaya rûz-u cezada ya Resulallah

 

 

NA’T

                                  

Ey Resulu Hazreti Hak esselâtü vesselam

                                   Ey habibullah muhakkak esselâtü vesselam

                                   Pertev-i mihr-i cemalındır ziya bahşı cihan

                                   Talatın badi’i revnak esselâtü vesselam

                                   Mucizi bürhanına yokdur nihayet leykibir

                                   Parmağın kıldı mâhı şak esselâtü vesselam

                                   İsmü pâkin Ahmedü Mahmudu Mustafa

                                   Ümmetin  ezkârı mutlak esselâtü vesselam

                                   Rifat  aciz tarikı istikamette diler

                                   Himmetim ola muvaffak esselâtü vesselam

 

 

NA’T

 

                                   Gel hû diyelim mutad hu’dur

                                    Virane gönlüm âbadı hu’dur

                                    Hû ile fikret halına şükret

                                   Her an zikret evrad hu’dur

                                   Meyletme mala gel bakma kale

                                   Filcümle hale imdat hu’dur

                                   Berk et emanın kalmaz revanın

                                   İki cihanın bünyadı hu’dur

                                   Ey pür muâsi gel olma âsi

                                   İste ihlası âzad hu’dur

                                   Ser-İ feminde Rifat….

                                   Cümle gamden irşad hu’dur.

 

 

 

İSTİMDAT

 

 

                                   Zîr-ü bâde oluben rüyeti vâlayı gözet

                                   Yeri var imdi meşrebi ankâyı gözet

                                   Nice bir tab’i deni pâye-i âlayı gözet

                                   İlişik etme dahi seyreyle dünyayı gözet

                                   Rızk için çekme gâmi nahnü kasemnayı gözet

                                   Kula i’lama ne hacet deri mevlayı gözet

                                  

Kurdu tertebiyle helâk ezel varı yoğu

                                   Etti tefviz hükmü  kudretle azı çoğu

                                   Sen hemen halına şükret o bilir acı toku

                                   Hasbünallah tevekkeltü alellah oku

                                   Rızk için çekme gamı nahnü kasemnayı gözet

                                   Kula ilama ne hacet deri mevlayı gözet

                                  

Râh-ı tezvire gidip nasa tuzak kurma evini

                                   Uyup emareye gel gezme melamet köyünü

                                   Herkese etme temalluk bilemezsin huyunu

                                   Salma beyhude ayağa dembedem yüz suyunu

                                   Rızk için çekme gamı nahnü kasemnayı gözet

                                   Kula ilama ne hacet deri mevlayı gözet

 

 

                                              

TEHMİS

 

 

                                   Çünkü eylersen talep aşıkı likabı hazreti

                                   Gayriden kat’i tealluk et bulasın vusleti

                                   Zümre-i ağyara kılma ilticayı minneti

                                   Gel gönül meyhanesine kurma bezm-i kesreti

                                   Pir elinden içmeğe say eyle cam-ı vahdeti

                                  

Hak ile cümle müradatın bulur ancak Vusul

                                   Hacetin hem ola dergâhı mullaya vusul

                                   Zübde ile aklı izanı kemâliyle usul

                                   Arifanın söhbetin caniyle eyle kabul

                                   Eyleme nâdan ile ömründe zinhar ülfeti

                                  

Geç heva ile hevesden bî vefadır ruzigâr

                                   Dehri dunun devleti gör kim oldu berkarar

                                   Olma cahil du cihanda kim olursun hâr-u zar

                                   Rûzu şep maarif kılmağa say ile var

                                   İki alemde maarif ehli buldu izzeti

 

 

 

 

GAZEL

 

                                   Yeter ettiğin beni dert ile ciğergâhı yeter

                                   Yeter olmadı  mı bu çektiğim âhı vâh yeter

                                  

Kolunam elhasil azat olmam

                                   Kerem et bende-i nacizine ey şah yeter

                                  

Hele kaşın ki kaddımı keman eyleme gel

                                   Arzuyu ömrümü etsin mi her güna yeter

                                  

Layıkam  gerçek  âhı zâre sezâ olsa nola

                                   Canımı yakma cefa  uduna her gâhı yeter

                                  

Kalmadı naza niyaza dahi takat nideyim

                                   Vere insafını Rifat meded Allahı yeter

 

GAZEL

 

                                   Uğradım bir seher çok canana seyrettim bu gün

                                   Sahib-i lütfü kerem izana seyrettim bu gün

                                  

Tarz-ı etvarı edibane eda reftarı  hep

                                   Böylece kânı melahat câna seyrettim bu gün

                                  

Berk urur râna beyaz elmasa benzer gabgabi

                                   Şebçerağ âsa zehandanı  kılur Rûşen şebi

                                  

Rengi mercandır yahut lâli bedehşandır lebi

Cevheri yekta dürü dindane seyrettim bugün

 

                                   Meşrebi yârana tabi ehli idrâki tamam

                                   Mekteb-i irfanide han talim  olmuş  subhu şam

                                  

Rifata elhasil  gayet beğendim vesselam

                                   Yâr-ı sadık olacak sultanı seyrettim bu gün

 

GAZEL

 

                                   Aşıka rahmetmede berbat edersen keyfine

                                   Gerçi sen bîçâreye imdad edersen keyfine

                                  

Günde bir defa temâşayı cemala razıyım

                                   Gösterip her dem sedakat şad edersen keyfine

                                  

Ateş-i sûzana döndürdün serâyı gönlümü

                                   Evc urup serteser  irşat edersen keyfine

                                  

Emrine fermanına ben çünkü  taat eyledim

                                   Sen gerek öldür gerek azat edersen keyfine

                                  

Meclis-i hassına kendim âşına ad eylerim

                                   Sevdiğim bîgânelerle yâd edersen keyfine

                                  

Çün icazet’dir dedi pîr-i muganın Rifata

                                   İzn-i Hakla her ne ki icat edersen keyfine

 

 

 

 

GAZEL

 

                                   Meste meyim gözlerin mahmuru hâbı şive mey

                                   Özge hale uğramış yoksa harap şive mey

                                  

Bu bayâbana bakış âhûdan almış dersini

                                   Dîdeler imade talim şebabı şive mey

                                  

Dîde-i şûhun acep hayranı hayret’dir bu gün

                                   Fikri resmi nazımı eyler hesap şive mey

                                  

Sureti pürtabıdan müjgâne kılmaz ref’i yed

                                   Zehi aşık mı haber ver   ya minkabı şive mey

                                  

Rengi ruhsarın kızarmışdır neden…

                                   Böyle gül gününde yetişir mi şarap şive mey

                                  

Rifat’ın gonca derûnunda müşevveş eyleyen

                                   Pertev-i hüsnün mü bilmem ıztırabı şive mey

 

 

GAZEL

 

                                   Esir-i bend-i zülf-ü yâr-ı bîdad olmuşum şimdi

                                   Giriftarı kemendi dâm seyyad olmuşum şimdi

                                  

Heman dil misalı tuti’i haps-i kafes kaldım

                                   Safaya köşe-i mihnette nâşad olmuşum şimdi

                                  

Ne hale uğradım bilmem taksir  eyledim amma

                                   Müdam-ı hemdem olan yarıdan yad olmuşum şimdi

                                  

Kani ol âhı vâhı aşk ile müzdat olan günler

                                   Şeha hasret keşi feryat feryat olmuşum şimdi

                                  

Yele verdim seninle derdiğim hep harman-ı zevkım

                                   Medet bîkes seba gel gör berbat olmuşum şimdi

                                  

Melamette bana göster hele faş olmadık sırrı

                                   Eya Rifat ne Mecnun ne Ferhat olmuşum şimdi

 

 

GAZEL

 

                                   Bu taze meramın ne ülfet niçin etmezsin

                                   Beyhude hıramın ne sohbet niçin etmezsin

                                  

Geç geç bu havalardan nazü vâlalardan

                                   Yani rukabalardan vahşet niçin etmezsin

                                  

Almış yanını nâdan def eyle aradan

                                   Olduk biz sana mihman hurmet niçin etmezsin

                                  

Gülzara  güzar oldu gel  faslı bahar oldu

                                   Bülbül işi zar oldu  dikkat niçin etmezsin

                                  

Uşşaka vefa eyle ağyara cefa eyle

                                   Bir lahza sefa eyle işret niçin etmezsin

                                  

Ey mihri mâhı Tal’at lütf issi şahı Rifat

                                   Oldukça şahı vuslat davet  niçin etmezsin

 

GAZEL

 

 

                                   Meclis-i rindane bas ayak saki

                                   Al camı destine heman heman gel

                                   

Bir kadehle şad et ehl-i mezakı

                                   Medet Allah için civan civan gel

                                  

Ateş-i hicrana yanmada bu ten

                                   Rahm eyle uşşaka ey nazik beden

                                  

Fikri hayalımız bilirmisin sen

                                   Halımız olmadan yaman yaman gel

                                  

Sabit olmak gerek kul ikrare

                                   Vefdir sevdiğim  şan olan yâre

                                  

Tek sebep olmasın tanı ağyâre

                                   Dolan bir taraftan nihân nihân gel

                                  

Rifat nice demdır gözedir râhı

                                   Kim dilemez cana sen gibi şahı

 

                                   …………………………………..

                                   …………………………………..

 

 

 

 

GAZEL

 

 

                                   Teşebbüs eylemez akıl olan dâman-ı tedbire

                                   Umurun evvela rabt etmedikçe hükmü takdire

                                  

Riyadan sıtkı ihlası derûnun etmeden tathir

                                   Duanın müstecabında  bahane etme  tesire

                                  

Ruhun şöyle halın Süreyya talatın Hurşit

                                   Keman ebrûların kosa müşabih  gamzeler tire

                                  

Vucudun kimyadır şivede simyaya benzersin

                                   Sana malik olan nail olur alemde eksire

                                   

Habeş şahıdır ol  halın siyah  mülk fiten geysu

                                   Revan ahkâmı hükmü mülkü hindi cişi çeşmire

                                  

İki şahit yeter naktı vısalı  gamzeye çeşmin

                                   Fakat tashir için yaz hattı hüsnün vechi tahrire

                                  

Su handanı Stanbulu küşat etmek için Rifat

                                   Zarifane gazeldir eya şayetse tenzire

 

               Aşağıdaki gazelinin Rifat Baba Elazığa Çöteli zâde Asım beyin babası Mustafa beyin konağında misafir iken ki uzun müddet misafereti  devam etmiştir,yazmıştır. El-Azizler kendisine “Rifat Dede” diye saygı göstermişlerdir. Bu gazel El-Aziz’de de Adıyaman’da olduğu gibi okunmaktadır.Kemal adlı bir açıkgöz bu gazeli kendisine mal etmeğe çalışmıştır.

             Asım Bey oğlu Mustafa Bey dünyaya gelince orada bulunan Rıfat Babadan  doğum tarihi yazmasını rica eder, cevaben şu beyti söyler:

                                   “Daima zer’i kelâm eyleriz arzı suhâne

                                    Hasılata  gelicek tohmunu noksan aluruz”

 

               El-Aziz avukatlarından merhum Fikret Memiş oğlunun lütfen göndermiş oldukları  mektupta  Rifat babaya ait şu müfredler yer almış bulunuyor idi. Hatırasına hürmeten buraya alıyorum.

 

1-      Eski yadımdan şerbeti ve naklı söhbet gitmedi

Haliya sakı dimağımdan o lezzet gitmedi

2-      Bir şuha gönül ver ki ola medha seza ol

Alemde gerek pîşe olan şâha gedâ ol

3-      Müpteladır pîri zânem Süleymanlar sana

Hüsrevi hubanı alemsin gedâhanlar sana

                                                                                             

 

GAZEL

 

                                   Ben şehidi bâdeyem dostlar demim yâd eyleyin

                                   Kabrimi meyhane enkaziyle bünyad eyleyin

                                  

Gasl olunmaz ma ile gerçi şehidanı gaza

                                   Yeykayın mey ile beni bir mezhep icad eyleyin

                                  

Türbeme kandil için bir köhne sağar vakf edin

                                   Şûle narı arakla ruhumu şâd eyleyin

                                  

Türbedar olsun bana bir rindi mihvarı  garip

                                   Nezri serhoşan ile ol pire imdat eyleyin

                                  

Neyle,meyle bir alay mahbub ile her dem gelin

Bezmi cem ayınını kabrimde mutad eyleyin

 

                                   Mest eder buyi turabı meşhedim bu alemi

                                   Bâde nuşanı bu nev neşeyle dilşad eyleyin

                                  

Yadigâr olsun bu nazmım evliyayı sağare

                                   Gitti rifat per açıp ardınca feryat eyleyin

 

 

 

 

 

 

 

 

 

RÜBAİ

 

 

                                   Mübtelâyım ey güzel hüsnüne bülbüller gibi

                                   Zârım artırma yırak olma bana güller gibi

                                   Reşki dîdem gel feveran eyleme seller gibi

                                   Kim kıyas etme beni canım gözüm eller gibi

                                  

İltifatından haset eyler rakibi nâ sezâ

                                   Suyu tezvirat eder cana şikâyetten bana

                                   Uyma ara sözüne olma nigara bîvefa

                                   Kim kıyas etme beni canım gözüm eller gibi

                                  

Dembedem  şirin edayı söhbetin ister gönül

                                   Canı dilden sıtk ile …… ister gönül

                                   Zevkı şevkı vusleti bir ülfetin ister gönül

                                   Kim kıyas etme beni canım gözüm eller gibi

                                  

Ya reva mıdır gaminle sevdiğim bîmar olam

                                   Rahmı kıl kim bir zamanda vuslatınla yar olam

                                   ……………………………………………………

                                   ……………………………………………………

 

Arzuhalımdır heman bir özge halet anlama

                                   Hayretimden ah edersem de şikâyet anlama

                                   Rifat’ın aşkı hakikidir hiyanet anlama

                                   Kim kıyas etme beni gözüm canım eller gibi

 

 

 

                                                                        GAZEL

 

 

 

                                   Bâde-i lâlınden özge mey haram olmuş bana

                                   Ol sebebten rûzu şep endişe cam olmuş bana

                                  

Köşe-i meyhaneden gitmez ayağım bir kadem

                                   Suhbeti piri mûgan ile makam olmuş bana

                                  

Kıl kerem bu hal ile şeyhim beni mazuru tut

                                   Hat ile kuy-ı harâban iltizam olmuş bana

                                  

Sakı-i bezmi musaffa sunduğu demden beru

                                   Zevâkı işret nâle-i ke’si müdam  olmuş bana

                                  

Rahmeti hakkı bilen dehl etmesin Allah için

                                   Rifata rusvaylık şânile nam olmuş bana

 

                                              

 

 

 

 

 

GAZEL

 

                                   Sofiya camü berku çeşm koma nemler ile

                                   Lezzeti zevkı cihanı hele hürremler ile

                                  

Bülbülü bağı safa et dili gülfemler ile

                                   Aç gözünü aleme seyr eyle nice nice demler ile

                                  

Geçmeye ömrü azizim der isen gamler ile

                                   Arif ol halı dili gel bulun ademler ile

 

                                   Pîri aşkın zadip sıdk ile dâmanına dest

                                   Gir ol meyhaneye kim ta olasın neş-e perest

 

                                   Dile ol şevk ile neygir de cihanı elest

                                   Gûşu can ile sözüm dinle olup zevk ile mest

 

                                   Nice bir hırs ile bu nefes havaya uyasın

                                   Ne reva gevherini çife-i jenge koyasın

 

                                   Ahırı camı ariyeti tenden soyasın

                                   Ger kabul etmez isen nushumu sonra duyasın

 

                                   Der isen çekmeyeyim ger iki alemde zarar

                                   Gelmeye gusseye alam ile kalbine keder

 

                                   Kani ol kısmetine gör nicedir hükm-ü kader

                                   Rifata fehm edene belki beher harfi güher

 

            

 

 

                       

GAZEL

 

                                  

 

Tükendi nakdi ömrüm dilde sermayem bir âh kaldı

                                   Nevası âridir dilden ne yarandan nigâh kaldı

                                  

Derûni derdimi lokmana gösterdim,dedi eyvâh

                                   Bu derdin dermanı yok çare ancak bir ilâh kaldı.

                                  

Kara günlerde mi halk eylemiştir kim beni mevlâm

                                   Tutuldu şemsi bahtım gonca güllerim siyah kaldı

                                  

Perişan halime hiç kimselerden olmadı imdad

                                   Halim arzetmediğim şâh-ı vezir padişah kaldı

                                  

Bu Rıf’at varını yaran uğruna eyledi yağma

                                   Elimde sade bir keşkül başımda bir külah kaldı.

 

 

 

GAZEL

 

                                   Aşıkız meyali işiz nazmı teriz

                                   Tineti rûzu ezelden mübtelayı dilberiz

                                  

Bülbülüz  hem tûti güyayı bezmi âşikan

                                   Gonca lebler vasfa âğazından çok şeker yeriz

                                  

Aşkıdır maksudumuz dünya ve ûkbadan garaz

                                   Cennetil me’va’da olsa zevki dilber isteriz

                                  

Rifata canınla irfanı zevki kadrımız

                                   Gâh olur hâkideriz hem gâhi dürrü gevheriz          

 

GAZEL

 

                                   Sende gelsen sevdiğim sevmez mi ya güller seni

                                   Görmeğe hasret çeker gülşende bülbüller seni

                                  

Dîde-i uşşakta keşfi nikâb etsen nola

                                   Seyreder ta becemalın serde kâkiller seni

                                   

Gül yüzün ayinesin çeşmi rukabadan sakın

                                   Kem nazarla bir belâya uğradır eller seni

                                  

Rifata kılsan nazar gerdanı yara bir nefes

                                   Derdi aşka bend eder  gerdâne zülf yeller seni

 

 

 

 

 

GAZEL

                                  

Neşatı ümidi ancak bâde-i gülfamide kaldı

                                   Ayak bas bezme sâki,gayrı sohbet camide kaldı

                                  

Femi ebrûsuna bir şuhun ol dem mübtela ta kim

                                   Bülbülü kameti yay oldu aynım lamıda kaldı

                                  

Gözüm yolda kulağım seste gönlüm ızdırap üzre

                                   Muradım şimdi bigamı ferah encamına kaldı

                                   Ne denlu olsa şaban revze-i hicran tutar Rifat

                                   Yine ol kamu vuslat vâde-i bayramıda kaldı

 

 

 

 

 

GAZEL

                                  

Misal andelibim bâğ-ı iremde gülüm sensin

                                   Sefayı hatırımdır dembedem nâlan olursam da

                                  

Nola hayran-ı sergerdan isem divarına karşı

                                   Kaddım aşıkın sûreti bican olursam da

                                  

Cemalim pertevinden dop dolu olmuş gözüm gönlüm

                                   Huzurumdur eğer gülsem eğer giryân olursam da

                                  

Bana rusvaylığın  namım gibi bir pâye-i Rifat

                                   Müsavidir cefaya naili ihsan olursam da

 

 

 

GAZEL

 

 

                                   Ezelden can-ü dilden müptelâyı hüsnü cânanım

                                   Peri veşler hayaliyle gezer hem cinsi insanım

                                  

Geh akıl geh divane vari geh perişanım

                                   Ne halim söyleyeyim çoktan beri aşkınla hayranım

                                  

Eman ey tıfl-ı tersa kaydı zülfünle heras’ınım

                                   Esir oldum ey kâfir mürüvvet kıl müslümanım

                                  

Kadid olmuş nice dilbesteler var reh güzarında

                                   Garibindir bilirsin Rifat zarı diyarında

 

                                   Acep ruhsat mı yoktur yoksa en bed ihtiyarında

                                   Aman en tıflı tersa kaydı zülfünlü harasanım

 

Rifat baba rüyada Hz.Aliyi gördüğünü ve şu mısraları söyleyip ondan sonra şiir kabiliyetinin kendisine verildiğini ifade etmektedir.

 

                                   Uyurken bir gece nâgah göründü çeşmime bir er

                                   Sual ettim nedir ismi şerifin söyledi Hayder

                                  

Dedi ben ol Aliyyi nâm-ı dar- ı seyfi kahharım

                                   Benim müslimanı pünhan gösteren ol latifi sadı ahter

                                  

Kiramen katibiyim ben ulumun babıyım tahkık

                                   Hakikat mahzenim çün benim aşıklara mafher

                                  

Sualından muradım bu ise fehm eyle ey Rifat

                                   Benim şiri huda fettah-ı din damad-ı peygamber

 

 

 

 

GAZEL

 

 

                                   Gel ey dil-i şeydây-ı fena hu diyelim hu

                                   İster isen eğer genc-i bek hu diyelim hu

                                  

Sıdk ile hemen baş eğelim semt-i safaya

                                   Def’i gam için ey fukara hu diyelim hu

                                  

Evrad edelim yek dil yek can ile ya hay

                                   Andan ola her derde deva hu diyelim hu

                                  

Rifat kalu ben bâb-ı tevekkülde demadem

                                   Nazil ola ta feyzi huda hu diyelim hu

 

 

NA’T

 

                                   Aşıkı sadıkların hakanı sensin ya Resul

                                   Feyzi bahşı zümre-i irfanı sensin ya Resul

                                  

Sendedir mührü nübüvvet sendedir kadru ala

                                   Mürselinin serveri sultanı sensin ya Resul

 

                                   Rehnümadır sünnetin bu ümmet-i acizlere

                                   Salikanın mürşidi bürhanı sensin ya Resul

 

                                   Rahmeten lilalemin oldu vücudun şüphesiz

                                   Hazreti Hakkın ulu ihsanı sensin ya Resul

 

                                   Nesh olundu hikmet-i Tevrat ve Zeburu İncil hem

                                   Ta kıyamet sahibi furkanı sensin ya Resul

 

                                   Dertlinin dermanısın her müşkülün  imkânısın

                                   Ehl-i imanın heman imanı sensin ya Resul

 

                                   Rifatı biçareyi red eyleme rûz-u mahşer

                                   Mücrime ancak şefaat kânı sensin ya Resul

 

 

 

 

GAZEL

 

                                   Meşrebi yarana tabiat ehl-i himem hatırşinas

                                   Hem zarifane eda nazın seda sahip cinas

                                  

Rahmi çok insafı bi had aşkı eyler iltimas

                                   Yâr-ı sadık şuhu bi hemta ki derler işte sen

                                  

Lale ruhun devrinde gül sermendedir

                                   Sevdiğim madem ki bu hüsnü letafet sendedir

                                  

Sen şuması hubabesin hükmünde Rifat bendedir

                                   Husrev-i hubana alem hâke derler işte sen

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

21

GAZEL

 

                                   Kendi kadrini bilmezsen

                                   Na mertlere kul olursun

                                  

Her olur olmaz ucundan

                                   Oda yanar kül olursun

                                  

Kâmil ile sohbetin kes

                                   Cahilde ülfetini

                                  

Bilemezsen kıymetini

                                   Altun iken pul olursun

                                  

Meseldir cihan içinde

                                   Oturdum nâdan içinde

                                  

Meclis-i irfan içinde

                                   Açulu ben gül olursun

                                  

Sende varsa akıl kânı

                                   İşinde yoldaşı tanı

                                  

Rifat fikr eyle zamanı

                                   Sonra belki yol olursun

 

 

GAZEL

 

                                   İşte cam işte sakı işte sağar işte mey

                                   İşte meclis işte mıtrıp işte santur işte ney

                                  

İşte eyyamı bahar oldu yine faslı safa

                                   Gel açıl ey gonca nevres hıcabın tâbegey

                                  

Her ne geysen yaraşur şekline  ey nazik beden

                                   Gülşene geldikte amma gül gibi gül penbe gey

 

                                   Nazeninler çok vela mislin bulunmaz sevdiğim

                                   Barekâllah hüsnü etvarın senin bir özge şey

           

                                    Bunca feryadı fıganın cûş edip rahmetmedin

                                   Rifatı biçare hey bi vefa dildâre hey

 

GAZEL

 

                                   Şimdi dil pîrimugânın vale-i hayranıdır

                                   Din anın dini bana iman anın imanıdır

                       

                                    Etmem ikrarı muhabbetten ferağat  badezin

                                   Aht anın ahtı bana peyman anın peymanıdır

                                  

Ben çırağı hâkirâhı kâbeyi puthaneyim

                                   Ruhu pâkim ol mukaddes revzanın  kurbanıdır

                                  

Cennetül me’va ki derler kûşe-i meyhanedir

                                   Simiten sakiler anın huri’i gılmanıdır

                                  

Bir gazelde eylemiş nutku ile Rifat ittihat

                                   Var ise şimdi yine divaneler divanidir

 

 

 

GAZEL

 

                                   Ey dila halkın kimi âla olur alem bu ya

                                   Sırrı mevladır kimi ednâ olur alem bu ya

                                  

İtibar olmaz cihanın rütbe-i bâlâsına

                                   Zîri bâlâ pâyeser serpa olur alem bu  ya

                                  

Ne mümkün olsun bu nev’i beşer bir hal ile

                                   Kimi ebleh kimi dâna olur alem bu ya

                                   

Hükmüne sabit değildir murgu tîgi aşıkan

                                   Kimi serçe kimi anka olur alem bu ya

                                  

                                   Kasrı cemet Rifata Rifat gibi eş’arını

                                   Bazı şair mail-i imla olur alem bu ya

 

 

 

GAZEL

 

                                   Her kaçan dil maili sevdayı haddın hal olur

                                   Katre-i hûnum ciğer dağımda rengini âl olur

                                  

Safha-i hüsnün  bakışın görünce dostum

                                   Hayretimden ta elif mânendi kadim dal olur

                                  

Bâde geldikte demi lâlı zulalı neş’esi

                                   Açılır gül mül gibi gönlümde bir hoş hal olur

                                  

Bir dakika dilden dur olsa bâla kametin

                                    Rûzu şeb fikri hayal olmakta mâhım salolur

                                  

Çok da ahzan eyleme lü’lü’ü nazmın Rifata

                                   Şayet ol bazarı irfan içre kuşu mal olur

 

 

GAZEL

 

 

                                   Hiç temenna eylemem barı hudadan gayriye

                                   Yüzümü döndürmesem semti rehadan gayri’ye

                                  

Salik-i râh-ı  hakikat olmağadır niyetim

                                    Serfürû etmem tarikat-ı evliyadan gayri’ye

                                  

Hud pesend olmak ne lazımdır enaniyet nedir

                                   Ey gönül etme heves fakrü fenadan gayri’ye

                                  

Çeşmi bîmarem demez bir hâke asla tutu’ya

                                   Âsıtân-ı Mustafa dar-ı şifadan gayri’ye

                                  

Rifat esrarı aşka vakıf oldunsa eğer

                                   Etme ifşâ hem nazar kılma safâdan gayri’ye

 

 

 

GAZEL

 

                                   Mıtrıp hele ol sîne-i kanuna teli tak

                                   Dilde biriken gamları kıl şevk ile ihrak

                                  

Efgana şitap eyledi bülbül ki birden

                                   Cana göricek vech-i cefadarını uşşak

                                  

Eşgin akıdıp dîdelerim bâğ-ı emelde

                                   İcra edecek dehirde bunlar dahi ezman

                                  

Beyhude yere eyleme imara teseddi

                                   Mutadıdır ey şûh sana dilleri kırman

                                  

Zulmetzede-i firkat olan Rifatı zâre

                                   Hurşidi sıfat eyle nola lutf ile işrak

 

 

GAZEL

 

                                   Çemenler mevkı-i seyr oldu ey ruh-u  revan gel gör

                                   Hıraman serbeser her nevreside bir fidan gel gör

                                  

Menevşe serbeduş çeşmi nergis mesti hâb âlud

                                   Tamaşâgâhında bağ-ı cemalinden nişan gel gör

                                  

Nice temsil olurmuş rengi bûy-u zülf-ü ruhsarın

                                   Açıldı taze taze lale sünbül erguvan gel gör

                                  

Hayal ancak işim şebta seher vakti fikr-i visalınla

                                   Feraşı hicri mihnette nice halım yaman gel gör

                                  

Nola çok ise aşık-ı leyk Rifat gibi yok sadık

                                   Ara yerde munafık duymasın gâhi nihan gel gör

 

 

 

GAZEL

 

                                   Çözme zülfün başıma akl-ı perişanım gele

                                   Terk-i naz etme ki ten-i bitabıma canım gele

                                  

Boyuna saldım kendimi oldum esir-i kâkülün

                                   Nev zuhur-u hat ile idama fermanım gele

                                  

Böyle kalmaz daima ebruzu mestanı emel

                                   Birgün ola mevsimi işi gülüstanım gele

                                  

Kalmadı cismimde zarı zarıdan âzade yer

                                   Nola bir lutf eyle baksan yüzüme hâbım gele

                                  

İntizarı makdemi pâkinle Rifat bendeniz

                                   Rehgüzârında kadid oldum ki sultanım gele

 

 

GAZEL

                                  

Dîdeden mehcur olan sanma gönülden dûr olur

                                   İftirak oldukça uşşakta dil mekdûr olur

                                  

Hasreti vuslat şedayit amma gelur gamden ferah

                                   Var ümidim ki bu aşkı nazik görenler kör olur

                                  

Sen şehamet meyli ülfet kıldığım mazuru tut

                                   Dostça gâh Süleymana musahip mûr olur

                                  

Devlet-i ikbalın efzun olsun âli himem

                                   Ol seza her name kim davet ile mestur olur

                                  

İştiyakı Rifatın ya nice müzdat olmaya

                                   Âfitabın şevkıne bir zerrede meşhur olur

 

 

 

 

GAZEL

 

                                    Ümid-i vasl ile ey mah ne hoş âram eder gönlüm

                                   Dahi halın hayaliyle günü akşam eder gönlüm

                                  

Üçer gün has-u âm için iki bayram olur yılda

                                   Seni her gördükçe her saat bayram eder gönlüm

                                  

Abestir hüsnüne nazara sık sık leyk hep lahza

                                   Görünce gönül buna neylesun ikdam eder gönlüm

                                  

Mey-i lâlın düşer mi ağzıma nûş eylemek sâkı

                                    Gelince bezme hoş bî ihtiyar âram eder gönlüm

                                  

Beyan eylemezdim sırr-ı aşkı Rifata amma

                                   Cihan nâle-i feryat ile ilam eder gönlüm

                                  

 

 

GAZEL

 

                                   Unutmaz aşkını dilden dile destan olursam da

                                   Hele sevdim seni her şan ile şayan olursam da

                                  

Misalı andelibim bâğ-ı alemde gülüm sensin

                                   Safay-ı hatırımdır dembedem nâlan olursam da

                                  

Nola hayran-ı sererdan isem didârına karşu

                                   Kadim aşıkım çün sureti bican olursam da

                                  

Cemalım pertevinden dop dol olmuş gözüm gönlüm

                                   Huzurumdur eğer gülsem eğer giryân olursam da

 

                                   Bana rusvaylığım namım gibi bir pâye-i Rifat

                                   Müsavidir cefaya naili ihsan olursam da

 

 

GAZEL

 

 

                                   Bâr-ı cevrin çekmeğe tab-ı tuvanım kalmadı

                                   Yok mu insafın a zalım yâr-ı canım kalmadı

                                  

Cana tahammül eylemez canım bu denlu ateşe

                                   Sabr-i samanım bütün yandı gümânım kalmadı

                                  

Guşedermisin acep dâd eylesem feryadımı

                                   Hak mürevvet vere yoksa âmanım kalmadı

                                  

Bunca naze bir nevazişle gerek tamir-i dil

                                   Hep harap ender harap hânümanım kalmadı

                                  

Hâkisar oldum reh-i aşkında Rifat var iken

                                   Keşf-i râz ettim nihanile beyanım kalmadı

 

 

 

 

GAZEL

 

 

                                   Sûzişi gamden açıldı sine-i mecruha dağ

                                   Sen sefa sür sevdiğim olsun hele dağ üstü bağ

                                  

Pertev endaz olmağa hüsnüne bu dil müstemend

                                   Daima bezm ehline lazım şeha Rûşen çerağ

                                  

Niyetin var canım yedim kat’ eylemem bîmaneden

                                   Gerçi kim zahirde bu meyhaneden çektim ayağ

                                  

Var mıdır bir zerre noksanın eya mihri leka

                                   Rûberu  hamdilillah sen selamet ben de sağ

                                  

Çün sezâdır aşkın âlamını hemul olmak bana

                                   Seyr-i hûb-i Rifata mümkün müdür kılmak ferağ

 

 

 

 

GAZEL

 

 

                                   Tıfl-ı nevreside ruh-u râna civan olsunda gör

                                   Şah-ı  güldür kameti bâla fidan olsun da gör

                                  

Mânayi harfı vekarımız dehanında nihan

                                   Dürrü  yektadır sedeften dermeyan olsun da gör

                                  

İptida şevk-ı hilale itibar olmaz hele

                                   Mâh-ı bedir âsa tamamıyle ayân olsun da gör

                                  

Nev  şükûfe bûy-ı ariziden ibaret nesnedir

                                   Bir kemalı meyve-i  nahlı cinan olsun da gör

                                  

Rifata fenn-i hayalında nümudarı  cemal

                                   Nükte-i hal-ı hat  muciz beyan olsun da gör

 

 

 

GAZEL

                                  

                                   Arif oldur göricek yar ile ağyarı bile

                                   Olma nadan getirüp mihneti gamü zevkı bile

                                  

Dâmane sen gibi şehbaz nigâr etmek için

                                   Daneler döktü dû çeşmim bu yola kile kile

                                  

Bulicak mahremi esrarı  visal canan

                                   Sakla candan içerû razını fâş etme ele

                                  

Yeltenüp bâd-ı   havalarda havadar olma

                                   Harman-ı ömrüne nahak yere gel verme yele

                                              

Aşkı bir kaba kim ifrak ede ölçüp dökerek

                                   Rifata saçtı sereşkin niceler sile sile

 

                                  

 

 

GAZEL

 

                                   Gözde nem dilde demadem pîç ü  tap arzu

                                   Cana yetti dert hicr-i ızdırap arzu

                                  

Zikri fikri halı ruhsar ile halım işte bu

                                   Hep gece gündüz kara cümle hesap arzu

                                  

Yâre hasretle yine ey hame ol bir name sun

                                   Ola kim şayet güle sakı cevap arzu

                                  

Sirr-i manayı haber tabiri visal olsun deyu

                                   Dîde-i ümidi devr etmekte hep arzu

                                  

Rifatın şerh-i mâkalından sual eylerse o

                                   Elden gelen nazmi zânude kitap arzu

 

 

 

GAZEL

 

                                   Tahammül kalmadı hicran ateşine gayrı yandım gel

                                   Yetişmezmi ezalar tatlı canımdan usandım gel

                                  

Ayıldım mest isem divane isem huşu mend oldum

                                    Geçen geçti hayal-ı hâbından şimdi uyandım gel

                                  

Çektim gün günü reng-i âlama ezel zira

                                   Bu halım tazeden baştan başa ama boyandım gel

                                  

Devasız vakıa bildim ki küstehane etvarın

                                   Hatalar eyledim af eyle billah utandım gel

                                  

Bana Rifat demek ancak cemalınla olur cana

                                   Olunca sabr-i sâmanım harap etme dayandım gel

 

 

 

 

 

GAZEL

 

 

                                   Bir peri peykeri civan kâküllerin bağlar çözer

                                   Sanki  kazzazi mahbub sırma telleri bağlar çözer

                                  

Şahı levandanı edalar gösterir reftar ile

                                   Naz ile serteser püskülleri bağlar çözer

                                  

Bağıbandır güya kendisi hüsnü bostan

                                   Bu nezaketle meğer sünbülleri bağlar çözer

                                  

Resmi istikna ile ol goncalar açmaz dihen

                                   Hâre cevrı aşk ile bülbülleri bağlar çözer

                                  

Rifata hubanından ebkâr zarar etmektedir

                                   Ol sebebten aşıkan dilleri bağlar çözer

 

 

 

GAZEL

 

 

                                   Nazenimin bî vefa olsun da görsün haleti

                                   Gayrilerle âşina olsunda görsün haleti

                                  

Aşık âhı nice te’sir eder ana ahır

                                   Yar mutad-ı sefâ olsun da görsün haleti

                                  

Arif  ondan görmedim ger derse fevz-i himmeti

                                   Şimdi nâdandan yâne olsun da görsün haleti

                                  

Kâmilin her bir sözünde gizlidir ayn-ı can

                                   Ehli  ibret dilküşâ olsun da görsün haleti

                                  

İsteyenler Rifata dâr-ı bekânın lezzetin

                                   Kani’i fakrü fena olsun da görsün haleti

 

 

GAZEL

 

 

                                    Sırrı vahdet sureta divanelerde gizlidir

                                   Zevk-ı sohbet meşreb-i mestanelerde  gizlidir

                                  

Her ne denlu nağme-i bülbülde halet olsa da

                                   Aşk remzi zümre-i pervanelerde gizlidir

                                  

Her neye kılsa nazar müsaffa görür erbabı dil

                                   Kıssadan hisse nice efsanelerde gizlidir

                                  

Sanki hârıdan güher peyda olur gül hârıdan

                                   Genc-i bîpayân ise viranelerde gizlidir

                                  

Tekke ve mescid sanma arif-i billah hep

                                   Nice kâmil Rifata meyhanelerde gizlidir

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2-LÜZUMİ EFENDİ

(1802-1867)

 

Besni’de dünyaya gelen Lüzumi Efendi, halim,selim bir mizaca sahiptir. Urfa,Diyarbakır,Halep medreselerinde tahsil görmüştür.Arapça ve Farsça' nın yanında İslami ilimlere vakıftı.Besni' de müderrislik ve müftülük yapmıştır.Alim ve şair olarak ünlüdür.Duygulu bir kişiliğe sahip olduğundan şiirleri de o denli içtendir.Birçok talebe yetiştirmiştir.Besnili Sıtkı Efendinin de hocasıdır.Şiirlerini kendi el yazısıyla bir defterde bir araya getirmiştir.Ancak bu defterin kaybolduğu söylenmektedir.65 yaşında iken vefat eden Lüzumi Efendinin kabri Sülüklü Derededir.Biz burada bulabildiğimiz şiirlerini yayınlıyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                        GAZEL

 

 

 Avasi zevk' i maksibi mana imiş neynim

 Hevayı dilrubalar bir guru hülya imiş neynim

 

 Cihanda ehl' i aşkın çektiği sevda imiş neynim

 Görüp habiçre yarın bilmedim ferda imiş neynim

 

 Uyandım ki  seb' i zulmet de bir rüya imiş neynim

 Aradım kimse yoktur sade bir hülya imiş neynim

 

 

                        GAZEL

 

 

Dilde virdim suphudem her ganda ya Mevla Kerim,

Dad elinden ey sitemkar dilruba Mevla Kerim,

 

Saldın ateş gönlüme çıktı dühanım göklere;

Yandırır eflakı ahım aşina Mevla Kerim,

 

Bu gamın elbet mükafatın verir bir gün Hüda;

Al teselli üsrü yüsradan dila Mevla Kerim,

 

Fırsatı nöybet be nöybettir gelir bir gün bize;

Asiyabı dövleti alem bu ya Mevla Kerim.

 

Daima salmaz nazardan ol peri vuskler bizi;

Açılır bir gün ola babı rica Mevla Kerim.

 

Aldın ahım cevri bidadınla yaktın gönlümü;

Yerde kalmaz inkisarı müptela Mevla Kerim.

 

Çok da şevklenme halinden ….. Lüzumi;

Pür cefayı çekmeyen sürmez sefa Mevla Kerim.

 

 

 

                        GAZEL

 

Aşıkam te”1vabimce bir nazik beden yok neyleyim,

Bülbülem bir gülizarı yasemin yok neyleyim.

 

Bağa girsem şavk' ı gül ateş görünür aynime,

Gönlüm eyler gamet' i servi sağmen yok neyleyim.

 

Bezm' i işretten ayağım çektiğim aybeylemen,

Meşrebimce şaki' i şirinde hem yok neyleyim,

 

 

Biz ki mahrumi visal olduk sebalerden yine,

Yol kesilmiş koyi dilberden haber yok neyleyim,

 

Ey luzumi dür dökülse hame' i irfaneden,

Kabil' i mana olan ehli sülhan yok neyleyim.

 

 

 

 

 

 

 

 

…………………………

 

                    Aceb ne demlerde sevdiğim dilber

                        Gidem kimden sual edem yar seni

                        Kesildi yollarım bir haber gelmez

                        Esen yellerden mi soram yar seni

 

                                   Gönül eğlencesi şivekarımsın

                                   Gece gündüz gözde intizarımsın

                                   Küçükten sevdiğim nazlı yarimsin

                                   Ben nice yadlara verem yar seni

                       

                        Lüzumi serimden sevda uçmadan

                        Yadların elinden bade içmeden

                        Benim meylim senin hüsnün geçmeden

                        Emreyle bir gece saram yar seni

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

3-LAM’İ EFENDİ

 (1804-1847)

 

Önemli ve uzun süreli tahsil gördüğü anlaşılmaktadır. Vidin’de kadılık (hakimlik) yapmıştır. Müfredleri, Gazelleri, Medhiyeleri olan şairin bütün şiirlerinde akıcı ve anlamlı bir üslup hakimdir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MÜFRETLER

                                  

           

                                   Hasılı ölme tehi cami mahbub ile öl

                                   Bari ölmek de olursa hele iman ile öl

*    *    *

                                   Gösterirsen şimdi göster Ey dilâra sineni

                                   Yoksa hasta son nefeste neylesin ayineyi

*    *    *

                                   Mademki ev sahibinden yok faide

                                   Rabbena enzil aleynâ mâide

*    *    *

                                   Cihanda bulmadım yarı muvafık

                                   Muvafık bulduğum çıktı münafık

*    *    *

                                   Beyhude değil titrediği kıblenûmanın

                                   Heybetini fikretmektedir beyti hudânın

*    *    *

                                   Hor bakma; fukara zümresinin hırkasına

                                   Her biri bir dağı delüp almış arkasına

*    *    *

                                    Rindiler bezminde saki, bir acep nam eyledik

                                   Mescidin kandilini meyhanede cam eyledik

*    *    *

                                   Ekmiyen biçmedi bu mezraada elhasıl

                                   Kime lazımsa ekmek, ana lazım ekmek

*    *    *

                                   Kârı kesbet, malı cemet, sakla berk

                                   Kalırsa düşmana kalsın dosta minnet etme tek

*    *    *

                                   Kesmiş atmıştır anı etme cedel

                                   Tîğı layüs’el amma yef’al

*    *    *

                                   Leb kızıl ruhlar kızıl destinde cam mey kızıl

                                   Kim kızıl divane olmaz görse didârın senin

*    *    *

                       

                                    Feyzi hakkın buhlu yok herkes vâlâ talib değil

                                   Bi sebep islahı alem tanrıya vacip değil

*    *    *

                                   Bir günah eder kişi bin gün âh etmek gerek

                                   Bin günah ettim amma bir gün âhım yok benim

*    *    *

                                   Muhibbi sadık olur muktezayı hal üzre

                                   Ya sarfı mal ede ahbabına  ya bezli vücut

*    *    *

Etmez kerim olanlar babı ricayı mesdud

                                   Kılmaz rahim olanlar ehli niyazı mazur

*    *    *

                                   Halıkı başka değil mezhebi küfrü dinin

                                   Haremi kâbe ve puthanede birdir mabut

*    *    *

                                   Şiveyi ihsanı neşreyler cihana şamı ayet

                                   Gösterir camı neşatı aleme hengâmı âyet

*    *    *

                                   Gerek döğsün, gerek söğsün, gerek dergâhından kovsun

                                   Visalı yâre bir kerre temennah etmemiz vardır

*    *    *

                                   Takdir edemem çektiğim âlâmı felekten

                                   Zira ki ânın zikri de bir başka elemdir.

*    *    *

                                   Takrir edemem derdi derûnum elemim var

                                   Allahı seversen beni söyletme elemim var

*    *    *

                                   Geç gelir tez gider deyu sen çekme keder

                                   Alemin hali budur böyle gelir böyle gider

*    *    *

                                   Sırrını sırdaşına deme ki sırrın fâş olur

                                   Sen ki sırdaş olmayınca el nice sırdaş olur

                                  

*    *    *

                                   Ağzım,ne ararsın beni bigânemi sandın

                                   Ser vermek olur sırrı beyan eylemek olmaz

*    *    *

                                   Çok tecrübe eyledim hele ben bezmi cihanda

                                   Bir dilber ve bir bâde olan yerde gam olmaz

*    *    *

                                   Ele aldıkça cefa yayını bu çarhı felek

                                   Bizi mi buldu; hemen ok nişan eyleyecek

*    *    *

                                   Desti kudret yazdı mecnunun mezarı taşına

                                   Kimsenin tokunmasın sen ki melamet başına

*    *    *

                                   Kaza gelmez kula hak yazmayınca

                                   Bela gelmez kula kul azmayınca

*    *    *

                                   Onsekiz bin alemi garkı âb eder bir katresi

                                   Var kıyas et vüs’ati deryayı nittiğin

*    *    *

Bi tekellüf çelebim sadre geçersin amma

                                   Hüner oldur seni ibram ile iller geçire

*    *    *

Gitti mecnun hane-i aşkı bize ısmarladı

                                   Bir harap evdir kalır divaneden divaneye

*    *    *

                                   Rükap âsa eğer pâyına yarın yüz sürem dersen

                                   Yolunda irtikap eyle asılmağı basılmağı

*    *    *

                                   Arifin gönlünü huda gamgin eder şad eylemez

                                   Bende-i makbulunu mevlası azad eylemez

*    *    *

                                   Çok da mağrur olma kim  meyhane-i ikbalıda

                                   Biz hezaran mesti mahmurun humarın görmüşüz

*    *    *

                                   Bülbül dil şidenin bir gülüne göz dikenin

                                   Sahnı gülzarı ümidinde dikenler bitsün

*    *    *

                                   Cefaya olmayan meftün neylesün aşkı sevdayı

Kehrübası olmayan mecnun ne bilsin hubbü leylayı

*    *    *

Harap olmuş yatur sanki melâmetten dil-i aşık

                                   İmaret kıl esirge kalmasın şahım bozuk yazık

*    *    *

                                   Bir kerre gösterilse nola terkine cevaz

Bu bana naz farz değil müstehap değil

*    *    *

                                   Eski ehibbalarını eyleme hatırdan dur

                                   Yeni yaranların başıçun sultanım

*    *    *

                                   Çil akça harç etse nola su gibi dildar

                                   Darphanesi işler girusunda gelir var

*    *    *

                                   İstikamette kalem yanmada mum olsa kişi

                                   Yine mikras-ı kazadan serini kurtaramaz

*    *    *

                                   Derdimiz cana söylenmiş deva söylenmemiş

                                   Macera söylenmiş ema müddea söylenmemiş

*    *    *

                                   Kaddımı aşinalardan görüp bîgamelik rehmini

                                   Vefa ümidine bîganelerle aşına oldum

*    *    *

                                   Cevrini çekmede tut sabreyle Eyyüp olalım

                                   A benim iki gözüm emreyle ben Nuh değilim

*    *    *

                                   Aşk ahvalını ferhad ile  mecnundan sor

Biri dağ adamı biri sehra delisi

*    *    *

 

 

 

MEDHİYE

                                  

Ey cemalin bezmegâhı revze-i dârüsselam

                                   Şerbeti şirin lebbeyke sübhane men yühyil izam

                                  

Heymeler çekmiş kaşın etrafı bağı hüsnüne

                                   Gözlerin çün kasıratüt-tarfı fi tahtel hiyam

                                  

Gülşeni etrafı köyün sehni cennâtün naîm

                                   Bülbülü temcidihanın nağmesi fihesselam

                                  

Sakıya peymane sun vallahi zülfazlil azim

                                   Mitriba çal nağmeni yağfir leküm yevmel kıyam

                                  

Lamia hüsnü kelamın eşidip ervahı kudüs

                                   Dediler fevkas semada fikre kad temmel kelâm

 

KIT'A

 

                                   Bir iki cam ile buldu bu denlu namın

                                   Sen de bir cam ile geçür âkil isen eyyamın

                                   Nice ayağına baş koymayalım Saki’nin

                                   Dolaşır gül gibi elden ele rengini camın

 

                                  

KIT'A

                                   Adem ki fezayı aleme bastı kıdem

                                   Enduhu belayla oldu ol hemdem

                                   Mahsusudur Ademe belayı alem

                                   Alemde bela çekmiyen olmaz Adem

 

 

 

 

 

GAZEL

 

                                   Başımda sûzişi sevda dilimde piçitabım var

                                   Bir özge alem hayretteyim alemde nabım var

                                  

Saçarsam dürrü eşkim hâke mânendi hızı ferize

                                   Acep kılman benim çerh ile başka bir hesabım var          

                                  

Olurdum naili ser menzili mülkü şuhut amma

                                   Meyani can ile cananda ten derler hicabım var

                                  

Yakup yandırdı nabı hicriyle uşşakı bi tabı

                                   Benim cevr aşına bir kad kıyamet âfitabım var

                                  

Bu gün sevdayı mülkü saltanatta şahı bikaydım

                                   Elimde hûn ile alûde bir cam şarabım var

                                  

Şehinşahı alem serfüru eyler bana şimdi

                                   Benim bu dergâhı vâla cenâba intisabım var

                                  

Olurdum kâmiyabı feyzi lütfu çarhıdun amma

                                   Velakin töhmeti irfan ile özge nisabım var

                                  

Tebessüm riz olursa ruyuma çarh iltifat etmem

                                   Ne rahatçuyu ikbalım ne gamden içtinabım var

                                  

Acep arzedeyim sevdayı hattı haliden Lami

                                   Azabı yâr derler elimde şimdi bir kitabım var

 

GAZEL

 

                                   Çık ey dil tenden istikbale ol ruhu revan geldi

                                   Nisar et canın makdemine taze can geldi

                                  

Savul ey zülmeti gam dîde-i bahtı siyahımdan

                                   Çıkıp cibi felekten şep çırağı asıman geldi

                                  

Seher vaktında bir ah eyledim ol tifli bidare

                                   Tutuştu çarhı süfla ruhi kudsiden eman geldi

                                  

Gehi haddın gehi lâlın yararken nakşını dil

                                   Sulandı hamenin ağzı şu denlu kara kan geldi

 

 

GAZEL

 

                                   Bendi zülfünden çıkan dil lâ cerem bitap olur

                                   Ateşi sevdayı hicrinle yanıp pürtap olur

                                  

Kesme han iltifatın zümre-i uşşakıdan

                                   Korkaram  köyünde kanlar çoğalıp seylap olur

                                  

Bezmi vuslatta mey lâlın için şeydayı dil

                                   Zerre-i naciz iken sat rüstemi sehrap olur

                                  

Kâbe-i köyün yeter yüz sürmeğe mücrimlere

                                   Zümre-i ehli niyaza kaşların mihrap olur

                                  

Sırrı kalemden şerha çeksem sergüzeştim lami'a

                                   Vasfe gelmez  yazdığım eş’arların etnap olur

 

                                              

GAZEL

 

                                   Bu bezm-i alem-i devlette eya kâm alan kimdir

                                   Demâdem sâki'i bahtın elinden cam alan kimdir

                                  

Gelenler hep bu deşti hayrete kem nam gitmişler

                                   Acep bu arse-i alemde bilmem nam alan kimdir

                                  

Cihan hasret-keşi tilhabe-i deşnam iken aya

                                   O düşmen kâmı dilden bûse-i in’am alan kimdir

                                  

Cihane her gelen bir vech ile bergüşte olmuştur

                                   Bu ziri gerdişi eflâkta âram alan kimdir

                                  

Vücudu bihudden her gelenler bî haber gitti

                                   Vücudu zatı hak'dan Lami'a peygam alan kimdir

 

                                              

 

                                                                       GAZEL

 

                                   Harabı mesti aşkı gamze-i cânânesinden sor

                                   Perişanı halı uşşakı yine mestanesinden sor

                                  

Ne bilsin tabı mihri hüsn yarı bülbülü bi dil

                                   Çerâğ-ı  sûzişi germin pervanesinden sor

                                  

Ne hacet merdemi ibret şinase arz-ı dehr etmek

                                   Sürahiden işit düzehmi peymanesinden sor

                                  

Hakikat madeninden  hisse almaz talibi suret

                                   Hümayı  avcı rahet perveranı lanesinden sor

                                  

Hazer Lami hazel ol mesti nara pür teğafülden

                                   Benim bu derdi dağım çeşmi pür  efsanesinden sor

 

                                              

                                                                       GAZEL

 

 

                                   ……………………………………………..

                                   ……………………………………………..

 

Çün gonca-i gönül beste-i tahriki nesim ol

                                   Bülbül gibi nâlende dil oldu muharremden

                                  

Seri halka-i devrimi mahbubu  cihan ol

                                   Ey şûhu gülendam açıl eşki terimden

                                  

Virdi niyazı koma dâmeni ricadan

                                   Nahlı kaddını sakla şu âhı şeremden

                                  

Lami gibi kemter-zâde-i ikbal-ı ferah ol

                                   Tufan belacuş eder rehgüzerimden

                                  

                                              

 

 

 

 

 

                                  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

4-ÇIRAĞI    BABA

(1814-1886)

 

            Çırağı Baba ile ilgili araştırmalarımızda şairin hayatı hakkında bir bilgiye rastlanmamıştır.Bir gazeli ve bir de kıt’ası elimize geçmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GAZEL

 

 

                                               Yolda kaldı gözüm ol dilberi râna gelecek

                                               Saçı sünbül lebi mül,ruhları hemra gelecek

                                              

Vay anın dide-i âhusuna dûçar olanın

                                               Mesti hayran olacak başına sevda gelecek

                                              

Nice gevheri aşk yatırıp tıfıl gibi

                                               Aldatıp gitti beni gelmedi hâla gelecek

                                              

Ey Çırağı gözün aydın sana müjde bu gece

                                               Bezmi ahbabına bir şem-i hüveyda gelecek

 

 

 

KIT’A

 

 

 

                                               Eski dost ile ahbab olduğum yârân

                                               Yüz sürüp gittiler tahtet turâbâ

                                               Gaflet uykusundan uyan,gözün aç

                                               Ecel uykusu var Çırağı Maba.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

5-HALİS    EFENDİ

(1819-1881)

 

            Bu şairimizin de maalesef sadece bir müfredi bir de beyti elimize geçmiştir.Başka bir bilgi elde edilememiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MÜFRET

 

                                   

                                               Sen uyanmazsan bu dem âhıma,az kaldı ki

                                               Senki köyün rahmiyle zîruh olup uyanalar.

 

 

 

GAZEL

 

                                               Buharı ateşi gamla gönül mir’atı cenk oldu

                                               Hayalı tîr-i müjgânın dilde zahmı firenk oldu

                                              

Cebininde nedir çini sitem ey Rüstemi alem

                                               Boyanmış gamzeler kana acep kimlerle cenk oldu

                                              

Nedir sende bu şermi mestilik ey gözleri şehlâ

                                               Kızarmış gül ruhun lâl-ı şarabı lâle renk oldu

                                              

Nice tozlar kopardı rûzigâr-ı fitne-i devran

                                               Açılmaz çeşmi uşşakın cihan başına tenk oldu

                                              

Ricalar eyleyip kıldım niyazı bûsi ruhsarın

                                               Terahum eyleyemem Halis dil-i dildâre senk oldu.

 

 

 

GAZEL

 

 

                                               Nigâra mülkü cismim kanzı aşıkımçün harabettim

                                               Anı canım yerine kalbiden naib menab ettim

                                              

Dernu sinemi pâk eyledim ağyarı nakşimden

                                               Gönül kâşinesin şevki ruhun için müstetab ettim

                                              

Cihanın gülşanına gelmemiş hüsnün gibi bir gül

                                               Anınçün alem içre mülkü hüsnün intihab ettim

                                              

Şarabı nâb-ı germe meylimi mazuru tut zahid

                                               Ki ben ihlas ile pîr-i mügâna intisab ettim

                                              

Cenâb-ı sakfı gerdune irişse himmetin ne ola

                                               Ki,ömrüm ser fürahi bir şehi âl-i cenâb ettim

                                              

Medaris içre (HALİS) görmedim ben aşkı sevdasın

           Anınçün ilmimi meyhanede rehni şarab ettim.

           

 

 

 

 

6- İBRAHİM HAKKI BABA   

(1832-1926)

           

Mesleği (culfa)dokumacılıktır.Bez dokuyup satmakla geçimini sağlamıştır.Çok sade ve mütevazi bir hayat sürdürürken,geçim sıkıntısı çekmiştir.

Çok içli bir halk şairi olan Hakkı Baba şiirlerinde mahalli şiveyi maharetle kullanmıştır.

Adıyamanın Karacaoğlanı sayılan şairi yaşadığı dönemin imkansızlığı ve bunun gibi sebeblerden çevrenin tanıyamadığı ve değerlendiremediği, dolayısıyla kendi kabuğunda kaldığı tahmin edilmektedir.

 Yegâne geliri mesleğinden kazandığıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                           …………………….                                        

 

    Deryayı mihnette kaldım imade

                                                   Çarhalar  her taraf gel benim için

                                                   Gece gündüz durmaz ekilir gören

                                                   Çıkmadı bir yana yol benim için                                                                                                   

                                                   Derdi  mihnet birbirine ulanır             

                                                   Hikmet nedir akar çeşmim bağrım sulanır

                                                   Ellere gün değer  aylar dolanır

                                                   Yağar yağmur tipi,sel benim için

                                                  

    Hakkı’ya zehnini sarf etme boşa

                                                   Tecellin ne ise  o gelir başa

                                                   Rûz-i şeb yanaram ben bu ataşa

                                                   Yazık oldu dermi el benim için

 

 

………………….

                                                    Nazlı dilber salınırsın sefada

                                                    Söyle kaddın servi midir çınar mı

                                                    Çeşmim âbı göz göz olmuş revandır

                                                    Öz lebinden  teşne diller kanar mı?

                                                  

     Bahar oldu zevk edecek çağ oldu

                                                    Bülbüllerin hasretliği sağ oldu

                                                    Sinen üstü gülşen oldu bağ oldu

                                                    Memelerin turunç mudur yanar mı

                                                   

     Gönül olmaz senen gibi şebabsız                                 

                                                    Aşıkların Haddı gelmez hesapsız  

                                                    ……………………………………

                                                    Anlar dahi benim gibi yanar mı              

                                                    

                                                    Güzellerin Sultanısın Hanısın

                                                     ……………………………………

                                                     ……………………………………

                                                    Hiç kimseler seni Yaman Sanar mı

                                                              

                                                           

 

                                                                    GAZEL

          

                                Benim bahtı siyahımdan mıdır bilmem neler Çektim

                                Değil hiç kimseden ben kendi dostumdan zarar Çektim

                               

        Osandım el-amân Yâreb bu den cevri cefâlardan             

                                Ne dostdan bir vefa gördüm ne şefkat akrabalardan

                                 Meded senden ola ya rab,himmet evliyalardan

                               

         Benim bahtı siyahımdan mıdır bilmem neler Çektim

                                Değil hiç kimseden ben kendi dostumdan zarar Çektim

                              

        Beni öldürmeden zalım bir hasret Canıma Erdi

                                Felek bostanı ömrüm açılmadan derdi

 

                                Bu çen fâni dünyada neler gördüm neler çektim

                                Koymadı kahbe felek Hakkı’ya derdi tamam verdi

                              

        Benim bahtı siyahımdan mıdır bilmem neler çektim

                                Değil hiç kimseden ben kendi dostumdan zarar Çektim

 

45

                                                                …………………..

                                Cesatda komadı  Kanım

                                Hiç yere çürüdü Tenim

                                Herkes derki cennet Benim

                                Bulur amma neden sonra

                                

         Kim olsa kapar hazırı

                                Asla söylemez özürü

                                Çok arar adam Hazırı

                                Bulur amma neden sonra

 

                                Hakkı Baba çeker Âhı

                                Kim sevmez zülfi siyahı

                                Herkes ettiği günâhı

                                Bulur amma neden sonra

                          

 

…………………………………

 

Habibi haktan öğrenir kimya ğaş

Her ne ki isterse ana ver rıza ğaş

Gelince kalbine hüznü elem ğem

Çek anı sen sana bir aşina ğaş

Nüzul eyler ğavatir kalbi haktan

 

Kabul et cümleye de merhaba ğaş

Müsafirdir hem et izzet ana ki

Gide senden Hudaye her bela ğaş

Cefadan kaçma namerd olma Hakkı

Cefaden merdi hak bulmuş safa ğaş

 

 

 

 

 

 

 

FANİ DÜNYA

 

Bu fâni dünyanın demin sürmedim

Mıraz alıp mırazıma ermedim

Mevlâ beni güldürmedi gülmedim

Gamınla kederi bana mı verdin

Hakkı’ya kem kelâmın umulur kemden

Adinin cevabı ağırdır semden

Dedim kurtulayım dert ile gamden

Mevlâm beni öldürmedi ölmedim

 

 

 

                                                           UYMUŞ

        

Hey : Ağalar ben bir fikir eyleyim

Bu dağa bu duman ne güzel uymuş

Döndüm yaradana şükür eyledim

Mü’mine bu iman ne güzel uymuş

 

Benim bu sözümde olma horani

Evel kim idi be sefanın Yâreni

Yemen illerinde Veysel Karâni

Ana deve yaymak ne güzel uymuş

 

Benim sözümden olma daffar

Yardımcımız olan daimül Cebbar

Resul sancakdarı Abûzer Gaffar

Ana sancakdarlık ne güzel uymuş

 

Kırkların üstünde nazırsın nazır

Nerede çığırsam orada hazır

Yetiş imdadıma Hoca-i Hızır

Sana bu Hızırlık ne güzel uymuş

 

 

                                                             DÜNYA

                       

Bu dünya dediğin bir ağır yüktür

Kavîdir binası sanma çürüktür

Dil küçüktür ama cürmü büyüktür

Boğaz kırk boğumdur derde ser olmaz

 

Yiğidin tavlada bağlıdır atı

Nerede olsa söylenir zâtı

Altına batırsan iyolmaz kötü

Aslı ham demirdir güherder olmaz

 

Yiğit attan düşer yine atlanır

Yiğit olan her yaraya katlanır

Yiğit daldasında yiğit saklanır

Kötülerde namus , gayret âr olmaz

                                        

 

 

 

 

 

 

 

 

  FELEĞE NİŞLEDİM

 

                                           Bilemom o feleğe nişledim

                                           Tezgâhımı kurdum işe başladım

                                           Zorınca bir topumu işledim

                                           Mekiki elimde kızdırdı felek

                                          

       Pazara giderim satılmaz bezim

                                           Dükkanlar uğrunda kalmadı yüzüm

                                           Felek seninle olmadı sözüm

                                           Dükkanlar uğrunda koğdurdun  felek

                                          

       Adem isterim sözüme kana

                                           Bezi sattık uydurduk bir hokka tene  

                                           ………………………………………..   

                                           Dur bakim onu nasıl yedirir felek

 

                                           Bilemom o kaderi yazanı  

                                           Ana vermişler iyi düzeni

                                           Ocağa koyduk bakır kazanı

                                           Bacayı üstüne  yıktırdı felek

                                           

       Kazanı açtık ki toz toprak olmuş

                                           Kurum acısıyle  sim siyah olmuş

                                           Felek geldi dedi,çok iyi olmuş

                                           …………………………………

 

                                           Felek keseriyle ömrümü yondu                                     

       Yanan ocaklarım o anda söndü

                                           Bu sene yumağım tersine döndü

                                           İşimi ber akis getirdi felek

                                          

       Bazile boşalıp bazile doldum

                                          Gonca gül gibi sararıp soldum

                                          Oturduğum yerden kağamaz oldum

                                          Elime değneği verdirdi felek

                                         

       Bilemom feleğin nasıldır huyu

                                          Her zaman benimle ediyor toyı           

                                          Ağzıma karıştı burnumun suyu

                                          Evladımı benden çirkitti felek

                                         

      Felek bana der ki neyniyen malı

                                         Ya rabbi  kimseye verme bu halı

                                         Zorunca uydurduk biz kırat darı

                                         Değirmende sile akıttı felek

                                        

     Bilemom  feleği  nasıl tutayım

                                         Sözlerimi sözlerime katayım

                                         Göllere gittim balık tutayım

                                         Toruma tosbağı bıraktı felek        

 

                                         Adem isterim ki sözüme kana

                                         Ahbab isterim ki benimle yana

                                         Mamurette yerdik ballı kaygana

                                         Tablamaya hasret eyledi felek                                        

                                                       

                                        Karışılmaz o feleğin işine

                                        Ataş bastı ciğerimin başına

                                        Hakkı Baba yandı aşk ataşına

                                        Keremin derdini bana mı verdin

 

                                               

                                                                                     GAZEL

          

                                           Nola lütfeyler isen bu gece ülfet edelim

                                           Ülfet eyyamı bu gün zevkı ganimet edelim

                                          

        Tenhe-i ağyarıda bir rakse-i halvet edelim

                                           Gami defetmek için aşkıle İşret edelim

                                                

                                           Dün gece geçti yine biz böyle bir nice durah

                                           Gel okuyalım Beste-i uşşakı Irak

                                          

        Saatın altıbuçuk sularına geldi mi bak

                                           Atacaktır galiba bu gece sekizde şafak

                                          

        Demi fırsattır efendim ne revâ peykedelim

                                           Zevkı şevkınle birez medhi mehebbet edelim

                                          

        Nerede kaldı deyin Validen eylerse merak

                                           Yollıyalım dersen eğer gitsin bir uşak

 

       Saatın altıbuçuk sularına geldi mi bak

                                           Demi firsattır efendim ne revâ pişedelim

                                          

       Zevkı şevkınle birez medhi mehebbet edelim

                                           Narı hicrimde yanan Hakkı gibi Gül idi zâr

 

       Var ise meslehatın vaktı değil eyle karer

                                           Gidersen söyle kuzum evde ne var

                                          

        Demi fırsattır efendim ne revâ pişedelim

                                           Zevkı şevkınle birez medhi mehebbet edelim

 

 

 

 

 

 

 MECLİS VE SAKİ

 

                                        Bir meclisde saki civan olanın

                                        Şekerdir mezesi bal dudağında

                                        Kirpiği ok kaşı keman olanın

                                        Nice hallar vardır hal dudağında

                                      

     Karadır kaşları,elâdır gözü

                                        Ayın on dördüne benziyor yüzü

                                        Beni mest eyledi o şirin sözü

                                        Sanarsın bal ahar bal dudağında

                                       

     O yarın elinde olmışam dahar

                                        Ya rabbi aklımı eyleme zahar           

                                        Hakkı Baba bir âfeti ………..

                                        Üç noktası vardır hal dudağında

 

                                                   USTAMA

                                   

                                       Kulak ver sözüme ustam sedayı

                                       Medhedeyim sana bir hoşca iş var

                                       Nakledeyim sana başa geleni

                                       Ser encami bir bir bunda gülüş var

                                      

    Mâil oldum bir güzelin kaşına

                                       Yeni girmiş on üç on dört yaşına

                                       İşimi terkledim düştüm peşine

                                       Tecellim böyleymiş bende düşüş var

                                      

    Civanı bir gizli yerde aradım buldım

                                       Elim boynuna sardım birazım durdum

                                       ……………………………………………

                                       Karşıdan dediler burda bir iş var

 

                                       Civan dedi gel buradan köşeyi dönek

                                       Kırıldı dizlerim oldım gevenek        

                                       O anda yetişti sille ,tokat ,değnek

                                       Topugu kaldırıp bende kaçış var

                                      

    Yitirdim civanı çar çapik buldum                                      

    Elim boynına sardım birezim durdım

    …………………………………………

                                       Sarılıp da orada bende yatış var

 

                                                        

 

 

………………….

                                          Pîri aşk oldum efendim  bir Âsa lazım bana

                                          Destegîr olmağa bir ehli vefa lazım bana

                                          Geçti eyyamı bahar serdiler işi firakı

                                          Şimdilik eyyamı şitâdır bir Âba lazım bana

                                          

      Müşkil olur halımız baran , tipi berfiden

                                          Ya bir çizme ya kundura lazım bana

                                          Hakkı’ya halını arz et şube begine

                                          Sahibi lütfi kerem tiği deva lazım bana

 

 

 

 

50

 

                        

                                                                EYİK KAMETİM

   

                                           

          Eğildi kametim büküldü Belim

                                             Görmez oldu gözüm söylemez dilim

                                             Tabib yanım oldu vatanım ilim

                                             Diyarı gurbeti bana mı verdin

                                            

         Yaralarım göz göz oldı oyuldu

                                             O yarama nice merhem koyıldı

                                             Derilerim sarma oldu soyuldu

                                             Nesimi derdini bana mı verdin

                                           

          Elinden aldılar nazlı yarını

                                             Cesedinden  döktü ecel terini

                                             Attı külüngünü verdi serini

                                             Ferhadın derdini bana mı verdin

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

7-ALİ RIZA EFENDİ  

(1834-1918)

 

Kuvvetli bir kültüre sahiptir. Arapça ve Farsçaya yeteri kadar vakıftı. Şiirlerini aruz ve hece vezniyle yazmıştır.Şiirlerinde tasavvufa büründüğü görülüyor. Manzumeleri dikkatli okununca insan mâvera aleminin geniş ufuklarında kendisini görüyor. Aruz ve hecede Ali Rıza Efendi şahikalara yükselmektedir.

         Uzun müddet adliyede Noter olarak görev yapmıştır. Hac farizasını da yerine getirmiştir. Denebilir ki Ali Rıza Efendi Tasavvuf ve Tarikat şeyhlerindendir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                          

 

MÜFREDLER

 

                                            Ne tali’i Kevser ne safacuyi Nâimim

                                            Ben aşıkı didarı Hudavendi Kerimim

*   *   *  

                                               Nigâhım  cabeca honharı çeşmi nazeninin’dir

                                           Esiri bendi aşkım sinede dağı nihânım var.

*   *   *  

 

                                           Bu bağıbanı laneden çok murg uçurmuştur

                                           Nice bizler gibi biçareyi kandırmış göçürmüştür.

*   *   *  

                                            Süleyman zaman olsan da etmez cahına rağbet

                                            Bu felek’dir hazaran şahı çemberden geçirmiştir

*   *   *  

                                           Ne denlu âkil olsan meskenindir sahil-i sevda     

                                           Felatunu zamanı gaflet gencininden aşırmıştır.

*   *   *  

                                           Ederken arzuyu vuslet dildarı dildarı

                                           O şeytanı racim çok zühta takvay-ı şaşırmıştır

 

                                                              

 

 

 

       KIT’A

 

                                           Düşme beyhude gülüstanda inade bülbül

                                           İrmedi maksuduna kimse fenade bülbül

                                           Geldi eyyam-ı bahar eyle nevaya  âğaz

                                           Düşeceksin yine hâr ile cihade bülbül

 

                                                                 KIT’A

                                           Eğer külhanda olsa yâr ile aşık gelür gülşen

                                           Olur zindan dile dildaresiz sahne gülüstan

                                           Rıza feryadiyle arz eylesen ahval-ı dildâre

                                           Acep Rahmeylemez mi görse bu çari girâbanın

 

 

GAZEL

 

 

                                    Eğerçi meskatı re’sidem şimdi dilârasuz

                                   Görünür dîde-i giryanıma Adıyaman ateş

                                  

Yazarsam yâre nâme bu firakı narı hasretle

                                   Rıza olmaz mı âya hâme-i tûti zeban ateş

                                  

Dili nâşadı tenşite meram ettikçe gülşende

                                   Olur ol,gonca ateş bülbül ateş gülüstan ateş

 

                       

                                                      GAZEL

 

 

                                   Bu şevkin kesretinden hep bana ayinedir cam

                                   Nere baksam senin yüzün görürüm ey dilâram

                                  

Firakı hasretle ol şebi zulmette kalmıştım

                                   Şefak endazi ümidim subha erdi ref olup akşam

                                  

Bihamdillah yetiştim menzili maksuduna şimdi

                                   Meserret kıldı istila olup mahvindir âlam

                                  

Hidayet sayesinde nuru ebyezden giyip İHRAM

                                   …………………………………………………….

 

Diriğ etme Rızadan camı aşkı sen de ey sâki

                                   Edip çaki mihen pira hinen nus eyleyen bir cam

 

 

                                                     GAZEL

 

                                    Yine Sâki zamanı geldi, bir Bâde nisar eyle

                                   İçir aşkın şerabın desti himmetle mesar eyle

                                  

Medet sâki  beni bir cam ile mesti harap ettin

                                   Ayağın kesme bezmi aşıkandan bir sevap eyle

                                  

Derunum nalesin güş et terahhum eyle ey sâki

                                   Vücudum ateşi aşk ile yak bağrım kebap eyle

                                  

Şerabı nab ile dildeki benlik noktasın mahvet

                                   Bilirsin derdimendim bu ricamı müstecep eyle

                                  

 

 

                                                        

                                           

                                                                 GAZEL

                                

 

 

 Eylemez bir dem feramuş eyleyen ikrarı aşk

                                   Gitmesün gönlümden ey zahid benim her bari aşk

                                  

Hoş gelür seccade-i tesbih misvakinden evvel

                                   Etse istikrar dilde muhabbet asarı aşk

                                  

Ateş-i aşkla yanmaktadır müradi aşıkın

                                   Ol sebepten daima yâranı vuslat dildarı aşk

                                  

Nice kabil hâme-i aczim beyanı aşk ede

                                   Ey Rıza mümkün mü vasf nokta-i esrari aşk

                                  

 

 

                                                   GAZEL

           

 

 

                                   Geçermi dili Dilârâ vuslet eyyamın hayalından

                                   Kanar mı  aşık ey büt şerbeti la’lın zülalından

                                  

Medarisi hakikide olanlar aşkı telamizi

                                   Verirler hoş maâni Ayeti hüsnün meâlından

                                  

Görünce goncayı aşüfte feryâdı figan eyler

                                   Feragat eylemez bülbül gülüstanın nihâlından

                                  

Gönül arama meyl etmez cihan bağı irem olsa

                                   Rıza’yı haste dil dermâne gelmiş ihsanı kemâlından

 

 

 

                                                        GAZEL

 

 

                                   Gelir mi dilbera mirati hüsnüm hattı tasvire

                                   Müsevvirler anın çin düştüler çok râhı tedbire

                                  

Dili nâşadımı bent etti çeşmi şeh niyazın

                                   Ne mümkündür dilâra hali aczim arzü takrire

                                  

Şikest oldu suhandanın görünce çeşmi ârâmın

                                    Etti bimahaya zarı gönlüm câhı kâfûre

                                  

Görenler âyeti hüsnün okurlar cabeca amma

                                   Ederler aczini inba gelince şerhi tefsire

                                  

Rıza mümkün müdür sa’y ile is’af etmek âmâlı

                                   Olurmu  kimse kabil şîve-i takdiri tağyire

 

 

 

 

                                                        GAZEL

 

                                   

Aşkı salmış bülbülü her rûz-u şeb feryade gül

                                   Eşki çeşminden midir içmiş kızarmış bâde gül

                                  

Her umurun aşıka bir mucibi esbabı var

                                   Bülbülün feryadı figânı değildir sade gül

                                  

Bülbülü hayranı sergerdân eden gül mü acep

                                   Teşne-i cami ezel olmuş sebeb arada gül

                                  

Olmasaydı anda da aşkın hararet teşnesi

                                   Olmaz idi kadri maruf rütbe-i bâlâda gül

                                  

Aşkiyle azmi şitep etmez mi bülbül ey Rıza

                                   Kangı gülşende bilürse olduğu âmâde gül

 

 

                                                        TAHMİS

 

                                   Eski hasret aktığınca oldu Deryayi Amîk

                                   Bulmadım alemde ben bir kendime yarı refîk

                                   Ateşi aşkınla câna sîne bimarın bırak

                                   Eshabı hicrin etti dâne-i ömrüm dakîk

                                   Çeşmi hunu alu rizim ânı tahmir etmesin

                                  

Neyledimse Ey RIZA bûşide-i emrü kader

                                   Etmedi sa’y etmedi mahvi tayyire eser

                                   Olmuşum Leyla firakıyla cünunü derbeder

                                   Ey felek kılmaz mısın bu âhı nâlândan hazer

                                   İhtiraz et dudu ahım çarha tesir etmesin

 

 

                                                     GAZEL

 

 

Galiba mestanelik camı izel âsârıdır

Canını cânana ihda etmek aşık kârıdır

 

Sirr-i aşkı ettim istifsar bir aşık dedi

Teşney-i ney, nale-i ney,nimnigâhı yarıdır

 

Düştü aşık şimdi işte çarşûy-u hayrete

Can verip canan alırlar akdı can bâzarıdır

 

Gitti canın bütün buldu vücut ender fena

Bu dekâyık mûtû kable en temût esrarıdır

 

Aşık olan canını etmez diriğ cânaneden

Eylese ger Rıza ol nakz-ı aşk ikrarıdır

 

                                                           

 

                                                                GAZEL

 

                                    Leb ateş gamze ateş tîg-ı ebrûy-i nigâr ateş

                                   Nigâh-ı nazenin ateş  o zülfü sar ateş

                                   

Niçin mest olmasın aşık heman bir cam ile sofi

                                   Ben ateş-i sağar-ı meyden sâki’i çeşmü humar ateş

 

                                   Peyâpey şûle-i âhım mıdır iş’al eden bilmem

                                   Görünün ser lebi dû çeşmim birrü bimar ateş

 

                                   Dilâra işbu ateşle eğer arz-ı cemal etse

                                   Ulüvvü bahşı cihan eyler olur leyli nehar ateş

 

                                   Ne mümkün yanmamak çeşm-i nezarım Ey Rıza şimdi

                                   Gönülden küşte-i aşk muhabbet yanar ateş

 

 

                                                   GAZEL

 

 

                                   Süzülsün rişte-i canım gözümden kan revan olsun

                                   Fitili şem’i aşkı pertev endaz-ı cihan olsun

 

                                   Haberdar eyleyin bülbülleri işbu gülistanda

                                   Müheyya goncalar mebzûl şitâbı dermeyan olsun

 

                                   Bedeh şâne  gidersen ey seba gevher füruşane

                                   Getür bu hunu çeşmim la’lı yakuta nişan olsun

 

                                   Fırakı Leyli Şirin  ile gitti Kays ile Ferhat

                                   Acep var mı? Bir aşık bu cihanda kâmuran olsun

 

                                   Ne lazımdır sana dâvayı aşk etmek Rıza şimdi

                                   Eğer aşık isen aşkın derûnunda nihân olsun

 

 

                                                   GAZEL

 

 

                                   Hayalın ,şeb çirağ-ı lücce-i bahr-ı hakikat’dır

                                   Cemalın , nuri bahş-ı dîde-i ehl-i basiret’dir

 

                                   Lisanın tercumanı vâridat-ı nusha-i hikmet

                                   Nukâtın layuad mucizatın bî nihayet’dir

 

                                   Seriri küntü kenze illeti gâiyyedir zâtın

                                   Vücudun  mahremi halvet seray-ı kurbu vahdet’dir

 

                                   Sen ol  mahı felekcahı şehinşahı dû alemsin

                                   Deri lutfunda şahlar, sernihada babı hayret’dir

 

                                   Harimi revzane yüz sürmeğe müştak iken Cibril

                                   Kıyas eyle bana takbili dergâhın ne devletdir

 

                                    Huzura halı mâ fil bâlını arz eyleyip gelmiş

                                   Rıza’nın iltiması hâki pâyından şefaat’dır

 

 

 

                                                    GAZEL

 

                                   Sehl olaydı derd-i aşk, aşık beyan eyler miydi

                                   Kenduye risvaylığı şan ile şan eyler miydi

 

                                   Har gülden muhteriz olsaydı ol murgu seher

                                    Gülşen içre âhı feryâdı figân eyler miydi

 

                                   Râh-ı cânanda feday-ı can eğer sehl olmasa

                                   Vadi-i aşk içre aşık  terk-i can eyler miydi

 

                                   Aşk-ı Leyla ile hayran olmasaydı gerçi Kays

                                   Rişte-i zülfün kemer bendi meyan eyler miydi

 

                                   La’li şirin mübtelası olmuş Ferhad-ı  zâr

                                   Köyü sehra sıkletin darel-eman  eyler miydi

 

                                   Bulsa idi derdine merhem ol Ethem Hazreti

                                   Terk-i taht-ı şâh-ı hanımân eyler miydi

 

                                   Vuslat eyyamında mağrur olmasaydı ey Rıza

                                     Dost seni hiç tardü teb’idi cinan eyler miydi

 

 

                                                               GAZEL     

 

                                   Gül ol serdarı aşk pür vefâ hoş neva  bülbül

                                   Sana aşıklığı her vechiyle gördüm seza bülbül

 

                                   Gülün rahm etmeyüb feryadına ağyare meyleyler

                                   Değil bu nâle-i feryadına karşı revâ bülbül

 

                                   Ne mümkündür bu feryâd-ı nevâ ile bîgam olmak

                                   Bu dehrin hem gülü hem gülşenidir bî vefa bülbül

 

                                   Getürdüm hasılı idrâke zer’i tohm-u ümmidim

                                   Edip ta racı zevkı harmanın bâdı hava bülbül

 

                                   Ger ben de sen gibi bir gül ruhu dildâre müştakım

                                   Bırakmaz kurbu vusla ol rakibi nâ seza bülbül

 

                                   Tabibe arzı bimar ettim amma etmedi derman

                                   Hakimi aşk ede ancak bu derde bir deva bülbül

 

                                   Rıza’yim fahret efzayı feyziyi aşkıda şimdi

                                   Bu kevnin inkılabı hasılı cevrü cefa bülbül

 

                                                            

GAZEL

 

                                   Diriga çıktı elden kim ola dâmen-i vuslet

                                   Bana yekdir bu mihnet hanede âramiden rihlet

 

                                   Osandım hasılı âlamı dehrin maceresinden

                                   Gönülde kalmadı nâsaz günü câhına rağbet

 

                                   Senin de sakı , ya ol bâde gülgüne pesend

                                   Sezâdır eşki riz olsan da bu dîde-i hasret

 

                                   Gider mi dilden âya iştiyakı gitmiş köyüm

                                   Gelür mü yâdına hiç aşıksın ol revze-i cennet

 

                                   Demâdem kâmiyap olmak diler gönlüm Rıza emma

                                   Ne çâre böyle imiş emr-u takdir şîve-i hikmet

 

 

 

 

 

                                                       GAZEL

 

                                   Demi fırkata gönül zevki sefâ eyleyemem

                                   Harmani işimi tevdii hava eyliyemem

 

                                   Eyledim arz etibbaya gönül yâresini

                                   Derd-i aşkdir dedi bu derde deva eyliyemem

 

                                   Lâl olur tuti zebanım göricek gül ruhunu

                                   Sineni mürg seher dâdı neva eyliyemem

 

                                   Öyle hayran oluram nokta mecalım kalmaz

                                   Bilemem kendi özümü vesli rica eyliyemem

 

                                   Edemem kimseye ahvalımı ben şerhi beyan

                                   Kendimi ta’n ile teşni-e sezâ eyliyemem

 

                                   İnhirafım olmaz genci meyhaneden hiç

                                   Zahida meyli riya suyu hata eyliyemem

 

                                   Talibi rahı Rıza , yim kılamam meyli fena

                                   Ömrümün variyetini mahsuru heba eyliyemem

 

                                                             

 

                                                          

                                                            GAZEL

 

                                   Bimürh nâsaz ıztırabın görmeyince bilmedim

                                   Derd-i aşkın macerasın görmeyince bilmedim

 

                                   Girmez idi guşume feryadını nalendesi

                                   Sînede ruzen nihanın görmeyince bilmedim

 

                                   Bilmez idim neşeyi camı meyin keyfiyetin

                                   La’lı nayabı zülalın görmeyince bilmedim

 

                                   Ok atarmış fitne çeşmi can alurmuş gamzesi

                                   Dilde ki tîri nigâhın görmeyince bilmedim

 

                                   Etmemiştim ey Rıza meyhanenin kadrin şinas

                                   Rindi risvasın cihanda görmeyince bilmedim

                       

 

 

                                                         GAZEL

 

                                   Getürdi başıma sevdayı zülfü perişanın

                                   Sebeb bu eşki gülgûne lebi la’lı derefşanın

 

                                   Yakar ateşlere canım binayı şem’i ruhsarın

                                   Çıkar eflâka dûdu dil görüp serü haramanın

 

                                   Eğer gülhanda olsa yar ile aşık gelür gülşen

                                   Olur zindan dile dildarsız sahnı gülüstanın

 

                                   Rıza feryad ile arz eylesin ahvalı dildâre

                                   Acep rahm eylemez mi görse bu çâki giribanın

 

 

 

                                                             GAZEL

 

                                   Olup mecnun dili nalaniyle sevdadeyim şimdi

                                   Şimdi Leyla firakıyle gezup sehradeyim şimdi

 

                                   Vasılı kurbe yol bulmaktadır hep kamü cûyanın

                                   Rehi hayrette kalmış pür gami uftâdeyim şimdi

 

                                   Nigâh etti dîli nâlânıma ol çeşmi şehbazım

                                    Kevser veş olup hayranı dihen âmadeyim şimdi

 

                                   Gönül isterdi camı aşkın lâ mesti müdam olmak

                                   Felek kırdı kanadım ümidi bi badeyim şimdi

 

                                   Beni bu nefsi emmare nice zârı zebûn etti

                                   Esirim ey Rıza ol pençe-i âdâdeyim şimdi

                                  

                                                          

 

 

GAZEL

           

                                   Bende de vardı aşk ey bülbüli mahzun eda

                                   Kâseveş tolmuş derûni endûhiden vermez seda

 

                                   Gülbe-i ahzanıma gel gör hezaren efganımı

                                   Dilfirib her nefes ol sen bana hem ben sana

           

                                   Ahı hasret bais olsun hamreler peydasına

                                   Dudi serser  çeksin ol çerha tayansun cabeca

 

                                   Verme zahmet cismi bimarim sağılmaz yaradır

                                   Kabili derman değildir ey tabibi bi deva

 

                                   Narı firkat iştial ettikçe etsün sinede

                                   Sen hemen kesme ümidi vusleti dilimdir Rıza

 

                                                           GAZEL

 

                                   Firakı yar ile şimdi hazinim gam diyarında

                                   Ferahyap olmadım kevnin ne leylü ve neharında

 

                                   Sipehri cefayı huriden devr almadım hasil

                                   Ne cahından vefa gördüm ne lezzet itibarında

 

                                   Hayalı yar ile herdem enis olmak müradımdır

                                   Değildir bu cihanın maksedim şöhret şiarında

 

                                   Rıza yım intizarı makdemi pâki dilârâda

                                   Kalursam cane minnet ta be mahşer rehgüzarında

 

 

MERSİYE

 

                                   Feryâdı figân et ki gönül çarh utansın

                                   Ahı şeriri dudu neva arşa tayansın

 

                                   İcra edelim matemini Evlâd-ı Resulün

                                   Eşki demi hasretle gözüm kane boyansın

 

                                   İbret ola ölmüşlere hâkide gûnûde

                                   Bu sayhâ-i nâlânımı duysunda uyansın

 

                                   Her an edelim çâki giribanile efgân

                                   Bu vakıada kan ağlamayan dîde kapansın

 

                                   Ey dehir neden zîr-ü zeber olmadın ol dem

                                   Ey çerhi deni sen dahi bir cilve genansın

 

                                   Ey Nili Fırat eyledin ağyara temayül

                                   Zannetmesun Âdem ki seni dâd-ı enansın

 

                                   Hâkinde dergûş edeli hûn-ı şehidân

                                   Sen Kerbelâ ile de meşhûr-u cihansın

 

                                   Ol şimir lain etti Şehidi Şahı Hüseyni

                                    Ta haşre kadar teşnedil olsun dolansın

 

                                   Besdir bana bu vakıâda ahzanı şehidan

                                   İsterse Rıza mülki cihan ateşe yansın

 

                                              

 

 

MUHAMMES

 

 

 

                                   Gülbe-i ahzanda kaldı bu dili-i zârım benim

                                   Çok imiş alemde bildim şimdi ağyarım benim

                                   İster olmaklık tabib efkârı hem varım benim

                                   Hiç ilaç kabul etmez bu sîne bîmarım benim

                                   Çekmesin il derdim tedavisinde tedbir etmesin

 

                                   Bed rakıp ta’nından etmez hiç perva aşıkın

                                    Söylenir dillerde sûy-i halı aşıkın

                                   Eksik olmaz daima başında sevda aşıkın

                                   Hatırından gitmez ol zülfü dilâra aşıkın

                                   Zahidi hudbinini bir başka tabir etmesin

 

                                              

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

8-  SEZAİ EFENDİ 

 (1834-1909)

    

Medrese tahsili görmüştür.Sıkıntılı bir maişet hayatı sürmüştür.Şiirlerinden ancak birkaç tane elde edebildik.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                         MÜFRED

 

                                        Çıkar mı hatırımdan tabe mahşer sûzi hicranın

                                        Seza-i dembedem kan ağlasa ehbabı ihvanın

                   

 

KIT’A

 

                                        Seza-i ,zihnini sarf etme boşa

                                       Yazılan ne ise o gelir başa

                                        Rûz-u şeb yanaram ben bu ataşa

                                        Yazık oldun der mi el benim için

 

                                                           KIT’A

 

                                        Bu fâni dünyadan almadım lezzet

                                        Hudam beni güldürmedi gülmedim

                                        Kurtulurum dedim derdü elemden

                                        Mevlâm beni öldürmedi ölmedim

 

 

 LUGAZ

 

                                        Bir acaip nesne gördüm

                                        Misni mânendi gumâm

                                        Gürleyince ra’d vâri

                                        Vehmeder cümle avâm

 

                                        Gâh biner tahtı revâna

                                        Seyreder cümle avâm

                                        Karşısında kolları var

                                        Daima eyler kıyam

 

                                        Gâh girer mescide

                                        Asla ibadet eylemez

                                        Yanına varamaz ânın

                                        Ne müezzin ne imam

 

            

                                                  MUHAMMES

 

                                        Raks eyleyen ol rakkası edâyı hele bir gör

                                        Çar pâresinin şık şıkısı yelli terelli

                                        Yelli yelela yelli yelayı hele bir gör

                                        Sazendelerin zerre kadar  kalmadı aklı

                                        Unuttular ol dahi ûd ile nâyı hele bir gör

 

 

 

 

 

 

 

 

9-ÂSIM EFENDİ    

(1839-1909)

 

Devlet memuriyetlerinde  uzun müddet çalışmış,Kâhta mal müdürlüğünü yapmıştır.

          Adıyamanda yetişen şairlerimiz arasında mümtaz bir şahsiyettir.

Saba,Bülbül,Gül’ü ustaca konuşturan Âsım Hoca na’t ve medhiyeleriyle yüce peygamberi övmüş ve has bir ümmeti ve hayranı olmaktan şeref duymuştur.

Şiir, Gazel ve Müfredleri pek çok ve meşhurdur.Ayrıca mezar taşlarına ve kitabelere ebcet hesabiyle tarih düşmüştür.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MÜFREDLER

 

                                   Aceba hastalanır mı gözü dilber görenin

                                   Gözüne uyku erer mi zülfüne berdar olanın

*   *   *

                                   Hasılı devri felek bizi mihnette kodu

                                   Mihrican esti güle bülbülü hasrette kodu

*   *   *

                                   Tane tane gül yüzünde şol arak nedir dedim

                                   Gül gibi güldü , dedi güldür güllap andan çıkar

*   *   *

                                   Kendini bahrı beladan kurtaran kesi nadir

                                   Gel yetiş imdadıma ya bâzı Abdülkadir

 

                                                    KIT’A

 

                                   Bilmem bu felek def’a mürad üzre döner mi

                                   Bir dem elimiz devleti ikbale erer mi

                                   Yarab bana bir er bulunur himmet eder mi

                                   Yoksa günümüz böyle felaketle gider mi

 

                                                      TARİH TAŞI

 

                                   Mehmet oğlu hacı Mustafanın

                                   Sefası sürmeden gitti cihanın

                                   Gelip harputi’den Adıyama’ne

                                   Tükendi anda ömrü bi bakanın

                                   Kanda zülmile ol çarhı zalım

                                   Urup ağzına kurşuni ol civanın

                                   Vefatın gûş eden kan ağlamaz mı

                                   Nihalın nevres idi bu zamanın

                                   Sene 1295 de vefatı Asım’a ol merdi hanım

 

                                               TARİH TAŞI

 

            Narınca karyesinde hacı Ali ağanın  mahdumiyim ben Mehmet Sahir

 

                                   Mehmet Sahir gül zamanın

                                   Tahriki zelzele ile seyha-i naklı nagâh

                                   Hadimde verdi canın

                                   Müstağrak oldu ka’ne

                                   Ah eyledi felekler

                                   Kan ağladı melekler

                                   Ya adem ağlamaz mı?

                                   Böyle güzel divane

                                   Üç çıktı cevherinden

                                   Asım okudu tarih 1310

                                   Tahirde vesile oldu

                                   Ta revze-i cinane

 

                                              

 

65

 

                                               MEDHİYE

 

                                   Eşfeül halkul nebiyyül arabiyyül medeni

                                   Kâinatın sebebi hılkatı hak kıldı seni

 

                                   Mahzı rahmetsin eyâ fahri rüsül me’hezi kül

                                   Buldu feyzinle nema hiçtu behiçtin çimeni

 

                                   Eyledi zatını evladı safiden mümtaz

                                   Özüne aldı habib etti seni Rabbü Gani

 

                                   Setvetin kıldı senadidi kureyşi berbat

                                   İnkıyada getirip hitta-i hindi yemeni

 

                                   Ya resules-sakaleyn eyle şefaat yarın

                                   Asımın şermi günahından açılmaz diheni

 

                                               MEDHİYE

 

                                   Bu medhiyeyi şair Âsım alfabe sırasına göre yazmıştır.

                                   Denebilir ki Cenabı Peygamberi medihde Nabi’yi geçmiştir.

 

                                   Ey nebiyi haşimi serdarı küllü enbiya

                                   Badi icadı alem vasılı kurbu huda

 

                                   Türbe-i pâki tefevvuk kerde-i  arşı berin

                                    Sabit etti fazlı ruchanın kelâmı Kibriya

 

                                   Came  habın germiken döndü  yine miracıdan

                                   Hükmü süphanellezi  ima eder bu sirri  ta

 

                                   Haylı makbulun nebiyi ademsin elhak fazl ile

                                   Dameni ihsanına eyler teşebbüs evliya

 

                                   Zâtı pâkin olmasaydı alem olmazdı bedid

                                   Rifatü kadrü uluvvun rütbesi alel ulâ

 

                                   Zinet efzayı semavet oldu feyzi makdemin

                                   Suyi çarha çıktı İsa ermedi amma sana

 

                                   Şavkı ruhsarından aldı nur  mâhı âfitap

                                   Safveti  la’lından erdi kevsere feyzü sefa

 

                                   Dabhı rahşı himmetin âfaka çıkmıştır senin

                                   Tane-i remhü sinanın verdi a’daye fena

 

                                   Zahir oldu sende envarı nübüvvet  serteser

                                   Arifi allamı  aleme ulumsun mutlaka

 

                                   Gasiye darın şaha Cibrili Mikail olup

                                   Feyzi feyyaz ile oldun kudsiden azmü sema

 

                                   Kabe kavseyni ev edna sırrı ancak sendedir

                                   Gelmesen gelmez idi meydane  süreyyayü serâ

 

                                   Leyle-i miracıda seyrü semavat eyledin

                                   Merhaba ya Mustafa dedi melekler cabeca

 

                                   Nuriden bir servidir bağı belağatta kadın

                                   Verdi gülzarı hidayet dürühün revmak nüma

 

                                   Himmet ancak zatına mahsusudur mansusudur

                                   Lâ muhale sen şefi’i cümle-i ruzi ceza

 

                                   Ya resullallah beni red etme babı lutfundan

                                   ASIMI dil hastenin derdine sendendir deva

 

 

                                                           MEDHİYE

 

                                   Nebiyyi haşimiyyül ebtehiyyül seyyidül alem

                                   Seninle ya Muhammed fahr eder Havva ile Adem

 

                                   Habibi hazreti haksın şefi’i dü alemsin

                                   Ne geldi bu cihane ne geliser sen gibi ekrem

 

                                   Cenabındır senin bu kâinatın halkına bais

                                   Muhakkak nuri pâkin halk olundu cümleden akdem

 

                                   Seni tahtı risaleti padişahı eyledi Mevla

                                   Cemi’i enbiyadan kıldı şanü kadrını azem

 

                                   Yüzü kare günahkâr ümmetindir Asımı kemter

                                   Müradı lutfun ile zahmi cürmüne merhem

 

                                                         MEDHİYE

 

                                   Ey vücudun sebebi hilkat  eşyayı vücud

                                   Rifatı kadri kemalatına yok hadd-i hudut

 

                                   Sensin o şah-ı rüsul me’hezi kül fitrette

                                   Özüne aldı habib etti seni rebbi vedut

 

                                   Bulmadı isebni Meryem rehi miracın

                                   Gerçeğin olduğu yerden göğe etmişti suud

 

                                   Bir işaretle hemta mâhı iki şak ettin

                                   Kıldığı demin talepte mucize nessarı umud

 

                                   Kaldı mı kadrine isbatı delile hacet

                                   Olıcak zatına mahsus makamı Mahmud

 

                                   Ol dahi sende eder lütfü şefaat  me’mul

                                   Gerçi peygambere sultan idi ibni Davud

 

                                   Âsım zârı günahkâre şefaat eyle

                                   Babı lütfü keremin çünkü değildir mesdud

                                  

                                                 MEDHİYE

 

                                   Hâki pâyın kehli çeşmi Aşıkandır ya Resul

                                    Merdukane her sözün ruhu revandır ya Resul

 

                                   Me’hezi külsün ebül ervahsın kim tal’atın

                                   Badi’i kevni zemin ve asümandır ya Resul

 

                                   Asitanın bûsegâhı enbiya vü evliya

                                   Revze-i pâkin mütâfı kudsiyandır ya Resul

 

                                   Hıl’atı ve levlak ve eklil ve le  ömrek zatına

                                   Fazlı ihsanı atâya müsteandır ya Resul

 

                                   Namı Mahmudun kilidi babı rahmettir senin

                                   Zâtı mes’udun şefi’i enisi cindir ya Resul

 

                                   Âl-i eshabın adûyi dine dikkatra remure

                                   Himmetinle her biri şiiri ciyandır ya Resul

 

                                   Kanda gitsin Âsım zârı hüsnü rû siyah

                                   Asitanın cümleye darül emandır ya Resul

                                  

                                              

 

    MEDHİYE

 

                                   Kitabın sairi fesh etti ahkâmın kitabın hep

                                   Mukaddem her nebiden imtiyazü intihabın hep

 

                                   Sen ol bir nuru mahzi feyzi akdessin ki ba şüphe

                                   Şua-i arizinden müktebestir âfitabın hep

 

                                   Büd çeşmin esrade bir gez gördüğündür

                                   Ki olmuştur seru şanı felek mesti harabın hep

 

                                   Leamruk tacı serde tal’atı levlak

                                   Anınçin kıldı hak eşref nebilerden

 

                                   Kerem eyle unutma Âsım’ı zarı şefaattan

                                   Muini destigiri sensin ancak şeyhü şebabın hep

 

 

                                                MEDHİYE

 

 

                                   Hâki pâyın tutiyayı ayni alemdir senin

                                   Rifatı kâr-ı kemâlatın müsellemdir senin

 

                                   Geçekim cismen muahhardır vücudun ya Resul

                                   Cümle-i mahlukıdan nurun mukaddemdir senin

 

                                   Ademi Havva ile nas iftihar eyler veli

                                   Zâtı pâkin mafharü Havva ve Adem dir senin

 

                                   Zatına Mevla izafetle habib etti seni

                                   Hikmeti mirac ile kadrin muazzamdır senin

 

                                   Desteğir ol Âsım mecruha de rûzu cezâdır

                                   Himmetin zahmü usâta aynı merhemdir senin

 

 

MEDHİYE

 

 

                                   Uladır nezdi baride makamı mertebe-i Sıddık

                                   Felekte şöhret efzadır Hazreti Sıdık

 

                                   Anın şanında geldi saniyetis neyni fil-gâr

                                    Bu nas  ile celidir ihtiramı Hazreti Sıdık

 

                                   Sıddık’dır Resulu Kibriyanın istikametle

                                   Anınçin çekti sirri ta arşe namı Hazreti Sıdık

 

                                   Feda kıldı rehi mevlaya hep nakdie-i varın

                                    Rızaya münhasırdı cehtü kamu Hazreti Sıdık

 

                                   Olurdu Asım’a rehayabı maksed iki alemde

                                   Olaydım keşki ben de gulâmı Hazreti Sıddık

 

                                              

MEDHİYE

 

                                   Ahmedi muhtare hem Hazreti Farukı’dır

                                   Adl ile meşhur alem Hazreti Farukı’dır

 

                                   Bütün hükmü besalet zatına mahsus idi

                                   Adili şahı muzzam Hazreti Farukı’dır

 

                                   Lerzanaki harbı tîğı hûn-feşandı adû

                                   Pehlivanı ibni adem hazreti farûkı’dır

 

                                   Bir gadeple eyledi ruhsarı hurşidi siyah

                                   Mezdi baride mükerrem Hazreti Farûkı’dır

 

                                   Asıma mecruhu cürm oldınsa her kim gam yeme

                                   Zahmü cürme aynı merhem hazreti Farûkı’dır

 

 

 

MEDHİYE

 

                                   Güruhu evliyaye pişivadır Gavsi Geylani

                                   Zavatı esfiyaye muktedadır Gavsi Geylani

 

                                   Hayatında ki eyler tasarruf halı mevtinde

                                   Kemal iklimine bir padışah’dır gavsi geylani

 

                                   Meded hakanı meyus eylemez mesrur eder elbet

                                   Niyaz erbabına babı recadır Gavsi Geylani

 

                                   Hakikat şehvarı saha-i lütfü mürüvvetdir

                                   Muhibbi muhlise himmet resadır Gavsi Geylani

 

                                   Hemen bir nezerede şark ile garbe iltifat eyler

                                   Mezayayı kemâla aşinadır Gavsi Geylani

 

                                   Derûnunda bulunmaz salikanın zerrece zülmet

                                   Velayet bezmine şem’i ziyadır Gavsi Geylani

 

                                   Acepdir lu’i kadri ser çekse semavata

                                   Nesebde hayrül verâdır Gavsi Geylani

 

                                   Halas olmaz sinanı setvetinden fikri nâdan

                                   Şecaatte şebihi mürtezadır Gavsi Geylani

 

                                   Demadem senden istişfaa Asım ihtimam eyler

                                   Dili biçare çün sehni şifadır Gavsi Geylani

 

                                               MEDHİYE

 

                                   Esedullahı Ali yani Cenabı Hayder

                                   Katili ceyşi adû Fatihi Hayber

 

                                   Hüseyneynin pederi şehri ulûmun bâbı

                                   Ana hem le ömrek okudu peygamber

 

                                   İki şak eyledi bir darbe ile Abdu’yi

                                   Böyle bir şiri hudâ idi o şâhı Kamber

 

                                   Çok bahadirleri aguşte-i hûn etti  o şah

                                   Dinin ilâsı için çekti nice tîgu ter

 

                                   Âsıma Hayderi kerrare fedadır canım

                                   Hüseyneynin pederi macedidir ol server

 

 

MEDHİYE

                                   ……………………………………………

                                   Madeni hilmi haya Hazreti Osmanı Zeki

                                  

Oldu nureyn ile damadı Habibi Kibriya

                                   Buldu feyz ile bahâ Hazreti Osmanı Zeki

 

                                   Camii âyâtı Kur’an cebini hakkıdır

                                   Şeyhi ve şüheda hazreti Osmanı Zeki

 

                                   Bezli infakta eshabı resûle yaver

                                   Nakdı dâdı fukara hazreti Osmanı Zeki

 

                                   Yer ve gök halkını müstağrakı hilm etmiş idi

                                   Serfirazı edebi hazreti Osmanı Zeki

 

                                   İki alemde dahi Asım olursun mesrur

                                   Himmet eylerse sana hazreti Osmanı Zeki

 

                                              

                                              

                                                           MEDHİYE

 

                                   Zevku şevk ile benem kemteri Abdülkadir

                                   Sıtkı ihlas ile hâki deri Abdülkadir

 

                                   Rifatü himmetü ve is’afü terehümlerle

                                   Erdi ta arşı bârine seri Abdülkadir

 

                                   Talebi himmetini canü gönülden ya hû

                                   Sanma me’yus ola hâişkeri Abdülkadir

 

                                   İki alemde dahi bir ebedi devlettir

                                   Asıma ger dilerse çeker Abdülkadir

 

 

 

 

 

MEDHİYE

 

                                   Enbiyadan itibarü fazlın ezyeddir senin

                                   Şöhretin yerde Muhammed gökte Ahmeddir senin

 

                                   Hükmü bâkidir hemîşe fesh ve nesh etmez kabul

                                   Kasrı şerin iki alemde müeyyeddir senin

 

                                   Hamdillah yoktur istilayı âdaya  mesağ

                                   Ümmetin piranından himmetin seddir senin

 

                                   Enbiyanın serverisin evliyanın rehberi

                                   Feyzi şanı iştiharın ayıddır senin

 

                                   Asımı  dilhastede lütfünden olsun behreyap

                                   Şüphe  yoktur lütfü  ihsanın  müeyyeddir senin

 

 

 

                                               MEDHİYE

 

 

 

                                   Ey bimarı fazli isti’datta dürrü semin

                                   Gelmedi evladı ademden sensin tek bühterin

 

                                   Hil’atı levlak ile tac leömrükle seni

                                   Enbiyadan eyledi mümtaz Rabbül Alemin

 

                                   Sen ol şahsın oldular memur emrü hizmetin

                                   Leyle-i esrada Mikaili Cebrail emin

 

                                   Ol şep miracında geçtin makamı sidreden

                                   Hakka oldun kabe kavseyni ev ednadan yakın

 

                                   İki alemde âna da destegîr  ol ya Resul

                                   Bir günahkâr ümmetindir Asımı zârı hazin

                                  

 

                                              

 

 

                                                             NA’T

 

                                   Esselatü vesselam Ey badi’i icadı halk

                                   Esselatü vesselam Ey muktedayi garbü şark

 

                                   Esselatü vesselam Ey vasıfındır insü cin

                                   Esselatü vesselam Ey medhin eyler her verak

 

                                   Esselatü vesselam Ey enbiyanın hatemi

                                   Esselatü vesselam Ey vesili rabbülfelak

 

                                   Esselatü vesselam Ey sirri sübhanellezi

                                   Esselatü vesselam Ey mahremi esrarı hak

 

                                   Esselatü vesselam Ey parmağından aktı su

                                   Esselatü vesselam Ey mahı kıldın iki şak

 

                                   Esselatü vesselam Ey nuru burcu istifa

                                   Esselatü vesselam Ey rehnümâyı mâ sebak

 

                                   Asımı zârı günahkâr ümmetin red eyleme

                                   Nefsi bend etmiştir anı gülzemi isyana gark

                                  

 

 

                                                             NA’T

 

 

                                   Balı bürcü risalette hakikat mâhıdır Ahmet

                                   Fazilet kevserinde bir muazzem şahıdır Ahmet

 

                                   Nebiler serveri hetmi rusüldür me’hezi küldür

                                   Resulu insü cin hem habibullahdır Ahmet

 

                                   Uluvvu şanını bildirdi sübhanellezi Esra

                                   Ebülervahı bâlâ kadri ulâ cahıdır Ahmet

 

                                   Cenabı pâki mutlak badi icadı alemdir

                                   Hudanın sirri hikmetinden tamam âgâhdır Ahmet

 

                                   Niçin olsun derûni mevkıf mahşerde şermende

                                   Şefi-i desteğiri Asım pirahıdır Ahmet

 

 

NA’T

 

 

                                   Şefaat madeni kânı atasın ya Resulallah

                                   Nebilerden Muhammed Mustafasın ya Resulallah

 

                                   Vücudu hazretinden kâinatın halkına bais

                                   Re’si ibtidasın intihasın ya Resulallah

 

                                   Cenabınla eder fahrü mubahat ademü Havva

                                   İmamül enbiyasın evliyasın ya Resulallah

 

                                   Şehinşahı Resulsun me’hezi külsün müeyyedsin

                                   Müazzezsin nazar-gâhı hudâsın ya Resulallah

 

                                   Diriğ etme kerim kıl Asımı dil hasteden lutfun

                                   Tabibi pür deva bahrı şefaatsın ya Resulallah

                                              

 

 

 

NA’T

 

                                   Esselam ey âfitabı bürcü rifat  esselam

                                   Esselam ey vakıfı esrarı hikmet esselam

 

                                   Esselam ey ümmihani hanesinden azm edip

                                   Eyledin beytül mâdeste imamet esselam

 

                                   Esselam ey enbiyalar senden istimdad eder

                                   Zatına mahsusudur ferdü şefaat esselam

 

                                   Esselam ey hil’atı mümteza-i levlak ile

                                    Kıldı hak ancak seni mesruru vuslat esselam

 

                                   Esselam ey bulmadı bir vech ile miracını

                                   Gerçi İsa da göğe kıldı azimet esselam

 

                                   Esselam ey gök yüzünde iki şak oldu kamer

                                   Parmağından  kıldığın demde işaret esselam

 

                                   Senden ey şah ru siyeh garkı günah Asım dahi

                                   Rûzu şeb ağlar diler ihsanı himmet esselam

 

                                              

 

 

 

 

                                                           NA’T

 

                                   Habibi kibriyadır seyyidi alem Muhammed

                                   Nebiyyi muhteremdir mefharı adem Muhammed

 

                                   Vücudu pâkindir baisi vücudu  halka serteser

                                   Ebül ervahdır sirri hakka mahrem Muhammed

 

                                   Müyesser olmadı peygamberane emri miracı

                                   Sünufu enbiyaya serveri hatem Muhammed

 

                                   Muhammed olmasaydı kâinat olmazdı peyda

                                   Anınçün bu şerefle azami akdem Muhammed

 

                                   Zehmidarı künhüsün isteme hem sen dahi Âsım

                                   Usatın zahmine bahş eyleyen merhem Muhammed

 

 

NA’T

                                   

Kâinatın sebebi hilkatısın ey medeni

                                   Hazreti hak özüne sevdi habip etti seni

 

                                   Sensin ol şahı rüsül Me’hezi kül bi şüphe

                                   Sever elbette seni canı gönülden seveni

 

                                   Oldı hâki kudumun kehli uyunu alem

                                   Yoluna nice feda etmiyelim canı teni

 

                                   Hizmeti gaşiye darınla mübahi  Cibril

                                   Seni gökte yerden göğe ref’ ettiği şep rebbi gani

 

                                   Sen ol mabudu hudasın ki demi feyzinde

                                   Saffeti neşvü nema buldu bihiştin çimeni

 

                                   Kaldı hafinle tahayyürde senadid-i Kureyş

                                   Seti seyfinle zebûn oldu gürüh ve semeni

 

                                   Asım lütfüne muhtacım eya seyyidi halk

                                   Seyyiatım ile mahşerde hacil etme beni

 

İLAHİ

 

                                   Hadısanı halkı isbattı kıdem eyler sana

                                   Yok şerikin yok nezirin mutlaka sensin huda

 

                                   Tîği layüs’el ile kat’ ettin lisanı alemi

                                   Kalmadı bir kimsede hiç sabrı an çün cera

 

                                   Zikrini eyler cemadat zevil ervahı hem      

                                   Oldular münkatdır emrin enbiyayı evliya

 

                                   Öyle sanısın ki yetmez sunune aklu beşer

                                   Var eyledin sen yok iken şemsü kamer arzu sema

 

                                   Rızkı taksim eyledin nahnü kasemnade  ezel

                                   Serteser  muhtacı lutfundur senin şahı geda

 

                                   Serveri alem habibin Mustafanın aşkına

                                   Asımı zârın ilahi derdine eyle deva

                                  

 

 

                                               NA’T

 

                                   Fuyûzatı ilahi intişar eyler seher vaktı

                                   Niyaza müttakıler ibtidar  eyler seher vaktı

 

                                   Yeter hâbı teğâfülde geçirdin ömrü evkatın

                                   Ki arifler gözünden dür nisar eyler seher vaktı

 

                                   Ne bulduysa seher vaktında buldu zümre-i merdan

                                   Gözün aç sa’yı kıl gafil güzar eyler seher vakti

 

                                   Yatarken halk gafil zikr eyle sende uyanık ol

                                   Selah erbabını hak kâm-ı kâr eyler seher vaktı

 

                                   Uykuda kalma ilkaatı şeytaniyyeye uyma

                                   Hazer eyler bidarı kâr eyler seher vaktı

 

                                   Kesafet aleminden  sen seni ihraca sa’y eyle

                                   Kesafet adamı çün  şermesar eyler seher vaktı

 

                                   Seher bir vaktı kâmil olduğundan fehm ettiğindendir

                                   Demadem Asımı dilhasta zar eyler seher vaktı

 

NA,T

           

                                   Nebiler serveri Hakkın Habibi Mustafa sensin

                                   Şehi evladı ademsin Reisi Enbiyasın sen

 

                                   Eriştin ta makamı KABE KAVSEYNİ EV EDNA’YE

                                   Beli nezdi İlahide Melekten müctebasın sen

 

                                   Sana mahsusudur Tacile örmek hil’atı Levlak

                                   Kemalı fazl ile esrarı hakka aşınasın sen

 

                                   Eğer sen olmayaydın kâinat olmaz idi Peydâ

                                   Hakikat baisi halku süreyyayü serâsın sen

 

                                   Şefi’i her dû alem pişivayı zümre-i nâdan

                                   Cemadata zevil ervaha mürseli muktedasın sen

 

                                   Resulu kibriyaya tut yüzün Asım tezarrule

                                   Derûni derdini arz eyle muhtacı devasın sen

 

                      

YALVARIŞ

 

 

                                   İlâhi sen o Halıksın ki mahlukatı var ettin

                                   Kimin pür itibar ettin kimin bi itibar ettin

 

                                   Zemini âsümanı mihri mâhı cinnü insanı

                                   Meşiyet iktizasiyle nihandan aşikâr ettin

 

                                   Vücude geldi ol hâkiden hem Adem ve Havva

                                   İkisin bir birine yek muhabbetlerle yâr ettin

 

                                   Getirdin nesli İsmail belinden bir Muhammed kim

                                   Güruhu enbiyadan fazl ile pür iştihar ettin

 

                                   Anı celb eyledin ta kabe kavseyni ev ednâye

                                   Habib ettin şefi ettin beğendin ihtiyar ettin

 

                                   Muhammed ol Muhammed’dir melazü melce-ü cümle

                                   Meyadini risalette keremle şehsüvar ettin

 

                                   İlâhi rû siyeh müznibi muhakkar Âsımı zârı

                                   Rehi aşkında anın sekri kim bir kemi gubar ettin

 

 

YALVARIŞ

           

 

                                   Dilde hû dilberde hû serada hû fezade hû

                                   Canda hu cananda hu Mecnunda hû Leylade hû

 

                                   Hep lisanı hal ile eşya kılur tevhidi hak

                                   Çeşmi irfanile baksam su eder deryada hû

 

                                   Bul hüviyet menzilin arif isen ger hû eyle

                                   Meclisi meyhanede hû menzili   mev’ade hû

 

                                   Aşıkı sadık olan hû suz geçer mi bir nefes

                                   Her nefes hu mevkıfı dünyada hû ukbade hû

 

                                   Hu ile vasıl olursa leyk makamı vuslata

                                    Gülde hû gülşende hû vadide hû sehrada hû

 

                                   Alem zevkı kederde Asıma  hû’dur delil

                                   Yokta hû varlıkta hû rahatta hû gavgada hû  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GAZEL

 

 

                                   Fitili şem’i bezmi rişte-i canımdan alsınlar

                                   Meyi yakutu fem-i çeşmi giryânımdan alsınlar

 

                                    Deyin bülbüllere kuş gibi gelsinler çimenlerden

                                   Usuli âhı zârı kalbi nâlânımdan alsınlar

 

                                   Beni rüsvay eder divane dil yanımda  durdukça

                                   Anı Allah için ehli vefa yanımdan alsınlar

 

                                    Haber ver ey seba gevheri fürûşanı bedehşene

                                   Akiki lâlı gülgunu kızıl kanımdan alsınlar

 

                                   Güruhu şairanı asrı Âsım arzı şerh eyle

                                   Rüsumu şi’ri pâki metni divanımdan alsınlar

 

                                                          GAZEL

 

                                   Eyledi aşkın gürûhu aşıkane hatem beni

                                   Kanda varsam parmağıyle gösterir alem beni

 

                                   Zahmi sinemde görenler kesretti müjgân okun

                                   Zan ederler tîriden mamul bir adem beni

 

                                   Şöyle sarfı  nakdı dil ettim  ki aşkı yarı’da

                                   Gıbte eylerdi bana görseydi ger hatem beni

 

                                   Mübtelayı pertevi ruhsarı alem ta bügâm

                                   Sanma kim bend eylemiştir türe-i perçem beni

 

                                    Asıma geçti günüm ümidi sirri vesl ile

                                   Etmedi ol sirre yarım bir gece mahrem beni

 

                                    

                                                        GAZEL

 

                                   Kalmışam vadi-i hayrette gel imdada seba

                                   Bir haber ver o periden dili naşade seba

 

                                   Bana bu sahne-i aşk içre olan cevri sitem

                                   Olmadı ne Mecnuna ne Ferhada seba

 

                                   Mahasel cilvegehi aleme geldim geleli

                                   Olmadı silsile-i aşkından âzade seba

 

                                   Türbe-i pâke sürüp yüzlerini vaktı seher

                                   Aşk ile başla hemen nâle-i feryada seba

 

                                   Âsım’ın halını arz eyle cenabı şeyhe

                                   Yolun uğrarsa eğer hitta-i bağdade seba

                                  

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                         GAZEL

 

                                   Var ise yüz babı halkın var bizim bir babımız

                                   Maksat üzre devr eder ol babıda dolabımız

 

                                   Hüd fürüşan ile yoktur bizde ünsü iltifat

                                   Gün harasat ehlidir alemde hep ahbabımız

 

                                   Hamdilillah görmedik her gez riyadan bir eser

                                   Cami meyden münakisdir zevki nabı abımız

 

                                   Neyle meyle şive-i dilberle  olduk kâmiyap

                                   Mesti layakıldır anınçın bizim elkabımız

 

                                   Zikrü fikrü yar ile elkap güzarız Asım’a

                                   Yani bidarız vürut etmez du çeşme habımız

 

 

                                                     GAZEL

 

 

                                   Derûn-u aşkımı izhar eden her âh-ı zârımdır

                                   Beni risvay kılan alemde çeşmi eşkibarımdır

 

                                   Bütün evkatı ömrüm geçti hamunu muhabbette

                                   Bana nisbetle mecnunu cefakeş belki yarımdır

 

                                   Kesilmezse nola feryad-ı âhım rûzi şep cana

                                   Ki gül ruhsarının devrinde her mevsim baharımdır

 

                                   Bu sözler bu tassarruflar çıkar hep hâne-i dilden

                                   Kalem ol hanıkah-ı pâkide kutbu medarimdir

 

                                   Acep midir ayağım çekmesem meyhaneden Asım

                                   Mukaddes menzilimdir mersedi darı diyarımdır

                                  

 

                                                

 

 

                                                 GAZEL

 

                                   Hançeri gamze-i yârı göricek etme hazer

                                   Külli şey’in halkun ettea bi kader

 

                                   Aşktan rehberi kûyi talep uşşaka

                                   İnnemel sadıku kad saddaka kavli nazar

 

                                   Menzili kâni li mahbubi Kâbeden velâ

                                   Seceratı simarı ve riyazü neher

 

                                   Kalmadı mihnetimiz pertevi tâcü felege

                                   Hüsnün mâh-u felek elbühcetü zaher

 

                                   Âsımım gönlümü ettim sana kurbanı feda

                                   Eda âteytü bi gübşü lek ve sabhü nehar

 

 

 

 

                                              

GAZEL

 

                                   Gülün nazı niyazın andelib-i zar olandan sor

                                    Humarı mübtelayı sağarı  ser mesar olandan sor

 

                                   Sebatından ne rütbe naz’ü feyzün olduğun her dem

                                   Tarik-i istikamette hüddemi perkâr olandan sor

 

                                   Bahar eyyamını benden sorma gülzârın demi zevkın

                                   O faslı ruhu bahşayı güli bimar olandan sor

 

 

                                   Tecessüs etme zinciri belayı bi haberlerden

                                   Bu kaydı dâm-ı zülfü dilbere duçâr olandan sor

 

                                   Cefalar çektiği aklın dil ve dîdede elindedir

                                   Eza ve cevir itba-ı hele sirri kâr olandan sor

 

                                   Velayette müşir olsa müridi devleti bilmez

                                   Her ahkâmı nedimi meclisi hünkâr olandan sor

 

                                   Bütün ibhamı merhuni ne bilsin zahidi nâdan

                                   Şiarı şiiri Asım vakıfı eş’ar olandan sor

 

                                                                                  

 

 

 

                                                             GAZEL

 

                                   Açılır gonca-i maksudumuz elbet bir gün

                                   Vusla tahvil olur endişe-i fırkat bir gün

 

                                    Ömrümüz her nefes âlam ile geçmez ebed

                                   Gider efkâr gelür işi meserret bir gün

 

                                   Yarı köyünde devam eylediğim müddetçe

                                   Gelmedi hatırıma hûri cennet bir gün

 

                                   Eyle meyhanede sen pîri mugane hizmet

                                   Sunar âher sana ol sagarı himmet bir gün

 

                                   Şi’rimi seher helal eyliyecektir Asım

                                   Avni bâri ile tabimdeki safvet bir gün

 

 

 

 

                                              

 

                                                           GAZEL

 

                                   Nedendir rûzu şep gülşende âhı zârın ey bülbül

                                   Serâser suzeşi amiz oldu hem küftârın ey bülbül

 

                                   Nice uşşakınam kuvve-i feryadı cûşunla

                                   Gülü kurtarmadın gitti elinden hârın ey bülbül

 

                                   Havayı aşkı pervane gibi ketm etmedik böyle

                                   Cihane şayi ettik nokta-i esrarın ey bülbül

 

                                   Visalı gül müdür vadın ve ya ki hârı mı fikrin

                                   Bu bazar içre mübhemdir ziyan ve kârın ey bülbül

 

                                   Geçer eşar ile evsaf ile alemde evkatın

                                   Senin de var idi Asım gibi eşarın ey bülbül

                                  

                                              

 

 

GAZEL

 

                                   Nigâra devri la’linde şerabı nabıdan geçtim

                                   Ayak çektim rehi işret ki ahbabıdan geçtim

 

                                   Hemen encümü şümarım nutka-i halım hayaliyle

                                   Uyku görmez dü çeşmim ihtiyarı hâbıdan geçtim

 

                                   Yöneldim ebrûyi yâre doğru istikametle

                                   Bihamdillah şimdi secde-i mihrabıdan geçtim

 

                                   Demadem şîve-i takdire dilpesend olsam Asım

                                   Kalup babı tevekkülde ben özge babıdan geçtim

                       

                                              

 

                                              

                                               GAZEL

 

                                   Eyhame seri kûyI rızadan mı gelirsin

                                   Ya cilvegâhi miri ziyadan mı gelirsin

 

                                   Takdir eder erbabı meani kelimatın

                                   Sen hizmeti bezmi şuaradan mı gelirsin

 

                                   Cana şu latifane tasibane revşiyle

                                   Dert ehline türbetü devadan mı gelirsin

 

                                   Ta subhe kadar her gece gülşen tarafından

                                   Bülbül güle icrayı tüvadan mı gelirsin

 

                                   Roman okuma derdi dili pervanemi anla

                                   Tersa peçelik etme romadan mı gelirsin

 

                                   Tarifi suhande dihenin masdar oluptur

                                   Asım rahı maksuda yârıdan mı gelirsin

           

 

 

                       

 

                                               GAZEL

 

                                   Sakıya eyyamı güldür işi işret vaktıdır

                                   Bezimden kesme ayağın kim mürüvvet vaktıdır

 

                                   Ağzını öp camı cihanın elin ko göksüne

                                   Zamirimizce şîre-i engüre hurmet vaktıdır

 

                                   Maye-i hemden bizi dûr etme ey pîri mugân

                                   Zümre-i dîli teşnikane lutfü himmet vaktıdır

 

                                   Her taraftan rû nüma serhi sefidi sebze zerd

                                   Bak hele ayine-i gülzare  ibret vaktıdır

 

                                   Ben niçin mehcuru helvethane-i yârem henüz

                                   Bülbülün şimdi güle şadabı vuslet vaktıdır

 

                                   Kalmamış ağyarı duydum yarı kûyide bu şeb

                                   Durma azm eyle gönül ol semte fırsat vaktıdır

 

                                   Asıma kim okusun kim dinlesin eş’arını

                                   Hem öze hem de söze alemde izlet vaktıdır

                                  

                                               GAZEL

 

                                   Agaze-i ahenge seda eyledi bülbül

                                   Uşşaka neva ile sela eyledi bülbül

 

                                   Aşkınla bu şeb minber şah güle çıktı

                                   Ehli dil ile hutbe eda eyledi bülbül

 

                                   Terk eyledi gülşende bütün rahatı hâbın

                                   Canane zehi canın feda eyledi bülbül

 

                                   Ateşte refik oldu Halil deyû kendin

                                   Şayeste-i esmayı Hudâ eyledi bülbül

 

                                   Asım bu seher goncanın ayağına düştü

                                   Bilmem ne idi haylı reca eyledi bülbül

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Sedefden mi mürekkep dişlerin dürrü adenden mi

                                   Kızıl yakutudan mı leblerin füssü yemenden mi

 

                                   Humarı sûzi reşk dîde-i mekkârın ey âfet

                                   Nigâhı ilmin sen âhûden mi âhû senden mi

 

                                   Bürûdet zahir oldu germi ülfette bir nebze

                                   Bu gaflet bu tekâsül söylemezem senden mi bende mi

 

                                   Figane  nâle neye feryad edersin söyle ey bülbül

                                   Teşekki hârıdan mı gonca-i nazik dihendenmi

 

                                   Muhabbet neşr olur Asım mezâyayı kelâmından

                                   Şu sözler kaysiden mi ser güzeşti  kûyi kentdenmi

 

 

 

 

 

                                              

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Şerabı lâlı tabın eylemişti ervahı

                                   Ne İsmail gelmişti ne zemzem zemzem olmuştu

 

                                   Risalet tahtının  sultanı olmuştum hakikatta

                                   Ne Davut oğlu yitmişti ne hatem hatem olmuştu

 

                                   Adem esvatının ihyasına sen  bais olmuştun

                                   Ne Hıdır ecsame gelmişti ne İbnü Meryem olmuştu

 

                                   Cerahanı dîli uşşaka berehmi nehşi idi uşşaksın

                                   Ne mecrûh vardı meydanda ne merhem merhem olmuştu

 

                                   Sireşk efşan idi badı ref’ine dîde-i Âsım

                                   Ne ebru olmuş idi beyda ne aktü şebnem olmuştu

 

 

 

 

NA’T

 

                                   Nuri hurşidi kamer me’hezidir ruhsarın

                                   Her şeye şamil olup anınçın  envarın

 

                                   Şöyle mirac  gecesinden berûdur çarh senin

                                   Deli olmuş tolanır görmeyeli ruhsarın

 

                                   Vasfın dabhı feyzi ezeli’i hakdır

                                   Can bağışla nola zemzeme-i rüftarın

 

                                   Herkat ve şecer şems ve kamer mi yalnız

                                   Haddan efzûn senin mucize-i âsarın

 

                                   Ya nebiyyi Arabi Asımi zâre lütfet

                                   Dahil eyle  anı da meslekine ebrarın

 

 

 

NA’T

 

                                   Merhaba ey şahı pürfadil ve serir levlak

                                   Geldi şanında senin nezim ve ma erselnak

 

                                   Sidre hayranı kad dilkeşin  olmaz mı senin

                                   Ol vakıtdan beri aşkınla dolaşır eflak

 

                                   Kudretiyle seni hak kıldı tabibi hâzık

                                   Zehi isyana şefaatını etti tîrin

 

                                   Ben niçin minneti gaflette geçirdim nidem ah

                                   Katlı çün mucip olur kasdile terki misvak

 

                                   Ya beni Asım’ı dil-hastayı red etme medet

                                   Kapuna geldi senin zâra hazin ve gammak

 

                                              

 

 

 

 

 

 

Asım efendi Aşağıdaki şiiriyle  Celaleddini Rumi Hazretleri ve ona olan bağlılığını ne güzel ifade etmektedir.

 

                                              

 

 

GAZEL

 

                                   Mevliyem , mevliyem mevliyem Mevlevi

                                   Bende-i mulla celaleddin sahip mesnevi

 

                                   Her nefes ruhum sima eyler sefa ve Sıtkı ile

                                   Camı neyzen oldu şevki nâleden gönlüm evi

 

                                   Salikin tenvir ederse nola mevlanayı rum

                                   Şemsi tebriziden ziyayı pertevi almıştır ziyaya pertevi

 

                                   Kâbe-i maksudunu vasıl olur bi iştibah

                                   Yolda kalmaz bu Tarik-i nazeninin rehrevi

 

                                   Vayedarı himmet olmaksa müradım Âsıma

                                   Şîve-i bahşı mesnevive eyle ihlasın kavî

                                  

GAZEL

 

                                   Gezeriz hasreti Leyla ile Mecnunu gibi

                                   Döneriz hayret ile Gerdişi Gerdûni gibi

 

                                   Bezli nakt ile güzellerle hemen bâdeler iç

                                   İdharı zeri sim eyleme Karun gibi

 

                                   Yoğimiş meclisi yâranı neşat âvariden

                                   Sûzişi sâzü dili nağme-i kanun gibi

 

                                   Gami ferda-i tahayyül nedir ey bîharap

                                   Var iken dafi’i  gam bade-i gülgüni gibi

 

                                   Âsıma dök dihen nev sedef  tab’inden

                                   Dil pesendane kelâmsın dürrü meknûnu gibi

 

                                   GAZEL

 

                                   Razı aşkı akıbet bülbül gibi  ibraz olur

                                    Kim ki erbabı muhabbetten neva âğaz olur

 

                                   Bilmezem hikmet nedir aşıklar ettikçe niyaz

                                   Zümre-i maşukuda meyil cefayi naz olur

 

                                   Sirri aşkı saklamak mümkün değildir aşıka

                                   Böyle müşkil halıdır günden güne gammaz olur

 

                                   Genç vaktında dahi söyler idi şi’iri dilkeşi

                                   Asıma zârı kim kocaldıkça sühan  pervaz olur

                                  

 

 

                                  

                                               GAZEL

 

                                   O çeşmi  hûn feşane ebrûların sahip olmuştur

                                   Acep bir padişahdır mülkü hüsne sahip olmuştur

 

                                   Bana ey mehlika miratı rûyun hâki köyün pes

                                   Eğer çi bazılar  sûru nihbete talip olmuştur

 

                                   Günah isnat ederler ehli taba seher perestane

                                   Ne batil mezhebe sefi revişler sahip olmuştur

 

                                   Nedendir bilmezem bu kâr-ı gâhı dehride böyle

                                   Demadem mübtela mağlubu dilber galip olmuştur

 

                                   Derûni derdini her hazra arz eyleme zira

                                   Mürüvvet ehli Âsım haylı demdir gayip olmuştur

 

 

 

                                               GAZEL

 

 

 

                                   Ben bu işretgâhıda mesti meyi nam almışam

                                   Saye-i piri muganda şeyh iken şan almışam

 

                                   Zikri fikri yarıdan hali değildir hatıram

                                   Geceler ta sübhe dek bidarı bihap almışam

 

                                   Asıma devrinde ol servi revanın ba’de zin

                                   Çok gazel söyler daha tab’i sühandan almışam                            

 

 

 

 

                                                           GAZEL

 

 

                                   Zülfünle vâbeste kaydı gayriden âzadeyim

                                   Yek vücudun irtibat eyle sana dildâdeyim

 

                                   Olmışam  bed mest çeşmi fitne pervazın senin

                                   Sakıya zan eyleme mahmuru zevkı badeyim

 

                                   Hamdi lillah aşk vadisinde kesbettim kemal

                                   Kaysiden meşhur bir uşşakı fevkaladeyim

 

                                   Verdi hazret pertevi mührü muhabbet tab’ime

                                   Şöyle ki ayine veş gerdûni kederden sâdeyim

 

                                   Vare vare Asıma şirin gazeller söylerim

                                   Himmeti üstadı eş’are hemen âmadeyim

 

 

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Bildiğim haylı selamet köşe-i meyhanedir

                                   Sıkıl erbabı sefvet neş’i peymanedir

 

                                   İntizamı alemi temyizi idrâk eyleyen

                                   Sireta akıldır ama sureta divanedir

 

                                   Nağmesini eyle sefayı mey ile geçsun vaktımız

                                   Sevdiğim işret demidir meclisi mestanedir

 

                                   Dane-i halına meyl etme sakın dilberlerin

                                   Ademi cennetten ihraç eyleyen bir danedir

 

                                   Desti lütfunla nola âbâd edersen gönlümü

                                   Asımın kâşane-i kalbi acep viranedir

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Merkezi bâla teri envarı kur’andır gönül

                                   Kişveri âzayı insanide sultandır gönül

 

                                   Salih olsa fasit olsa cesim tabidir ana

                                   Gevheri zübde-i sanduka-i candır gönül

 

                                   Olmasın cenk âver  âsarı meyli mâsiva

                                   Sineni pâk eyle kim miratı rahmandır gönül

 

                                   Muktedirdir zabtü teshire seraser alemi

                                   Tahtigâhı cismi ademde süleymandır gönül

 

                                   Er isen Asım gönül yap desti isti’dat ile

                                   Kim nezergâhı cenabı hayyı sübhandır gönül

 

                                              

                                                             GAZEL

 

 

                                   Husulu izzi dili ademe ehbabıdır bais

                                   Figânı sâze seyret şiddeti mizrabıdır bais

 

                                   Tezarrula edep erbabının tut dameni pâkin

                                    Cihanda iktisabı feyze çün adabıdır bais

 

                                   Nola saffet verirse cismi rindane meyi gülgün

                                   Ki her şeyin hayatında hulul abıdır bais

 

                                   Gönül ciş-i cebini yarı asarı cefa sanma

                                   Bu rütbe arzı naze hep humar habidir bais

 

                                   Gönülde Asım’a doğru cihet ebrusidir yarın

                                   Cemi kıblesine heykel mihrabıdır bais

                                  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                            GAZEL

                                  

                                   Rûzi vuslat hatırı nâşada ettikçe zühur

                                   Allah Allah ansızın eyler şebi firkat zühur

 

                                   Gülşeni köyünde yarın zevkliyim dembedem        

                                   Yadıma gelmez hayalı cinan revze-i hur

 

                                   Her nere gitse gönül dildarından kalmaz geru

                                   Aşıkı sadıklara seyyanıdır nezdi yeki dûr

 

                                   Âfitap ise olur elbet pezirayı zeval

                                   Etmesünler hüsnüne alemde dilberler gurur

 

                                   Bir dakika zevkı aşkı Asım’a terk eyleme

                                   Sürat ile saatı evkatı ömür eyler mürûr

 

 

                                                  GAZEL

 

 

                                   Rindi bi pâk ne emir vezi ne ferdayı bilir

                                   Sakin meykededir sağar sehpayı bilir

 

                                   Rızk için yüz suyunu pâyına halkın dökmez

                                   Arifi kan’i olan bir deri Mevlayı bilir

 

                                   Ehli hak babı tevekkülden ayağın çekmez

                                   Sahnı alemde ne ağayı bilir ne paşayı bilir

 

                                   Sorma hiç meseleyi işkı tüvankerden kim 

                                   Bilmez ol noktayı cemi serveti dünyayı bilir

 

                                    Demedin sen de zamirinde olan manayı

                                   Sevdiğim söyleme Asım’a manayı bilir

 

                                  

 

                                               GAZEL

 

                                   İçmeseydim sakı’i mümtaz elinden bade ben

                                   Alem içre harmanı  ömrüm verirdim bade ben

                                  

                                   Kakili rehm-i dildare meylinden beri

                                   Olmadım zinciri sevdadan henüz âzade ben

 

                                   Mübtelayım bir güli rühsara bu çâki zârede

                                   Ayib olur mu bülbül âsa başlasam feryade ben

 

                                   Öğredirdim nokta-i mevhume-i aşkı tamam

                                   Olmuş olsaydım muasırı Kays ile Ferhade ben

 

                                   Gas dergâhında canım eylerim mutlak feda          

                                   Azm edersem Âsıma ger hitta-i Bağdade ben

 

 

GAZEL

 

                                   Hanı oldem kin dili bimar ol dem şad idi

                                   Hem demi dildar idi ağyarıdan âzad idi

 

                                   Varid oldu bi tekellüf her ne gelse hatıra

                                   Bahtiyardan necmi tal’i saad idi münkad idi

 

                                   Leyle-i şirin bezminde olurdu cilveger

                                   Şöhretim ol asırda Mecnun idi Ferhat idi

 

                                   Nakşı hüsnü yarı ben nakş eylemiştim sinede

                                   Ne telamizim bu fende sani’i behzat idi

 

                                   Eylemiştim kûyi hoş boyuna kesbi iktiran

                                   Aşinayı alem ol hengâmıda hep yad idi

 

                                   Asıma ol vakit emsalların ne oldu bilmezem

                                   Sureta viraneler sirette hep âbad idi

 

                                                

 

                                               GAZEL

                       

                                   Şu kirpikler şu kaşlar şu bakışlar pâyıdar olsun

                                   O sinem tîği mujgânınla cana zehmedar olsun

 

                                   Ben efgan eyledikçe lâl olur gülşende bülbüller

                                   Hele ey gonca-i nazende eyyamı bahar olsun

 

                                   Gönül ayılmasın devrin’de hergez neş’e-i  terden

                                   Demadem çeşmi mahmurun gibi mesti humar olsun

 

                                   Seni şepta seher meclis be meclis çeşti cu’u eyler

                                   Dili divanede mümkün müdür sabrı karar olsun

 

                                   Bütün gevher nisar eyler idim meydanı nezm içre

                                   Hele Asım meta-i şi’ire kadrü itibar olsun

                       

                                              

                                                              GAZEL

 

                                   Bahar olsun açılsın goncalar vaktı çimen olsun

                                   Dolaşsın sakı’i gülçehreler meyhaneler şen olsun

 

                                   Tehice kalmasın bu saha-i alem de üftade

                                   Yanında bir güzel olsun Hüseyn olsun Hasan olsun

 

                                   Sayılmazsa nola uşşakıdan Mecnun ile Ferhat

                                   Reva mıdır er olsun mübtalayı aşkı zen olsun

 

                                   Nedir böyle hıram etmek gururu hüsnü ile cana

                                   Üful eyler nihayet Yusuf zerin resen olsun

 

                                   Sakın söz bilmeyenlerle konuşmasın dahi bari

                                   Müsahip olduğun Asım gibi sahibi sühan olsun

 

 

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Râhı aşkında fedadır kim canım benim

                                   Küfrü zülfünden huda hıfz etsin imanım benim

 

                                   Gerdenim vabesti zinciri aşkındır senin

                                   Hünkazi olmaz anınçün ahdü peymanım benim

 

                                   Vare vare taşı toprağın eder la’lı akık

                                   Kan değer köyünde her şep çeşmi giryânım benim

 

                                   Dur mı derdini yarın derûnundan tabib

                                   Çünkü ol hoş derdidir Asım de dermanım benim

 

                                  

                                               GAZEL

 

 

                                   Mülkü hüsnün aldı cana halı anber  buların

                                   Görmemişti rûmide şah olduğun Hinduların

 

                                   Hatırı naşadımın cemiyetin tefrık eder

                                   Nefha-i badı seherden türre-i kisvelerin

 

                                   Hep hayalı dîde-i sihri afzenin senin

                                   Azimi râhı bayaban olmada ahuların

 

                                   Aşık isen intizarı çari yâr ol ey gönül

                                   Adetidir mutassil cevreylemek mihruların

 

                                   Asıma naz eyleme geçti şebabet mevsimin

                                   Gaip oldu şevkı ruhsarın göründü moların

 

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Nedendir merhemin diriğ edersin

                                   Görmeden sinemin yaremin tabip

 

                                   Kimse kurtaramaz yâreden beni

                                   Dilerim kurtara yaradan tabip

 

                                   Yâredir dûr eder yaradan beni

                                   Yaresin kavuştur yâre sen tabip

 

                                    Gizlidir gönülde yâre görünmez

                                   Hançer ursa pâre pâre görünmez

 

                                   Âsımın yâresi yare görünmez

                                   Meğerki bağrını yarasın tabip

 

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Nev nihalım naz eder  arzı niyaz ettikçe ben

                                   Dinlemez  tenha görüp ibrazı raz ettikçe ben

 

                                   Ser çeker servi gibi âfaka ol ateş mizac

                                   Gülbe-i hicranda âhı dıraz ettikçe ben

 

                                   Mürgü dili titrer gebu terü derûni sinede

                                   Her  ne değilim seyri çeşmi şehbaz ettikçe ben

 

                                   Aşkı sevk eyler beni kûyi hakıkat semtine

                                   Asıma endişe-i suyi mecaz ettikçe ben

 

 

 

 

 

 

           

                                                GAZEL

 

 

 

                                   Geh nevazişler edersin sevdiğim geh itap

                                   Bu usulu hubruyana  iç te niyaz eyleme

 

                                   Duramazsın bir kadem hersuye ağaz etmeden

                                   Nev hıramım yarı nazı kendine bar eyleme

 

                                   Böyle tenhalarda ağyar ile suhbet etme gil

                                   Gonca-i tersin özün hem meclisi har eyleme

 

                                   Mevsimi geldi oku  şirin gazeller Asıma

                                   Bülbülü gülzarı nezm ol terki eşar eyleme

 

 

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   ……………………………………………….

                                   ……………………………………………….

                                  

Nevhiramın gizlü gizlü verme yüz ayineye

                                   Bu meseldir söylenür olmaz muhabbet müşterek

 

                                   Leyla-i zülfün hayaliyle fezayi fikredeyiz

                                   Düşt ve küştte etmekteyim şeb ta seher mecnunu tek

 

                                   Pâyimal olur nice Asım gibi dil hastalar

                                   Esteri naze suvar oldukça ol devletlu bek

 

 

                       

                                               FAHRİYE

 

                                   Ehlı danış can bahadır gevheri endişeme

                                   Aynı can dense acep mi masdarı endişeme

 

                                   Pür hatip pür belagattır kariham dür döker

                                   Cami’i dilde çıkınca minberi endişeme

 

                                   Birhümadır evcı nezmi mucizevü ilhamıda

                                   Bir kulak tut nağme-i bâlü per endişeme

 

                                   Huru ğilman şahit mutadı fikrü zikridir

                                   Bir behiştim bak mezakı kevseri endişeme

 

                                   Kefe-i mizanı şiire koymazam her bir sözü

                                   Gerçi çok şair dirilmiş mahşeri endişeme

 

                                   Tanı hasidden ne perva kârı zârı nezmide

                                   Tiğ duymaz tize geçmez miğferi endişeme

 

                                   Bir bir enva-i makalat ede bağı şivede

                                   Nahlı bâladır erişmez ol seri endişeme

 

                                   Itrınak ettin dımağı alemi bir afetin

                                   Dane-i halın düşüptür gözlüklü endişeme

 

                                   Gamze-i dilber gibi dilden işler cane dek

                                   Bağrı hessadın dayanmaz hançeri endişeme

 

                                   Görmedim namı mukayyed buluna şair gerek

                                   Eyledim gayetle dikkat defteri endişeme

 

                                   Canü dilden müşteridir Asıma erbabı dil

                                   Mahzeni idrâkta halisane zerü endişeme

 

 

                                  

 

GAZEL

 

 

                                   Arzuhalıma keşki olsaydı bir kudret bana

                                   Suretin gördükte ol şuhun gelür hayret bana

 

                                   Şivesinden her yana durmaz akar sular gibi

                                   Razıyım ger olsa istiğnası her saat bana

 

                                   Yandırır te’siri âhım  şüphesiz bu alemi

                                   Böyle kalursa eğer bu sûzişi hasret bana

 

                                   Ben mecruhu heddenin çeşmi yarım ey tabib

                                   Çekme merhem çün meşakkat verme hiç zahmet bana

 

                                   Sergüzeştim Asıma efzundur Mecnuniden

                                   Gerçi kim târümar etmiştir evvel şefkat bana

 

                                                        GAZEL

 

Göz önünden bir nefes dûr olma ey nuri beser

Feyzim artır eyledikçe hüsnüne sık sık nezer

 

Gâhı çeşmingâhı müjgânı deler kanım döker

Tîği gamzın sevdiğim ancak bu dâvalar keser

 

Döğmelerle sine-i semihine pünhan eyleme

Rahm kıl ayine-i ikbalıma verme keder

 

Nola mesken eylesen çeşmi pınarın ey senem

Bu meseldir kim periler su kenarında gezer

 

Râhı visali yarıda Asım henüz  âhestesin

Bilmez misin su gibi evkatı ömür eyler güzer

 

           GAZEL

 

Kûş eyle hele nâle-i kalbim neye benzer

Bak bezmi firak içre sereşkin neye benzer

 

Meşhuru zahmedarı sinanı sitemim ben

Hep cismi nazarımda açılmış güle benzer

 

Hurşit ise de hüsnüne mağrurluk etme

Alemde ne kim varsa cana hep sana benzer

 

Hubanda enva-i rûşena olur ama

Bu şive-i nadide bir özge şeye benzer

 

Bir nev ile adem anı teshir edebilmez

Asım o peri işveyi bilmem neye benzer

 

 

 

           GAZEL

 

Çıkar sineden bigâneni ruhum çıkar tenden

Hulul etmiş hayat ey kaş ya mutlak bana senden

 

Vücudumda açılsın dağlar sûzeşi aşkınla

Dili zarım teneffüs eylesin barı o düzenden

 

Cerihi çeşmi gamzindir gönül müjgânını saymaz

Ne perva zehmedarı tiga cana zahmi sûzenden

 

Okudu zülfüne vâbestedir serrişte-i canım

Vücudu  va hazer fark eylemez kimse seni benden

 

Şu denlu aklı fikrim almış ol çeşmi siyahım kim

Şep tarını teşhis ede bilmem şahü ruşenden

 

Seri kûyun bırakmam kesreti ağyare nisbetle

Çıkar mı zaga ragmen bülbülü şuride gülşenden

 

Benem üstadı fenni nazmi dilem gelsun Asıma

Kim isterse mezayadan ola zevk ile bu fenden

          

 

 

           GAZEL

 

                                   Seba es canandan seherdir

                                   Haber ver derde dermandan seherdir

 

                                   Gelip âvaze-i ya hayyı ya hu

                                   Kamu âbadı vurandan  seherdir

 

                                   Ayak altında kalmış mührü zarım

                                   Getür bûyı Süleymandan seherdir

 

                                   Ubudiyyet  yolun tut  yatma gafil

                                   Habersiz olma sultandan seherdir

 

                                   Tağafül  uykusun terk eyle Asım

                                   Müradın işte sübhandan seherdir

 

                                               GAZEL

 

                                   Hezarı aşkım amma bir güli taze nihanım yok

                                   Cihan bağında hayfa baisi ahü figanım yok

 

                                   Acep mıdır hava var olmasa seyri çimenzare

                                   Kenarı cûyi dilcûde benim sabrü revanım yok

 

                                   Acep mi sende olsa iktidarı ah gülşende

                                   Dili zârında ey bülbül benim zârı nihanım yok

 

                                   Yanımdan hiç dur olmaz demadem günce-i hasrette

                                   Gaminden özce cana şimdi yarı mihribanım yok

 

                                   Kemale ermiş ol hurşidi evci naz ey Asım

                                   Nigâha zerrece tabi du çeşmi hûn feşanım  yok

 

 

                                               GAZEL

           

                                   Çemende çünki sakının ayağından alamet yok

                                   Kıyardım kendime billah amma elde kudret yok

 

                                   Senin kûyun koyup birbir gayrı kûyu kıblegâh etmek

                                   Bihakkı Kâbe-i ulyâ için benim gönlümde niyyet yok

 

                                   Yanar pervane  şem-in ataşinden eylemez feryat

                                   Beli ayını aşkta feryada ruhsat yok

 

                                   Nesi benzer gülün ol verdi hüsne anda ey bülbül

                                   O ebru yok ,o çeşmü merdümü üfken yok o tal’at yok

 

                                    Nola lenger salarsan zevrakâsa bahri işarette

                                   Kenarı mihneti eyyame dilde kasdı ric’at yok

 

                                   Otur,eşki nemnaki dû çeşmin nukli cam eyler

                                   Ayağ üzre zehirlenmekte zahit ferti lezzet yok

 

                                   Tutalım Kevser olmuş bade meclisi cennetül me’va

                                   Baharı vusleti dilbersiz ey Asım letafet yok

 

 

GAZEL

                                  

                                   Ey bülbülü dil nalevü ahı seherin yok

                                   Bu bağıda besbelli ki bir verdi terin yok

 

                                   Bahtı siyehim hâbı kederden yele dönmez

                                   Ey âhı sehergâh eserin yok eserin yok

 

                                   Kanlar dökülür rehgüzerinde senin amma

                                   Ey mesti meyi camı tegafül haberin yok    

 

                                   Ruhsarı hata verdesinin mâhı cebininin

                                   Aşk görmedin ey ayine bari kederin yok

 

                                   Yarın nice gündür seri kûyindesin Asım

                                   Var ise senin eğlenecek gayrı yerin yok

                                  

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Dil aşıkın olmuş benim amma haberim yok

                                   Kanda seni görmüş yine amma haberim yok

 

                                   Bak gerdenime turraların     halkası geçmiş

                                   Zencire düşürmüş beni sevda haberin yok

 

                                   Bir mertebe almış beni sehpayı muhabbet

                                   Namustan ey aklı hudara haberin yok

 

                                   Zülfündemi dil cahı zenahdânemi düşmüş

                                   Ey Yusufu gamkeşteden asla haberim yok

 

                                   Bülbül gibi feryadı figân etsem acep mi

                                   Ol goncadan ey Âsımı şeydâ haberim yok

 

                                              

 

 

GAZEL

 

                                   Bir bülbülüm amma güli nikeht figenim ben

                                   Bu bağıda hiç baisi seyri çemenim yok

 

                                   Pervane-i sûzilfeti aşkım gönül amma

                                   Bir şem’a-i pertev figeni encümenim ben

 

                                   Sebta bekadem ayine-i mihri vefayım

                                   Karşımda dili tûti-i şirin sühanım yok

 

                                   Gülzârı gamim eşki terim katrelerinden

                                   Bir gayrı yüzüm ak ede bergi semenim yok

 

                                   Ey bülbülü şuride güzeldir gülün amma

                                   Şirini nutki güli gonca dihenim yok

 

                                   Ey Yusufu gülçehre yayılmazdı şirişkim

                                   Etrafa dili südde-i  berilhazenim yok

 

                                   Daim yoluma gelmedi eşki teşim Asım

                                   Andan hele bir gayri benim rehgüzârım yok

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Bir bülbülüm ama gülü bihare perim yok

                                   Çün dağdan özge dahi bir zibi serim yok

 

                                   Zülfün yeliyle hep seri kûyinde uçurdum

                                   Kanda gideyim şimdi meded balü perim yok

 

                                   Yakup sıfat beyti hazende nola kalsam

                                   Ol Yusufu gülzârı sühandan haberim yok

 

                                   Vaiz başına hoşça koyup tacı otursun

                                   Meyhanede şimdi benim ey sofi terim yok

 

                                   Divanımı tertip edersem nola Âsım

                                   Bu safha-i eyyamıda gayrı eserim yok

           

                                               GAZEL

           

                                   Çerhi dunun gerçi hiç mihri vefasın görmedik

                                   Hak cezasın versin amma , az cefasın görmedik

 

                                   Bülbülünde şevki yoktur güllerinde âbı tab

                                   Biz bu bağı köhnenin hiç bir sefasın görmedik

 

                                   Fenni tıbta gerçi çok taklibi evrak eyledik

                                   Derdi aşkın ey dil amma bir devasın görmedik

 

                                   Yok açılmış semti gülzarı sefaya revzeni

                                   Bu sarayın âh kasrı dil küşâsın görmedik

 

                                   Girye engiz olmaya bin dertle germiyyeti

                                   Siz bu bezmin bi şerabı gam ruhsarın görmedik

 

                                   Eşki ah ile meğer imtizaç etmiştir gönül

                                   Deşti aşkın mutedil âbü havasın görmedik

 

                                   Gerçi gördük nezmi yâranda ferehza çok eda

                                   Asimin amma edayı canfedasın görmedik

 

                                  

                                               GAZEL

 

 

                                   Şikâyet gamzendendir sen dili nâşadı söyletsen

                                   Dilin amma bulur bin cürmün ol celladı söyletsen

 

                                   Beli çok rahne görmüş teşnesinden büsbütün amma

                                   Neler gelmiştir anda başına Ferhat’ı söyletsen

 

                                   Hezâran cevri var azarı çok bir lütfü yok amma

                                   Kabahat bende ol şâhı sitem mutadı söyletsen

 

                                   Neler söylerdi derdi dağı dilden ney gibi cana

                                   Bu mutadı figânı nâlevu  feryadı söyletsen

 

                                   Ne çeşminden ne müjgânından eyler şekva ey Âsim

                                   Şikayet gamzendendir hem dili nâşadı söyletsen

                       

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Rûyi dilcûdur gül her dem baharı aşıkın

                                   Türre-i pür tabdır zülfü nigârı aşıkın

 

                                   Hüzni hicri sünbülünle sernigundur sebzesi

                                   Kanda olsa bellidir ey dil mezarı aşıkın

 

                                   Ey güli ter andelibi bağı hasret , dir nola

                                   Âhu efgân , ile geçse ruzigârı aşıkın

 

                                   Bâdı âhı hep gubar efraz bir ah durdurur

                                   Hiç açılsın mı du çeşmü eşkibarı aşıkın

 

                                   Varmayınca hâki pâyı yâre ey Âsim nola

                                   Durmasa bir yerde aşk bi kararı aşıkın

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Cane kâr etti gönülden gami hasret giderek

                                   Yine çıktı hele bak mihri muhabbet giderek

 

                                   Erişir sergi sitem yarden ey dil bir gün

                                   Sen görürsün ki konar başına devlet giderek

 

                                   Ey şehi hüsnü baha maye-i derdi ser olur

                                   Derdi dil-i pür neşve-i nahvet giderek

 

                                    Ey gönül âfeti cânı du cihandır şimdi

                                   Dahi bilmem nolur söyle o âfet giderek

 

                                   Gamze-i şuh ile Âsim sakın ülfet etme

                                   Seni baştan çıkarır mest ile sohbet giderek

           

           

                                  

                                               GAZEL

 

 

                                   Ah , eylediğim  nalevü efgânı unuttun

                                   Ey gül hele bu bülbülü nâlanı unuttun

 

                                   Bâd ile dahi köhli gubarı seri kûyin

                                   Göndermedin Ah ,aşıkı giryânı unuttun

 

                                   Ey Yusuf ey Yusufu gül pireheni misri tegafül

                                   Bu mutekifi gülbe-i ahzanı unuttun

 

                                   Döndün o büti işvegerin Kûyine Asim

                                   Car ise yine aklı perişanım unuttun

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Nazı yok derdime yârü mihribanımdır gamın

                                   Birdem ayrılmaz yanımda tende canımdır gamın

 

                                   Her gece sarsam acep mi sine-i bi kineme

                                   Gayre yoktur meyli şûhi dilsitanımdır gamın

 

                                   Dilde yeter etsem  acep mi sed hazar izaz ile

                                   Ta ezelden hem demim ,ruhu revanımdır gamın

 

                                   Küncü hasrette komaz tenha beni ölsem dahi

                                   Hemdemi dirine-i derdi nihanımdır gamın

 

                                   Ta ezelden hemnişini Asimi nâ şâd idi

                                   Ol sebepten hasili hatır nişanımdır gamın

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Ey dili seri zülfi büti simin bere düştün

                                   Sed reşkü hased hak bu ki nazik yere düştün

 

                                   Yolsuzluk idi ey dili sermesti muhabbet

                                   Dün saye sıfat hâki rehi dilbere düştün

 

                                   Namkı tarabı alemi âb elde dururken

                                   Zahit ne acep dağdağa-i kevsere düştün

 

                                    Ey bikrü mugan dün gece tehade mi vardın

                                   Dünden beri dü nane kârin dillere düştün

 

                                   Ey şahidi mana seni garkı güher eyler

                                   Asim gibi bir merdi güher pervere düştün

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Dili gamın bir bir bana söyle zebandır hançerin

                                   Hasili bir maliki  hüsnü beyandır hançerin

 

                                   Kurtulurlar nûş edenler hep tab’i hicrandan

                                   Bir mübarek âbı can bahşı revandır hançerin

 

                                   Arzu etmez mi aşık mu meyanın koçmağa

                                   Dembedem ey şuh amma eder meydandır hançerin

 

                                   Gâh serde gâh dilde gâh sehni sinede

                                   Ana yer etsem nola yârı candır hançerin

 

                                   Sine-i Asım’da bak bin zahmı yer kadar vardır

                                   Ey şehi sermesti nahvet al kandır hançerin

 

                                  

GAZEL

 

                                  

                                   Kanı ol zaman ki sormam yoluna şitap ederdin

                                   Sana ben selam versem bana sen itap ederdin

 

                                    Kani ol zaman ki ey şuh bu izharı hat nümûde

                                   Sehi penç sale iken alnını nikap ederdin

 

                                   Kani ol zaman ki şepta beseher  ben ah ederdim

                                   Sen ise ferağı hatırla sefayı hap ederdin

 

                                   Kani ol zaman ki ben nûşi demi dû çeşm ederdim

                                   Sen ise çemende düşmenle demi şerap ederdin

 

                                   Kani ol zaman ki ey Asimi zâr gaminde

                                   Dili geh piyale geh muyü , geh rübap ederdin

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Bezmi ezelden biz dahi bednamı aşk idik

                                   Yani esiri bâde-i gülfamı aşk idik

 

                                   Seyyade dâmü dane dahi yâd idi gönül

                                    Bizler esiri dâmı gam encamı aşk idik

 

                                   Mecnun kadehcesün dahi görmüş değildik biz

                                   Asım’la kâse kâse çeşmi bütanla aşk idik

                                  

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Nigâhı zârı hâhı gâhı gâhımdan mi incindin

                                   Yahut cana nevayı âhı şahımdan mı incindin

 

                                   Beni öldürmeğe tam etmişken el çektin

                                   Efendim nazara-i tacili hâhımdan mı incindin

 

                                   Yine ey nevnihalı bağı nâzı ağyare meylettin

                                   Nedir badi’i baisi bâdi âhımdan mı incindin

 

                                   Niçin yüz dönderirsin benden  ey nazende cananım

                                   Akan hûni dili hasret penahımdan mı incindin

 

                                   Ne var alsan ele cana desen ey hatırı Asim

                                   Perişani-i keysûyi siyahımdan mı incindin

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Getirdin kûyi dilberden  gubar ey bâde hoş geldin

                                   Beni köhli haremle bolca ettin yâde hoş geldin

 

                                   Dokundun mu dili ahzana barı arşa çıktıkta

                                   Hele ey tîri ahı zarı ateşzede hoş geldin

 

                                   Kim istikal eder ey gam seni şadi-i var dilde

                                   Yerindir ey enisi hatırı nâ şad hoş geldin

 

                                   Bulurdum ol güli gülbini kursi hüsne ey Asim

                                   Dedi ey bülbüli  revnak dahi feryade hoş geldin

                                  

                                  

                                              

                                               GAZEL

 

                                   Aşıkım nâle benim ebrûyi pür tab senin

                                   Rûberu ah benim ,hançeri zehrap senin

 

                                   Ey felek etme bu nâşüdi esiri firkat

                                   Rûhi dildar benim mihri cihantap senin

 

                                   O gülün alma lebin ağzına ey mürgi çemen

                                   Lebi dildarı benim gonca-i sirap senin

 

                                   Zülfü zahidemiş yâre hatü lep dermiş

                                   Meclisi devair benim köşe-i mihrap senin

 

                                   Acep ağyarı bu taksimi eder mi mahsus

                                   Sen büti şuhu benim Asim’i bitap senin

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Bahri cünunu aşka düşen mübtelaların

                                   Bakmaz yüzüne Kays gibi aşinaların

 

                                   Ağyarı bed likaya vefalar bela imiş

                                   Yoksa sefa gelir bana gayrı cefaların

 

                                   Dersi belayı hicr ile gam hanede beni

                                   İnletti hayli ey dirrü dilber sedaların

 

                                   Ferşi cinane sanma sezavar eder seni

                                   Mescid içinde sofi kuru bu riyaların

 

                                   Nagbuti neyi sükker ederse acep midir

                                   Asim hemişe hame-i şirin edaların

 

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Sen ey âhu rakibi sekmenişle ülfet etmezdin

                                   Değildin böyle vahşi bizden evvel vahşet etmezdin

 

                                   Bileydin geçtiğim şep ta seher ey afeti devran

                                   Bana tahmili kâbusu belayı firkat etmezdin

 

                                   Beni dilbeste-i keysu eden dildarı görseydin

                                   Bu denlu ey ecel bu hastaya sen sıklet etmezdin

 

                                   Bileydin kesreti  rindan içinde zevki ey zahit

                                   Misali bumu her dem arzuyu vahdet etmezdin

 

                                   Eğer Âsim sana ol andelip arzı melal etse

                                   Çemende şeka perdazı fartı mihnet etmezdin

 

                                  

                                               GAZEL

 

 

                                   Cûşişi eşkü dû çeşmim bir zaman eksik değil

                                   Dilde zira mâye-i derdi nihan eksik değil

 

                                   Ey hezarı dil havadıd ettiğin zarü hazin

                                   O gülün gülzarı köyünde figan eksik değil

 

                                   Tîr iken döndü kemane kâmeti erbabı aşk

                                   Var ise anlarda fikrü ebrûvar eksik değil

 

                                   Eksilirse gam acep mi hatırı meyhaneden

                                   Desti üzre gül gibi rıtlı girân eksik değil

 

                                   Huni çeşmim ben bu yüzden döksem asim vechi var

                                   Cevri güha gûni çarhı  bi eman eksik değil

 

           

                                              

 

                                                            GAZEL

 

 

                                   Vasl ile hunaberiz olmakda bir alemdir gönül

                                   Hicr ile kan dökmek amma başka bir demdir gönül

 

                                   Ehli aşkın hatiri hâlı mıdır gamde hele

                                   Zerre sızmadı kadehten şöyle pür gamdır gönül

 

                                   Asitanında kalırmış eşki  çeşmi aşıkın

                                   Ah amma ol şehi hubana mahremdir gönül

 

                                   Benden evvel yüz sürmemiş hâki pâyı dilbere

                                   Etmesin bu vez’i  artık eşki ter nemdir gönül

 

                                   Picü tabı Âsimi dilhastaye bais yine

                                   İmtidadı şamü hicri zülfü pür gamdır gönül

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Aklü fikri sabrımız gibi perişandır gönül

                                   Var ise aşüftevi keysûyi canandır gönül

 

                                   Kanda varsa ey güli ter bülbüli şûride veş

                                   Dembedem yâdı rûhi pâkinla nalandır gönül

 

                                   Taze taze dağı hûn alûd dûdi âh ile

                                   Şimdi reşki lâlezarı bülbülüstandır gönül

 

                                   Kanda varsa bak havayı sünbülü cananeden

                                   Dembedem ebrü baharı gibi giryandır gönül

 

                                   Etmez itfa çâki sinemden dökülse bahrı aşk

                                   Ateşi aşkiyle Âsim şöyle sûzandır gönül

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Güftü  gûyi derdu gamde hem zebanımdır gönül

                                   Hasılı gahsar asa hem figanımdır gönül

 

                                   Dembedem dökse bu yüzden sineme eşki terin

                                   Vechi vardır vakıfı derdi nihanımdır gönül

 

                                   Benden ayrılmaz gamü şadide hemdemdir bana

                                   Hasili derine yarı mihribanımdır gönül

 

                                   Çok değildir nakdı eşkim hâke döksem dembedem

                                   Bir tükenmez turfa genci şamı kânımdır gönül

 

                                   Şahı heft iklimi derdim Âsimi hoş demi gibi

                                    Meclis ara bir nedimi nüktedanımdır gönül

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   İnletirsin kúhsarı şöyle nâlansın gönül

                                   Var işi bimarı derdi hicri canansın gönül

 

                                   Başın üzre sünbülü dûdi derûn eksik değil

                                   Belli kim aşüfteyi zülfü perişansın gönül

 

                                   Su gibi aksan acep midir yerinden semtu semt

                                   Maili reftarı her servi hıramansın gönül

 

                                   Çâki sinemden sirişkim etmedi etfa seni

                                   Var ise narı gami aşkıyle sûzandır gönül

 

                                   Mübtelayı derdi aşk oldun meğer Âsim gibi

                                   Kanda olsan gehi nâlan gehi giryânsın  gönül

 

                                  

                                               GAZEL

 

                                   Deşti aşkın âhı badı hem de badıdır gönül

                                   Vadi-i mihri muhabbet başka vadıdır gönül

 

                                   Ol kemandar ebrûların köşesinde düştüğü

                                   Hisse-i uşşaka sehmi nâ müradıdır gönül

 

                                   Dameni zülfü değil ikaza narı fitneye

                                   Bais ancak ettiğin bu âhı badidir gönül

 

                                   Bikri ismet perveri piri muganım kim görür

                                   Şimdi ancak şad eden rindanı adidir gönül

 

                                   Süphu mahşer ibtihacı azmü hulde benzemez

                                   Şadi’i nevruzu vuslet başka şadidir gönül

 

                                   Ahı böyle çektiren ahı derûnun Âsimin

                                   Şamı hicri zülfi dilber imtidadır gönül

 

                                               GAZEL

 

                                   Nevbahar erdi yine bir taze bağ ister gönül

                                   Dağ amma dağı neşki derdi bağ ister gönül

 

                                   Bu ayağ el vermez asla harı ender harıdır

                                   Tayı deşti derde bir başka ayağ ister gönül

 

                                    Şahı gamdır ah ile derdi derûnun var iken

                                   Hiç bu nevbette ne tablu ne otağ ister gönül

 

                                   Ver meta-ı vasl için peşin nakdı canını

                                   Çarşûyi aşkda pazarı sağ ister gönül

 

                                   Hayret ender hayrete Âsim düşürdüm kendimi

                                   Ne visali yâr mümkün ne ferağ ister gönül

 

                                  

                                               GAZEL

 

                                   Ah etmesin mi ey güli ter andelibi dil

                                   Bak âbü tabına nice kılsın şekibi dil

 

                                   Sen şûhi kine cuya ben âşüfte olmagın

                                   Her dem bu yüzden akmadı eşki garibi dil

 

                                   Ey tane sazı her tebi ferharı dürrü  çin

                                   Sensin bu namı dilkeşi hüsniyle zibi dil

 

                                   Mürgı hezare kendi makamın unutturur

                                   Şevki ruhunla nağme-i hatırı firibi dil

 

                                   Sehi vesli dost gehi firak aşina olur

                                   Asim bilinmedi dahi sirri acibi dil

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Çok âh etti bülbül lütfü arzuyi dil

                                   Göstermedi ol gonca dili âh rûyi dil

 

                                   Doldu şerabı nabı gami aşkı yâr ile

                                   Almaz mı ya  neşattan artık sebûyi dil

 

                                   Ol servi nazın ayağına edeli revan

                                   Enharı hulde naz eder oldu bu cûy-u dil

 

                                   Ey gam biz anı işitiriz cin-i türrede

                                   Sinemde etme beyhûde esb cüstü cûy-i dil

 

                                   Âsım baharı gamde gedeyanı aşıkı

                                   Sunsa o şahı naze nola taze bûy-i dil

 

                                    

                                               GAZEL

 

 

                                   Başım üzre âhı dûdi pür şerar eksik değil

                                   Var ise sinemde narı aşkı yar eksik değil

 

                                   Zülfü dilberde perişan etmede hep dillerin

                                   Hasılı uşşaka cevri rüzgar eksik değil

 

                                   Ey gönül böyle geçermiş rûzigârı aşıkın

                                   Hatırı zarında her dem bir gurbet eksik değil

 

                                   Tazelerden köyü dilber olmasa halı nola

                                   Ey gönül bağı cinan içre bahar eksik değil

 

                                   Fikri vasfı lalı canan eyle asim rûzi şep

                                   Destimizde hame-i cevher nisar eksik değil

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Nişane dilde duru çeşmi ebrûvan gafil

                                   Atıldı tiri kaza şest ile keman gafil

 

                                   Peserdi arzı cemalına ol peri rûyun

                                   Letafetinden olur tarfi çeşmi can gafil

 

                                   Zühuru nev heddi ruhsarı tabıdarından

                                   Dü çeşmi nazar averi fitne-i zaman gafil

 

                                   Nezaketi suhanı dil rûbaye meftun

                                   Ki andan oldun bihaber zeban gafil

 

                                   Şu resme zafü nehafet tenimde var Âsim

                                   Güzarı ahı dilimden gami nihan gafil

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Ne sırdır bu açıldı goncalar nevrûzundan evvel

                                    Figane geldi nürgu nâlevi nevrûzundan evvel

 

                                   Acep mi ayine almazsa berki feyzi nevrûzi

                                   Ki bağı hulde döndü deştü der nevrûzundan evvel

 

                                   Derûni lâlenin sevdası yerden depreşip durdu

                                   Ayağına çemen gül bağlar nevrûzundan evvel

 

                                   Telef sazı hava eyler çemende ehli gülşende

                                   Görürsün kalmıya hiç simü zer nevrûzundan evvel

 

                                   Ve bil cümle dili takvayı zahit dağ dağ etti

                                   Bu tabı derdi camı bikeder nevrûzundan evvel

 

                                   Nola güftare gelse andelibanı saray ey dil

                                    Misalı Asimi sahip hüner nevrûzundan evvel

 

                                               GAZEL          

 

                                   Yine gitti koyup gül gibi rengin lanesin bülbül

                                   Üğüttü var ise ol yerde âbü danesin bülbül

 

                                   Değil gülşende yer yer nazara-i hunberi çeşmi

                                   Özün etti gülün lal ile ferş hanisin bülbül

 

                                   Salındın har ile ey gül açıldın badı eşcare

                                   Nice zapt eylesin ahı dili divanesin bülbül

 

                                   Nola şehperlerin kaldırsa verse karşıdan nerkis

                                   Yaman gözden sakınır hasili caneden bülbül

 

                                   Değildi pençesinde verdi pür şebnem meğer Asimi

                                   Tutar elde arakla bir dolu peymanesin bülbül

                                                                      

 

                                              

GAZEL

                       

 

                                   Güller açıldı açar derdi nihanın bülbül

                                   Söyler artık tutamaz hiç lisanın bülbül

 

                                   Jâleden bağda bir hoşça buyun vermiştir

                                   Hâre salsa ne acep tîgı zebanın bülbül

 

                                   Boşanırsam hele feryadı gamı ruyunla

                                   Unutur bağda ay gül bu figanın bülbül

 

                                   Bağıban goncaları sebze ile bağlamazsın

                                   Çünki arz etmededir rişte-i canın bülbül

 

                                   Camı gülden arak şebnemi nûş eylemezse

                                   Şüpheden açmaz idi hiç dihanın bülbül

 

                                   Bağıban el yudu gülzarda kat’i gülden

                                   Döktü saçtı şu kadar eşki revanın bülbül

 

                                   Gül kulak  tutmaz idi etmese tahsil eğer

                                   Benden Asim hele bu hüsnü  beyanın bülbül

 

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Nice demdir mukımı sine-i bi kinemizdir gam

                                   Ezelden aşina bir hemdemi  diriganımızdır gam

 

                                   Yeri olsa  acep mi başımızda ey hezarı dil

                                   Güli gülbune füruzu gülistanı sinemizdir gam

 

                                   Acep mi gevheri can gibi hıfz etsek anı ey dil

                                   Deruni sîne-i viranede gencinemizdir gam

 

                                   Nola her dem sürahi veş bizimle olsa hemzanu

                                   Meali neşve-i camı meyi dû sinemizdir gam

 

                                   Bizimle rûberu olsa demadem vechi var Âsim

                                   Ki biz tuti’i mısri mihnetiz ayinemizdir gam

 

                                  

 

                                               GAZEL

 

 

                                   O mahın ateşi aşkından ahı aşkı bar etmem

                                   Cihana mihri âsa sûzi sinem aşikâr etmem

 

                                   Yüze nem var ise ol dema çıkar bu dideden ey dil

                                   Aninçün küncü gamde arzuyi vasılı yar etmem

 

                                   Gözükmez aksi verdi tal’atı selvi hiramanın

                                   …………………………………………………

 

                                   Gülüm yok bir şikeste per hazarı zahmedarım ben

                                   Bu bağ içre anınçin arzuyi nevbahar etmem

 

                                   Benim her bir sözüm bi şüphe erdi haddı icaze

                                   Ben amma bir zaman nazmımla Âsim iftihar etmem

 

                                  

                                               GAZEL

           

 

                                   Yok kararım durmazam bir yerde yarı görmesem

                                   Olmuşum aşüftesi şûhi barı görmesem

 

                                   Kûhi derdi deşte gamde çektiğin Ferhadü  Kays

                                   Ben de bilmezdim o şûhu şivekârı görmesem

 

                                   Gözlerim nemnak olur ey mah barı rûberu

                                   Hicri ruhsarında mihri tabdarı görmesem

 

                                   Her güli ahmer nihal nahlı matemdir  bana

                                   Sahni gülşende o servi gülüzârı görmesem

 

                                   Tazelendi eski derdi hicri yarı gülizâr

                                   Goncalarla barı ey Âsim ne zarı görmesem

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Aklım var iken türce-i canane-i görsem

                                   Kendim hele kaydı dili divanemi görsem

 

                                   Aklım gider ey dil olurum şöyle siyah mest

                                    Her kanda ben ol gözleri mestaneyi görsem

 

                                   Dünyaya değer cevhere sen malik olurdun

                                   Koynumda eğer ol durri yektamı görsem

 

                                   Düşse dile tabı ruhu sad çâk tenimden

                                   Mihr ile münevver yine kâşanemi görsem

 

                                   Elbette gelir hatırı zâre dili Âsim

                                   Gam hane-i pür vahşeti viranemi görsem

                                  

                                               GAZEL

 

                                   Bak dîde-i pür hûnuma peymaneye döndüm

                                   Bu na’ra-i dilden ise meyhaneye döndüm

 

                                   Hep âh ile tahrik ederim halka-i zülfün

                                   Zincir ile oynar bak o divaneye döndüm

 

                                   Nalemden eğer anlamadınsa beni bir hoş

                                   Bak sîne-i pür dağıma cânaneye  döndüm

 

                                   Dil derdile pür sîne ise âh ile berbad

                                   Bu aşk ile gencine-i vîraneye döndüm

 

                                   Ebnayı zamane arasında hele Âsim

                                   Bu nekmi dilaviz ile biganeye döndüm

 

                                               GAZEL

 

                                   Nev bahar erdi gelin gül gibi handan olalım

                                   Bülbüle karşı çemenlerde gazelhan  olalım

 

                                   Sebzeler sünbüli mişkine yine sarmaştı     

                                   Bizde dil bestiyi keysûyi perişan olalım

 

                                   Ateşi şemi rûhi dilbere pervane sıfat

                                   Yakalım balı peri her gece sûzan olalım

 

                                   Zülfi canan diyerek rişte-i çûya düşelim

                                   Kaysı divane gibi silsile-i cûban olalım

 

                                   Rûzigâr ahır eder kühlü dû çeşmi havra

                                   Biz ey cisim gubarı rehi canan olalım

 

                                   Çarhı dûn bahrı sirişik üzre hubabe dönsün

                                   Söyle ey dîde-i gam hicr ile giryan olalım  

 

                                   Dağdar eyleyelim sînemizi ey Âsim

                                   Dembedem sûz ile neyler gibi nalan olalım

 

 

 

                                               GAZEL

           

                                   Bu dağa nola dili bi kararı söylettim

                                   Yine güli ter ile bak hezarı söylettim

 

                                   Açıldı gonca-i rengini andelibi dilin

                                   Çeministanda ol gümüzarı söylettim

 

                                   Kesilmedi seri zülfin hikayeti gerçi

                                   Bütün gece dili aşüftekârı söylettim

 

                                   Getirmemiş biri narı firakına takat

                                   Cihanda ben nice bin kühsarı söylettim

 

                                   Ne gam bu darı fenaden gidersem ey Âsim

                                   Felekte namımı nazmimle barı söylettim

                                  

                                              

 

                                               GAZEL

 

                                   Alemde cefayı gami bi kinede buldum

                                   Herdem dil ile hemden anı sinede buldum

 

                                   Bir girye kuru âh ile ey dil ele girmez

                                   Neyli güheri vusletti nakdinede buldum

 

                                   Gördüm nice mahruyi felekte senin amma

                                   Ey mah nazirin yine ayinede buldum

 

                                   Billah eseri mucize-i isi-i zahit

                                   Ol şuh ile nûşi meyi dûsinede buldum

 

                                   Dil çâk  ise asim sühanımdan nola lü’lü

                                   Bu gevheri tab’ım gibi gencinede buldum

 

                                               GAZEL

 

                                   Sataştı derdü game şad gördüğün gönlüm

                                   Hezar kaydı var azad gördüğün gönlüm

 

                                   Yıkıldı gamle güzergâhı o aşıkın şimdi

                                   Yerinde yeller eser âbad gördüğün gönlüm

 

                                   Yatar figân-gede-i tende şimdi dembeste

                                   Enisi nale vü feryat gördüğün gönlüm

 

                                   Düşürdü kendiyi damı belayı hirmana

                                   Kemendi ah ile seyyad gördüğün gönlüm

 

                                   Caminle nale gûnüm şimdi hûn içer sakı

                                   Süründü badeye mutad gördüğün gönlüm

 

                                   Seza değil dahi dersi cünini her fende

                                   Kemal-i aklile üstad gördüğün gönlüm

 

                                   Gami firak ile gurbette aşina oldu

                                   Vatanda Âsim ana yad gördüğün gönlüm

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Niçin incindi şehi işve penahim bilmem

                                   Hazer üzre olayım ah günahım bilmem

 

                                   Kim perestiş eder ol mihri cihan araya

                                   Kim alır hale-i  ağuşuna mahim bilmem

 

                                   Gami halü hatı dilber ki uzarsa ahır

                                   Nice olur ah benim halı tabahım bilmem

 

                                   Beni öldürdü hele hasreti  canegah amma

                                   O cefakâre kalırmı benim ahım bilmem

 

                                   Beni nakamı huzur  etmede ey Âsimi zar

                                   Sebebi düşmeni bahtı siyahim bilmem

           

                                               GAZEL

 

                                   Bigane gönlümüz gibi yok ey sefayı gam

                                   Hüzne muhip neşate adu aşınayı gam

 

                                   Ey ah söyle Zühreye geçsin sürürun da

                                   Billah kader verir bana gayrı nevayı  gam

 

                                   Gelsin meyi elem içelim içelim bezmi hüznide

                                   Bağı cihanda var ise eğer ger mübtelayı gam

 

                                   Mürgi dilim bu sîne-i  pür dağı bulmazsa

                                   Kanda bulurdu gülşeni hatır küşayı gam

 

                                   Bu nazmi sûzi bahşı dili ehli derdden

                                   Asim bilindi dildeki var iptilayı gam

 

                                              

                                                       GAZEL

 

                                   Ya kaldır hâki firkatın ya pâyımal eyle sultanım

                                   O hal üzre koma bu zârı bir hal eyle sultanım

 

                                   Diyarı firkatın abü havasından alil oldum

                                   Ya  öldür ya diyarı vasle isal eyle sultanım

 

                                   Sirişkim izzi rifattan cüda bir bî sütun oldum

                                   Sataştıkça seni yollarda iclal eyle sultanım

 

                                   Nesim asa dili aremiz gezmekte köyünde

                                   Gami zülfünle barı anı işgal eyle sultanım

 

                                   Gelirsen tende canın var iken evvelce tirinle

                                   Şifayı sedr olur peygamı irsal eyle sultanım

 

                                   Ne mümkün vuslet amma bari bu dil haste-i hicrin

                                   Olunca  vade-i vusletle iğfal eyle sultanım

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Neşve ol neşve idi minneti sehpaye yoğ idi

                                   Zevk ol zevk idi kim hacleti sevda yoğ idi

 

                                   Bezm ol bezm idi kim hiç lebi sakıde gönül

                                   Bu geda bu cemi pür şevketi dünya yoğ idi

 

                                   Demler  o demler idi çeşmi bütan gerçi müdam

                                   Bade har idi vela surişü gavga yoğ idi

                                  

                                   Rif’at ol rif’at idi rif’at için her gûna

                                   Bu tabasbüs bu temelluk bu temenna yoğ idi

 

                                   O gülün bülbülü pür gulgulu olmuştu gönül

                                   Bağı alemde gülü bülbüli şeyda yoğ idi  

 

                                   Sana hemta nice olur alemi bâlada dahi

                                   Ruh idim sen sanma hiç sana hemta yoğ idi

 

                                   Saf idi aksi cemalında dili Âsimi zar

                                   Dahi meşşatede mir’atı mücella yoğ idi

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Keşte-i aşkı dolaşmaz kefeninden gayrı

                                   Zahmıne yok yapışır pirehanından gayrı

 

                                   Nesi vardır o şehin gücü dili aşıkta

                                   Hançeri gamze-i hatır şikeninden gayrı

 

                                   Zülfün ettiklerini aşıka takrir edemez

                                   Her serimu dile gelse diheninden gayrı

 

                                   Nakşı şiirini meğer haylıca şirin yazmış

                                   Kıl ki mani femi şirini sühandan gayrı

 

                                   Aklü fikrü dili cananın güzel aldın bir bir

                                   Asimin ah nesi kaldı ki teninden gayrı

                                  

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Rahm eder gehi bütan aşıka senden gayrı

                                   Kimse çekmez sitemi her demi benden gayrı

 

                                   Bulmadın hiç dili mahzunuma bir eğlence

                                   Mey ile dilber ile seyri çemenden gayrı

 

                                   Gördüm esbabı cemalın o büti tannazın

                                   Safha-i ayine-i dilde dihenden gayrı

 

                                   Rehzeni hicri bütan şöyle soyar aşıkı kim

                                   Hiç komaz nesneyi cisminde kefenden gayrı

 

                                   Hemdemi isi-i iklim olamaz kimse benim

                                   Asimi ruh dahi cismi sühandan gayrı

 

 

 

 

 

 

                                                             106

 

                                               GAZEL

 

                                   Ey bâdı seba yarin hattından eser yok mu

                                   Hiç rûsiyeh ağyare bir kare haber yok mu

 

                                   Eşkim seri köyünde hâke karışır gelmez

                                   Avdet eder ol yerden bir gayrı gider yok mu

 

                                   Gördün mü bu gün ey dil sen gaze-i gammazın

                                   Aşıklarını yarın yanından geçer yok mu

 

                                   Har üfkenü cevr olma bülbüllerine ey gül

                                   Ahı seheri gâhı anlarda çeker yok mu

 

                                   Sahni çemeni aşkın bülbülleri dembeste

                                    Gülzarı melahatta bir gonca-i ter yok mu

 

                                   Har mühre-i nadanı nakde satılır bir bir

                                   Hiç kimse demez amma bir dürri güher yok mu

 

                                   Güftare nice gelişin tûti gibi hiç Âsim

                                   Ayine-i kalbinde sad güne keder yok mu

                                  

 

                                               GAZEL

 

                                   Göreydi yar bilmem bu dili gamharı neylerdi

                                   Ya anı böyle mahzun görse aya yar neylerdi

 

                                   Biraz def etmese derdi derûnun şahı gül üzre

                                   Figane ahile bilmem hezarı zar neylerdi

 

                                   Güler giryan görünce leyk bilmem görse ömründe

                                   Beni bir kerre handan , çahrı bedgiradır neylerdi

 

                                   Egerçi görmeseydi rindi sermesti kime aya

                                   Atardı senki ta’nı zahidi huşyar neylerdi

 

                                   Cihanda olmasa mir’atı kalbi aşık ey asim

                                   Kime arzı cemal eylerdi ya dildar neylerdi

 

                                  

                                               GAZEL

 

                                   Gelir yok yanıma şimdi gami dildarıdan gayrı

                                   Sorar yok halımı ölsem dahi ol yarıdan gayrı

 

                                   Eğer hakister olsam ateşi sûzanı hicrandan

                                   Döner yok üstüme dûdi dili hamharından gayrı

 

                                   Ne hasil eyledin sevdayı keysûyi siyahından

                                   Perişani-i efkârı dili efkârdan gayrı

 

                                   Benim nem kaldı hâki pâyına isare şayeste

                                   Bu demlerde sirişki dide-i hûn barıdan gayrı

 

                                   Nice kan ağlamaz hep gezdiği yerde hezar Asim

                                   Nesin görmüş gülün  hiç zahmi yar harıdan gayrı

 

 

 

 

 

 

 

 

107

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Acep berzahte kaldım ben ne dilber nazdan geçti

                                   Ne dil köyünde feryadı fiten perdazdan geçti

 

                                   Seri zülfünle hayli mirgi dil derbeste durmuştur

                                   Anınçin lane-i diriğıne pervazdan  geçti

 

                                   Duyarsın ey şehi zulmaferini hüsni beşer

                                   Ne diller tigi tizi gamze-i gammazeden geçti

 

                                   Acep şuridelik tutmuş dili zarı nesim âsa

                                   Yine var ise köyü dilberi tannazeden geçti

 

                                   Ne rüsvaylıklar ey Asim çekersin dahi sabreyle

                                   Ne dilberden gönül ne camı meste sazdan geçti

 

                                  

                                               GAZEL

 

 

                                   Ben ol şirin lebe meftun idim feryat anılmazdı

                                   Keserdim kûhi derdi tişe-i polat anılmazdı

 

                                   Hezarı verdi rûyi yar idi dil bağı alemde

                                   Güli ter andelibi ateşin müzdat anılmazdı

 

                                   Akardı cûyi hûni çeşmim ol servin ayağından

                                   O dem Ceyhun ile Seyhun dahi Şimşat  anılmazdı

 

                                   Esiri pençe-i şahini çeşmim dilber olmuştu

                                   Bu mürgı dil dahi hicr ile seyyad anılmazdı

 

                                   Senin şevkı lebinle rûberu  guya idi Asim

                                   Dahi mir’atı tûti kanat ile nekkat anılmazdı

 

                                  

                                               GAZEL

 

 

                                   Asrımızda dühteri rez gibi afet kopmadı

                                   Ol ayağa binmeyince  bir kıyamet kopmadı

 

                                    Ahile bâdı sabahın ittifakı bu imiş

                                   Zülfün asa sünbili bağı letafet kopmadı

 

                                   Esmeyince bâdı ahım ey nihalı işvebaz

                                   Meyani canperveri şirini vuslet kopmadı

 

                                   Başın üzre ey felek her dûne sen meyl  etmedin

                                   Geçmedik yerden yere bir bu felaket kopmadı

 

                                   Eksik değildir ger desem ey  Asimi nükte şinaz

                                   Tab’ım asa bülbülü bağı fesahat kopmadı

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Gönlümü baştan çıkardı kakilin sevdaları

                                   Korkarım bir gün o serkeşte tutar sahraları

 

                                   Kim bakardı sureti mecnune yanında eğer

                                   Ol bütün tasvir olunsa aşıkı rüsvaları

 

                                   Ta kıyamet ebrü pür  sevdadan ey dil  kan yağar

                                   Huni eşkim söyle hûnin eyledi deryaları

 

                                   Nerkisi mestaneyi bidar eder dil habıdan

                                   Ol gülün feryade gelse bülbülü şeydaları

 

                                   Hicri kaddından benimle şöyle döndü sahnı bağ

                                   Raksa birden geldi sandım servicu araları

 

                                   Ey ecel gel kandasın candan usandırdı beni

                                   Köşe-i firkatta  yarın vade-i ferdaları

 

                                   Sözlerinden belli ey Asim ki arş ayinedir

                                   Misrı nazmın tuti’i guyayı sükkerhaları

 

                                               GAZEL

 

                                    Bezmi gamde hûni çeşmin eyledin ey şuh mey

                                   Sinei pür sûzi def hem bu dili gamhar ney

 

                                   Gönderirsin sen beni ahır adem iklimine

                                   Ey şehi hüsni baha bu cevri çekmek tabegey

 

                                   Kimse görmezdi ayağın zahidin meyhanede

                                   Ey dili pür gam gerçi olmasaydı bade ey

 

                                   Ey gönül cemiyeti bazice gahı köhnede

                                   Kim bilir kangı gedaye diye ahır tac gey

 

                                   Nezmi pâki canfezayi dilkeşin gönder heman

                                   Gönderirsin ehli dil yârane Asim tuhfe şey

 

                                               GAZEL

 

                                   Çâki sineme açtı yâre dahi

                                   Dilde var sed hazar yâre dahi

 

                                   Gelmedin  bülbüle gülün berkin

                                   Rüzgar aldı bir kenare dahi

 

                                   Şebi firkat nihayete erdi

                                   Çıkmadı o mah pâre dahi

 

                                   Gûyi eşkim füzün olmakta

                                   Gelmedi ey gönül karare dahi

 

                                   O gülün şevkı vusletin bulamaz

                                   Erse Asim nice bahare dahi

 

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Sanma ey  dil çemene berki güli ter düştü

                                   Bülbülün katre-i hûni dili yere yer düştü

 

                                   Sünbülüstane düşersem nola manendi resim

                                   Dili zarı hevesi zülfi muanber düştü

 

                                   Kademin çekse nola ateş olup benden oyar

                                   Katre-i hûn yerine dîdeden ahker düştü

 

                                   Nahı nev sanma senin gamzelerin havfinden

                                   Desti celladı felekten yine hançer düştü

 

                                   Nazra  fâş olmaz isem mihre acep mi Asim

                                   Çeşmi giryanıma aksi ruhi dilber düştü

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Bana ta’n eyleyen nakşi rûhi dildarı bilmezmiş

                                   Beli her mürg sevt aver güli gülzarı bilmezmiş

 

                                   Nice teşbih edersin dilbere seyri çemanzarı

                                   Yerinde kaldı amma şive-i reftarı bilmezmiş

 

                                   Cinan vasfında vaiz hep mufassal kıssalar söyler

                                   Meğer biçare  hayfa zevkı köyü yarı bilmezmiş

 

                                   Nice ta’n eylemez zahit bana bir katre ney içsem

                                   O bahrı bi kenarı rahmeti gaffarı bilmezmiş

 

                                   Ara yerde yanıp yakıldı çeşmi zarım ey Asim

                                   O fettan ise süphi sûzi dîl gamharı bilmezmiş

 

                                              

 

GAZEL

 

 

                                   Seni halka-i alem hüsn ile magbuti hur etmiş

                                   Anınçin ins-ü cinde derdi mendin çok zuhur etmiş

 

                                   Seba keştu güzarı alem etsin bi karar olsun

                                   Seri zülfünde yarın gönlümü çok bihuzur etsin

 

                                   Müşarün bilbenan etmezmisin uşşakı lütfunla

                                   Yine hatırla ey kaş yat irin hutur etmiş

 

                                   Züleyhanın işittim Hazreti Yusufla destanını

                                   Rehi aşkında Asim ol azizin çok kusur etmiş

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Al ile şirişki ter o simin yere düşmüş

                                   Kalmaz ayak altında pek âla yere düşmüş

 

                                   Ol nahlı serfiraze giran gelmek olmaz

                                   Aşüfteleri sünbül ile yeksere düşmüş

 

                                   Ateş yeter  aşkınla başında şebi gamde

                                   Pervane ise şem’i ziya küstere  düşmüş

 

                                   Teskin edemez anı şebnem sûzişi bu pek

                                   Çoktan dili sad pare ol verdi tere düşmüş

 

                                   Şerh etse nola mesihaye nutk ile hame

                                   Asim gibi üstadı sühanpervere düşmüş

 

                                               GAZEL

 

                                   Durma ey canı aziz turra-i canane karşı

                                   Aklü dil anda imiş var yürü yârane karşı

 

                                   Nice bir bağda ey cûy gezer çağlarsın

                                   Eşki çeşmim gibi var lücce-i ummane karşı

 

                                   Demesinler sana mağlubi riya ey vaiz

                                   Meclisi meyde yürü halka-ı rindane karşı

 

                                   Sana lazım ise cemiyeti hatır zahit

                                   Ne hatı nevrese ne zülfi perişane karşı

 

                                   Gel yine Asim ile bir demi ruhani sür

                                   Yani ey nazik canane dîl-ü cane karşı

 

                                              

 

 

GAZEL

 

                                   Hukka-i lalında ol kim  dürri dendan gizlemiş

                                   Derdine uşşakı zarın anda derman gizlemiş

 

                                   Damına çâki giribanın getirmiş aşkını

                                   Ta’atı hüsnünde ol kim rişte-i can gizlemiş

 

                                   Görme hârü hasle müjgânım beraber çeşmi ter

                                   Anların altında bin deryayı  umman gizlemiş

 

                                   Bülbülü sermest edip gülşende etmiş narezen

                                   Asitanı gülde ol kim camı rehşan gizlemiş

 

                                   Hâme sanma Asimin destinde vermiş lulesin

                                   Zülmet içre ol kim aynı âbı hayvan gizlemiş

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Andelibi dil cihanda az gülistan görmemiş

                                   Leyki rûyun  gibi verdi gülbini cam görmemiş

 

                                   Cûyi eşkim çok dolaşmış gerçi bağı alemi

                                   Kaddine benzer veli servi hiraman görmemiş

 

                                   Geldi geçti çok güzel amma o şuhun mislini

                                   Hiç dû çeşmi layenamı çarhı devran görmemiş

 

                                   Kat’i kûhibisütune takatı olsa devran nola

                                   Kuhûken derdi teb’i hicranı canan görmemiş

 

                                   Nazmi Asim sayeperdir  şahidi gülçehredir

                                   Rûyi pâki tab’ı darı mihri rehşan görmemiş

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Atmadık tîri belâ ol kâsü ebru kalmamış

                                   Sehmi müjgân gibi amma biri doğru kalmamış

 

                                   Sehni deşti kerbelaye döndü vadi’i kerem

                                   Çeşmesarı kubkurudur bir içim su kalmamış

 

                                   Bağı dehrin hârı azarı dahi ser tizü ter

                                   Bir güli lütfünde amma renk ile bu kalmamış

 

                                   Ey gönül yabane atma sen kemendi ahını

                                   Sevmemiş ağyarından kaçmamış bir ahu kalmamış

 

                                   Şimdi Asim gezmeye kan aldırır dil hastadır

                                   Ol tabibi canü dilde gayrı darü ilaç kalmamış

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Gönül esiri seri zülfi yar olup kalmış

                                   Misalı  şane o kayd içre zar olup kalmış

 

                                   Sorarsa halı dili zârım ey seba ol gül

                                   Dehârı gamden o bülbül fikar olup kalmış

 

                                   Azim eser mi kodu bi sütünda ferhad

                                   Hezarı âhı dilimden gubar olup kalmış

 

                                   Şerabı nabı tükenmiş bu camı minanın

                                   Anın bu cur aları zehrı bar olup kalmış

 

                                   Nice ruhamı tarabgahı  Husrev ey Asim

                                   Gedayi pür game sengi mezar olup kalmış

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Bu taze reviş servi hiramanıma mahsus

                                   Her şive-i nev hasili cananıma mahsus

 

                                   Birden hele bir sinede sed zahmi açmış

                                   Tîgi  nigehi çeşmi füsun pervere mahsus

 

                                   Cennet demesin ya ne desin kûyinde Adem

                                    Mahzuni dile ilkayı neşat ol yere  mahsus

 

                                   Gayrı nice aksın dahi rûzi ezel olmuş

                                   Bu çeşme-i çeşmim o parı peykere mahsus

 

                                   Candan eser etmek nola  Asim vasfına

                                   Vasfı lebi şirini bu kilki tere mahsus

 

                                               GAZEL

 

                                   Canda eser etmek nigehi dilbere mahsus

                                   Anda bile zahm açmağa ol hançere mahsus

 

                                   Hicrinle nice dide-i nemnak var amma

                                   Kan ağlamağa dide-i giryânıma mahsus

 

                                   Her yerde açılmaz güli biharı muhabbet

                                   Bu şûle heman sîne-i  sûzanıma mahsus

 

                                   Vardır beli çok bülbülu gülzarı gam amma

                                   Feryadı demadem dili nalanıma mahsus

 

                                   Erbabı belagat arasında hele Asim

                                   Bu hüsnü eda tab’i sühandanıma mahsus

                                  

                                               GAZEL

 

                                   Hoş gelir bezmi sefade şem’i nur efsane raks

                                   Nola fanusi hayal eylerse çün pervane raks

 

                                   Ol sehi kad rûyun aksa bağıda badı seba

                                   Ettirir hem serve hem bergi güli handene raks

 

                                   Cûş edip camlar sebular aktılar  ayağıma

                                   Şöyle ettim arsa-i meyhanede  rindane raks

 

                                   Yad olundukta senin zülfini şephunun eder

                                   İki tebli desti maliyle dili divane raks

 

                                   Gül güler bülbül öter,mey köhne  sakı tazedir

                                   Etmesin mi gülistanda Asimi mestane raks

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Ah edip yâdı kaddinle kim eder zühhad raks

                                   Ol acep mi ettirir haşakı hâre bad raks

 

                                   Firkatı kaddinle cana şöyle dil sermestedir

                                   Baga varsa zan eder kim etmede şimşad raks

 

                                   Sen o âhusun izin buldukta fartı  şevkden

                                   Kendiyi zapt eylemek bilmez eder seyyad raks

 

                                   Badı ahım varsa rûzi haşre dek eylerdi hep

                                   Girdi kabri kaysü zarı meşhedi ferhad raks

 

                                   Çarhı encümandarı sanman pür şerare dûd ile

                                   Her şep eyler badı ahı Asimi naşad raks

 

                                  

                                                           GAZEL

 

 

                                   Derdim aktırmak mıdır her dem düdalıktan garez

                                   Söyle ey ömrüm nedir bu bivefalıktan garez

 

                                   Garki girdabı bahrı hayret oldum dostum

                                   Bilmem ağyare nedir bu aşınalıktan garez

 

                                   Şahı istiğna sine-i mülki aşk olmuştu Kays

                                   Seyri leyli idi ancak ol gedalıktan garez

 

                                   Rast söyle ey seba uşşakı dilberden misin

                                   Bir makamın yok nedir bu binevalıktan garez

 

                                   Hatırı uşşaka ilkayı kaderde var ise

                                   Dilberin mir’ata böyle rûnümalıktan garez

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Evvel nigah etti dili nâlane taarruz

Sonra giderek eyledi tâ cane taarruz

 

Zapteyle migehini medet ey çeşmi siyehim

Gitsin dil-i can etmesin imane taarruz

 

Ey dil çekelim çare nedir derdi muhari

Çün vaiz eder sagarı rindane taarruz

 

Etmekte seba ah ile dildare giden hep

Bu sünbüli dûdi dili sûzane taarruz

 

Ya rab ne olur haki kor şem’aye her şeb

Eyler rûhi cananeye pervane taarruz

 

Rindanını şikeste mi etmez diriğ etme

Ey şane o keysûyi perişane taarruz

 

Geçsin güli gülzarı ümidim yare Âsim

Her harı anın etmede damane taarruz

 

 

 

 

                                                GAZEL

 

Hezarı derdi gamım etmem arzuyi neşat

Bu bağı köhneye gelmezdim olsa bûyi neşat

 

Esen bu dûdi dilimden nikaplar çekerim

Görünse müstaba-i gamde gahruyi neşat

 

Göründüm ey gönül alemde bir dem-i hürrem

Şikeste yatmasa peygûleden sebuyi neşat

 

Bu köhne bağ hezaran hezan dîdede hiç

Demide olmaya bir dahi nazı bûyı neşat

 

Bu harı zarı belade gel etme ey dili zar

Misalı asimi gamdide cüstü cûyi neşat

 

           GAZEL

 

Sanmam buzahmi sinemi hiç merhem ihtilat

Elmas sevali ile eder herdem ihtilat

 

Derdin mi dil mi sinede fark etmek olmadı

Derdinle şöyle etti dili pür gam ihtilat

 

Mürgi hezarı bağı dilkeşim …………

Zagu geladı zag ile hiç etmem ihtilat

 

……………………………………

Herkese ey dil etme sakın ihtilat

 

………………………………………

Zira çoğaldı ahremeni adem ihtilat

 

Mahsusi mihr olmayacak vechi eylemez

Bikri sühanle Âsimi ise dem ihtilat

 

          

 

 

GAZEL

 

Sanmayın gelmiş ola girdi lebi canane hat

Yazdılar etrafına bir laliden fincane hat

 

Hak budur kim pek yaraşmış öyle nazik kıt’aye

Bi misal olmuş keşide ey dili ferzane hat

 

Zan ederler zülfidir ya dûdi ahımdır benim

Kimse bilmez geldiğin hiç ol mehi tabane hat

 

Ey gönül bak hitte-i rusare-i pür tabına

Yazdı desti kudret ancak ateşi sûzane hat

 

Hattı la’lı dilberi gördün mü ey Âsim hele

Hattı yakuti nola nesh etse ol şahane hat

 

 

 

 

           GAZEL

 

Dil oldu tal’atı pür âbü tabdan mahzuz

O zerre vişki olur afitabdan mahzuz

 

Firakı duri dirazınla döndü aşıkı zar

O düzehi yeki olmuş azabdan mahsus

 

Saraydi sineye bulsaydı derdi Eyyubu

O denlu oldu gönül izdiraptan mahzuz

 

O mübtela nice senden geçer ki her dem olur

İtabu gamze-i mestü harabdan mahzuz

 

Osandı alemi faniden Âsim ölse nola

Bu ömri bi bedelinde şitabdan mahzuz

 

 

           GAZEL

 

Sûzişinden ey dil eylerdi ruhi canane haz

Dahi bezm ara değilken şeme’vü pervane haz

 

Çok değildir hûni dilden eylesem nühcamı pür

Etti zira bademizden gamze-i mestane haz

 

Sen bu meyden leblerinle korkarım sakı hele

Yine eylersin beni mestane-i peymane haz

 

Mülki dilde taş taş üzre komaz ceysi sitem

Malik oldu ana zira bir şehi virane haz

 

Desti himmet hep şikeste beste asla sağı yok

Ol sebepten asim oldum şehbazı lane haz

 

 

          

 

               GAZEL

 

Buse-i la’lından etmez mi dili mehcur haz

Badeden vallahi eyler her zaman mahmur haz

 

Hasta dil derdü gamın geldikte şadi kesbeder

Eyler ahbabın kudûmundan beli rehcur haz

 

Dil seri zülfünde ol ruhsarı görmek haz eder

Şem’adan etmez mi bidarı şebi deycur haz

 

Afvi ahı mesti-i  aşkınla şad etti beni

Safhı özründen beli eyler dili mahzur haz

 

Aksi hüsnünden dili Âsim acep mahzur olur

Etmemiş mi ya tecelliden dırahtı tur  haz

 

 

 

 

           GAZEL

 

 

Çün çırağın yaktı ruhsarından ey dil darı şem

Etse hakister nola pervaneyi  her barı şem

 

Bezmi gamde firkatı rûyunla hem eşkin döker

Hem derûnundan âhı ateş zâde eder ey yarı şem

 

Hizmet etmiş istikamet üzre bezminde nola

Sırçadan olsa sarayı nail olmak kârı şem

 

Dağı yakmış farkına işler kayıtlı dembedem

Fartı aşkından senin ey ateşin ruhsarı şem

 

Alsa etrafın nola pervaneler etfalı veş

                                   Her şeb ey Âsim okurmuş metl’ül envarı şem

                                  

 

                                               GAZEL

 

 

                                   O şuhu görmeğe dünya kadar peyda olur mani

                                   Ki eski dûdi ahı cûşişi sevda olur mani

 

                                   Ne mümkündür nigâh etmek sana serbef camile

                                   Şua-i âfitabın nazar aya cane olur mani

 

                                   Senin bülbüllerin feryat eder sayfi şita ey gül

                                   Ne faslı gül muharrik ne hazan asla olur mani

 

                                   Ne mümkündür alınmak köyü yâre dîde ağlarken

                                   Selamet bulmağa cûşi hûni derya olur mani

 

                                   Ederdim şem’i camı meclisi efrûzi safa Asim

                                   Velakin tut ki ta’ne-i âda olur mani

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Erdi bahar düştü dile arzuyi bağ

                                   Etsem acep mi cûyi sifat cüstü cûyi bağ

 

                                   Bahri cunûne dek nola ger etmese karar

                                   Bir serde aktı bu dili şeyda çü cûyi bağ

 

                                   Ey şahı naz gidelim tarafı gülşene

                                   Billah açıldı hem gül hem taze bûyi bağ

 

                                   Rindan acep mi curaların dökse bağıda

                                   Faslı baharda o imiş âbı rûyi bağ

 

                                   Asim esiri zülfi nigarız acep midir

                                    Olsa zamanımızda bizim güftü gûyi bağ

                                  

                                  

 

 

                                                           GAZEL

 

 

                                   Sinede gül gibi neyler aşıkı serbeza dağ

                                   Ta derûni dilde yaksın la’le asa taze dağ

 

                                   Ahı dilden bellidir sûzi deruni aşıksın

                                   Sinesinde ney gibi göstersin evvel taze dağ

 

                                   Faslı gül erse açılsa bir kenarı cûyıda

                                   La’le veş gösterse al ol servi bağı naze dağ

 

                                   Bilse caiz kangı koldan yaktılar Âsim seni

                                   Tazeler yaktırdı kolda dilbere tannaze dağ

                                  

 

                                               GAZEL

 

 

                                    Lütfedip üftadelerden etme ihsanın diriğ

                                   Yani kaldır hâki rehden etme damenin diriğ

 

                                   Hatırın tatyip etsin hâki pâden lütfünü

                                   Etmesin düştükçe zülfi anber efşanın diriğ

 

                                   Aşıkı dilhasta-i mahsudi firket sevdiğim

                                   Eyleme abı hayatı tîgi berranın diriğ

 

                                   Lütfün inkâr eylemem ey şahı istinga penah

                                   Hak budur kim etmedin bir kere hicranın diriğ

 

                                   Zevki cismanı vü ruhaniye meylin var ise

                                   Etme Âsim simutenlerden sakın canın diriğ

 

 

                                               GAZEL

 

 

                                   Uşşak nice salmaya hûlar taraf taraf

                                   Gönderdi meyfüruş sebûlar taraf taraf

 

                                   Ol serve gülşen ehli havadar oldular

                                   Hep cüstü eder anı cûlar taraf taraf

 

                                   Şevkı ruhunla mürgi dil ah etti var ise

                                   Kaçtı  tuyuri zemzeme cûlar taraf taraf

 

                                   Geçti selamet ile seba çini türeden

                                   Asim nisar etmede bular taraf  taraf

 

 

 

 

                                               GAZEL

 

                                   Feyzi seba ile güli gülşen dila latif

                                   Her bir makamı bülbüli nazik ede latif

 

                                   Vermez mi heşt cenneti adem bu aleme

                                   Fasılı güli nevayi hezaru  seba latif

 

                                   Bilmem ne güne geldi sana günci meykede

                                   Zahid o yer gelir hele her dem bana latif

 

                                   Gördün mü eşkü ahımı  ey servi sefiraz

                                    Olmaz diyarı gamde hiç abü hava latif

 

                                   Asim hemişe vasfı ruhun böyle rec eder

                                   Olsa acep mi her gazeli dilbera latif

 

                                              

 

GAZEL

 

                                   Hep cüstü cûyi goncada bülbül taraf taraf

                                   Salsa acep mi sûz ile gul gul taraf taraf

 

                                   Dilbeste-i tarı büti turadır nola

                                   Olsa demide bağda sünbül taraf taraf

 

                                   Nerkis acep mi mesti-i hap olsa bagda

                                   Şevkı lebinle akmada hep mül taraf taraf

 

                                   Uşşakı  bineva gibi ol guncayi arar

                                   Asim seba ile verakı gül taraf taraf

           

                                               GAZEL

 

Dü çeşmi hûn feşanımdan  biri ceyhuni hun ancak

                                   Biri ey ganzes cevr aşında seyhuni hûn ancak

 

                                   Dökersin kanını her dem ayaga tigı müjgânla

                                   Nigahı müptelayı bade-i gülguni hûn ancak

 

                                   O kâfir gamzeye kar eylemez  ceyşi niyaz ey dil   

                                   Heman eylerse  eyler dîdeden şephuni hun ancak

 

                                   Hilalı çarhı gördüm rüstemane bunca kan dökmüş

                                   Bu zarı kine cûyun tifli'de meftuni hûn ancak

 

                                   Senin devrinde Asim  giryanek olmuştur ey mahru

                                   Demaden aşkı hûn alut ile gelduni hûn ancak

                                              

 

 

GAZEL

 

 

                                   O maha aşık isen derdü ahın ey dili zar

                                   Havade gubini misli sahap mevc  ursun

 

                                   Nesimi  ahını gönder o şuha peyder pey

                                   Ruhunda türra-i pür picütap mevc ursun

 

                                   Bir âh eyle ki behrı sirişkinin Asim

                                   Firazı du zeha rûzi hesap mevc ursun   

 

                                              

GAZEL

 

 

                                   Gör elden ol sanemi anberin nikap yüzün

                                   Dü çeşmim ah benim görmez  oldu şap yüzün

 

                                   Çevir gamze-i meh tal’atını havfinden

                                   Sipehri nemce-i mir’atı âfitap Yüzün

 

                                   Yüzüne bakmaz eğer  doğsa bin mehi Ken'an

                                   Gören o mihri müniri  cihan tab yüzün

 

                                   Hayalı la’l ile gitmez  harareti  hasret

                                   Ne sud görsede hap içre teşne ab yüzün

 

                                   Hezar güne teşekkür ederdi halına Kays

                                   Göreydi Asimi mecnuni dilharap yüzün

 

                                              

 

GAZEL

 

 

                                   Esiri zülfi idi kim belli piçü tabımdan

                                   Ne kayde düştüğüm anlandı iztirabımdan

 

                                   Garibi reazarı derdim ki sebzeler yerine

                                   Hemişe sünbüli matem biter türabımdan

 

                                   Acep mi mahveşani cihan alırlar ise

                                   Hemişe tabı cemalı o afitabımdan

 

                                   Dayanma  bahtı siyahım sihpiri gaddare

                                   Sakın sakın  hele ahı  dili harabımdan

 

                                   Sipihre çıkmasa da   dûdi ahım ey Asim

                                   Esiri zülf idiğim belli picü tabımdan

                                  

                                              

 

 

GAZEL

 

                                   Kırıp uşşakı tigı gamzeyle kane girmişsin

                                   O rengin saların şahittir ey canane girmişin

 

                                   Geçip zülfi mutarradan hatı pür tabıda kaldın

                                   Acep çok kayde rûyi  can için ey şane girmişsin

 

                                   Dili Rûşen edip reşki  zevilbeser etmişsin

                                   Gözüm nuru o dem kim dide-i giryane girmişsin

 

                                   Dil-i gül gonca-i muğber mi etti bad gülşende

                                   Nedir badı yine ey andelip efgane girmişsin

 

                                   Zebanından seni ey nazmı Asim hiç gidemezler

                                   Misalı şûhi nev peyda dili yarane girmişsin

 

                                  

 

                                                           GAZEL

 

                                   Düşmenlerimin hatırını abad edeceksin

                                   Bu cevr ile yani beni berbat edeceksin

 

                                   Ey şuh eda ey zülfi  siyeh sende bu sevda

                                   Ey dil var iken çok dahi feryat edeceksin

 

                                   Kamı ferah efzayı visaliyle bileydim

                                   Bu dehride ey büt kimi irşad edeceksin

 

                                   Cadıyu fusun perveri çeşmi siyehinle

                                   Alemde ne çok fitneler icat edeceksin

 

                                   Dindirmedi birden matarı eşkini gerdun

Bu demleri Asim dahi çok yad edeceksin.

 

                                               GAZEL

 

                                   Hep vasfi seri türra-i dilberde kalırsın

                                   Elhak dili hoş lehce güzel yerde kalırsın

 

                                   Bahrı gemi dilden ne  haber yâre verirsin

                                   Ey tir sen  ancak yorulup yerde kalırsın

 

                                   Mugpeçenin zülfüne yeltenme Asim ferağ et

                                   Badı seba sen dahi kâferde kalırsın

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

10-HAFIZ MAHMUT EFENDİ

(1844-1904)

 

İstanbul Sultan Ahmet  Medresesinde tahsilini ikmal etmiştir. Varna’da müderrislik yapmıştır.

Kendisini şiir yazmaya teşvik eden Muallim Naci’nin şu mısrası meşhurdur.

 

                                  

                                                            Maksadın tahsili itminan ise

                                                            Zikr-i Hak’dan olmasın kalbin tehi

                                                            Taze kıl şam-u seher imanını

                                                            “Kul huverrahmanü âmenna bihi”

                                                           

 

      Hafız  Mahmut Efendi genellikle Hilmi mahlasını kullanmıştır. Muallim Naci’nin kendisine atfen yazdığı bir şiirinde:

                   

                                                            Nigâh-ı rahm etme dîde-i canandan ümit

                                                            Ki her müjgan hûnefeşandır bir neşteri fessat

                                                            Semend-i tab’ıma Naci ne rütbe dizgin etsin

                                                            Yine olmak ne mümkün heminan-ı Hilmi üstad

    

Alim  ve şair olan Hafız Mahmut Efendi’nin müfret medhiye  ve gazel türünde yazdığı şiirleri dikkate şayandır.

 

                                                           Tatlı ye tatlı tekellüm eyle

                                                           Ola tûti gibi kadrin âli

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

            MÜFRET

 

                                                           Mir’at-ı dilim matla’-ı envarı sıfat et

                                                           Dildarını ta mümkin ola ru’yet ilahi

 

KIT’A

 

                                                            Şol günde beni eyleme rusvayı cihan kim

                                                            Ra’şaver ola havfi celalınla  cehennem

                                                            Bağışla beni mefharı kevneyne Hudaya

                                                            Madama ki çıktı o sultanı muazzam

 

                                                                       MEDHİYE

 

Bu medhiye ulucami’de minberin solundaki küçük dolapta muhafaza edilen sakalı şerif üzerine yazılmış ve oraya asılmıştır.

 

                                                          Lihye-i pâki Resûles-sakaleyn

                                                          Etti tenviri uyûnu ümemi

 

                                                          Ger zemin eylese fahren şayan

                                                          Arşa ilam bu lütfü niemi

 

                                                          Cüz’üdür ol nûr-ı muazzamdan

                                                          Tacı olanı arşa mübarek kademi

 

                                                          Hısnı Mansur’e bu devlet bu şeref

                                                          Mahza Allahı Rahimin keremi

 

 

 

                                                                       MEDHİYE

 

                                                          Ey bülbül-i hoş nağme-i  gülzar-ı risalet

                                                          Vey gence-i sehray-ı çimenzar-ı  risalet

 

                                                          Ey baisi icadı cihan maden-i ihsan

                                                          Sensin çün zehirü deri divarı risalet

 

                                                          Ey mahrem-i Hak vakıfı esrar-ı ev edna

                                                          Zi kadri şeref muhbiri ihbarı risalet

 

                                                          Olsak nola biz asi vadi’i günahkâr

                                                          Sen rahmet ile eyledin ihzarı risalet

 

                                                          Hep ehli hata umar lütfi ki sensin

                                                          Feryadı nes ümmeti serdar-ı risalet

 

                                                          Hilmi kuluna rûz-ı nedametle şef’i ol

                                                          Ey pür kerem ve matla-ı envar-ı risalet

 

123

 

 

 

 

 

                                                                       MÜNACAT

 

                                                           Tevhid-i Huda’dır sebebi hilkat-ı alem

                                                           Bir alet imiş marifetullah’a bu alem

 

                                                           Biz masdarı esrar kemalat iken ey dil

                                                           Fehm edemedik insan ne için oldu mükerrem

 

                                                           Şayeste-i envar-ı tecellidir o dil kim

                                                          Mir’at-ı sıfatı ahadiyyet ola her dem

 

                                                          Ya Rab dilimi mazhar-ı envar-ı sıfat et

                                                           Dildarını rü’yet ola meysuru demadem

 

                                                           Çirkâbı maasiye ğarikım ki ilahi

                                                           Ancak nazarı rahmet-i afvın ola merhem

 

                                                           Berbatlığım sığmaz hele bed hayale

                                                           Rûyim siyehinden hazer eyler şeb-i elzem

 

                                                           Elhasıl ümidim yine herhalde sensin

                                                           Dünyada da uhrada da ey nûr-u mücessem

 

                                                           Hilmi kulunu eyleme mahrumu şefaat

                                                           Ey bahri kerem halime sensin yine alem

 

                                                                             GAZEL     

                                                                  

                                                           Şane-i zülf-i dilavize sanarsın mahrem

                                                           Kırdığı tellere vakıf mı değilsin bilmem

 

                                                           Pirihenmiş seni benden ayıran ey güli ter

                                                           Bilirsin nimeti vaslınla edersin hurrem

 

                                                           İstemem arz-ı cemal eylesin mir’at’a

                                                           O riyakâr seni cevfine eyler munzam

 

                                                            Vade-i vasl ile ağyarı şerefnaz ettik

                                                            Sığışırmıydı femi naze bu sûzayı gülüfen

 

                                                            Hilmi ya zahid-i bed hu ile hem bezm olmak

                                                            Uykuda ademi basmış gibi kâbus-ı elem

 

                                                                              GAZEL

 

                                                            Vicahen hüsnüne hayran iken kaldım gıyabında

                                                            Der-i lütfünü gözler dil turur genci nihanında

 

                                                            Seriri saltanat şanına layık ey per-i peyker

                                                            Gezer binlerce hûban  dergâhı hüsnün hayalında

 

                                                            Nikabım kaldırıp arzı cemal ettikçe alemler

                                                            Temaşa eyledikçe yandı etvarı nigâhında

 

                                                            Bütün  yağmaya vermiş mülkü varın çeyşi Hindular

                                                            Habeş Şahı  oturmuş levhi hüsnün tahtıgâhında

 

                                                            Unuttun galiba ferdaye saldın bu perişanı

                                                            Demezsin aşıkı zarım nolur âhı figânında

 

                                                            Seni zülfünle bent et Hilmi’yi al bâbı firkatte

                                                            Sana kurban düşünce zebh kıl hem kabegâhında

 

 

                                                                    

                                                                              GAZEL

 

 

 

                                                           Sana kim söyledi ağyarı lütfüle der âğuş et

                                                           Derinde aşıkı zarın hezarı gamle siyah bûş et

 

                                                           Bakıp efsûnu nâdâna uyup gittik gülüstane

                                                           Gözün aç gafil olma cûbuşi ağyardır gûş et

 

                                                           Çekersin sîne-i uşşaka gerçi dağ-ı dağ üzre

                                                            Nola bir kere gel uşşak ile gülşende meynuş et

 

                                                            Alevlendirme şem’i hüsnün pervanesi çoktur

                                                            Hututu dağı aşkın levaha-i siminde menkuş et

 

                                                            Nedir Hilmi dökersin eşki çeşmin kane dönmüştür

                                                            Vefasızdan elin çek bülbülü şeydayı hamuş et

 

 

 

                                                                             GAZEL

 

 

 

                                                            Dilbere câyı suhendanına hayran olayım

                                                            Ben senin dîde-i mestanına kurban olayım

 

                                                            Gel bugün bağı letafette açıl ey gül-i ter

                                                            Gülşeni hüsnüne bülbül gibi nâlan olayım

 

                                                            Miski amberi buyur etti muatter dili can

                                                            Feyzi dîdare nola bir gece mihman olayım

 

                                                            Sen hemta hasta dile bâde sun ey saki’i cem

                                                            Uyayım bende sana zümre-i rindan olayım

 

                                                            Lütfün olmazsa eğer Hilmi’i şeydaye senin

                                                            Bende zülfün gibi gittikçe perişan olayım

 

 

11-SEYDİ HAFIZ

(1848-1911)

 

            Yoksul bir hayat sürmüştür.Bu yüzden eserleri himaye görmemiştir.Elimize sadece –Dul Kadın-adlı bir şiiri geçmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DUL KADIN

 

            Saat üç buçukta verdim bir mola

            Gâhi sağa gâhi bir sola

            Aman zinhar heves etmeyin dula

            Gece gündüz çoktur ânın efkarı

 

            Mevlam alsın elin hem dizini

            Hain ise kör eylesin gözünü

            Yatar kalkar eder rahmetliğin sözünü

            Ömür binasına verir zararı

 

            Neden bilmem gitmez bu gönlünün pası

            Rahmi maderden çekerim yası

            Bana derki rahmetliğin cam tası

            Kap kacak yerinde kıldık kararı

 

            Sabahtan kalkar yayar yayığı

            Usul usul daim kırar fındığı

            Aha derki rahmetliğin sandığı

            Böylemidir bu kanunun kararı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

12-HİCRİ EFENDİ 

(1865-1927)

 

Adı Şeyh Abdurrahmandır. Hicri mahlasidir.Uzun müddet Nahiye Müdürlüğü yapmıştır. Eserleri arasında tahmisleri güzel bir üslup taşımaktadır. Mevlit ve Gazelleri meşhurdur.

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NA’T

                                        

                                           Pertevi hüsnü kudumun aleme verdi Ziya

                                           Doğdun ey şahı risalet nuru nev geldi Aya

                                           Taze canlar bahşı kıldın ey Habibi Kibriya

                                           Şevki şad ile deriz biz ya Muhammed merhaba

 

                                           Hazreti Ademden evvel ruhunu halk etti Hak

                                           Leyki hilkatte sana ol etti işbahan sabak

                                           Şimdi ufki maksade geldi tuluunla şafak

                                           Süphi sadık eyledi feyzi müebbet merhaba

 

                                           Şanı ulviyette mümtazı cihansın  ta ebed

                                            Namı iclâlında birleşti hemen ismi ahad

                                            Ümmetin elbet diler her hal için senden meded

                                            Sensin ancak bu meziyyetle müeyyed  merhaba

 

                                            Nûri pâkin şa’şaa bahşayı  dünyadır bu gün

                                            Kaydı gamdan kainat mutlak muarradır  bu gün

                                            Feyzi revnak darıdan alem musaffadır bugün

                                            Makdemi teşrifin oldu feyzi emcet merhaba

 

                                            Yâdı mevludunla Hicri derdümendü pür zünup

                                            Eyler istişfa’ı senden hamili derdi uyup

                                            Zârıdan âzade kılsın bizi Allamel guyup

                                            Afvü safha mahşeri kübrada mesned merhaba

                                              

 

                                                                       GAZEL

 

                                            Neşneyab olsun meyinle sakıya meksuru dil

                                            Haylı demdir çünkü olmuş yarıdan mehcuru dil

 

                                            Bağlanıp bir zülfe kalsın damda bir kuş gibi

                                            Böyle bir tiri belade çırpınır mahsuru dil

 

                                            Hisse yâb zevkdir  devrinde eller bulacak

                                            Yane devr olmakta böyle daim mekduru dil

 

                                            İnhimakin münhasırdır zulme huni meşrebim

                                            Böyle haletlerle oldu işte bak mazuru dil

 

                                            Lütfünü şâyanı kıl bu derdimendin Hicri’ye

                                            Bûsi la’lınla efendim kim olsa mesruru dil

                                                                                     

GAZEL

 

                                            Galiba teşnedir ,ol şuh bizim kanımıza

                                            Ok atar nimnigâh etse heman canımıza

 

                                            Yakarız balı peri ateşe pervane gibi

                                            Bu sıfattır yakışan çünki bizim şanımıza

 

                                            Vasline peşkeş edip biz dahi canı ey dil

                                            İhtiram eyleyelim böylece sultanımıza

 

                                            Sahnı gülşende bu şep naleler etti bi had

                                            İştirak eyledi bülbül dahi efganımıza

 

                                            Kendi derdimize sirren edelim hüznü elem

                                            Hicri tasdıkı neva görmeyüp ihvanımıza

 

 

 

 

                                                                        GAZEL

 

 

                                              Merhamet kıl servi nazım  sûzandır bu şep

                                              Hoş dil mecralar açmış dîdeler kandır bu şep

 

                                              Bir nigâhı lütfünle gönlümde eyler intizar

                                              Ley ki sen bu gerdişi zülmün firavandır bu şep

 

                                              Ben değil derdinle sade nâlanı  feryat eden

                                              Def,keman,mıtrıba da ağlar cümle giryândır bu şep

 

                                              Vusleti dil perverin her dilde ümit gösterir

                                              Bu emelle zümre-i uşşaka hayrandır bu şep

 

                                              Nâle-i dil sözümü  gûş eylesin alem bütün

                                              Saklanmam raz-ı derûnum Hicri ilandır bu şep

 

     

                                                      GAZEL

 

 

                                          Sürmeler çekmiş sanırsın dîde-i şehlasına

                                          Rengi bahşı zinet olmuş çehre-i rânasına

 

                                          İhtiyarımla  değildir dâmı zülfe düştüğüm

                                          İhtirari düşmüşüm ol âfetin sevdasına

 

                                          Kaydı gamden bir nefes kurtulmadım bu dehride

                                          İştaha gösterdim günden berü sehpasına

 

                                          Bunca demdir eylerim  köyünde yarın âhı dâd

                                          Bir nazar kılmaz nedendir aşıkı şeydasına

 

                                          Giryeden eşkimde şimdi muceler peyda olur

                                          Hicri benzer adeta çeşm-i cihan deryasına

 

 

                                                             GAZEL

 

           

                              Perçeminden,gözlerinden, tabı ruhsarından ah

                                          Nazı şivenden senin bu tavrı rüftarından ah

 

                                          Ahile geçmekte her dem dehirde  rûzi şebim

                                          Cevr edersin seyr edersin yandım efkârından ah

 

                                          Tel kırar diller yararsın bahsı faslı aşkıda

                                          Böyle manalı,bahalı nezmi eşarından ah

 

                                          Firkatınla hasretinle dildeki nâlane bak

                                          Nice yansın dil dayansın sûzişi nârından ah

 

                                          Ben temenni sen teenniden feragat etmeyiz

                                           Vusleti bulmaz bulsa kanmaz Hicri didarından ah

 

 

 

                                                                  GAZEL

 

 

                                          Sevdazedeyim halı perişanımı gel gör

                                          Cismimde yanan ateşi sûzanımı gel gör

 

                                          Bülbüllere gülşende eder nâlayi talim

                                          Vecd âver olan sûzişi ilhanımı gel gör

 

                                          Ağyar bile halime eyvah edip ağlar

                                          Her süphü mesâ ettiğim efganımı gel gör

 

                                          Kabil mi daha ketm edeyim sirrini aşkın

                                          Bu bahisde yazdıklarım ilanımı gel gör

 

                                          Hicri  bana her çend cefa etse de yarım

                                          Etmem yine şekvaları vicdanımı gel gör

 

 

                                                               GAZEL

 

 

                                          Dilde vardır yâre emma ana derman kalmamış

                                          Yâr elinden yârelenmiş tende bir can kalmamış

 

                                          Neylerim ey çarh artık nûşi irfanı ben

                                          Cunbuş  izhar etmeye layıklı meydan kalmamış

 

                                          Bendelik etmek dilerdim âsitanı aşkıda

                                          Mülketi hüsn içre şimdi eski Sultan kalmamış

 

                                          Vadi’i pür mihneti gam mesken  olmuştur bana

                                          Bir nefes arama imkan verecek han kalmamış

 

                                          Kimden istersin kerem yoktur sana dad eyleyen

                                          Hasili dünyada Hicri kamil insan kalmamış

 

 

                                                                GAZEL

 

 

                                          Diriga sevdiğim beyhûde ne  denlu zarlık etsek

                                          Serap asa vefadaranı ümmetten uzaklaştık

 

                                          Açarsın zahmi taze tig dehri cefa seyret

                                          Sanarken dilde müzmin derdi illetten uzaklaştık

 

                                          Bayabanı emelde şimdi sergerdan olup kaldık

                                          Yitirdik semti  maksudi  selametten uzaklaştık

 

                                          Sezadır giryedarı mihnet olsak dehirde artık

                                          Cefayı hicre düştük Hicri visalından uzaklaştık                                                   

 

 

GAZEL

        

                             

 

       Geçti eyyamı şebabet ömrüm oldu gayri pir

                                          Görmedim cevrinden önce dehirde bir başka hayr

                                          Devri lalinde niçin olmakta her emrim asir

                                          Anlaşılmaz  mâ hasel enva-i hükmü hikmetin

 

                                          Gülşeni köyündeki efganıma duymaz mısın

                                          Andelibi nağmadarı kim diye sormaz mısın

                                          Semi züafi iltifadında nalemi bulamaz mısın

                                          Böyle midir ehli aşka her vakitte gayrettin

 

                                          Hiç temaşa eylemezsin zümre-i ağyarıdan

                                          Gülşeninde yoktur anlara man’i  hârıdan

                                          Yüz çevirmek adetin mi aşıkı pür zârıdan

                                          Daima anlar için mi münhasırdır  adetin

 

                                          Böyle haletlerle ister derdimendin vusleti

                                          Kalmamıştır çekmeğe yar firakı tâkatı

                                          Göster is’afi merame sende artık sur’ati

                                          Hicri’i biçareye hiç yokmu cana nisfefin

 

                                                        

……….

                                        

       Kaşın keman ve okdur kirpiklerin de ey mah

                                          Sinemde yareler var işte anınçin her gâh

                                          Bu dert ile revadır eylesemde eyvah

                                          Ben mübtalayı aşkım devrinde hâhı na hâh

 

                                          Kan ağlar demadem cevrinle  ey cefa cû

                                          Nerden tevarüs etmiş bilmem sana bu bet huy

                                          Girmez dü çeşim zare hasretle her şep uyku

                                          Ben mübtelayı aşkım devrinde hâhı na hâh

 

                                          Sevmiş bulundum  ey gül bülbül sıfat seni ben

                                          Bir günde kamiyap et vaslın ile beni sen

                                          Firkatle kaldı bi can eyvah şimdi bu ten

                                          Ben mübtelayı aşkım devrinde hâhı na hâh

 

                                          Ağyar eder temaşa ahvalı zar darım

                                          Paymal edip firakın hiç komadı kararım

                                          Artırdı gitti böyle efkarı iztirarım

                                          Ben mübtelayı aşkım devrinde hâhı na hâh

 

 

 

 

Hicri efendi Asımın gazellerinin tahmisinde  çok uğraşmış ve birçok gazelleri tahmis etmiştir.Bunlardan bazılarını aşağıda sunuyor.

 

 

                                                                       TAHMİS

 

                                               Gülşen içre nice güllerle gınade bülbül

                                               Düştü bir ah ile ısrar inade bülbül

                                               Ne hoş ilhan ediyor böyle havada bülbül

                                               Ne bahar oldu çimenlerde nevade bülbül

                                               Güle derdi dilini eyler ifade bülbül

 

                                               Başladı nağme  terraz olmağa üstadane

                                               Çırpınıp şamı seher güllerde müştakane

                                               Dersi aşkı okuyor  böylece vekarane

           Bûselikten okudu hutbe-i uşşakane

                                               Döndü tedbili makam etti sebade bülbül

 

                                               Vermedi deste meyanın yine ol gül  bu gece

                                               Geçirip böyle zamanın yine ol gül bu gece

                                               Sakladı şevketi şanın yine ol gül bu gece

                                               Açmadı gitti dihanın yine ol gül bu gece

                                               Ağladı sızladı çok babı recade bülbül

 

                                               Gözlerimden kan akar damına düştüm düşeli

                                               Ağlamaktır her  içim bağına düştüm düşeli

                                               Hicri divane sıfat tağa düştüm düşeli

                                               Asim ol gül ruhın evsafına düştüm düşeli

                                               Bana peyrevlik eder sûzi edada bülbül

 

 

                                                                             TAHMİS

 

 

                                              Görünmez çeşmi âmalıma cihanda bi vefa sensiz

                                              Haylı hâbe düşmüştür hayat ve intiha sensiz

                                              Nidem bu hinsi mansuru  ki değmez bir baha sensiz

                                              Bihişt olsa bu alem dûzahtır bana sensiz

                                              Ki olmaz asla bir yerde kararım mutlaka sensiz

 

                                              Tabib merhem arayı dile derdi nihanmış

                                              Telafi ettiren mafati’i kasdı zabanmış

                                              Yedi ulvin aşkımda bir gonca dihenmiş

                                              Gözüm nuru server sînesin ruhu revanmış

                                              Dîli bimare gelmez ey peri peyker şifa sensiz

 

 

 

 

 TAHMİS

 

 

                                               Sakı’ı devrin kırılmış şişesi peymanesi

                                               Kalmamış bezmi muhabbet rindinin bir danesi

                                               Hep harap olmuş cihanın serteser hemhanesi

                                               Neş’e baş olmaz bana bu alemin meyhanesi

                                               Olmuşam bezmi elestin  ta ezel mestanesi

 

                                               Derdi aşkı akibet etti beni horu zebûn

                                               Kadım eğdi yaydan oldum beter manendi Nûn

                                               Gözlerimden aşk gelmez hep gelendir işte hûn

                                               Kakili sevda mıdır, bunca zenciri cünûn

                                               Bir civanı şivedarın olmışam divanesi

 

                                               Dün gece mehveşe bir ah ile ettim hitap

                                               Vuslet için eyledim haylı tazurru irtikap

                                               Anladım ümit yoktur maskede bi irtiyap

                                               Eyledim meyhanede pîri mugâne intisap

                                               Zail eyler bin gamim gerdûni bir meyhanesi

 

                                               Aşıkı sadıklara etme hakaretle nazar

                                               Gafil olma bir nefes ger sende varsa basar

                                               Böyece iradı nutk etmiştir erbabı haber

                                               Arif isen eylesin gönlüne kast’dan hazer

                                               Beyti mamuru ilahidir gönül viranesi

 

                                               Canını canan için terk eyliyen erlerdenim

                                               Sehni meydanı vefade top olan serlerdenim

                                               Hicri’ya sevda zede dillerde rusvalardenim

                                               Asim’a ben de henüz meşhur aşıklerdenim

                                               Kaysı Ferhad’ın yanımda mahv olur efsanesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                   TAHMİS

 

                                              Çarşûyi aşkıda hiç kâr olur mu bir nefes

                                              Vuslete dildârıdan ikrar olur mu bir nefes

                                              Tabımız tûti sıfat kanda har olur mu bir nefes

                                              Bahtı habı aladumuz bidar olurmu bir nefes

                                              Ol bed bigane meşrep yar olur mu bir nefes

 

                                              Aşıkı ıhraka bais firkat olsa nar yok

                                              Yanmada pervane meşrep ehli aşk zar yok

                                              Görmedim bir yar kim anda nice ağyar yok

                                              Saha-i alemde hiç ağyarsız bir yar yok

                                              Bak hele gülşende gül bihar olur mu bir nefes

 

                                              Damı zülfi  yarıdan hiç varmı kurtulmak bize

                                              Mümkün olmaz bade zin bundan reha bulmak bize

                                              Var ise olmuş mukadder zarılık kalmak bize

                                              İztirarıdır hamuli barı cevr olmak bize

                                              Hâhişiyle dikse zîrü bar olur mu bir nefes

 

                                              Düşmüşüz girdabı aşka talimiz bulmaz reha

                                              Ummayız bu halı dehşet engiden eyledin şifa

                                              Bezmi vesli yâre varmak kabil olmaz bir daha

                                              Bilmez işretine alemde bir gün sakıya

                                              Destimizde sagar sermeşar olurmu bir nefes

 

                                              Ağlarım bu derdi aşkın ben de cana var iken

                                              Cerhe-i iltiyamın tende cana var iken

                                              Söyler elbet Hicri’i üfkende cana var iken

                                              Bu reviş bu hüsnü şive sende cana var iken

                                              Tab’i Asim tariki  eşar olur mu bir nefes

 

 

 

                                                                TAHMİS

 

 

                                              Sana tarif edeyim dinle şiarı aşkı

                                              Dehşeti şiddeti  emvacı biharı aşkı

                                              Felek maksat bulamaz uçsa kenarı aşkı

                                              Kûhi cûdi çekmez sıkleti barı aşkı

                                             Dicle itfa edemez  şiddeti nar aşkı

 

                                             Ehli aşke mele kenduni hemrah eyle

                                             Yarı köyün hele Hindu gibi sen cah eyle

                                             Âhı zarınla anı daima âgâh eyle

                                             Sende bülbül gibi şebta beseher ah eyle

                                             Etmek istersen eğer seyri baharı aşkı

 

                                             Ebrûları ana mihrap olur her bir gün

                                             Semleri bâde-i gül ab olur aher bir gün

                                             Yar ile nazlıca ahbap olur aher bir gün

                                             Köyü maksuduna rahayap olur aher bir gün

                                             Yedi hikmette tutan kimse miharı aşkı

 

                                             Nazarı lütfi dirig eyleme tekrim eyle

                                             Sarılıp damenine şiir yüzüne rehm eyle

                                             Muhterem bil onları daima tazim eyle

                                             Ayağın başına koy gül gibi tefhim eyle

                                             Nerede görsen eğer mesti humarı aşkı

 

                                             Himmet etsin bize seyrine teklif etsin

                                             Böyle bir gayret ile gönlümü taltif etsin

                                             Hicri arı da  o vadiye terdif etsin

                                             Enini uzununu doğruca tarif etsin

                                             Asima varsa gören semti diyarı aşkı

 

 

 

                                                              TAHMİS

 

             

                                            Gamdan azad  olması bir derdi hiramandır bana

                                            Köşe-i mihnet muhakkak bağı rizvandır bana

                                            Haleti meyharından ağyar sûzandır bana

                                            İtibarı mihrü cûri yar seyyandır bana

                                            Mihirden vabeste-i cevr olmak âsandır bana

 

                                            Gerçi naçizlerdenim cana saadet bendedir

                                            Seyri kıl ahvalımı gör kim ne halet bendedir

                                            Öyle âli himmetim çün seyadet bendedir

                                            Aşk ikliminde ahkâmı hilafet bendedir

                                            Dağı aşkın sînede mührü süleymandır bana

 

                                            Yıkadım el deri ruhsarında ey meh ârıdan

                                            Gayri kabil badezin dûr olması efkarıdan

                                            Bülbül asa kayd kılmam harıdan  ağyarıdan

                                            Tîğı müjgânım dırıg etme bu cismi zarıdan

                                            Hak bilir kim her biri bir ruh bir candır bana

 

                                            Renci bahşı mihnet olma kendime bir kıl kadar

                                            Gelmesin asarı illet fikrime bir kıl kadar

                                            Verme bir zerre bedenni kadrime bir kıl kadar

                                            Tefrika verme şuuru tabi’me bir kıl kadar

                                            Baisi cemiyet ol zülfi perişandır bana

 

                                            Hicri’ya ömrüm geçer bin türlü âhı vâhıda

                                            Sarfı kıldım nakdı ömrü akıbet bu râhıda

                                            Kaydı mihnet inledir hep kendimi ey vâhıda

                                            Acepmi mesti müdam olmak bir işretgâhıda

                                            Asima peymane keşlik ahdü peymandır bana

 

                                                             

 

 

 

 

13- AKİF  HOCA

(1865-1933)

 

            Devlet memuru olarak görev yaptığı anlaşılan Akif Hoca bir müfredinde haksızlığa uğradığını dile getirmektedir. Hakkında geniş bilgi edinemememize  karşın birkaç gazeli elimize geçmiştir.

 

    

 

                                                         

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MÜFRED

 

                                Beni derp ettin bay hazretleri sanma ki helal ettim

                                Seni bir Bab-ı Alişane arzıhal ettim.

 

*  *  *

                                Zahidin sevme güzel dediği hep sözlerini

                                Bir bulaşık kaba koy çalkala da itine dök

 

*  *  *

 

                                İster öldür ister azad et düşerse şanına

                                Seyyid-i evlad-ı adem bende-i fermanına

 

 

 

                                                            GAZEL

 

                                Ey gönül yine bilmem neler izhar edeceksin

                                Hicrinle mi sen gönlümü bizar edeceksin

 

                                Bir nazarın ile şad ediyorum beni gâh’i

                                Şimdi ne acep hasret-i didar edeceksin

 

                                Uftadına ketm eylediğin va’dı visali

                                Bilmem acaba kimlere ikrar edeceksin

 

                                Dünyada beni vuslun ile şad edemezsen

                                Mahşerde mi eltafını izhar edeceksin

 

                                Hicranın ile ağlatarak Akifi şahım

                                Ben anlıyorum ruhumu bimar edeceksin

 

                                                             GAZEL

 

                                Ahı kim neyleyeyim gün be gün artar kederim

                                Ne beladır ki tükenmez bu benim derd-i serim

 

                                Yine eflake çıkar derdi dilin nehaları

                                Korkarım ki seni ey! Mah  yakar âh-ı şererim

 

                                Varsın alamı gamım cümlesini bar etsin

                                Bu da bir çiledir ey dil kaderimdir çekerim

 

                                Günde bir hal ile eyvah diğergûn oluram

                                Daha bilmem ne kara günlere saklar maderim

 

                                Akifa yâr-ı vefa görmedim eyvah  ahır

                                Göz açık bağrı yanık sine kızıl kan giderim

 

                                             

                                                     

 

 

                                                         GAZEL

 

 

                                Nigâra, nazı istinaların üstazıdır şevki

                                Değil beyzadeden bilmem kimim evladıdır şevki

 

                                Utandırmış nigahı dehrinde çeşmi gazalını

                               Cihanda dilfekârı üfdâdenin seyyadıdır şevki

 

                               Deri meyhaneyi bend eylesem dâmı perçemle

                               Ölürsem çıkmam ondan sakinin mutadıdır şevki

 

                                Meyanı mumuyanı nazına sırma kemer sarmış

                               Amansız  gamzesiyle alemin celladıdır şevki

 

                               Tebessümle düşürdün Akifi cahı zemahdane

                                Bu etvarın belagat ehlinin berbadıdır şevki

 

 

 

 

                                                    GAZEL

 

 

                                Ne devlettir nigara ben devahûşumda hap ettim

                                Hekimane seri ram eyledim keşfi nikap ettim

 

                                Kolay mı nazeninim dâmeni lutfuna el vermek

                                Tenim çoktan beridir rehgüzârında türap ettim

 

                                Gönül ankasını bend eyledim zenciri zülfünden

                                Halas olmaz anı mustagraki  bahrı gülap ettim

 

                                Canımdan geçtim içtim bâde-i la’ı lebinden mey

                                Sıyamı vusletim efkârını evvel şerap ettim

 

                                Ölürsem Akif’a bezmi şerabı mey’den ayrılmam

                                Ki ben ihlas ile piri mugana intisap ettim

 

                                               

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

14-HAYDAR EFENDİ

(1869-1927)

 

Rüştiye  ve medrese tahsili görmüştür. Nahiye, Orman ve Hususi Muhasebe müdürlüklerinde çalışmıştır.

            İçli bir şairimizdir. Şiirlerinde aşkı ve meyi terennüm eder. Gazel,Medhiye,Na’t türünde  şiirleri vardır. Affı için Allah’a ve Resulullah’a yalvarışları,sızlanışları dikkat çekicidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                        MÜFRED

  

                                      Kör körüne her yere atma elin

                                      Ara bul sende nihandır emelin

 

                                     

                                                                        KIT’A

 

 

                                      Kalmadım yalnız başıma dûçar-ı gam oldum

                                      Geldi yanıma afv-i günah eyledi canan

                                      Gam kalmadı müstağrakı nazı niem oldum

                                      Ey piri mugan haydara gayrı gadep etme

                                      Geldim yine meyhane sabit kadem oldum

 

 

KIT’A

                                               

 

                                      Nice erbabı kalem cayı tedennide kalıp

                                      Evci ikbale suûd etmede bir çok hazele

                                      Keşfi raz etme cihan batsa füru mayelere

                                      Aldanıp atfi vefa eyleme bir menzile

 

 

 

 

KIT’A

                                                

 

                                      Mürgı dîde-i cerh eyleme ey şuh hazer eyle

                                      Teşhiri silah eyle de urma güzel eyle

                                       Kesri dil badi olacak söz işidirsen

                                       Aldırma sakın mes’eleyi gel haber eyle

 

 

                                                                       GAZEL

 

                                      Sen sen ol kimseye izhar-ı kabahat etme

                                      Halına şükr ederek hakka şikayet etme

 

                                      Kimi sadık görünür meclisine davet eder

                                      Sakın ol meclisi ağyare icabet etme

 

                                      Eğer bir kimse sana lütfi kerem eylerse

                                      Sonradan nankörlük edip ana  hıyanet etme

                                      

 

 

 

 

 

                                                                   

 

                                                         

                                                         GAZEL

 

                                                  Gönül bir mültefit ehli sühan dildare çarpıldı

                                                  Letafetli gülüşlü hoş gidişli yâre çarpıldı

 

                                                  Sual etme meâlı nâmeyi kalbimden ey Afet

                                                  Okurken ehli haller mest olup divare çarpıldı

 

                                                  Dilim pervane veş devran ederdi girdi hattından

                                                  Geçip kasden hattımdan ateş-i ruhsare çarpıldı.

 

                                                  Derûnum aç ciğergâh nazar kıl ibret al cana

                                                  Sanarsın zülfi garı Hayderi Kerrare çarpıldı

 

                                                  Neden feryadı ah etmedesin süphü mesa Hayder

                                                  Elimden çıktı yarım pençe-i ağyare çarpıldı

 

                                                                        

 

 

                                                                     GAZEL

 

                                               Neş’eden mahrum olur meftun-i canan olmayan

                                               Halı aşkı anlamaz dûçar-ı hicran olmayan

 

                                               Zevki şevkı lezzet-i dünyayı idrak eylemez

                                               Kûyi yâre azm edip  hemdemle mihman olmayan

 

                                               Gusseden âzade zan etme cihande kimseyi

                                               Daima magmum olur her lahza şükran olmayan

 

                                               İlleti teşhis edip izharı acz etti tabip

                                               Çare saz olmaz bu derdi aşka lokman olmayan

 

                                               Bir melek sima gül-ü rânâyı kim halkeyledi

                                               Bilmiyor hallakını erbab-ı iman olmayan.

 

                                               Hayder’a  bir vechile şuride dil aşık değil

                                               Yar elinden ah edip çaki giriban olmayan

 

                                                              

 

                                                        

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                 GAZEL

 

 

                                          Bâde yok dildade yok zannetme kim dünyadeyim

                                          Gamı habım başıma çektim acep rüyadeyim

 

                                          Hısn-ı Mansur’da  terakki eyledi eş’arı mey

                                          Kıyyesin  elli kuruştan almağa hülyadeyim

 

                                          Akçasızlıktan dema dem ahı feryat eylerem ben

                                          Sanma kim erbabı servetten evladı beyzadeyim

 

                                          Bu nazmim miri bektaşa ber güzarolsun varin

                                          Safderun  oldum günahı cürmiden bir azadeyim

 

                                          Hazreti   ihsanı   zişanın gönül  divanesi

                                          Besniden üzüm gelmez ben mecnunu fevkaladeyim

 

                                          …………………………………………

                                          Meclisi rindanede didarına üftadeyim 

 

                                          Mesleki Hayder de şeyh efendi aşkına

                                          Ben hulusa kalb ile her dem müridi badeyim

 

 

                                                              

 

                                                                 GAZEL

 

 

                                          Ben azarken bir bir ol sevdiğim dildareyi

                                          Halka-i tevhide buldum  şeyh  efendi zadeyi

 

                                          Mesti nazım aşk ile ikmalı ezkar eyleyip

                                          Meclisi rindane gel elden yetiştir badeyi

 

                                          Şivekarım bir dakika gitme yanımdan sakın

                                          Boş yere feryadı ah ettirme bu üftadeyi

 

                                          Bin nasihat eyledim bir çok hikaye söyledim

                                          Metha aldım ben hemen ol şuh sadeyi

 

                                          Her ne varsa kıl feda teslimi can et kendine

                                          Hayder’a elden kaçırma yarı fevkaladeyi

                            

 

                                                                  GAZEL

 

 

                                      Bak şu dildaye bak çâki giriban ediyor

                                      Dilrubânın gabgabi cevrini ilan ediyor

 

                                      Hele bir dilberi rânaya gönül verdim ki

                                      Yadı zülfü benim her lahze perişan ediyor

 

                                      Demi vuslette niçin hiddet eder cananım

                                     Yüzünü görmeyen insanı pişman ediyor

 

                                     Haydera müjde sana şu vefa pişesinin

                                     Bu gece bezmi dilarasına mihmar ediyor

 

 

 

                                                      GAZEL

 

 

                                   Günahım işret olsun affeden Allah-ı Ekberdir

                                   Bu halı ta’n eden insan değil bir laet-i şerdir

 

                                   Biri gizli günah etse olur mu gözleri mahmur

                                   Bilinmez böyle mücrimler neler vardır neler vardır

 

                                   Kıyamet kopsa da görsek ibadullahı seyretsek

                                   Sukara,zümre-i sofi,müra-i hep beraberdir

 

                                   Benim bu işretimde kıl kadar hakkul abd yoktur

                                   Şefiül müznibin affettirir emri mukarrerdir

 

                                   Çekersen bir kadeh bâde,günahkârım,benim sade

                                   Ne kâfir var bu dünyada bilen yok,sade Haydardır

 

 

 

 

                                                          GAZEL

 

 

                                   Dıl,müjde sana müntesibi bezm-i cem oldum

                                   Tâki meyi sun mazharı lutfu kerem oldum

 

                                   Bir mah kadar işreti terkeyledim amma

                                   Canım çıkacak mertebede ben verem oldum

 

                                   Yarim da küsüp gitti meyi terk edişimden

                                   Kaldım yalnız başıma dûçar-u gam oldum

 

                                   Geldi yanıma affu günah eyledi canan

                                   Gam kalmadı müstağrak-ı nâz-u niam oldum

 

                                   Ey pîr-i mügân Haydare gayrı gazap etme

                                   Geldim yine meyhanene sabit kadem oldum

 

                                                                    

 

 

 

 

 

GAZEL

 

 

                                   Kudrette meserret hane-i kalbi ferağ etmiş

                                   Firak-ı yâr için yanmış tutuşmuş bir ocak etmiş

 

                                   Elem,endişe,gam daim hüküm ferma derûnumda

                                   Bu tatlı zevki,şevki,neşeyi bizden irağ etmiş

 

                                   Benim ol hasmı canım vadi-i aşk içre düşmanım

                                   O şuh-u bî vefayı bezmi ağyare çırağ etmiş

 

                                   Güli zibayı görse dil hemen ilanı aşk eyler

                                   Gönül bu mesleğinde vechini her yerde ağ etmiş

 

                                   Nasıl çâk-ı giriban,zâr-ı efgân etmesin Haydar

                                   Felek gül yüzlü yarı şimdilik bizden yasağ etmiş

 

 

 

 

 

                                                    

     GAZEL

 

                                   Şiddeti gamden yine bak ıztırabım artıyor

                                   Dem be dem derûni dilde iltihabım artıyor

 

                                   Ben neden dehrin sefihane muvakkat zevkini

                                   Gün be gün fartı ceraimle azabım artıyor

 

                                   Ehli aşkın ben iken bir merdi serbestanesi

                                   Yâre izharı muhabbette hicabım artıyor

 

                                   Vuslatı dildarden ümmüdümü kat eyleyüp

                                    Yârı rüyada görür zanla cevabım artıyor

 

                                   Bir vefadır olsa da keşfi derûn etmek muhal

                                   Haydara bilmem nedendir içtinabım artıyor

                                  

 

GAZEL

 

 

                                   Mürgü dîl-i cerh eyleme ey şûh hazer eyle

                                   Teşhir-i silah eyle de vurma güzer eyle

 

                                   İğfal olarak eyleme isyana tasaddi

                                   Ben hüsnüne meftun mu olurdum kader eyle

 

                                   Kim ektiyse beynimize töhmü fesadı

                                   Ya Rab anı bir lahzada zîr-ü zeber eyle

 

                                   Kesri dile bâdi olacak söz işitirsen

Aldanma sakın meseleyi gel haber eyle

 

Haydar duruyor gamzesinin hançeri hazır

Meydana girip sineni aç da siper eyle

 

 

                                                          GAZEL

 

 

Sakın ol etme teessür kaderi lemyezele

Nigu-bed yazılıdır çünkü kitabı ezele

 

Keşfu rûz etme cihan batsa firumayelere

Aldanıp atfı vefa eyleme bir mübtezele

 

Nice erbabı kalem cây-ı tedennide kalıp

Evci ikbale suûd etmede bir çok hazele

 

İki bin aylığı ayda alarak bir cahil

Konferanslar veriyordu gece sınıfı değele

 

Ser-i kârda bulunan kuşçuya matuf sanma

Baksa kim anlayacak münderecatı gazele

 

İstirahat edecek on sene sonra millet

Muktedirler yetişip kalmayacaktır cehele

 

Daha var söyleyecek sözlerim ama haydar

Hâme tekmili kelâm eyledi etti acele

 

                                                      

 

 

 

                                                             GAZEL

 

     Sanma tahrir ediyor ğusse-i dehri kalemim

     Yazıyor hâl-i perişanımı her lahze benim

 

      Kerâmet nabzıma bir atfı nazar eyle tabib

      Zannedersem kara sevdaya tutulmuş veremim

 

      Haşre dek vaktini hasretse ânı tahrire

      Yine ikmal edemez hame bu dilde elemim

 

      Derdimi Lokmana açsam da deva eyleyemez

       Artıyor ateş-i aşkınla derûnumda gamım       

 

       Dilbere gayrı yeter Haydar bu cevr-u cefa

       Kurudukça kurudu kalmadı hiç tende nemim

 

 

 

 

  MEDHİYE

 

                                           Senin hicranı aşkınla ilahi aşıkan ağlar

                                           Visalın derdine düşmüş hemen halkı cihan ağlar

 

                                           Erişmezse  eğer La Taknetu dan aleme Rahmet

                                           Beşer ağlar,melek ağlar, bütün kevni mekan ağlar

 

                                           Firakın ateşi dilde devam eylerse süphanım

                                           Gözüm ağlar,gönül ağlar,bedende gizli can ağlar

 

                                           Perişan haline rahmet gedadır aşıkın Hayder

                                           Bağışla cürmü isyanın senin için her zaman ağlar

 

                                                                MÜNACAT

 

                                         Aman ya fehr-i alem dehr-i süflide perişanım

                                         Günahkâr olduğumdan rûz-u şeb nâlan-ı giryanım

 

                                         Penahım ilticağahım Resulullahı Zişanım

                                         Beni tahlis kıl müstağrakı deryayı isyanım

 

                                          Nedametler edip âlayışı dünyadan el çektim

                                         Hevay-ı nefse  uydum evvela şimdi perişanım

 

                                         Olur zirü zemin cayı karar akibet bir gün

                                         Misafir hane-i darı fenade çünki mihmanım

 

                                         Habibi Kibriya cemiyet-i rûz-i kıyamette

                                         Şefaat eylemez mi müslimanım ehli imanım

 

                                         Beni has ümmetinle haşrü neşret ya Rasulallah

                                         Hulusi kalb ile çün tabi’i ahkâmı Kur’anım

 

                                         Bu mücrim Hayderi âzade-i nar-ı cehim eyle

                                         Teemmül eyledim ezher cihat şayanı niranım

                                        

                                                            

 MEDHİYE

 

                                         Medet ey evliyalar serfirazı şahı Geylani

                                         Garıkı lücce-i feyz eyledin bilcümle  ihvani

 

                                         Der-i kudsiyetinden celbi himmet eylemek üzre

                                         Müridanın çıkar ta âsümâne âhı efgani

 

                                         Sığınsa haleti nez’inde hasta Hazreti Pire

                                         Alır şeytan elinden tefretül aya  içre imani

 

                                         Gürühi devrişan-ı mazhar-ı gufran için daim

                                         Bu şeyhi Abdulkadir’e olmuş küşade labı Rebbani   

    

                                         Hemişe ilticagâhım anın dergâhı zişani

                                         Olur bu Hayder’e  elbette istimdadı ruhani                                 

MESTİLLİK

 

 

                                         Çekiştirdim ,çakıştırdım mesti harap oldum

                                          Akıl baştan gidip aslım gibi sanki turab oldum

 

                                          Etibbaye  sual et derdimi sari değil cana

                                          Firakı hasretinle illeti uşşakı musap oldum

 

                                          Bu şep piri mugane zümre-i bade füragane

                                          Ziyaretler virip şayetse-i ecri sevap oldum

 

                                          Bugün dehşetli yangın hane-i dilde zuhur etti

                                          Yanar dağlar gibi yandı vücudum hep harap oldum

 

                                          Unuttum alemi dünyayı Haydera başka hal oldum

                                          Cihanı terk edip üftadeyi şevkı siyap oldum

 

 

 

            Aşağıdaki şiir Kab Camii şerifin banisi merhum H.Muhammed Ali  Efendi içindir.

                      

                                                           MERSİYE

 

                                        Öyle bir ibrazı hizmet eyledin ki millete

                                        Ey kerim ibni kerim şan verdin islamiyete

 

                                        Hısn-ı Mansur da bu kabcami harap olmuş iken

                                        Emri inşasında dindarane geldin gayrete

 

                                        Fatiha han olmak üzre herkes bâ’des-selat

                                        Bezlü nakdü  şeref ettin secdegâhı ümmete

 

                                        Lihye-i zatı kibriyanın hamili

                                        Mazhar olmazmı daha imdadı ruhaniyete

 

                                        Hazreti Hacı Muhammet-de bu miri Ali

                                        Mektebi hayriyede ders verdi ehli himmete

 

                                        Tarihi hicri bin üçyüz kırk birinde camiin

                                        Buldı inşası hitam şayetse oldun cennete

 

 

                                                            MERSİYE

    

                                        Bu idi Besnide erbabı himmet

                                        Ederdi hayır işe bezli mürüvvet

 

                                        Eya miri Muhammed bu cihanı

                                        Temaşa eyledin hiç var mı lezzet

 

                                        Necabet cevherinde mir olan

                                        Yetiştirmişti bir ehli hamiyet

 

                                        Bin üçyüz otuz altı tarihinde

                                        Bir gün darı bekaye etti rıhlet

 

                                        Namazda sordular Hayder bu zatı

                                        Dediler cümlesi şayanı Ahmet

 

 

AZAMETİ KUDRETİ İLAHİ

           

                                          Mekrü fitne hayrü şer dest-i uluhiyyettedir

                                          Gerdişi dolabı  alem hep yed-i kudrettedir

 

                                          Küre-i arzın yuvarlak çevrilip devr etmesi

                                          Halıkın halk ettiği çarhında ki kuvvettedir

 

                                          Daimi sanma muvakattır cihanın neş’esi

                                          Ehli imane sürur-i manevi cennettedir

 

                                          Kainata vermek üzre rûzi-u şep nur-i Ziya

                                          Kevkeb-i şevk-i lamer her lahza bir gayrettedir

 

                                          Zan edersem ermiyor aklın melekler haline

                                          Asumanda her biri Allah için hizmettedir

 

                                          Müslümanlar bir vakit görmez cehennem ateşi

                                          Cennet için cümlesi bir mevkı’i rif’attadır

 

                                          Harikulade beni adem ne icat eylese

                                          Mahreci evvel yine hikmette ya heyettedir

 

                                          Gürlerse gök patlasa şimşek ne halet gösterir

                                          Bir bulut cevv-i semada bak ne bir dehşettedir

 

                                          Kalbigâhı ümmete dergâhı rabbı izzete

                                          Kim teveccüh eylerse Mevla  ana nusrettedir

 

                                          Kişver-i dünya veliden bir zaman hali değil

                                          Dinde zafiyet görünce başka bir surettedir

 

                                          Hayı hevesi dehriden Hayder  feragat eyleyip

                                          Şimdi bir tenhaca yerde kûşe-i rahattadır

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   

 

                                      Şair çaya olan düşkünlüğünü şöyle anlatmaktadır.

                                  

                                                           ÇAY                                      

 

                                        Doldur ki nûş edeyim safi şekerli çayı

                                        Her derdlere devadır tebdil eder havayı

 

                                        Ak kuyruk olsa çayda bir defa içmek ayda

                                        Bimar isen sagaldır hiç istemez devayı

 

                                        Kazanlılar , Acemler Kevser deyu içerler

                                        Buhara ile Dağıstan çaydan bulur şifayı

 

                                        Allı yeşilli çaydanlık demlense verse sakı

                                        Bir bâdesin içende zihne verir cilayı   

 

                                        Kaynasa ger semaver yanında olsa dilber

                                        Seyr eyleyin cemaat mecliste ki ziyayı

 

                                        Çinli ile Japonya efgan ile Buhara   

                                        Tibban taharri etmiş çaymış veren gıdayı

 

                                        Çayda olan sefaya bir dürlü aklım ermez 

                                        Üç dört kadeh içince kurmaktayım kafayı 

 

                                        Ey sakı ger ne olur Hayder ricalar eyler

                                        Sun bir kadeh şu çaydan hoşça sürün sefayı.  

                                              

 

 

ŞAPKA HAKKINDA BİR MANZUME

 

 

                                   Birden bire ref’ olsa da acûba kıyafet

                                   Türk milleti bu vahşete verseydi nihayet

 

                                   Vurmuş başına kürt olacak sivri külahı

                                   Daim vatana etmede icrayı hıyanet

 

                                   Dünyayı fesada veren ey şeyhi riyakâr

                                   Git ahrete sonra bize eyle şefaat

 

                                   Bak manzaraya her biri bir kisve içinde

                                   Bir ecnebi görse diyecek amma rezalet

 

                                   İdamına hükmetmede kanun-u adalet

                                   Bir kimse eğer eyler ise mülke ihanet

 

                                    İnbayı taassubda çalışmaz mı hükumet

                                   Her cübbe giyen olmuş idi ehli keramet

 

                                   Dine ne zarar vermede serpûş-u temeddün

                                   Gir camiye ta haşre kadar eyle ibadet

 

                                   Olsaydı hele devri tağallübde izale

                                   Halk eyler idi büsbütün ilanı şetaret

 

                                   İ’la edecek bu vatanı devri temeddün

                                   Millet bulacak en sonu şehrahi selamet

 

                                   Asra göredir şimdiki bu tarzı telebbüs

                                   Entari,âba vakti cehaletteki adet

 

                                   Et Kürtlerin eşkâline bir defa temaşa

                                   Haydar acaba var mı birisinde zerafet

 

 

 

 

 

İTİRAF VE TAZALLÜM

 

                                   Çekildim inzivaya zevki dünyadan edip ikrah

                                   Ne yapsam seyyiate hazreti Allah olur âgâh

                                   Mücazatım büyüktür kendim ettim eyledim eyvah

                                   Meğer bu cürmü bî payanımı afveylesin Allah

 

                                   Beni mağlubu mahkum eyleyen hep nefsi emmare

                                   Muhakkak yevmi mahşerde olur bu yüzlerim kare

                                   Bu denlu pür günahım affına hiç ola mı çare

                                   Meğer bu cürmü bî-payanımı afveylesin Allah

 

                                   Yaşım kırkı bulup halen sefahette sebat ettim

                                   Feraizden iken bir çok zaman terki salât ettim

                                   Bu borcu vermeden hasbel kader belki vefat ettim

                                   Meğer bu cürmü bî-payanımı afveylesin Allah

 

                                   Bana şiddetle şeytan dinledim verdikçe iğvayı

                                   Kanardım cenneti âla sanırdım keyfi dünyayı

                                   Ayıldım sonradan derpişi kıldım havfı Mevlayı

                                   Meğer bu cürmü pâyanımı afveylesin Allah

 

                                   Bu halim sû-i ahvalim yakışmaz bir müslümane

                                   İtaat eylemekte kâhilim ahkâmı Kur’ane

                                   Bu halda ben dahi girmiş bulundum sınıfı isyane

                                   Meğer bu cürmü pâyanımı afveylesin Allah

           

                                   Bütün nâ hak yere hem cinsime olmuş idim düşman

                                   Hasseten ihtirasattan ferağat etmedim bir an

                                   Buna bir vechile kâil olur mu Hazreti Yezdan

                                   Meğer bu cürmü pâyanımı afveylesin Allah

 

 

 

 

 

                                   Riyakârane sözler söyleyip halkı inandırdım

                                   Yalanlar serdedüp yüzlerce insanı dolandırdım

                                   Usûl-i hileyi tatbikide şeytanı kandırdım

                                   Meğer bu cürmü pâyanımı afveylesin Allah

 

                                   Maaşıma mukabil etmedim hakkıyle bir hizmet

                                   Yarın rûz-i cezada hakkını dâva eder millet

                                   Olur mu bunca bu ahvale karşı cennete vuslat

                                   Meğer bu cürmü pâyanımı afveylesin Allah

                       

                                    Tesadüf etmedim gezdim dolaştım bir vefakâre

                                   Nedendir döndü ikbalım terki bahtı idbare

                                   Beni öz kardeşim görse arardı kaçmağa çare

                                   Meğer bu cürmü pâyanımı afveylesin Allah

 

                                   Gücendiğim bir insan nerde olsa zam ederdim ben

                                   Elimden gelse en çirkin mahallata girerdim ben

                                   Eğer fırsatta bulsam zîr-i pâyimde ezerdim ben

                                   Meğer bu cürmü payanımı afveylesin Allah

 

                                   Hele bende olan bir kimsede yoktu fena gıybet

                                   Bu haslet olmasa sadır olurdu aklıma hiffet

                                   Anınçün talim idbare döndü bundan al ibret

                                   Meğer bu cürmü pâyanımı afveylesin Allah

 

 

 

HAZRETİ PEYGAMBER’DEN İSTİŞFA ETME

MÜNACAT

 

                                          Meded senden bana ey fahr-i alem

                                          Dahilim bab’ına pejmurde halem

 

                                          Hayale akla gelmez ki günahım 

                                          Münacat etmeye dembeste lalem

 

                                          Sığındım serfiraz-ı enbiya’ya

                                          Şefaat eylemez mi pür vebalem

 

                                          İmanım çünki vardır bi zebanım

                                          Sezayi afvü lütfü zülcelalem

 

                                          Resul-i kibriyadır destigirim

                                          Anın çün Haydara feryadı nalem

 

                                   

 

 

 

 

 

 

 

TEVHİDİ  BARİ

                                

                                  Nice bir hânu-manı tar umar eyleyen Allah

                                   Serapa arse-i pür narı gülzar eyleyen Allah

 

          Vücudu olmayan eşyayı kimdir halk eden Halık

                                 Cemii nesneyi bir lahzede var eyleyen Allah

 

                                  Kimi gülşen serayı afiyette zevk eder daim

                                  Kimini çaresiz derde giriftar eyleyen Allah

 

                                  Kimini saltanat şevketle dehre padişah eyler

                                  Kimini nân-e muhtaç fakre dûçar eyleyen Allah

 

                                  Yatırmış nice insanı uyur balını gaflette

                                  Kimini ahiret havfiyle bi-dar eyleyen Allah

 

                                  Zelazilden yıkıp hak ile yeksan eder dehri

                                  Nazar kıl tarfetül-ayn içre imar eyleyen Allah

 

                                  Yahudinin ne haddı eylesin peygamberi salip

                                  Mesihin dinini çarmıha berdar eyleyen Allah

 

                                  Cenabı Yusuf u  cahı zeminden   eyleyip tahlis

                                  Seraser milki Mısra hükümdar eyleyen Allah

 

                                  Teni Eyyubi  eklibel etmek ne mümkündür

                                  Bu hayvanı muzırrı dahili gar eyleyen Allah

 

                                 Tarik-ı hakka irşad eylemek üzre o fir’avnı 

                                 Âsayı Hazreti Musayı bir mar eyleyen Allah

 

                                 Aliyyel Mürtezaye sû-i kast etmek ne cürettir

                                 O İbni Mülcemi küfre sezaver eyleyen Allah

 

                                 Gazay-ı kerbelade ehli beyti katl eyliyen kimdir

                                  Lain ibni Ziyade kelbi honhar eyleyen Allah

 

                                  Neden bir bir vusleti canan için mestü harap olmak

                                  Güruhu aşıkanı aşkla bimar eyleyen Allah

 

                                  Kes artık nale-i feryadı ey Hayderi bizar

                                  Seni elbette birgün vasıl-ı  yar eyleyen Allah

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ŞAHI NAKŞİBENDİ HAKKINDA

 

Zizeban eyler meram etse güruhu ahresi

Zahira batında Hallakı cihan himmeti re’si

İstese suzan eder bir demde hep harü hası

Ger dilerse nura garkeyler serapa herkesi

Şah Nakşinin müessir kuvve-i kudsiyesi

 

 

Mektebi ilmi ledünnün hace-i danüşveri

Vakifi sırrı hakikattır keramet mastarı

Arifi deryayı hikmettir şeriat mihveri

Mucibi feyzi saadet laceram hak' i deri

Şahi Nakşinin müessir kuvve-i kudsiyesi

 

Her okundukça sefa bahşeyi hatm' ı hacegam

Salıkanı raşedar eyler sadayi aşikan

Batinen yani Bahaddin idi ol şahi cihan

Nami yad oldukça der kaddesallah müslüman

Şahi Nakşinin müessir kuvve-i kudsiyesi

 

Daima erbabı irfanın teveccühgahıdır

İştihar etmiş bu bir dehrin veliyyüllahıdır

Mucizatı enbiyanın fıtreten agahıdır

Kainatın alemi zulmette mihrü mahıdır

Şah Nakşinin müessir kuvve-i kudsiyesi

 

Nesli paki ehli beyti Mustafaya mülteki

Haddı zatında naki hem mütteki hem münteki

Bir nazar affetse müstağfir olur yüzbin şaki

Payesi nezdi ilahide hemişe mürteki

Şahi Nakşinin müessir kuvve-i kudsiyesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

15-HADDAD

                                                            (1868-1890)

 

    Asıl adı Ahmetdir.Kaleli Resulgillerdendir.Genç yaşta şiir yazmaya başlamıştır.Mahcup biz mizaca sahiptır.Dervişane bir hayat sürdürmüş olup evlenmemiştir.Bir çok şiirlerinin olduğu söylenmekle  birlikte ancak bir şiiri elimize geçmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                   MÜNACAT

 

 

Bunca isyanımla ben subhanemi yalvarayım

Mücrimim, asi kulum, sultan' a mı yalvarayım

Hazini cennet emini vahyi Rabbulalemin

Hazreti Cebrail-i rıdvane mi yalvarayım

Yeryüzünde cümleden eşraf makamı müteber

Kabe' i Beytel Haram eyvanemi yalvarayım

Yoksa ol şehri Medine Cennet' ül Me’va yemi

Ravze' i Ahmet şefaat kane mi yalvarayım

Yoksa ezvacı mutahhar Hazreti Ayişe yemi

Ya Hadice Seyyidül nisvanemi yalvarayım

Ali evladı Muhammed cümle ashab' ı güzin

Ol Ebubekir Ömer Osman' a mı yalvarayım

Hem Aliyyül murtazadır.İbni ammi Mustafa

Hayder' i kerrare ol aslana mı yalvarayım.

Bu saçın leyla gibi Haddad' ı mecnun eyledi

Aklımı yağmalayıp divane mi yalvarayım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

16-NAKİP ZÂDE ATÂ EFENDİ

(1875-1933)

 

Medrese tahsili görmüştür. Adıyaman’ın tanınmış hocalarındandır.

           Müfred, Gazel,Tarihçe,Beyt, tarzında şiirleri vardır. Kapcami’nin kitabesi Ata Efendi tarafından yazılmıştır.

 

                                                          

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KİTABE

 

                                Bir harabe zâre dönmüşken bu cami serteser

                                Kıldı inşa Hacı Muhammed Ali bey namıver

 

                                Etyeb-i emvalin ibzal etti ol merd-i güzin

                                Çün vücuhu birre sarf etmek âna eser-i peder

 

                                Fazlı eltafınla isyanın bağışlaya gıyas

                                Evc-ü bâlaya erince nâle-i eynel-mefer

 

                                Ehl-i garın kelbini cennetle tebşir eyledin

                                Lihye-i pâki habibin hadımıdır bu meğer

 

                                Pişver-i rehber ana danışver  olsun çârıyar

                                Rûzu desta hizde olsun şefiül hayrül beşer

 

                                Kim dilerse tarih-i tecdidi bilmek ey Ata

                                İnnemel âmalü binniyat okusun fehmeder

 

 

 

 

 

 

                                                        ………

 

                                 Bu sehmi gülşeni alem serâpa hâre dönmüştür

                                 Nazar kıl aynı ibretle  harabe zâre dönmüştür

                                 Ki düşmüş meyilden mizanı bazare dönmüştür

                                 Yakar insanı her dem bir tutuşmuş nare dönmüştür

 

                                 Gönül bir merkez-ı enva-ı gamdır dilde pür nemdir

                                 Tevalı caşı neygir-i felek insan için semdir

                                 Araştırmak ne lazımdır elem alemde müdgamdır

                                 Cihanın gerdişi eyyamı hep hanhane dönmüştür

 

                                 Zamanın ahırı bir an oluptur  ademin bir dem

                                 Aceptir bu hayalata kapılmış zümre-i adem

                                 Kabul etmiş mi dehrin açtığı yareler merhem

                                 Bu gülüzare basiretle bakılsa zare dönmüştür

 

                                 Nice  afrasiyabın zöhre-i ikbalı sönmüştür.

                                 Gerçi birgün bu mihmanhaneye her kim ki  konmuştur.

                                 Bu ibretgâhı alem dersi ta evvel okunmuştur

                                Cihanda varsa Ata ikbalı hep edbare dönmüştür.

 

 

 

 

 

 

MÜFREDLER

 

                                  Bir kahve verdin amma bir de sigara lazım

                                  Gönlümde gam elem var def’ine çare lazım.

*  *  *

         Hâlıktan utan rızkı sakın gayrıdan umma

                                Müsbet olan er rızkı Alellâhı unutma

 

*  *  *

                                Talihim şol haldedir ki şemisten nur istesem

                                Ya döner garbe gider ya bulutta gizlenir

*  *  *

                                 İştaki etme Ata’ya bahtı  nakırı camiden

                                 Her kişi gerdengeh-i ferman-ı kâf-u nun olur

 

 

                                                         KIT’A

 

                                 Ömürdendir  diye Tophane-i temaşâya

                                 Atıldı gülleler veş münzeviler câyı izletten

                                 Bileyim dersen şeker bayramının sakın ey dil

                                 Lebi cânaneden bûs eyle sorma gayrı lezzetten

 

                                                         KIT’A

 

                                 İşittim gûşina söylerdi mene sagarın sere

                                 Dili bimarı zâre çare sensin bir de ben cana

                                 Atâ’ya aşkı zevkin hep kadehtendir.

                                 Kadeh bir mey-i sandûha-i ahenk kim cana

                          

                                                         KIT’A

 

                                 Ey peri,bülbül gibi efgane düştüm gel yetiş

                                 Akdı çeşmim sel gibi ummane düştüm gel yetiş

                                 Geceler  ta sübhe dek ağlaram Yakup gibi

                                 Hazreti Yusuf gibi zindane düştüm gel yetiş

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

17-HASMİ BABA

                

             Adıyamanın Tut ilçesinde dünyaya geldiği bilinmekle beraber doğum ve ölüm tarihleri tespit edilememiştir. Ancak şair Nabi’ye muasır olduğu tahmin edilmektedir. Şairin elimize geçirebildiğimiz  Müfred ve Gazellerinden parçaları sunuyoruz.

 

                                                         

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MÜFRED

 

                                         İntisab-ı ehli izzet baisi izzet olur.

                                         Kör harı İsa ile ahadı  merkep bir değil

 

 

                                                                   KIT’A

 

                                        Ya öpmeli ya kucaklamalı ey şuhu meyanın

                                         Beyhude mi ben bu kemeri aşkı kuşandım

                                        Gördükçe şitabım füs pişime o büt der

                                         Ben ateş-i aşk oldum Hasmi sipendim

 

 

 

                                                                GAZEL

 

                                      Artırır cevrini ol şunu cihanın giderek

                                      Ben dahi artırırım ah-ı figanım giderek

     

                                        Çekmezken iki ebrularının kahrını dil

                                        Çar ebru oluyor kaşı kemanın giderek

 

    Eleman oldu sualı ne cevabım Hasmi’ya

                                        Kalmadı nutka mecal kesti emanım giderek

                                       

 

 

                                                                  KIT’A

 

                                        Hayalı tarı zülfün asuman akla çıktık ta

                                        Gönül mürgu havalandı makarrı laneden geçti

                                        Geçilmez aşkı dilberden ne hikmet Hasmi’ya bilmem

                                        Fenamuşu  peder etti gönül hem aneden geçti

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

18- NUSRET EFENDİ

 

 

                Nusret Efendi’nin doğum ve ölüm tarihleri araştırmamıza rağmen bulunamamıştır. Adıyaman merkez Ulu Camide imam’lık yaptığı bilinmektedir. Meyvelerinin hasselerinden bahseden Fevaki adlı bir eserinin olduğu söylenmekte ise de maalesef elde edilememiştir. Müfred,Beyt ve Gazellerinden birer örnek bulunabilmiştir.

 

                                                      

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MÜFRED

 

                    Lâle haddın kaşına kim ki senin dedi hilal

                    Lefz-i beyhude deyip eylemiş ol eğri  hayal

 

 

 

 

 

                                                   KIT’A

 

                   Esme ey bâd-ı sabâ bir dahi canan eline

                   Deste zülfün dağıtıp düşme rakibin diline

                   Şimdi yüz vermez o şûh sehergah yeline

                   Nazar et gözlerimin hun ile memlu seline

 

 

                                                 GAZEL

 

                  Yazarsam derd-i hicranı kalem tahririden aciz

                   Dilersem vasl-ı cananı lisan takririden aciz

 

                   Helak oldu vucudum mülk-i seylabı sırişkimden

                   Tecemmüle mühendisler kalır tamiriden aciz

 

                   Bu illet kim benim vardır. Eflatun’i zaman bilmez

                   Tedavide kalır lokman yine tedbiriden aciz

 

                   Müneccim kevkebi bahtım görüp kaldı tahayyürde

                   Dedi bu tal’i ne nusha te’siriden aciz

 

                   O caduyu zaman kim Nusret’a bir devmefeştir

                   Süleyman-ı zaman olsa kalır teshiriden aciz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

19-SITKI EFENDİ

 

 

               Sıtkı Efendi’nin doğum ve ölüm tarihleri tesbit edilememiştir. Adıyaman merkez Ulu Cami’nin kuzey’e bakan kapısının (Türk kakmacılığının şaheserlerindendir) 1320 (M.1904) tarihini taşıyan , tarih tanziminde emeği geçen  Sıtkı Efendi’ye ait olduğu bilinen kitabe’den bu tarihlerde yaşadığı anlaşılmaktadır.

              Sıtkı Efendi’nin daha bir çok şiirlerinin bulunduğu tahmin edildiği halde , ancak bahsi geçen kitabesi ve bir de gazeli elimize geçmiştir.

 

                                                 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                      KİTABE

 

         Küşâde olur erbab-ı selate

         Der-i rahmet-meabı fevz-i Mevla

 

         Lisan-ı hal üzre nakşın eyler

         Demadem fedhulu manasın ima

 

         Bu ziba Cami’in vasfında güya

         İki mısralı bir beyt-i dilara

 

         Düzüp Hacı Muhammet Şambayati

         Bıraktı bir eser bir misli hemta

 

         Dedi tarih tanziminde Sıtkı

         Mürettip oldu bu nev perde inşa

 

 

 

                                                  GAZEL

 

         Bir derde düş kim anda ana deva yoktur demesünler

         Bir dilberi sev kim anda vefa yoktur demesünler

 

         Yakup gibi hücre-i gehvareyi kendine beytul hazen et

         O gülbe-i ahzanda ayn ve sefa yoktur demesünler

 

         Yusuf gibi bir mansebi caha düş ol kim

         Ol belde-i Kenanda Züleyha yoktur demesünler

 

         Mecnun gibi vadi-i sahralarda derbeder ol

         Ferhad’e Şirin, Mecnun’a Leyla yoktur demesünler

 

         Sıtkı’ya meylin bir dilber-i rana’ya dümen et kim

         Ol şive-i neftarında anın edası yoktur demesünler

 

              

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

20-SITKI EFENDİ (BESNİLİ)

 

Adıyaman’ın Besni ilçesinde doğdu.Hayatının büyük bir bölümü Besni’de geçmiştir.Sadıkağazadelerdendir.Arapça ve Farsçaya vukufiyeti vardır.Osmanlıca yazılmış olan şiirlerini divanın' da toplamıştır.Küllüyatının oğlu Abdullah Efendinin yanında olduğu bilinmektedir.Kuvvetli bir şair olan Sıtkı Efendi Duyunu Umumiye ve Banka memurluklarında bulunmuştur.Bir müddette tahsil müfettişliği yapmış ve 60 yaşından sonra emekli iken vefat etmiştir.

           

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Elimize geçen şiirlerinden örnekler:

          

 

                        MÜFRED

 

Bu gamlı zalimin elinden sıtkı ne gam yuttun

Görenler desinler yar elinden yareli gittin.

 

 

 

 

 

 

                      MÜFRED

 

Bülbül' e  bir tuzak kurduk

Geldi bir semerli eşek düştü.

 

 

                       

                                    GAZEL

 

Serfürü eyler görenler, servi reftarın senin

Lal olur, bülbül işitse, naz' ı güftarın senin

 

Leb kızıl ruhlar kızıl, destinde cam' ı mey kızıl.

Kim kızıl divane olmaz, görse didarın senin?

 

Can verir cam' ı lebin, şimşir' i gamzen can alır

Allah Allah... ne temaşadır bu etvarın senin

 

Ab' ı lalinle yetiş imdade ey şuh el eman

Yaktı yandırdı vücudum, tab' ı ruhsarın senin

 

 Kakül' i müşfinini vasfeyle herdem Sıtkıya

Çin' i Maçin' i muattal kıldı iş’arın senin

 

 

 

Yazdığı şiirlerinin kendisinin olmadığı iddiası üzerine aşağıdaki şiiri yazmıştır.

 

                                   GAZEL

           

Dehri zire benim daima efkârı ğamim var

            Şad olmadı bir demde gönül pür elemim var

 

            Gaddar felek hançeri kahrinde esirem

            Zahmeyle dedim ol dedi cevri sitemim var

           

            Şimden geru bu çakhate ben nazeme lazım

            Canımdan usandım ve ölümden hazarım var

 

            Esbabı nedir dersen eğer,halımı fehmet

            Yağmaya veren aklımı sevdayı serim var

           

            Hal bu oldu ki sermayeyi ömrüm sele verdim

            Bilmem ne yaman talihi bahtı kaderim var

 

            Sıdkı ne kadar olsa yine kesme ümidin

            Madamaki senin sahibi lutfu keremin var

 

            Vallahi bu gazel garının değil nefsi benimdir

            Erbaba garez bazı taraftan ürenim var.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

21- SARIŞEYHOĞLU ÖMER MAZHAR EFENDİ

(1877-1923)

 

 

 

                  Adıyaman’ın Kadiri tarikatı büyüklerinden Hacı Mustafa Efendi’nin oğludur.

     Sarı Şeyh diye tanınmış bir ailedir . Medrese öğreniminden sonra , Rüştiye öğretmenliği , Adliye Başkatipliği ,Belediye Başkatipliği ,son olarak da Hocaömer Camii imamlığı görevlerinde bulunmuştur.Bir ara yönetimle arası bozulunca  Kastamonu’ya sürülmüştür.

 

               Mazhar mahlasını kullanan Ömer Efendi , çevresinde sevilen , sayılan bir kişidir.Sesinin çok güzel olmasından dolayı tekkelerde gazel terennüm ettiği bilinmektedir.

          

                Başta mevlit olmak üzere gazel türünde birçok şiirleri vardır. Biz burada elimize geçen birkaç gazelini sunacağız R.1340 yılında yazıp tamamlıdığı mevlidi 1977 yılında yayınlanmıştır.

 

                                                 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GAZEL

                

                         Sana pervaneyim ey şem’i tecella severim

                         Bülbülüm ben seni ey    gonca-i ziba severim

 

                         Bu muhabbet ben ile mahşere dek gitse gerek

                         Ölürüm terk edemem ben seni hala severim

 

                         Beni mazur buyurun aşkımı ilan etsem

                         Neyleyeyim ben seni     pünhan ve püheyda severim

 

                         Dilde bir narı muhabbet şirengiz amma

                         Bilemem anlayamam ben kimi âya severim

 

                         Ser bülend olsa nola fikrü hayalım Mazhar

                         Beher günlerine yine ben bir kameti bâla severim

 

                                                                   GAZEL

 

                        Ey gönül şu hasbıhale bir bilir yarane sor

                        Mübtelayı zar olan ehli aşk irfane sor

 

                        Her tabib gûşi aşka yar olup sorma ilaç

                        Suretâ derler meseldir hikmeti lokmana sor

 

                        Zülfi canane dolaşma lütf edip badı saba

                        Sine-i abı hayatı nuş eden merdane sor

 

                        Çekme takatmı kaldı bende yarın mihnetin

                        Bağı hüsnün  güllerde sen sünbüli reyhane sor

 

                        Nusha-i ibret değil mi Mazhar aşık rusvalara

                        Görenlerden ayrı düştüm var anı devrane sor

 

 

                                                                    GAZEL

 

                        Şu benim halı perişanım gören sûzan olur

                        Ehli imanın yanar bağrı du çeşme kan olur

 

                        Halıma âgâh olan mü’’minlere hacet değil

                        Dini ayrı kâfir olsa didesi giryân olur

 

                         Kapuna geldim efendim sen bana kıl merhamet

                        Çünki dergâhın dili bîmareme derman olur

 

                        Ahımı enduhımı feryadımı nâlanımı

                        Guş eden kâfirde olsa Mazhar’a âyan olur

 

                        Gam yeme essabru miftahul ferc’tir    Mazhar

                        Tar güne sabreyleyen nail-i ihsan olur

 

 

 

                                       GAZEL

 

             Aşağıda ki gazelini Ömer Efendi merhum gözlerinden rahatsız olduğu günlerde Adıyaman Trahom hastahanesinde tedavide iken doktor Ramiz Bey için yazmıştır.

 

MEDHİYE

 

                     Hep tababet ilmine mahir imişsin Ramiza

                     Hem nazik riayetle mazhar imişsin Ramiza

 

                     Çok çırağın vardı şükür kıl Allaha sen

                      Hep cihan doktoruna  amir  imişsin  Ramiza

 

                     Paresi az olanlardan az alırmışsın beğim

                     Rızkına kanı olana şâkir imişsin Ramiza

 

                      Hem tedavi isteyeni bir nakdı yok yarım hoca

                      Çün gedaya sahip nazir imişsin ramiza

 

                     Ger yarım molla hekimler dini ile candan eder

                     Amma sen bir hâzıkı nadir imişsin Ramiza

 

                     Hocaya daim verirler istemezler adeti

                     İşte bu hoş adeti naşir imişsin Ramiza

 

                     Bu tevazu sende iken şüphesiz cennet senin

                     Herkese hürmetli hoş hatır  imişsin Ramiza

 

                     Her kazadan saklasın Hakimi Mutlak seni

                     Tam bir ehli merhamet nâsır imişsin Ramiza

 

                     Pak tiynet âli himmet her işte la nezir

                     Sen gibi hiç yoğ imiş tahir imişsin Ramiza

 

                      Kapuna düştü bu kemter Mazharı red eyleme

                     Çünki ihsan etmeğe kadir imişsin Ramiza

 

 

 

 

MERSİYE

 

                      Muştak gönül aşık süphanı Hüseyne

                      Ol kanı kerem mukbil rahman Hüseyne

 

                      Ol Hazreti Fahrı Rüslün fitreti ayni

                      Ferzende-i pâki şehi merdan Hüseyne

 

                      Her şamı seher zarı kılup bülbülü oldum

                      Biz bendesiyiz Âl-ı Resulus-Sakaleyne

 

                       ………………………………………

                      Lanet yezide girdiçin kanı Hüseyne

 

                      Bin lanet ile olmadı teskini hararet

                      Çün şimir lain kıydığı için canı Hüseyne

 

                      Ben nice ana etmiyeyim laneti her an

                      Çok etti cefa hazreti zişanı Hüseyne

 

                      Ey Mazhar o şahlar şahının yoluna can ver

                      Vasil olasın belki o cananı Hüseyne

 

 

 

Sarı Şeyh Ömer Mazhar Efendinin Babası Şeyh Mustafa Efendinin Sahabeden olduğu söylenen Hasanı Mekki için yazmış olduğu Şiir elimize geçmiştir:

 

 

 

                                               MEDHİYE

 

Bu bir dergahı azamdir makam' ı esfiyadır bu

Cenabı Hazreti Hakdan bir lütfu atadır bu

 

Eğer çeşmi basiretle bakup fehmetseler anı

Biladı Hısnı mansure acep daru şifadır bu

 

Ne izzet ne şeref vermiş Taala işbu dergaha

Karargah eylemiş Sultan Hasan mekki gibi şaha

 

Buna kıymetli çok zatlar eriştiler ulu cahe

Şeref bahşeyler ihvane acep nuru ziyadır bu

 

Demadem sıtkı ihlas ile kıl hizmet eya Şeyh' i

Makamı paki ashabı Resulu Kibriyadır bu.

 

 

 

            NAT' I ŞERİF

 

Doğdu bezme yine mah' ı münevver bu gece

Tal' atınla ruşen oldu mah' ı enver  bu gece                                                         

Geliyor cuş' u huruşa havz' ı kevser bu gece                                                                               

Müjdeler ümmetine doğdu server bu gece

Tanzim olur kevn' ü mekan bu gece

Tezyin olur arş-u Rahman bu gece

Teşrif eder aleme Sultan bu gece

Olacak din' i mübine ulu rehber bu gece

Lütfediyor Hazret' i Sübhan bu gece

Açılıyor sünbül' ü Reyhan bu gece

Bahşediyor bizlere Yezdan bu gece

Saçacak cümle cihan' a dürrü cevher bu gece

 

Not: Adıyamanlı birine ait olduğu bilindiği halde Şairin ismi tesbit edilememiştir.

            (Kaynak kişi: Hafız Hacı Güzelkeleş)

 

 

22-NAKİBZADE AHMET FAİK ÜSTÜN 

(1880-1949)

 

Hukuk tahsil ettikten sonra uzun süre hakimlik görevlerinde bulunmuş ve Siverekte vefat etmiştir.Vefatına kadar da (20 seneye yakın) avukatlık yapmıştır.Bir çok şiirinin olduğu bilinmekle birlikte elimize ancak iki gazeli geçmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GAZEL

 

            Ruhsun endamıyın terkibi fevkaladedir

            Sanki ruhsarı kızıl femin süzülmüş bâdedir

 

            Güllere teşbihi adettir melek simalerin

            Mesti nazım,gül ve bülbül de sana üftâdedir

 

            Pürceyabı vuslatı te’nine kâr etmez riya

            Kesbi kurbiyyet ne tesbih ne de seccadedir

 

            Hatıra gelmez temannayı visalin bir nefes

            Bence ezvakı muhabbet küncü istiğnadedir

 

            Herkesin bir derdi varsa Faika bilmem neden

            Hatırı nâşâdı yüz bin derde gerdandâdedir

 

 

 

 

 

 

GAZEL

 

            Yıkılmış kasrı mürgü ümit lanesiz kalmış

            Düşüp dâm-ı belayı dehra hayfa danesiz kalmış

 

            Yıkılmaz vehmu firkatten gönül mamure-i hicran

            Yazık bu mağr-ü bum-i hatırın viranesiz kalmış

 

            Dağıttın galiba giysuyi anber famı kestin de

            O tımarhane-i sevda neden divanesiz kalmış

 

            Sual eyle hümar-ı nerkis-i mestinden ey cana

            O bezmi dil rubade varmıdır peymanesiz kalmış

 

            Ben ol mestane-i bezmi elestem şöyle kim saki

            Dimağımda o neş’e badesiz meyhanesiz kalmış

 

            Dağılmış akl-u fikrim aşktan hep tarumar olmuş

            Perişan perçemdir sanki çoktan şanesiz kalmış

 

            Nice aşıkların destanı söylendi bu dillerde

            Serencamındır ancak Faike efsanesiz kalmış.

 

 

 

 

 

 

23-MEHMET SOYLU (HOCAZADE)

(1890-1949)

 

            Babası da hoca olduğundan halk arasında Hocazade namıyla tanınmıştır.Çocukluk hayatını medresede ve babasının yanında ilim tahsil ederek geçirmiştir.Şer' iye katipliği ve istidacılık yapmıştır.Ayrıca Besni dokumacılar kooperatifinde Müdürlük ve bir süre de Müftü Vekilliği görevlerinde bulunmuştur.Besni' de ölen ve ölümüne acınan bir çok kişinin mezar taşına yazılmak üzere şiirler kaleme almıştır.Hâki mahlasını kullanmıştır.

                                              

                       

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                             MÜNACAAT

 

Kapın saillerinden bir gedayem ya Resulallah.

Beni reddetme muhtacım a' tayem ya Resulallah

 

Penahım ruzi mahşer bab' ı ihsanın keremkara,

Umidi devleti zılli hümayem ya Resulallah

 

Kabul et ehli beytin bendeganından olam ben de,

Bu yolda arzu recayem ya Resulallah.

 

Helas eyle bu kenter bedeni ya Seyyides saadet.

Havayı nefs elinden mübtelayem ya Resulallah.

                       

                                   KITA

 

Kime kaldı bu dünya malikane

Bu rane olmamış varım revane

Huda' nın bir misafirhanesidir

Bu alem ehli benzer kârubane

 

 

Müftü olmak için Diyanet işleri başkanlığına hitaben şu dilekçeyi yazmıştır.

 

Hakika demi devlete ettik de dehalet

Elbette olur mazhar' ı tarif' i diyanet

Terketmediğinden dolayı bab' ı nikehfin

Kıtmire nasip etti Hüda bahtü saadet

Olsam ne olur meclis' i ilminde tüfeyli

Emret bulayım saye' i fazlında selamet

Memurunun is’afına mani ise keydim

Çöz kaydımı tahsilim çün eyle delalet

Etsin keremin şad' ü bekam tasvibe bilindi.

Kurtulması için eyle günahkâra şefaat

Bigâne değil dahil cemiyette ilmim

Red etme beni yok mu bana hakkı veraset

Hirmal ile havip olmaz iken ehl' i feraiz

Mahcup düşerek nafili yer tuttu iadet

Şekvaya mahal yok var iken nahrü kasemna

Beş yer ver bize meydan' ı tevekkülde kanaat

Hâki ederek arz' ı meram bekle fütuhat

Şayet gelmiş ola bu dem vakti icabet

Şanına meğer gelmiş ola vakt-ı icazet

 

        

 

 

 

 

 

 

 

Babası Ahmet Rüşdi Efendi için yazdığı tarih:

 

                        Ahmet Rüştü Efendi hoca-i sahip kemal

                        El çekip bu masivadan eyledi azm-i visal

 

                        Mukteda-yi ehl-i İslam hadimi Beyt-i Hüda

                        Faik ul akranı vel-emsali memduhil-hisal

 

                        Dest-i sakiden içib encam ecel peymanesin

                        İrcii emr-i Azimüş-şane kıldı intisal

 

                        Böyledir ahval-i dünya kimseye kalmaz

                        Bir misafirhanedir gösterdiği vehm-i hayal

                       

                        Ruhunu rahmetle dilşad ed kusurun mağfiret

                        Cennetül-Firdevsi de göster likaya Zel Celal

 

                        Haki’yi zar-i cüda kıldın pederden ey felek

                        Ahı kim dünyada görmek bir dahi muhal

 

                        Sal-i tarihin yazarken geldi hatifden nida

                        Rahmetullahi aleyh devrez-zemani vel-leyal

 

 

 

 

            Kab Caminin Tarihi:

 

 

 

                        Haci Muhammed Ali yani Kerimzade Kerim

                        Hoş bina eyledi Kab camii ba avnirahim

 

                        Eyleyüb tarz-ı cedit üzre temelden inşa

                        Şöyle kim olmuş idi eski bina misl-i remim

 

                        Ehl-i islamlar etdikde eda-yi salat

                        Yazıla defterine ecr-i mensubat-i azim

 

                        Ola bu hizmeti memduhası makbul-i Hüda

                        Vere lutf-i kereminden ana cennat-i naim

 

                        Bir gelip tarihini söyle dua kıl haki

                        Dilerim nail-i amal ede Hallak-i Kadim

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

24-KEMAL ATALAY

 ( 1901-1993)

 

Besnide Rüştiye mektebinden mezun olduktan sonra Adana' da öğretmen yetiştirme kursunu bitirdi.Osmanlıca latin alfabesine geçildiğinde Harmanlı da öğretmen olarak göreve başladı.Daha sonra Belören,Balkar,Çelik ve Besnide öğretmenlik yaptı. 1942 yılında Akçadağ Eğitmen kursu öğretmenliğine atandı.Yurdun değişik bölgelerinde Başöğretmen olarak görev yaptı.Son olarak Ankara merkezde öğretmenlik yaptığı sırada 38 yıllık hizmetten sonra 1962 yılında emekli oldu.Memleketi olan Gölbaşına dönerek buraya yerleşti.Arapça ve Farscaya aşina olan Atalay mesleğine olan bağlılığı okuma ve incelemeye verdiği önemle geniş deneyimli kişiliğiyle kendisini çevresine sevdirmiş örnek bir öğretmen olarak ün yapmıştır.

Şiirlerini “AÇILDI” isimli şiir kitabında toplamıştır.

1993 yılında Gölbaşı ilçesinde vefat eden şair evli ve dört çocuk babasıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YURDUM SEN NE GÜZELSİN

 

            Dağlarında mor geyikler dolaşır

            Ovasında asil atlar oynaşır

            Yamacında keklik tavşan kaynaşır

            Benim yurdum dünyaların güzeli

 

            Tarlaları kaynaklarla suludur

            Bitkilerle başaklarla doludur

            Türk milleti her milletten uludur

            Dağı taşı çiçeklerle bezeli

 

            Vadileri yeşil bağla süslüdür

            Öküz inek koyun kuzu beslidir

            Türk milleti her milletten seslidir

            Çokça sevdim ben bu yurdu güzeli

 

            Ormanında güzel kuşlar ötüşür

Toprağında neler eksen yetişir

Türkün gönlü yurt aşkıyla tutuşur

Biz yaşarız bu toprakta ezeli

 

BAYRAK

 

Ecdadımın ünüyle

Dolu destan gibisin

Kahramanlar elinde

Zaferle şan gibisin

 

Senin güzel uçuşun

Ruhumun neş’esidir

O sevimli uğultun

Türkümün bestesidir

 

Gölgen yeşil ağacın

Gölgesinden serindir

Sana sevgim annemin

Sevgisinden derindir

 

Uçuşundan duyarım

Yükselmenin tadını

Kalbimde yaşatırım

Senin güzel adını

 

Solar görsem rengini

Al kanımla boyarım

Yoluna can bağışlar

Sevgine ben doyarım

 

Yüksel bayrağım yüksel

El yetmesin başına

Küçük yaştan vurgunum

Senin hilal kaşına

 

 

25-ABDURRAHMAN FEHMİ BİLGİN

(1906-1988)

 

            1917 yılında ‘Numune i İbtidaiye’ mektebini bitirdi. Fıkıh ilmi ile ilgili bilgisini babası Abdulgani Efendiden aldı. Diğer taraftan okumaya ve ilme olan hevesi sebebiyle Fıkıh,Kelam,Tefsir,Hadis,Tasavvufla ilgili bilimsel eserleri incelemek suretiyle İslami ilimlerde kültürünü zenginleştirdi. Kaymakamlık özel kaleminde görev yaptığı sırada edebi yazılar yazma konusunda kendini geliştirdi. 1928 yılında yapılan harf inkılabı sırasında iki yıl kadar muallim vekilliği yaptı. Daha sonra bir müddet Belediye muhasipliği görevinde bulundu. İlmini ve kültürünü geliştirmek düşüncesiyle bir süre inzivaya çekilmeye karar verdi.

         Bu maksatla iki yıl Çençen köyünde imamlık yaptı. 1947yılında tekrar Adıyaman a döndü. Ve aynı yıl Hoca Ömer camii imam hatipliğine atandı. 1973 yılında emekli oldu.

         Toplumun her kesiminden kişilerin ziyaret ettiği Hacı Fehmi Hoca kendisinden faydalanmak istenen bir bilge kişi olarak tanındı.

         Gençlik yıllarından son günlerine kadar sivil toplum örgütlerinde aktif görevler üslendi. 1936 yılında beş arkadaşıyla birlikte Adıyaman Spor Kulübünü kurdu. Adıyaman Ortaokulu yaptırma derneği, okul aile birliği vb. derneklerde etkin çalışmalar yaptı. Başta Üniversite öğrencileri olmak üzere ilme ve irfana iştiyak duyan bir çok kimse sohbetlerinden istifade etme imkanı buldular.                 Risale’ i Nuru anlayan ve çevresindekilere açıklayan Bilgin, 1957 yılında İsparta’da Bediüzzaman’ı ziyaret ettiğinde;Bediüzzaman Hacı Fehmi Hoca’nın daha önce yazdığı –Ey Risale-i Nur- adlı şiirini göstererek;

-“Fehmi şiirlerini çok beyendim. Bak yanımda bulunduruyorum”demiştir. Sebilurreşad mecmuasında ve mahalli gazetelerde bir çok şiir ve makaleleri yayınlanmıştır. İmamlık yaptığı süre içerisinde Cuma hutbelerini bizzat kendisi kaleme almıştır.Deruni bir duygu ve düşünce ortamında yazılmış olmalı ki hutbe okuduğu sırada hem kendisi hemde kendisini dinleyen bir çok kimseler gözyaşlarını tutamazdı.Ne yazık ki, o edibane yazılmış olan bu hutbeler kaybolmuş,sağlığında da bulunamamıştır.

'' Gönül Damlaları'' adlı şiir kitabı 1987 yılında yayınlanmıştır. 14 Şubat 1988 tarihinde 83 yaşında Hakkın Rahmetine kavuşmuştur. Eski Belediye mezarlığında medfundur.

Bütün şiirleri “Gönül Damlaları”adlı kitapta mevcud olduğundan,biz burada bu kitapta olmayan sadece “Ey Risale-i Nur”adlı şiirini almakla yetiniyoruz.

            “Gönül Damlaları”adlı şiir kitabının 2.baskısı hazır durumdadır.

                                                

 

 

 

 

 

 

EY RİSALE-İ  NUR!

 

 

                                     Senden doluyor vicdanlara hep hazz-ı sürur

                                     Senden doğuyor kalplere her mânay-ı huzur

                                     Misbahı müeyyed kıldı seni zat-ı şekûr

 

                                     Nuru-ı ezelin mişkatısın ey risale-i nur

                                     Burc-ı ebedin mirsadısın Ey Risale-i Nur

 

                                     Bu asırda ümmet’e  bir ihsan-ı hudasın

                                     Sen bu hüviyetle evet mahz-ı hudasın

                                     Hak yolda daim ve dalaletden de cüdasın

 

                                    Nur-ı ezelin mişkatısın Ey risale-i Nur

                                    Burc-ı ebedin mirsadısın Ey Risale-i Nur

 

                                    Mizabısın pürnur inna a’teyna mağzının

                                    Hem dahi miftah-ı inna fetehna remzinin

                                    Veddühasısın gümansız nübuvvet şemsisin

 

                                   Nur-ı ezelin mişkatısın Ey Risale-i Nur

                                   Burc-ı ebedin mirsadısın Ey Risale-ı Nur

 

                                   Dense sezadır ki sana mir’at-i hakaik

                                   Vechinde celi nice bin hikmet-i dekaik

                                   Rüşt menba-ı nutkunda ki manay-ı rekaik

 

                                   Nur-ı ezelin mişkatısın Ey Risale-i Nur

                                   Burc-ı ebedin mirsadısın Ey Risale-i Nur

 

                                   Ey dürre-i kenz-i kemal ru’yunda safa var

                                   Ey şule-i nuru cemal sadrında şifa var

                                   Elbetteki fasık’a  berkinde cefa var

 

                                   Nur-ı ezelin mişkatısın Ey Risale-i Nur

                                   Burc-ı ebedin mirsadısın Ey Risale-i Nur

 

                                   Şehbân aşarak seb-ı semavatı gezersin

                                   Bu kevn-i mekan olan nice esrarı süzersin

                                   Şakirtlerini dönerek  irfanla bezersen

 

                                   Nur-ı ezelin mişkatısın Ey Risale-i Nur

                                   Burc-ı ebedin mirsadısın Ey Risale-i Nur

 

                                   Sihr iptaline Lem-ı âsa sende göründü

                                   Hem nefes-ı feyz-ı Mesiha sende göründü

                                   Bir cilve-i hulku azime sende göründü

                                

                                   Nur-ı ezelin mişkatısın Ey Risale-i Nur

                                   Burc-ı ebedin mirsadısın Ey Risale-i Nur

 

                                   

Cümle-i âyât-ı Güzin meal olmuş sana

                                   Anın çün ehl-i İslam ahlaf olmuş sana

                                   Lutfu  Rabbani hoşca hal olmuş sana

 

                                   

                                    Nur-ı ezelin mişkatısın Ey Risale-i Nur

                                    Burc-ı ebedin mirsadısın Ey Risale-i Nur

 

                                    Revnak-ı hüsnün Füruğ-ı arşı âlâdan mıdır

                                    Bu tecelli sana seyr-i senadan mıdır

                                    Füyuzun yoksa ol sırr-ı ev ednadan mıdır

              

                                    Nur-ı ezelin mişkatısın Ey Risale-i Nur

                                    Burc-ı ebedin mirsadısın Ey Risale-i Nur

 

                                    Ya rab bu hakir Fehmi’yi hem bezm-ı visal et

                                    Nur zümresinde koy da anı hüsnü hisal et

                                    Cümlemizi ol hazreti Üstaze Bilal et

 

                                    Nur-ı ezelin mişkatısın Ey Risale-i Nur

                                    Burc-ı ebedin mirsadısın Ey Risale-i Nur.

 

 

                                         

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                 

 

26-MEHMET ZEKİ ADIYAMAN

(1910-1980)

 

Malatya İdadi Mektebinden mezun oldu. Tokat İline İlkokul Öğretmeni olarak atandı. Daha sonra sırasıyla Doğanşehir ilçesinde, Adıyamanın Kömür köyünde,Kahta ilçesinde,son olarak da Adıyaman’da öğretmenlik yaptı.1954 yılında emekli oldu. Ve politikaya atıldı. Okul ve Cami yaptırma derneklerinde aktif görev almak suretiyle Adıyaman’a büyük hizmetlerde bulundu. Özellikle 1954 yılında Adıyaman’ın Vilayet olmasında gösterdiği çaba ile tüm Adıyamanlıların teveccühünü kazandı. Herkesin  Zeki Hocası oldu ve Adıyamanlıların takdir ve sevgilerinin tezahürü olarak 1969 Milletvekilliği  genel seçimlerinde milletvekili olarak T.B.M.M’ye gönderildi. Milletvekilliği süresinde de Adıyaman’a ve Adıyamanlılara hizmet etmenin aşkını ve heyecanını çok sevdiği hemşehrileriyle paylaşmaktan mutluluk duydu.

 

Milletvekilliğinden sonra memleketi olan Adıyaman’a döndü. Bu sürede de boş durmayıp Adıyaman’ın tarihi ,coğrafyası,kültürü,şair ve edipleri ile ilgili araştırmalarda bulundu.

 

1980 yılının Şubat ayında Adıyaman’da vefat etti. Eski belediye kabristanlığın’da medfundur.

“Adıyaman ve Şairleri” adlı eseri 1939 yılında (İstanbul Cemal Azmi basımevi)”Samsat tarihi” adlı eseri ise 1973 yılında (Fon matbaası-Ankara) yayınlanmıştır. Ayrıca Adıyamandaki sahabe-i kiram,Adıyaman Evliyaları,Adıyaman Şairleri ile ilgili araştırmalarda bulunmuştur.

Şiir denemeleri de olduğu bilinmektedir.Aşağıda birkaç şiirini sunuyoruz.

 

                                                         

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GURUP

 

                                                  Melal çöktü ufuka

                                                 Yamaçlar siyahlandı

                                                  Dağlardan yükselen bulut

                                                  Karanlığa yaslandı

                                                  Güneşin son ışığıyla

                                                  Parlayan gümüş dere

                                                  Şu hazin sükunete

                                                  Nennilerle bağlandı.

 

 

                                                             ANNEME

 

                                                  Bir yıl önce beraberdik yollarda anne

                                                  O günler ne sevimli ne güzeldi anne

                                                  Dağlar,taşlar sanki gülüyordu

                                                  Yollar yosmalar gibi süzülüyordu

                                                  İkimiz de aynı ümide koşuyorduk

                                                  Bir an kavuşalım diye düşünüyorduk

                                                  Gece  dağ başlarında gecelemiştik

                                                  Neş’eli idik baştan başa şendik

                                                  Aylar günler geçti fakat heyhat

                                                  O yollarda şimdi, bensizsin anne

                                                  Acep sorarlar mı uçan kuşlar

                                                  Kederli halını gördükçe anne

                                                  Unutmam unutma ki sende  anne

                                                  Gün gelir yine sana kavuşurum  

                                                  Duanı esirgeme benden canım anne

 

 

                                                          BU GÜN DE   GELMEDİN

 

                                                  Sevgilim bu gün de gelmedin dün de

                                                  Neden durmadın vadinde

                                                  İnkar edemem bi vefa değilsin

                                                  Sevgilim bu günde gelmedin dün de   

 

                                                        

                                                        

                                                            BİR ÇİFT GÖZ

 

                                                  Çamlı dağlardan süzülüp gelen ırmaklar

                                                  Menekşe kokulu yataklardan akıp gelirsin

                                                  Tanıdım anlamışsın belli renginden

                                                  Onun da bir çift gözü vardı seninkinden

 

                                                          DÜNYA

 

                                                  Dünya’ya gelmek diyorlar eğlenmek

                                                  Bir şey      anlamadım kederden başka

                                                  Hayat bence bir ızdırap yığını

                                                  Yüklendim onu bütün varlığımca

                                                  Neşe denen şeye inanamadım

                                                  Dünyanın felsefesi ah ,yine keder

                                                  Hayat müthiş bir veca’dan beter.

 

                                                         GÖZLERİNE

 

                                                   Gözlerinin yeşilliği hatırlatır denizi

                                                   Ne derinlik var.cezbesine tutuldum

                                                   Aşk kaynağının ak köpüklerini

                                                   Maviliğinde duydum bakışlarından okudum

                                                  

                                                         SEVGİLİ İÇİN

 

                                                   Bu sabah gene hayalinle uyandım

                                                   Bakışlarının alevine yandım

                                                   Sevgimin çılgınca ihtirasında

                                                   Taranmış zülfüne dolandım kaldım

                                                   Geçiyordun karşıma  fakat çekinerek

                                                   Kalbin çarpıyordu hep heyecanla

                                                   Sunardın bûseler karşı karşıya

                                                   Tebessümlerinin hârına yandım

                                                    Sevgilim.seni görmedikçe eririm

                                                    Lütfünü esirgeme pek muztaribim

                                                    Duyurmak isterdim aşkımı sana

                                                   Yanan ateşiyin son kandiliyim

 

 

 

                                                               AYRILIK                                                                                                              

                                                   Kokun gelsin diye izine  koşardım

                                                    İlk günlerimde  avare dolaşırken

                                                   Ayrılık sevgilim.bilsen ne acı

                                                   Okudun kalbimde ki gerçek ızdırabı                              

 

 

 

                                                                                            

                                                                BAYRAM

 

 

                                                 Sevgilim.geçen bayram yeşiller geymiştin

                                                 Bu yüzden sana ben yeşil ördek demiştim

                                                 Bu bayram ben matemli karalıyım

                                                Sen yoksun,içimden yaralıyım                   

                                                          

 

 

 

GÖZLÜYORUM

 

Gözlüyorum sevgilim gelecek diye

Gözlerin yollarda ah  kaldı yine

Hatırımdan asla çıkmıyordun

Ayrılık ateşi son bulur diye

 

27-SÜLEYMAN ARİF EMRE

 

1923 yılında Adıyaman’ın Besni ilçesinde doğmuş,İlk öğrenimini Besni’de,Ortaokulu Akçadağ’da ,Liseyi Malatya’da bitirmiştir.1944 yılında A.Ü.Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur.Fakülte öğrenciliği sırasında Ankara  Defterdarlığı,İçişleri Bakanlığı,Diyanet İşleri Başkanlığında çeşitli memuriyetlerde bulundu.1950’den 1958’e kadar Ankara’da,1958’den 1960’a kadar Adıyaman’da serbest avukatlık yapmıştır.1965-1969 döneminde Adıyaman Milletvekili,1973’den 1980 yılına kadar İstanbul Milletvekili olarak Parlemento’da bulunmuştur.1974-1977 yılları arasında kurulan koolisyon hükümetlerinde Devlet Bakanı olarak görev almıştır. Hürriyet, Yeni Türkiye ve Milli Selamet Partilerinin kurucularındandır.

            Eserleri:

1- Devletimizin Bağımsızlığı ve Avrupa Topluluğu(Akabe Yayınevi -1989 )

2-Siyasette 35 Yıl ( 3 cilt- İstanbul 1990)

3- Suların Şarkısı (Şiir- İstanbul 1990(Akabe Yayınevi)[1]

'Su' adlı şiiri, Ali Koçak tarafından ilahi olarak bestelenmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

            YAYLA

 

Dumanlara bürünmüş kaybolur hülya gibi.

Sahralarda çiçekler ağlaşır leyla gibi,

Gönül Mecnuna döner çılgınlaşır yaylada,

İner akşam ruhlara bir kara sevda gibi,

 

            Duygularda kanarken akşamların melali,

            Gönül hareketinden yanar göklerin lali,

            Sonra birden bastırır kainatın celali

            Yaylada gece başlar sonsuz bir mana gibi.

 

Bilinmez bu yıldızlar hangi ahın yadıdır?

Geceler derdlilerin erilmez muradıdır,

Çamlarda uğuldayan gurbetin feryadıdır.

Ezellerden ebede uzanır nefha gibi.

 

            Burda karar başkadır akiller divanedir,

            Yürekler pare pare bakışlar mestanedir,

            Zaman girmez yaylaya hayat bir efsanedir.

            Kaybolan hatıralar yaşanır rüya gibi.

 

Belalıdır,delidir,fırtınalıdır dağlar.

Aşıklara kahreder hasret sineyi dağlar.

Irmakların sesinde yar ağlar,ağyar ağlar.

Ayrılık yankılanır yükselir sayha gibi.

 

            Başını taştan taşa vurarak ağlıyorsun,

            Söyle menba ne oldu ki böyle çağlıyorsun?

            Yeter allah aşkına bağrımı dağlıyorsun.

            Neden böyle coşarsın bülbülü şeyda gibi?

 

Kavalıyla artırır kalblerin sızısını,

Dolaşarak çobanlar dağını yazısını,

İnsafsızca ayırır anadan kuzusunu,

Olmaz acı şikayet ah o vaveyla gibi.

 

            Kuşların cıvıltısı başka bir derttir gönül,

            Bülbüllerin çağrısı sanki afettir gönül,

            Yayla rahatlık değil bir felakettir gönül

            Ne çareki bilinir cennet'i ala gibi,

 

192

Serinlemek dilersen çıkma yayla başına,

Belalar tuzak kurmuş toprağına taşına,

Başını derde sokar gark eder göz yaşına,

Sevdaya kapılırsın sürükler derya seni,

 

           Bende bir hal var bugün yoksa ben aşık mıyım?

           Yüce dağlar başında parlayan ışık mıyım?

           Dinmez sağnaklar gibi derde karışık mıyım?

           Bilmem neden söylerim böyle bi perva gibi..

 

Ruhlar ezelden beri bir dilberin hayranı,

Yakar her cismi canı güzelliğin seyranı,

Kar eylemez bu hale yaylaların ayranı,

Olmaz safa cihanda derdi dilara gibi,

 

          Yaylayı böyle sevmiş kurmuş yüce yaradan,

          Hak tecelli ederse kesret kalkar aradan,

          Vahdet sırrına eren kurtulur her yaradan,

          Şifa olmaz kalblere gurbeti mevla gibi..

 

 

                        ADIYAMAN’DA AKŞAM

 

            Şeftali rengine boyandı evler

            Maziden tad kaldı damaklarında

            Sevdanın pembesi gözlere güler

            Her akşam bu şehrin ufuklarında

           

            Döner bu kafile yusubu kuşu,

            Budur emellerin en son uçuşu,

            Sanki bir güzelin veda bakışı,

            Gariplik semtinin uzaklarında,

 

            Sonra herşey susar düşünce kalır,

            Bir arzu gönülde derince kalır,

            Rüyalar ilkbahar rengini alır,

            Gül açar ruhların şafaklarında,

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

28-ABDURRAHMAN ŞEREF BİLGİÇ

 

 

1929 yılında Adıyaman' da doğdu.İlk öğrenimini Adıyaman' da,Orta Öğrenimini Malatya ve Adana' da tamamladı.1955 yılında A.Ü Hukuk Fakültesinden mezun oldu.1966 yılına kadar yurdun çeşitli yerlerinde Hakim ve Savcılık görevlerinde bulundu.O tarihten sonra da Serbest Avukatlık yaptı.Emekli olduktan sonra İzmire yerleşti. 2004 yılında İzmir' de vefat etti.

            Edebiyata ve dolayısıyla şiire karşı yakın bir ilgi duydu.Mahalli Gazetelerde çeşitli konularda yazdığı makaleleri ve şiirleri yayınlandı.1999 yılında ''Her Telden'' ve yine 1999 da '' “Adıyamanlım” şiir kitapları yayınlandı. Basıma hazır çalışmaları ise; ' Mektuplarım'' Adıyaman' ın Tarihi ve Coğrafi durumu ile, Turizm ve Gaptaki Yeri'' ve “Adıyaman' ın Toplumsal ve Yöresel Yaşam Tarzı” bulunduğu bilinmektedir.

            Biz buraya ' Adıyamanlım ' adlı şiirini almayı uygun gördük.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ADIYAMAN’LIM

 

İhtiyar torosların genç delikanlısı

Toprağından fışkırır petrolün canlısı

Mertlik,kardeşlik,Türklük ve dostluk yanlısı

Gap-ın bekçisidir,yiğit Adıyamanlım

 

Hüsnü Mansur senin ecdad adındır

Yedi yaman kardeş geçmişteki şanındır

Toprağından kokan koku asil kanındır

Sözünün eridir,benim Adıyamanlım.

 

Bağrında adım başı evliyalar yatar

Nemrut,Cendere,Pirin ayrı bir renk katar

Tarihin bu dem dünyaya nam ve şan satar

Adıyla sanıyla yaman Adıyamanlım.

 

Çıktın yokuşundan hacı Ahmet düzüne

Ziyaret yolu nur saçar o güzel yüzüne

İnanır herkes senin o mertçe sözüne

Benim delikanlım,güzel Adıyamanlım…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

29- ALİ   KOÇAK

           

 

1932 yılında Adıyaman' da doğdu.İlkokulun 4. sınıfından ayrıldıktan sonra ilkokulu, orta okulu,liseyi, ve İ.H.L’yi dışardan bitirdi.Bir süre baba mesleği olan gömlek ve picama terziliği yaptı.1970 yılında müezzinlik imtihanını kazanarak müezzin olarak göreve başladı.Daha sonra İmam Hatip olarak görevine devam eden Koçak,1992 yılında emekli oldu.1956-58 yılları arasında Ankarada ''Musiki Sevenler Cemiyeti' nde musiki öğrenimi gördü.Daha sonraki çalışmalarıyla konu ile ilgili bilgi ve deneyimini arttırdı.Enstrumanla ilgili pratiğini keman üzerinde yoğunlaştırdı.Dini musiki' nin önemini ve değerini gençlere anlatma fırsatı buldu.Mesleki hayatı süresince incelemiş olduğu ilmi eserlerle kültürünü zenginleştirdi.Bu konuda da çevresine faydalı olmanın çabası içinde oldu.

Şairlik yönü de bulunan Koçak' ın bir kaç şiirinide aşağı alıyoruz:

 

200

 

 

 

                                                                    201

            RAMAZAN

 

İşte geldi mü’minin beklediği Ramazan,

Ayırdedilir bu gün inanan, inanmayan,

Akşam olunca herkes çekilir evlerine,

Yemekler yenilince kan gelir yüzlerine.

Biraz dinlenme faslı ondan sonra teravih,

İşte şimdi gerçekten Ramazan oldu sahih.

Teravihten dönünce cemaat üçer beşer,

Sahur vaktine kadar rahat bir uyku çeker.

Zurna sesi duyulur sahur vakti olunca,

Yastıktan kalkar başlar davullar vurulunca.

Sahurluk da yenince gençler ve ihtiyarlar,

Kur’an' ı hatim için camide toplanırlar.

Hafızlar okumaya başlayınca sırayla,

Sahifeler çevrilir parmakların ucuyla.

Herkes dikkat kesilir çünkü okunan Kur' an

Toplanmıştır cemaat feyzalmak için ondan,

Sonra bitince bir cüz okur sabah ezanı,

Müminler sükun ile hep birden dinler anı.

Artık kılınır namaz imam efendi önde,

İşte böylece iman tazelenir her günde.

Bir ay tamam olunca Ramazan sona erer

Gafiller biçareler ömrünü heder eder.

Allah nasip eylesin tekrarını görmeği,

Budur yarabbi senden müminlerin dileği.

 

ÖMRÜM

 

Kır düştü saçlarıma geldi ömrün hazanı,

Evvelce düşünmedim şimdi geçti zamanı.

Beyhude uçtu günler kışı bahar sanırdım,

Meğer değilmiş öyle nice nice yanıldım.

Hayalim bir kuş gibi daldan dala konardı,

Kah dağların başında kah düz yolda koşardı.

Bazen çıkar semaya her yanı seyrederdi,

Dilerse gönlü şayet hemen yere inerdi.

Ben böyle dolaşırken çoklar Hakka erişti,

Toparlanayım derken ecel geldi yetişti.

Pek çok esef eyledim ettiğim günahlara,

Çok kusurlar işledim sığmaz pek hesaplara.

Bitti tükendi yaprak hayatın defterinde,

Artık kalmadı takat titreyen dizlerimde.

Gün batmak üzeredir ömrümün akşamında,

Bir daha doğmaz güneş ne bu gün ne yarında.

 

NEFSİM

 

Şu nefsimin elinden,

Usandım ben dilinden,

Günahların kirinden,

Kurtar Alah' ım kurtar.

                       

                                               Utanmak ona ardır,

                                               Can elinden bizardır

                                               İşleri hep zarardır,

                                               Kurtar Allah' ım kurtar.

 

Ne desem kar eylemez,

Hak dilinden bilemez,

Nasihat hiç dinlemez,

Kurtar Allah' ım kurtar.

 

                                               Hep kendini beğenir,

                                               Masivayla eğlenir,

                                               Günahlara belenir,

                                               Kurtar Allah' ım kurtar.

 

Yıllardır esiriyim,

Ne ölü ne diriyim,

Ben şaşkının biriyim,

Kurtar Allah' ım kurtar.

 

                                               Aşkın ile yanayım,

                                               Nurlarına kanayım,

                                               Sana kurban olayım,

                                               Kurtar Allah' ım kurtar

 

Zikrinle meşgul eyle,

Lütfeyle irşad eyle,

Rahmeyle kerem eyle,

Kurtar Allah' ım kurtar.

 

                                               Kolaydır her şey sana ,

                                               Ağlarım yana yana,

                                               Rabbim rahmeyle bana,

                                               Kurtar Allah' ım kurtar.

 

Ali der ki ideyim,

Ben bu ilden gideyim,

Ten kafesin nideyim,

Kurtar Allah' ım kurtar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

30-MEHMET KEZİK

 

            1934 yılında Adıyamanda doğdu.İlk ve Ortaokulu Adıyamanda bitirdi.Adıyaman İmam-Hatib Lisesinde memur olarak göreve başladı.32 yıllık Devlet Memurluğu hizmetinden sonra 1993 yılında emekli oldu.1999 yılında vefat etti.

            Hece vezninde yazmış olduğu şiirlerini “Seni Söyler”adlı şiir kitabında topladı.1994 yılında yayınlanan şiirlerinde tasavvufi konular ağırlık kazanmaktadır.

            Şiirleri yayınlandığı için biz burada sadece bir şiiri yayınlamakla yetiniyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   SENİ SÖYLER

 

Seherde öten bülbüller

Burcu burcu kokan güller

Aşk okuyan dertli diller

Seni söyler,seni söyler.

 

Kırlardaki kelebekler

Süt emen nazlı bebekler

Gökyüzündeki melekler

Seni söyler,seni söyler.

 

Deli deli esen yeller

Yağan yağmur,taşan seller

Feryad eden sarı teller

Seni söyler,seni söyler.

 

İfadeler,hep tarifler

Nazeninler ve zarifler

Üstad olan ol arifler

Seni söyler,seni söyler.

 

 

Gerek dilsiz,gerek natık

Canlı-cansız tüm yaratık

Kezik durma zikret artık

Seni senden,seni söyler.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                         

 

 

 

 

 

31-SABRİ GALİP NAKİPLER

 

 

            1940 yılında Adıyaman’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Adıyaman’da tamamladı. Daha sonra A.Ü.Dil Tarih ve Coğrafya fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi.

Babasının Adıyaman’da çıkardığı “Demokrat Adıyaman” gazetesi, gazeteciliğe ilgi duymasına sebep oldu.

Öğrenciliği ve İstanbulda çeşitli liselerdeki öğretmenliği sırasında Ulus, Zafer ve yeni ortam gazetelerinde düzeltmen, muhabirlik ve sekreterlik yaptı. Şiirleri “Kubbe Altı” dergisinde yayınlandı. “Dünyam 1994” “Sağanak Altında 1996” “Sırıl Sıklam-Yapayanlız-Çırılçıplak-2000” şiir kitapları yayınlandı. “Başlangıcından Bugüne Türk Şiiri” adında 2000 sayfalık bir çalışması bulunmaktadır.

“Dünyam” adlı şiir kitabından güzelleme adlı şiirini aşağıya alıyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                               GÜZELLEME

 

 

                        Seherle birlikte yatmış gibisin

                        Nitekim saçların şafak kokuyor

                        Bülbüle bir bahçe satmış gibisin

                        Kolların,bacağın leylek kokuyor.

 

                        Sesin derelerde akan su gibi

                        Dem çeken ruhuma doldun hu gibi

                        Bin demet çiçeğin vazosu gibi

                        Boynun,göğsün,avcun yaprak kokuyor

 

                        Öyle güzelsin ki ağlarken bile

                        Gülümser göz yaşın kirpiklerinde

                        Bir yağmur sonrası gibi derinde

                        Her zaman mis gibi toprak kokuyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

32-MAHMUT ÇETİNKAYA

 

         1940 yılında Adıyamanda doğdu.1950 yılında Adıyaman  Yeniyol İlkokulu

     4. sınıfta iken maddi imkansızlıklar sebebiyle okuldan ayrıldı.Daha sonraki yıllarda İlkokuldan mezun oldu.Baba mesleği olan marangozlukla uğraştı.Babasından tevarüs eden şiir merakını değerlendirerek devam ettirdi.Yıllara yaymış olduğu şiirleri duygulu ifadeler içerdiğinden halk arasında benimsenmiş türküleri vardır.Örneğin 'Git Güle Güle' gibi eserleri sanatkarlar tarafından radyo ve televizyon programlarında terennüm edilmiştir.Yazmış olduğu ilahi ve kasideleri de halkın beyenisini kazanmış ve dilden dile dolaşmaktadır.

        Halen sanatını devam ettiren Çetinkaya duygu ve düşüncelerini şiir kalıplarınıa dökmekten geri kalmamaktadır.

        Biz burada türkü olarak terennüm edilen şiirleirnden bir kaçını almayı uygun bulduk.

                                                     

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

      BEYAZI SEVMEYEN ARAP

 

Beyazı sevmeyen arap

Dişlerin beyaz değil mi

Yaz günleri gök yüzünde

Doğan ay beyaz değil mi

 

Sevindir bahar havası

Bembeyaz pamuk tarlası

Kış ayları kar havası

Yağan kar beyaz değil mi

 

Başında okuyan hoca

İhramla giderler hacca

Yıkılır kapın pacan

Kefenin beyaz değil mi

 

                                           GİT GÜLE GÜLE GELİN OLASIN

 

 

Havalar ayaz gelin hanım

Bu da mıraz gelin hanım

Yazması pembe gelinlik beyaz

                             

                                Git güle güle gelin olasın

                                Adıyaman eline yuva kurasın

               

 Çağırın gelinin kardeşini

Çeksin düğün atın başını

Anası silsin gözün yaşını

 

                            Git güle güle gelin olasın

                            Adıyaman eline yuva kurasın

 

Kapı bıçağı adet alınır bizde

Dini nikah kıyılır oğlanda kızda

Çifte telli meşhurdur çalınır sazda

           

                              Git düle güle gelin olasın

                              Adıyaman eline yuva kurasın

 

 

 

 

                                         NE ŞİŞ YANSIN NE KEBAP

 

Ne şiş yansın ne kebap

Güzele bakmak sevap

Çileli gün geçirenler

Evliyadır muhakkak

 

                        Güzeller dertli olur

                        Kader gözün kör olsun

                        İki gönül bir olunca

                        Samanlık seyran olur

 

Çile bana yar oldu

Kalbim sitemkar oldu

Şu koskoca geniş dünya

Bana bir mezar oldu

 

                       Çileli benim başım

                       Elliyle vardı yaşım

                       Hayallerim suya düştü

                       Menzil olmadı taşım

 

 

           

URFA İLE ADIYAMAN

 

Sözleri Adıyaman makam Urfanın

Bir gününü görmedim ben bu dünyanın

Fakirler zengin oldu, zenginler fakir

Neyine güveneceksin bu yalan dünyanın

 

 

Adıyamandan geçer Urfanın yolu

Evliyalar diyarı hep sağı solu

Misafir perver olur Güneydoğulu

Ne zatlar geldi geçti bu yalan dünyadan

 

 

Atatürk barajının serin havası

Yeşillere büründü Harran Ovası

Su altından haykırır Samsat kalesi

Senede bir kurban alır aynalı sazan

Ah ediyor toprak için köylü Ramazan

                       

 

                                                        

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

33-FAHRİ BİLDİK

 

1942 yılında Adıyaman’da doğmuştur. İlk ve orta öğretimini Adıyaman’ da tamamladıktan sonra İ.Ü Hukuk Fakültesini bitirmiştir. Halen Adıyaman’ da serbest avukatlık yapmaktadır. Çocukluğundan beri Edebiyata ve musikiye olan ilgisini ve sevgisini öğrencilik ve meslek hayatı boyunca da sürdürmüştür.Üniversite öğrenciliği sırasında Türk Musikisi Konser vatuvarına devam etmiş.Devlet Sanatçısı Dr. Teoman Önaldı ‘dan ud ve musiki dersleri almıştır.

Adıyaman Musiki Derneğinde uzun yıllar koro şefi olarak görev yapmış,gayretleriyle Türk Sanat Müziği konserleri verilmesini sağlamıştır.

Çeşitli makamlarda bestelediği kırkı aşkın şarkıları vardır. Bestelerinden bir kaçı Repertuar Kurulu’ndan geçmiştir.Ayrıca iki yüzelliden fazla şarkı sözü ve şiirleri vardır.Türk Sanat Müziğini Adıyaman’a sevdiren bestekarımız halen Gaziantep Üniversitesi Adıyaman Eğitim Fakültesi Türk Sanat Musikisi dersleri vermektedir.Şiirlerini genellikle ayrı ayrı kıta halinde yayan şairin şiirlerinden birkaç örnek sunuyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

           

KITA

 

Hayatın tatlı geçsin silinmesin arzular

Gözlerimden bir damla akmasın buruk yaşlar

Seneler hep geçiyor durmasın aylar yıllar

Gözlerimden bir damla akmasın buruk yaşlar

 

 

                                                KITA

 

Hasretin içimdedir silinmez yüreğimden

Bakışırken anlarım sevgini gözlerinden

Esen ılık rüzgarda tutarım ellerinden

Bakışından anlarım sevgini gözlerinden

 

 

                                   KITA

 

Bulutlarla öpüşür, benim güzel dağlarım

Bir his dalar içime, hüngür hüngür ağlarım

Sevginle hasretini, yüreğimde dağlarım

Bir his dalar içime, hüngür hüngür ağlarım

 

 

                                   KITA

 

Sen gönlümde yeşeren nadide bir çiçeksin

Dokundukça tenime hep beni büyülersin

Baktıkça gözlerine tatlı tatlı gülersin

Dokundukça tenime hep beni büyülersin.

 

                                                           KITA

 

Ruhumu dinlendirir İstanbulun sonbaharı

Konuşur ağaçların sarı kuru yaprakları

Baktıkça haykırır denizin mavi dalgaları

Ruhumu dinlendirir İstanbul’ un sonbaharı

                              

     KITA

 

Her güneşin batışı içimi bir hoş eder

Duygularım çarpışır içimden çıkar keder

Hayalim güzel renkler gönlüme akıp gider

Duygularım çarpışır içimden çıkar keder

 

 

 

 

 

 

 

 

 

34-AHMET NEVFEL ÖZÇELİK

 

            1945 yılında Adıyaman da doğdu.İlk ve Orta öğrenimini Adıyamanda tamamladı.1963 yılında İstanbul Zincirlikuyu yapı Sanat Okulundan mezun oldu.1964 yılında Adıyaman Milli Eğitim Müdürlüğünde İnşaat Teknisyeni olarak göreve başladı.1969 yılında İstanbul Akşam Tekniker Okulunu bitirdi.Askerlik dönüşü bir müddet serbest çalıştı.1971 yılında Türkiye Elektrik Kurumu Gaziantep Bölge Müdürlüğünde göreve başladı.Daha sonra Adıyaman Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünde Yapım Şefliği,Şube Müdürlüğü ve Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu.

1995 yılında emekliye ayrıldı.

            İstanbul’da öğrenci iken başlayan şiir ve musiki tutkusu kendisini bu alanda ciddi çalışmalara yönlendirdi.Müsizyen Doktor Teoman Önaldı’dan Musiki Nazariyatı, Nota,Usul,Makam ve Ud dersleri aldı.Memuriyeti döneminde bu çalışmalarını yavaşlattı.Fakat emekli olduktan sora önceki birikimini değerlendirerek serbest ve hece vezninde şiirler yazdı,beste çalışmalarını hızlandırdı.Yaptığı bestelerden bir kaçını aşağıya almaktayız.

            Ayrıca;-M.Fethullah Gülen’in “Ravza”,”İlahi Devrikli Akkirmaniden”,”Şevk Yolu”,”Sultanım ilahi”,”Akıncı Türküsü”,”Fena ve Beka”ve “İlahi münacat”adlı şiirlerini bestelemiştir.

            Halen bu çalışmalarını büyük bir gayretle sürdürmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NEFES

 

Hak yarattı seni bedene koydu

Her kanda gezersin bilirim nefes

Bu alıp vermeden hani kim doydu

Cana cansın diye muhtacım Nefes

 

Geldin otağıma ağıtla girdin

Çektim de nefesi hayata erdim

Seninle Allah...hu seninle derim

Gidene dek benden razı ol nefes

 

Gülenle gülerken bitmez dirisin

Seferde olana inler gibisin

Ayrılık denince dönmez birisin

Rabbime kul için muhtacım nefes

 

Sultan sarayında farkına ermez

Fakir Sultan olsa bir kere vermez

Secdeye varırım yeter mi yetmez

Hakka doğrulmaya fırsat ver nefes

 

Bilemem ömürde ne sayı olasın

Rabbin ilminde can pazarındasın

Mevlanın emrinde hak yolundasın

Bizi de yolundan ayırma nefes

 

Ah vah edip yanmak neye yarar ki

Şu dünya nefese taç olmaz ki

Asa süleymana dayanamaz ki

Bedeni terk edip çıkmışsa nefes

 

Alır Allah derim hu. kana kana

Son sözün bu olsun sakın unutma

Yolculuk başlarken cennet vatana

Nevfel le birlikde gidesin nefes.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

35-MEHMET HALİT ASLAN

 

1946 yılında Adıyaman’ ın Pınaryayla köyünde  doğdu.İlk öğretimini aynı köyde, Orta öğrenimini Adıyaman’da tamamladı.1967 yılında Diyarbakır Eğitim Enstitüsünden mezun oldu. Antakya Atatürk Lisesine Türkçe öğretmeni olarak atandı.1971 yılında Tut Lisesine, 1985 yılında Afyon Başmakcı Lisesine müdür olarak,1985 yılında Adıyaman Çelikan ilçesi Milli Eğiim Şube Müdürlüğüne,1992 yılında Samsat ilçesine,1993 yılında Adıyaman İHL’ye,1999 yılında Adıyaman Anadolu Lisesi edebiyat öğretmenliğine atandı.Halen aynı okulda görevini sürdürmektedir.

        Şiir, çocuk edebiyatı inceleme ve eğitim yöneticiliği ile ilgili çalışmaları bulunan Aslanın yayınlanmış ‘Devletin Gençlere Bakış Açısı’ ve ‘Bizim Yunus ‘ adlı eserleri vardır. Şiirlerinden iki örnek sunuyoruz.

                                                         

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                            SENİN İÇİN

 

Bir yaprak olsam senin dalında

Bir sevda olsam senin dilinde

Nereye gideyim senin elinde

Bir sevda olsam senin dilinde

Bir menekşe olsam senin elinde

 

Geceler uzar bitmek bilmezler

Gözler uyku almaz sevda sezerler

Kirpikler kılıç kesilir, uyku kesmezler

Bir sevda olsam senin dilinde

Bir menekşe olsam senin elinde

 

Ufuk ufuk uzanır aşkın arzusu

Yürekleri ağlatır sevda çağrısı

Islatır yastıkları senin bakışın

Bir sevda olsam senin dilinde

Bir menekşe olsam senin elinde

 

Damla damla yağan yağmur olsan

Ilgıt ılgıt esen başak olsan

Her bahar gibi bana koşsan

Kalbimde çığ gibi yuvarlansan

Bir sevda olsam senin dilinde

Bir menekşe olsam senin elinde

 

                   ÇOCUKLAR    

 

Çocuklar:

Yarının sevgi çiçekleri,

Kalbimizdeki sevgi yumakları,

İlerleyin aydınlığa...

Birlik-dirlik arzusu

Beslesin damarlarınızı

Pınar...pınar

 

Savaş çağrıları

Silinsin yüreklerinizden,

Nisan yağmurları gibi

Bedelsiz bir çağrı olun

Tüm insanlığa

Sevgi,barış-dostluk

Damarlarınızdaki kan olsun

 

Mutluluk ırmağına yürüyün

Başlarınız dim dik yüzünüz güleç

Gözlerinizde sevgi yağmurları

Beklenmedik rüzgarlar

Yıldırmasın sizleri

 

Barış,sevgi,çalışkanlık

Damarlarınızı besleyen kan olsun.

 

 

37-MUSTAFA SUCU

 

1950 de Adıyaman İli Besni İlçesinde doğdu.İlk öğrenimini Besni’ de yaptıktan sonra 1968’ de Adana Erkek Lisesini 1969 da Akçadağ İlk öğretmen okulunu ve 1973 yılında da Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisini bitirdi.1969-1974 yılları arasında Besni’ de İlk okul öğretmenliği 1974-1980 yılları arasında çeşitli illerde Ticaret Lisesi Meslek dersleri öğretmenliği ve Ticaret Lisesi Müdürlüğü görevlerinde bulundu.1980 yılında da emekli oluncaya kadar Adıyaman İl Kültür Müdürü olarak görev yaptı.Ayrıca burdur Eğitim enstitüsün’de İ.Ü Adıyaman Meslek Yüksek Okulunda bir süre ders vermiştir.Emekli olduktan sonra Besni’ de de dershane müdürlüğü yaptı.

Eğitimci,yönetici,şair ve yazar olan Mustafa Sucu ‘ nun ‘Adıyaman İli ve İlçeleri’ adlı eseri ve ayrıca çeşitli gazete ve dergilerde yazıları şiirleri yayınlandı.’Besni İlçesi’ ve ‘Şiirlerim’ adlı eserlerinin basıma hazır olduğu bilinmektedir.

 

 

           

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SEVMEK GEREK (1986)

 

İman ile dolmak için,

Hal ile bir olmak için,

Kalp huzuru bulmak için,

Sevmek gerek, sevmek gerek

 

Düşmandan kurtulmak için,

Arkadaş ,dost bulmak için,

Dost kıymeti bilmek için,

Sevmek gerek, sevmek gerek,

 

Kalpleri okşamak için,

Aşk yolu döşemek için,

Sağlıklı yaşamak için,

Sevmek gerek, sevmek gerek,

 

Aydınlığa koşmak için,

Zor dağları aşmak için,

Allah’ a kovuşmak için,

Sevmek gerek, sevmek gerek.

 

 

ADIYAMAN

 

Fıratın Göksu' nun özü var sende

Ademin Havvanın izi var sende

Cenneti alanın hazı var sende

Dünyada bir eşin yok Adıyaman

 

Şambayat karpuzu Çelikan balı

Gergerin cevizi Kahtanın narı

Besni ise üzüm fıstık diyarı

Gölbaşında gölün çok Adıyaman

 

Samsatın sıcağı Akdağın karı

Buğday tarlaları yazın sap sarı

Adıyaman, Besni Kahta hisarı

Nemrut dağı sende bak Adıyaman

 

Camiler türbeler sarayların var

Simsimler turalar halayların var

Bayramlar,düğünler, alayların var

Cennete benzersin sen Adıyaman

 

Tütünün buğdayın çeltiğin serttir.

Temmuzun sıcağı başına derttir

Toprakların cömert, insanın merttir.

Türklüğe sembolsün sen Adıyaman

 

Tut ve Sincik beldesi ilçe oldu

Atatürk barajı su ile doldu

Hani çataltepe, Çamgazi’n ne oldu

Barajlar ilisin sen Adıyaman.

 

 

 

38-EBUBEKİR AYTEKİN

1951 yılında Adıyaman’ın Pınaryayla (Artan) köyünde doğdu. İlk ve Orta okulu Adıyaman merkezde okudu. Gaziantep Öğretmen Okulunu 1969 da bitirerek 5 yıl sınıf öğretmenliği yaptı. Daha sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, İstanbul Çapa Yüksek Öğretmen Okulu Müfettişlik Bölümünü bitirdi.

Çeşitli ilk ve orta dereceli okullarda otuz iki yıl öğretmenlik,yöneticilik ve müfettşlik yaptı.

1999’da Zonguldak İli Kilimli kasabası İlköğretim Okuluna Edebiyat öğretmeni olarak atandı. 2001 yılında kendi isteği ile emekli oldu.

Çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmış şiirleri yanında ulusal ve mahalli gazetelerde çok sayıda köşe yazıları yayınlanmıştır.

Basına hazır olduğu bilinen “Öyküleri”uzun yılların araştırmaları sonunda hazırlanmıştır.Biz burada sadece “Adıyaman Türküsü”şiirini almayı uygun gördük.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ADIYAMAN TÜRKÜSÜ

(EMMİ-YEĞEN ATIŞMASI)

I

 

Küheylanı bağladım havludaki kazığa

Üç dört hıtap daha kat mendildeki azığa

Ebzer , Aboş,  Paşamgil kalmasın çoluk çağa

Hep beraberce gidek güzelim Karadağ’a

Nakıbın Havuzu’nun arkasındaki bağa,

 

 

                        Küheylanı çöz emmi havludaki kazıktan

                        Hıtabını geri al mendildeki azıktan

Ebzer , Aboş Paşamgil hepsi rahmetlik oldu

Nice evler yapıldı inerken Karadağ’dan

Hiçbir eser kalmadı ne bağçadan ne bağdan

 

 

Çırçır Pınarı akar her derde şifa vardır

Papur yolundan gidek Bozbey Yolu çok dardır.

Abo Paşa Deresi ceviz, nar, mişmiş, erik,

Bahçaya girilmiyor, etrafı diken hardır.

 

                       

Çırçır pınar yok emmi, yıkıp bina yaptılar,

                        Allah’ı unuttular, pula kula taptılar.

                        Abo Paşa Deresi, şimdi kuru bir dere

                        Kestiler ağaçları, yol yaptılar o yere.

 

 

Bir hoyrat çığır yeğen, duysun  Kalalı Memoş

Belki duyar da gelir Dellal’in oğlu İboş,

Üçgever’de toplanmış, cümbüşler çalınıyor,

Nara sesleri gelir, içmeden oldum serhoş.

 

 

                        Ne hoyrat kaldı emmi, ne de bir cümbüş çalan,

                        Şimdi bir pop çıkmış ki türküler oldu yalan,

                        Ne Kalalı Memoş var, ne Dellal’ın İboş’u

                        Ne de baki bir sada, kubbeden geri kalan.

 

 

II

 

Artan’dan çıktım yola, giderken şehre yayan

Hasret içimi yakar, dayan yüreğim dayan.

Duzhanı’nda yatardık, ne gezer döşek yorgan

Bin dokuz yüz bilmem kaç senesiydi o zaman.

 

                        Duzhan kapalı emmi, restore edilecek.

                        Şimdi orda yatan yok, turist gelip gidecek.

                        Pireli döşek yorgan desen kimse inanmaz

                        Bir zaman han olduğun kimseler bilmeyecek.

 

Ne kadar da gözeldi Kavi Yolu’nda güller,

Paşa hamamındaki peştemalı püsküller

Kabaltından inerken Pörçüklü Cemal Dayı

Ne dilberler görürdü ak yüzlerde kaküller.

 

                        Kavi Yolu’nda emmi, ne bahça kaldı ne gül,

                        Bağlar da viran oldu, artık bunu sen de bil.

                        Ne kadar  da üzülsen inan ki değer buna.

                        Bir mendil de ben verim, al da gözyaşını sil.

 

Tabakhana deresi, Kasım Ağa bahçası,

Ötede Ebzer Gaffar, maneviyat sofrası.

Hasanmekke, Hıdrellez, Yedikardaş nerdedir?

Gölebatmaz Pınarı, kalaylı bakır tası.

 

Gölebatmaz var emmi, amma kimse bilmiyor.

Yedikardaş, Hıdrellez kimse gidip gelmiyor.                     

Küçük büyük tanımaz, komşu hakkı bilen yok,

                        Şimdi her şey bol amma, zengin bile gülmüyor.

 

Beri Körpüsü’ndeki beriye gitti bacım.

Evimizin direği, benim ise baş tacım.

Beriden döner dönmez kıllotik yapar bize

Kel küfteyi bitirdik, gelsin pıssik umacım.

 

                        Beri denilen yerde köprü falan yok şimdi.

                        Sürü kayıp, çoban yok; fukara da tok şimdi.

                        Ne berivan var emmi,  ne süt sağan bacılar,

                        Kuzu, kıdik sesi yok; yalan dolan çok şimdi.

 

 

III.

Ne denı  çok istiyor pendirli helva canım,

Onu ne hoş yapardı Maralı İmmi Hanım.

Şimdi memleketimin hasretiyle coştum ki;

Çıkarıp hançer vursan, akmaz bir damla kanım.

 

                        Emmi ! Pendirli helva pastanede satılır,

                        Eski tadı kalmamış, kimbilir ne katılır.

                        Bildigin yemeklerin adını unuttular,

                        Ne maskan var, ne taka, ne damlarda yatılır.

 

Kerkişin tarafından şenlik sesi geliyor.

Pıttey Zeynep def çalar, yüreğimi deliyor.

Zey’e doğru giderken Abdurrahman Baba’ya

Pirin mağarasından iniltiler geliyor.

 

                        Hiçbir taraftan emmi şenlik sesi gelmiyor.

                        Pıttey Zeynep’i sorsan şimdikiler bilmiyor.

                        Riyakarlık,  gösteriş ayyuka çıkmış inan

                        Cami, mescit çok lakin, kimse namaz kılmıyor.

 

Ayrancı Bazarı’nda tuluk ayranı var mı?

Musalla sokakları şimdi hala çok dar mı ?

Abdulgani Baba’dan, Hacı Ebzer Baba’ya

Geceleyin giderken seni korku sarar mı?

           

Ayrancı Bazarı’nı hurdacılar doldurdu,

                        Teknoloji gelişti, zenaatı kaldırdı.

                        Kollo Dayı da öldü kimse kalmadı emmi,

                        “Ne zaman öldü ?” dersen çok olmadı; bıldırdı.

 

Kör olsun zalim felek zehir kattı aşıma,

Beni hasret bıraktı bacıma, kardaşıma.

Kendi kendime sordum: Öksedin mi sılayı?

Dedim: Kurban olayım toprağına taşına.

 

Biz de zalim felekten nasibimizi aldık.

                        Bir zamanlar ne idik, şimdi nerede kaldık.

                        Medeniyet sanarak gavura benzemeyi,

                        Unuttuk özümüzü hepten gaflete daldık.

 

 

(IV)

 

 

Kaç yıldır ayrılmışım eşimden yoldaşımdan,

Recep dağı ben miyim? Duman kalkmaz başımdan.

Eğir çayından geçip sılaya varsam şimdi,

Acep kaç kişi kaldı, bacımdan kardaşımdan.

 

Ne kardeş kaldı emmi, ne kahır çeken bacı

Hepsini toprak aldı, acı üstüne acı.

Eğir çayından geçip sılaya gelsen bile

Kimseyi tanımazsın, herkes sana yabancı.

 

Ne diyorsun yeğenim, bir kere geleyim mi?

Melmeketi özledim gelip de göreyim mi ?

O kadar çok oldu ki neredeyse unuttum

Ölürken son nefesim orada vereyim mi ?

 

İstersen gelme emmi, gelirsen “Ah!” edersin.

Şimdikileri görsen dövünüp “Vah!” edersin.

Eski Adıyaman’ı unutmadınsa yeter

En iyisi gelme sen, “Eyvah, eyvah!” edersin.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

39-HASAN DUYMAZ

 

1953 yılında Adıymanda doğdu.1973 yılında Valiliğin düzenlediği şiir yarışmasında 'Ne Güzelsin Adıyaman’ şiiriyle birinci oldu.Şiir yazma şevki artan Duymaz bir çok şiir yazdı ve besteler yaptı.Adıyaman 'Halk Oyunları Derneğini' Amatör Spor Kulüpleri Federasyonunu kurdu.Adıyaman Musiki cemiyeti başkanlığında bulundu. 'Deli Gönül' 'Sevdalım'  Yollara Düştüm 'Nerdesin' v.b yaptı. Bu besteler mahalli sanatçılar tarafından icra edilmektedir. 'Ne Güzelsin Adıyaman’ adlı bir albümü bulunmaktadır. Şiir yazmaya devam ettiği,Adıyaman ve çevresi’başlıklı bir araştırmasının basıma hazır olduğu bilinmektedir.

Şiirlerinden iki örnek sunuyoruz.

 

                                                                

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

                                                                                                         

 1 ARALIK 1954

 

Zurnacı çal,

Davulcu vur kardaş,

Bu gün bir aralık günü,

Türküler söylensin meydanlarda,

Demir yap yumruklarını

Vur mermer göğsüne,

Yılların özlemi bu

 

 

Giyin be bacım giyin

Basmadan çiçekli fistanını

Hani zubunun

Puşun nerede,

Hani pöçüklü yemenin babo,

İlikle kırk düğme yeleğini,

Mendil elde,şal belde,

Alın açık, ayakta çarık,

Bir gül ireyhan dalı tak,

Ak göğsünün üstüne,

Nara at hoyratça,

Meydanlarda bu gün ...

 

Bu gün bir aralık günü,

Senin benim bizim günümüz,

Selama dursun bu gün bulutlar,

İnceden inceye iliklerimizi ıslatan

Bir yağmur yağsın.

Sevinç gözyaşları dökün,

Sazlarda duygular dile gelsin

Manilerle; gazelaşlıklı bir araştırmasınınelerilerle, şiirlerle

 

Çal lo çal Abdo;

Dik hava olsun,

Sonra bağla lorke'yi

Katıl halaya

Tilili çal anam,

Oyalı yazman başında olsun,

Gurur dolu göğsünle haykır,

Hani ipek mendilin elinde

 

Coşun bağırın,eğlenin,haykırın

Bu gün Adıyaman 'ın sevgi ve mutluluk günüdür babo,

Bayrak direkte, gönül birlikte olsun

Çünkü bu bizim milli bayramımızdır

İl ufkunu süsleyen şanlı bayrağımızdır.

 

                                  

 

 

 

 

 

40-MAHMUT RECEP KARADAĞ

 

1953 yılında Adıyaman' da doğdu.İlk okulu Adıyaman merkeze Bağlı Ilıcak(Fırlaz) Köyünde Orta öğrenimini Adıyaman' da, Yüksek öğrenimini ise Trabzon Eğitim Enstitüsü’nde tamamladı.Gerger Lisesi ve Adıyaman Lisesi Türkçe öğretmenliği yaptı.Çelikhan Pınarbaşı (Bulam) Temel Eğitim Okulu Müdürlüğüne atandı.Bir süre kendi isteği ile öğretmenlik görevinden ayrılarak 10 yıl kadar ticaretle iştigal ettikten sonra Adıyaman İ.H.L Türkçe öğretmenliğine atandı.Halen Bir Aralık İlköğretim okulunda Türkçe öğretmeni olarak görevine devam etmektedir.

            Hikaye yazarı olduğu bilinen Karadağ' ın Şiir denemeleri de vardır.Şiirlerini  'Sen Hiç Sevdin mi' adlı kitapta toplamıştır.Hikaye kitaplarının da basıma hazır olduğu ve yakın zamanda basılacağı ifade edilmektedir.Adı geçen Şiir kitabından 'Su' adlı Şiiri aşağıda yayınlıyoruz.

           

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

41-MUSTAFA AVNİ ÇELİK

  

            1955’de Adıyaman’da doğdu. İlk,Orta ve Lise Öğrenimini bu ilde yaptı.1976 yılında Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsünün Türkçe bölümünü bitirdi ve aynı yıl Elazığ’da  öğretmenliğe başladı.Bundan sonra sırası ile Adıyaman Ortaokullarında,Hatay-Hassa Akbez Ortaokulu, Adıyaman Lisesi,İstanbul İçerenköy İlköğretim’de Türkçe  ve Edebiyat Öğretmenliği yaptı. 1985 yılında Adıyaman İl Milli Eğitim Şube Müdürlüğü de yapan M.Avni ÇELİK son görev yaptığı Adıyaman Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğinden Mart 2005’de emekli oldu.

          1987 yılında Lisans Eğitimini de tamamlayan M.Avni ÇELİK’in ilk şiirleri Adıyaman ve Elazığ yerel gazetelerinde ve bazı sanat ve kültür dergilerinde yayılanmıştır.Şiirlerinden birkaç örnek sunuyoruz:

 

 

          

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   ZAMANI SUÇLAMAK MI …  NİYE ?

 

 

        Zamanı Suçlamak mı? Neden ?Suçu ne?

        Kendini bilmemişse insan,

        Aydınlık yollar var iken

        Karanlığı seçmişse.

        Yüzünü döndürmemişse güneşe

        Aya hasret türküsü söylemişse..

        Ve kuyuların kuru karanlığında boğmuşsa duygularını

        Suçu ne zamanın

        Zamanı suçlamak niye?

 

        Hayat bir yumak olmuşsa düğüm düğüm

        Arzular beleşte birer birer noktalaşmışsa..

        Görmemişse gözler gayretli karıncayı

        Bal yapan arıları,dal patlatan tomurcukları….

        Ve kulaklar duymamışsa kutlu doğum seslenişlerini

        Eller uzanamamışsa tutunmak için uzatılan dallara

        Ayaklar akılsız başın kahrıyla yorgunsa

        Suçu ne zamanın

        Zamanı suçlamak niye 

 

        Girift olmuşsa düşünce, mayınlaşmışsa

        Olmadık yerde patlamışsa küçültmüşse ‘ben’i,

        Aşk, kollarda mahkûm edilmişse arzu mühürüyle,

        Doyumsuzluk hürriyetleştirilmişse ihtiraslı bedenlerde

        Köhneleştirilmişse geçici güzelliklerle hayat

        Ve hayata hayat küstürülmüşse

        Günün seher serinliği kucaklamamışsa bedenleri

        Yaşıyoruz diye öldürmüşsek yaşamayı

        Suçu ne zamanın

        Zamanı suçlamak niye.

         

 

 

                           BEKLEYİŞ

 

         Sükûtun rıhtımında dakikalarca

         Belki günler, belki aylar, belki yıllarca…

         Kim bilir kaç kez seyredeceğim batan güneşi,

         Başım eğik kaç kez döneceğim kim bilir.

         Haberler her günün huzmeleriyle gelecek mi?

         Beklerim.

         Beklerim gözlerim yollarda, kapıda kulaklarım.

         Kim bilir hangi çiçek saçacak kokunu

         Hangi rüzgar söyleyecek diyar diyar

         Dalga dalga sevdamın şarkısını.

 

         Bekleyiş bu…Yıpranacak belki varlığım,

         Geceler bir ahtapot gibi saracak beni,

         Gündüzler, sensizliğin ıstırabıyla inletecek belki

         Kim bilir, belki de hıçkırık boğacak beni.

         Yalnız kalmak:

         Bu, sensizliğin içime düşürdüğü korku

         Kim bilir hangi baykuş taht kuracak yuvama

         Hangi rüzgar uğuldadıkça çıldıracağım,

         Korkarım kimsesizliğinde, yapayalnız

         Kesilecek hayat bağım.

       

         Duygu, ölüm döşeğinde can çekişirken odamda

         Gözlerim ürkek ürkek gezinir duvarlarda

         Bir yanda sensizlik yakar, gurbetse öbür yanda.

         İşte yine çöktü karanlık, zulmetteyim bu gece

         Bu gece bir yaprak yine kopacak dalından,bilirim.

         Bilirim kaç gönül hüzünlü, kaç kalp kırık

         Benimse dudaklarımda bir şarkı dolanır

         Güftesinde bekleyiş, nağmesinde ayrılık.

         Sükutun rıhtımında dakikalarca

         Kahreden, öldüren bir bekleyiş…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

42-S.SİNAN UYANDI

 

1955 yılında Adıyaman’da doğdu.İlk ve Orta öğrenimini Adıyaman’da tamamladı.Adıyaman Sanat Entistüsüsünü bitirdikten sonra 'Adıyaman Gazetesi' nde çalıştı.Askerlik dönüşü, Adıyaman Endüstri Meslek Lisesinde 1979’da teknisyen olarak göreve başladı.Halen aynı akulda mobilya dekorasyon bölümü teknisyeni olarak çalışmaktadır. Şiir denemelerine devam eden Uyandı' nın insan sevgisiyle yüklü olan şiirlerinden iki örneği aşağıya alıyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

EN GÜZEL TEMENNİ...

 

Yaşlıların azalan vakitlerini beklediği

Caminin bitişiğine küçük bir çay ocağı

Zorla ayakta duran yaşlı bir mekan

Ve gözleri bir birine aşina yaşlı insanlar

Birinin yokluğu hemen farkedilir

Hani falan yok bugün

Hasta mı öldü mü yoksa

Her eksilenin sandalyesi doldurulur belki

Kendi yeri değil

Ama yaprak misali dökülür

Eksilir bir bir güzel yüzlü insanlar

Şeyho Dayı çalıştırır çay ocağını

Halden bilir mazlumdur Şeyho Dayı

Kim bilir nice insanların hasına hizmet etmiş

Nice çekilmezlerin kahrını çekmiştir

Ben de çay isterim bazen

Korkarım ama ses tonundan incinir diyerek

Hoca Ömer Camiini ilk tanıyanlar

Sonra seni tanır Şeyho Dayı

Alışkanlık yapar çayın dostluğun

Özlemlerini senin ocağında giderir insanlar

Buluşulacak yerdir sıcak ocağın

Sen

Nahn Donne’ i tanımazsın Şeyho Dayı

Der ki;

Denizden bir kum tanesi bile eksilse

Yokluğu hissedilir.

Allah gecinden versin bir gün

Seni çok çok arayacağım

Çokları arayacak benim gibi

Senden sonra

Bu sevimli çay ocağı kalır mı bilmem

Kalsa da sevimliliğini korur mu bilmem

Düşündükçe öyle korkuyorum ki

Bir gün gelip

Ömer amcayı görememekten

Bir gün Kemal abiyi

Bir gün muhtarı

Yıllar önce hamal Hürü’ yü kaybetmiştik

Tarakçının oğlu Şeyho’ yu

Özellikle Cuma geceleri daha bir içtenlikle

Sürekli dualar mırıldanan

 

Halil Hafız zavallıyı da kaybettik bu günlerde

Bir diğerini

Bir başkasını derken

Ve öyle, bir gün gelecek ki

Hiç birimiz olmayacağız Şeyho dayı

Her biri benimle aynı düşünürdür besbelli

Hak dünyada

Bir Ezanla buluşmak en güzel temenni…

 

 

                       

                       

            EBEDİ DOSTLUK

 

 

Seni bilmem

Ben hiç doymadım doyamam

Gün gelip göçtükten sonra dünyadan

Dilerim

Bir testicinin eline geçmiş toprağımız

Karıştırsın ikimizin toprağını birbirine

Testiler yapsın

Ve böylece dostluğumuz

Ebediyete kadar kalsın

 

Ya da bir bahçıvanın

Halden bilen ellerine geçsin toprağımız

Okşar gibi yaysın bedenlerimizi yere

Rengarenk güller

Karanfiller fışkırsın bedenlerimizden

Sevgililerin ellerinde

Şairlerin dillerinde dolansın

Masum dostluğumuz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

43-YAŞAR AKGÜL

 

            1956 Yılında Adıyaman’da doğdu.İlk ve Orta öğrenimini memleketinde yaptı. 1980 yılında İstanbul Eğitim Enstitüsü Türkçe bölümünü bitirdi. Halen Kilis ili Ticaret ve Sanayi Müdürlüğünde

Müdür yardımcılığı görevini sürdürmektedir.

           

            Bugüne kadar edebiyatın bir çok dalında çalışmalar yapan

Yaşar  Akgül   ürünlerini çeşitli dergi ve gazeteler de yayınladı.

 

            Şiir ve öyküleri Mavera’da, Eleştiri ve inceleme gibi düz yazıları

Yeni devir,Mavera ve Girişimde yayınlanan yazarın “Şiir Haritası”(1987) adlı denemeleri Girişim Yayınları, ilk şiir kitabı “Ahir Zaman Şiiri” (1991)

adlı kitabı Kardelen Yayınları arasında çıktı. “Yangında İlk Kurtarılan Şiirler”(1997) adlı şiir kitabı ise Beyan Yayınları arasında çıktı.”Göz Yaşları İle Islanmış Bir Harita”(denemeler) ve “Yalnız ve Yorgun” (öyküler) adlı

eserlerinin ise basına hazır olduğu öğrenilmiştir.

 

            “Ahir Zaman Şiirleri” (VIII-Kavuşmak) adlı şiirini aşağıda yayınlıyoruz

 

                                              

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KAVUŞMAK

 

            Terk-i zaman ettiler soyunup hallerinden

            Dilleri zabtolundu mikrofonlara karşı

Bir halife sımsıkı tutunca ellerinden

            Dindi vücudun hırsı bitti onca telaşın

            Geçtiler yeryüzünün yanlış güzellerinden

 

            Yeni bir karanlıktır dolaşan vakitlerde

            Her gece insanları idam eden direkler

            Aşk yerinden kımıldar korkusuz ve kararlı

            Günahkar bir ses gelir tedirgin kesik kesik

            Ya bir daha gelmezse derin ve yalnız sabah

           

            Ay eğildi ay yere bir veli ayak bastı

            Kurban olam dur hele uzaklardan mı geldin

            El aldım tevbe ettim ve talimat verdiler

            İyi ki ölmemişim o kudurmuş mevsimde

            Artık bereket yağar kuşlar gelin götürür

 

            Kadın para ve gıybet kuruyunca dalları

            Ey ahali bu toprak bir gün isyan ederse

            Sarıklılar ülkesi hal ile sohbettedir

            Yabancıyız menzile aceb nerden gidilir

            Mübtediler toplanıp girsinler akarsuya

 

            Ateş gördüm titredim seviştim halkalarda

            Döndü de döndü gönlüm nasıl deliye döndü

            Merhaba sultan ile ağaran bilgilerim

            Hayır dualar etti belalı anlarıma

            Sapıtan sevgilerle terbiyesiz aşkıma

           

            Bu bir sevdalanmadır rüyalara hükmeden

            Riyalara hükmeden hatmelerde kaybeden

            Zikirler tuttu seni girdin teveccühlere

            Al şehvet senin olsun malım mülküm savrulsun

            Kavrulsun bütün ömrüm efendimle bir olayım

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

44-ALPER ÖZYOL

 

            1957 yılında Adıyaman’da doğdu İlkokulu Adıyaman’da, Orta öğrenimini Tokat İlköğretmen Okulunda tamamladı. Uzun süre Adıyaman Birsen Esensoy İlköğretim okulunda öğretmenlik ve Müdür Yardımcılığı görevlerinde bulundu.

            Adıyaman ili, izci temsilciliği görevini yürütürken çeşitli okullarda oluşan izci gruplarının eğitimlerini, yetişmelerini üstlendi. İl bazında izcilik faaliyetlerinin plan ve programlarını hazırlayarak uygulanmasını sağladı.

            Öğretmenlik ve yöneticilik görevini sürdürürken büyük bir azim ve irade örneği göstererek 1990 yılında İ.Ü.Hukuk Fakültesini bitirdi.Avukatlık görevine başladı.

            Çok daha faydalı olabileceği genç yaşta 1991 yılında geçirdiği elim bir trafik kazasında eşi ve çocuklarıyla birlikte hayatını kaybetti.

Çalışkanlığı ve dürüstlüğüyle çevresinde sevilen ve sayılan Özyol , Edebiyata ilgi duymuş ve bir çok konuda şiir yazmıştır.

            Kendisine ve ailesine Allah’tan rahmet diliyoruz. Onun Hatırasını yaşatmak adına elimize geçirebildiğimiz tüm şiirlerini yayınlamayı uygun gördük.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BİR BAŞKA SEVDA

 

                        Ana gibi yar bildiğim vatana

                        Baştan sona bu diyara vurgunum

                        Güzellikte eşi gelmez cihana

                        Türkiye denilen yare vurgunum

                                                           Isparta’nın çeşit çeşit gülüne

                                                           Çoruh’un köpürüp akan seline

                                                           Eğridir,Beyşehir Van’ın Gölüne

                                                           Uludağ’da yağan kara vurgunum

                        Toroslar,Erciyes,Ağrı Dağına

                        İzmir, Manisa’nın üzüm bağına

                        Altın rengi ovada başağına

                        Türkiyemde hep bahara vurgunum

                                                           Muş’un peynirine,Anzer balına

                                                           Ayvalık’ta yeşil zeytin dalına

                                                           Dörtyol’un,Mersin’in portakalına

                                                           Ayvaya,turunca,nara vurgunum

                        Kayseri’nin pastırma sucuğuna

                        Adana’nın kar gibi pamuğuna

                        Yurdumda her nimetin bolluğuna

                        Balıkcı elinde tora vurgunum

                                                           Kırşehir,Nevşehir,Çorum,Yozgat’a

                                                           Yeşil otlaklarda koşuşan ata

                                                           Sakarya,Menderes,Dicle,Fırat’a

                                                           Yazıya,yabana,kıra vurgunum

                        Malatya’nın kayısısı,kirazına

                        Sivas bıçağına,aşık sazına

                        Karakışı,baharına,yazına

                        Edirne’de kırkpınara vurgunum

                                                           Antalya’ya Manavgat’a,Hatay’a

                                                           Ceylanpınarında yetişen taya

                                                           Ordu’da fındığa,Rize’de çaya

                                                           Dem tutan çayda buhara vurgunum

                        Efenin toprağa diz vuruşuna

                        Dadaşın çelik gibi duruşuna

                        Cirit oyununa,at yarışına

                        Horana,halaya,bara vurgunum

                                                           Türkiye’me türkü yakan ozana

                                                           Efeye,zeybeğe,yiğit kızana

                                                           Adana’da Kadirli ve Kozan’a

                                                           Aksaray,Niğde’de Bor’a vurgunum

 

                        Çanakkale,İstanbul’da Boğaza

                        Aşıkın elinde konuşan saza

                        Çamlıbel’ de Köroğlu ve Ayaz’ a

                        Dadaloğlunda karara vurgunum

                                                           Bünyan,Kula,Demirci’de halıya

                                                           Ankara,Çankırı,Bursa,Bolu’ya

                                                           Halici seyreden köşke,yalıya

                                                           Saraya,kaleye,sura vurgunum

                        Urfa,Maraş,Antep’in gazisine

                        Tarihte Adıyaman mazisine

                        Kütahya’da çininin çizgisine

                        Çinide renklerden mora vurgunum

                                                           Kazanda kaynayan bulgur aşına

                                                           Kan ile çizilmiş sınır taşına

                                                           Mehmed’in eğilmez dimdik başına

                                                           Gözünde parlayan nura vurgunum

                        Ben,her köye,kasabaya,bucağa

                        Ben uğruna can verilmiş toprağa

                        Rengini kanımdan alan bayrağa

                        Ben,Türkteki o vakara vurgunum

 

 

ANADOLUM

 

                                   Bir hava var ki çevremi saran

                                   En soğuk anlarda ciğerime ılık,sıcak dolaşan

                                   İşte pırıl pırıl kaynayan

                                   Bu havada bulmuşum ben mutluluğu

                                   Her nefes alış verişimde

                                   Yüreğim bu hava ile büyümüş

                                   Ruhumu ateşlendiren duygu hazineleri

                                   Bu havadan almışım

                                   Vatanımın havası, Anadolu’mun havası bu

                                   Sanki ecdadımın nefesi dolaşıyor bu havanın içinde           

                                   İman fazilet dolu dolu

                                   Bu hava ekmeğimde,aşımda,her şeyimde var

                                   Bu insanlar aynı duygularla yoğrulmuşlar

                                   Yürekler aynı duygular ile çarpar

                                   Anadolum, Anadolum

                                   Yine bağrımı yaktın sen

                                   İçten içe kaynayan sular gibisin

                                   Çok derinde gizlidir senin kaynakların

                                   Senin sinende huzur buluyor gönlüm

                                   Anadolum

 

 

 

İZCİ

 

 

                        İzcilik kardeşlik,izcilik bayrak

                        Hedef vatan için bir izci olmak

Koşarız hedefe bilmeyiz durak

Adımız yavrukurt,öbeğimiz ak.

                                   Başkurt izcilerdir bize hız veren

                                   Hiç durma,dinlenme,çalış der tören

                                   Bize izciliği öğretti “şölen”

                                   Adımız küçük izci,obamız ak

İzcilik atadan armağan bize

Nice zorlukları getirdik dize

Lider emir verir uyulur söze

Adımız ergin izci ocağımız ak.

 

 

 

 

İZCİ SÖZÜNÜN ERİDİR

 

İzciliği içimize sindirip

İyi insan,iyi yurttaş olalım

Yasamızı,töremizi bildirip

Sevgi ve kardeşliği bulalım

                       “İzci daima hazır” parola

                       Öbek,oymak,ocak çıktık biz yola

                       Hep çalışmak gerek vermek yok mola

                       Bizi seven gönüllere dolalım.

Marş söyleyip yürüyelim ormanda

Duyulsun sesimiz Edirne,Van’da

Denizi kucaklar dağlar bir yanda

Kampı dağın zirvesine kuralım.

                       Her an hergün bir iyilik yaparak

                       Öne çıkan engelleri aşarak

                       İzciliğin hedefine koşarak

                       Sözümüz bu sözümüzde duralım

 

İYİ BİR İZCİ OLACAĞIM

 

       Hergün iyilik yaparak

            İyi insan olacağım.

            Kalplerde iz bırakarak

            Gönüllere dolacağım

                                   Verdiğim sözü tutarak

                                   Sevip,sayıp,koruyarak

                                   Onu içimde duyarak

                                   Töremize uyacağım.

            Liderden beklerken emir

            Yüreğim kuvvetli demir

            Ne kadar sürerse ömür

            Ben hep izci kalacağım

 

 

ÖĞRETMEN GÖREV BAŞINDA

 

                                               Savaş açtım cehalete

                                               İlim meşale elimde

                                               Hizmet yolunda millete

                                               İlim meşale elimde

 

                                               Cehaleti bozmak için

                                               Karanlığı kovmak için

                                               Güneş gibi doğmak için

                                               İlim meşale elimde

 

                                               Verdim en güzel bilgiyi

                                                Dostluk,kardeşlik,sevgiyi

                                               İlme artırdım ilgiyi

                                               İlim meşale elimde

 

                                               Öğrenciler benim canım

                                               Sanki damarımda kanım

                                               Bana hız veren imanım

                                               İlim meşale elimde

 

                                               Bütün yurdum köşe bucak

                                               İlim-İrfanla dolacak

                                               Türkiyem cennet olacak

                                               İlim meşale elimde

 

 

 

 

 

GÖNÜL BAHÇEMDEN

 

            Her yazılan şiirin bir duygu kaynağı, bir sebebi veya bir anısı vardır. Yani şiir,bir anda

yazayım demekle yazılmaz.Şiirin yazılmasını gerektirecek olayın veya duygunun yaşanması ile

şiir bir bakıma kendiliğinden yazılır.

                        Buna örnek olarak bir olaya,bir hatıraya bağlı aşağıdaki şiiri 27 Temmuz 1988 günü yazmak zorunda kaldım.Söz konusu tarihte Adana ili Karataş ilçesinde bir seminere katılmıştım. Türkiyenin bir çok ilinden temsilciler vardı.Bu toplantıda Türkiyenin bazı illerini

özellikleri ile saydığım “BİR BAŞKA SEVDA” isimli şiiri okudum. Maalesef  bu şiirde Adıyaman’ın eski ili olan yakın komşumuz Malatya ilinin adı geçmemişti. Şiiri yazarken nedense

Malatya ilini unutmuşum.

            Şiiri okuduktan yaklaşık yarım saat sonra,Malatya ilinden toplantıya iştirak eden arkadaş biraz da sitem ederek yazdığı şiiri önümdeki masanın üzerine bıraktı.Şiirde şöyle

Diyordu :

 

            Sesini sevdiğim canım hemşehrim,

            Malatya adını neden anmadın?

            Komşu değilmi Adıyaman’ın

            Malatya adını neden anmadın?

                                               Küskün müsün yoksa ? gerçeği söyle

                                                Kayısı ilk anda geliyor dile

                                              En küçük illeri saydında bile

                                              Malatya adını neden anmadın ?

            Biz Malatyalıyız sizi severiz

            Adıyaman bize kardeştir deriz

            Tüm hemşehrilere selam ederiz

            Malatya adını neden anmadın?

                                   Hüsnü’yüm içimden kızmak gelmiyor

                                   Kötü düşünceler serde kalmıyor

                                   Yine de şu gönül söz dinlemiyor

                                   Malatya adını neden anmadın?

 

            Haklı bir sitemdi,ama cevap vermek gerekti “Seven insan sevdiğinin ismini gönüllerde

saklar,kimselere söylemez “ dedikten sonra kendisine şu şiirle cevap verdim.

 

            Gözünü sevdiğim canım hemşehrim

            Malatya aşk gibi gönlümde benim

            Komşuyuz,kardeşiz,gülüm,şekerim

            Malatya aşk gibi gönlümde benim

                                   Kardeşler küser mi? Düşün de söyle

                                   Kayısının tadı işlemiş dile

                                   Malatya demeyi unutsam bile

                                   Malatya aşk gibi gönlümde benim

            Malatya eski ilimiz bizim

            Malatyalı inan gözümüz bizim

            Aşk için söylenmiş sözümüz bizim

            Malatya aşk gibi gönlümde benim

                                   Hemşehrim hiç kızma gönlüm seninle

                                   Gel otur yanıma,sen beni dinle

                                   Bunu söylüyorum inan yeminle

                                   Malatya aşk gibi gönlümde benim

 

 

 

YOLLAR

 

                        Kimsesizlere eş, ağlayan yollar

                        Kanayan yüreği dağlayan yollar

                        Süzülen bir nehir çağlayan yollar

                        Gurbeti sılaya bağlayan yollar

 

                                               Gönülden gönüle giden yollar var

                                               Bir inişten iner,bir yokuş çıkar

                                               Aştığı yüce dağ,bazen de bir yar

                                               Gurbeti sılaya bağlayan yollar.

 

                        Yollar var bilinmez uzağa gider

                        Yollar var kurulmuş tuzağa gider

                        Yollar var son durak toprağa gider

                        Gurbeti sılaya bağlayan yollar

 

                                               İnsan olan doğru yola muhtaçtır

                                               Doğruluk insana altından taçtır

                                               Ölçülmez,bilinmez,sayısı kaçtır

                                               Gurbeti sılaya bağlayan yollar.

 

AKDENİZ

 

 

                        Torosların ayağına yüz sürüp

                        Gururlanır,köpürürsün Akdeniz.

                        Ananın yavruya hasretin bilip

                        O’na selam götürürsün Akdeniz.

 

                        Olmuştun tarihin nazlı gelini

             Güneşe göz kırpıp tuttun elini

                        Tek martılar anlar senin dilini

                        Nice sırlar sürdürürsün Akdeniz.

 

                        Zaferler kazanan leventler gördün

                        Aşıklara ilham zinciri ördün

                        Bir devir öylece saltanat sürdün

                        Dünden haber bildirirsin Akdeniz.

 

                        Yeryüzünün sanki mavi cenneti

                        Kıyıların verir binbir serveti

                        Türkiyemin ak köpüklü nimeti

                        Yüzümüzü güldürürsün Akdeniz

 

 

 

 

 

 

 

 

ÇAĞIRAN SES

 

 

 

                                               Haklıya hakkını vermezler neden

                                               Haklıyı susturup ezen utansın

                                               Böyle gelmiş böyle giderse düzen

                                               Asla kabul etmem,düzen utansın.

 

                                               Aka kara,karaya ak diyenle

                                               Kurt olup ta kuzu postu giyenle

                                               Devlet malı deniz diyip yiyenle

                                               Bu kanunu yazıp çizen utansın

 

                                               Bir çoğunun özü sözüne uymaz

                                               Helal,haram demez yer ama doymaz

                                               Mazlumun,yetimin sesini duymaz

                                               Zulmü övüp şiir dizen utansın.

 

                                               Doğruluk üstüne nutuk savurur

                                               Çam üstüne nice çamlar devirir

                                               Yolum doğru der de batıla yürür

                                               Eğri,büğrü yolda gezen utansın

 

                                               Haksıza dur demek,görev herkese

                                               Güzelleşir dünya,insan istese

                                               Kulak vermek gerek çağıran sese

                                               Bu sesten usanıp bezen utansın.

 

 

BİZİM ELLER

                                   Her şeyi bir başka,bizim ellerin

                                   Aşk için söylemiş sözümüz bizim

                                   Kokusu muhabbet açan güllerin,

                                   Sevgiye mayadır özümüz bizim.

                                                           Yareni, dervişi, ermiş velisi

                                                           Abdal,mecnun, divanesi delisi

                                                           Hoyratı, türküsü çiftetellisi

                                                           Her makamdan çalar sazımız bizim.

                                   Bülbül, kumru, yeşil başlı sunası

                                   Aşka sembol gökte uçan turnası

                                   Öküzü, ineği, sarı danası

                                   Türkülere girmiş kuzumuz bizim.

                                                           Ormanı, yaylası, yazı yabanı

                                                           Yağmuru, boranı sisi dumanı

                                                           Yağan karın bilinmez hiç zamanı

                                                           Belli değil baharı, güzümüz bizim.

                                   Bir ilden bir ile gurbetimiz var

                                   Beddua, duamız, sohbetimiz var

                                   Boş yere çekilen zahmetimiz var

                                   İçimizi yakar sızımız bizim.

                                                           Türlü türlü yemeğimiz,aşımız

                                                           Halı,kilim,oya,iğne işimiz

                                                           Hep aşk kokar,toprağımız taşımış

                                                           Böylece yazılmış yazımız bizim.

 

FIRAT

 

                                   Yüce dağlar aşar,vadiler yarar,

                                   Süzülüp  bir nazla,çağlar şu Fırat.

                                   Okunur yüzünden tarihi vakar,

                                   Bu günü geçmişe bağlar şu Fırat.

                                                           Nice devran sürüp ne günler gördü,

                                                           Türkülere nağme oldu öğüldü,

                                                           Dertliye ağlayıp gülenle güldü,

                                                           Şimdi geçmişine ağlar şu Fırat.

                                   Suyundan içene hayat,kan verdi,

                                   Sulandığı topraklara can verdi,

                                   Nice gencin hayatına son verdi,

                                   Bazen yürekleri dağlar şu Fırat.

                                                           Bu gün üzerine kurulan bentler,

                                                           Vatana su ve ışık verecekler,

                                                           İnsanlar umutla o günü bekler

                                                           Bereket, mutluluk sağlar şu Fırat.

 

 

 

GÖKSU

 

                                               Dolu dizgin koşarak

                                               Yüce dağlar aşarak

                                               Doğruca gel gönle ak

                                               Gönlüm senin bak Göksu

                                                                       Bazen coşup köpürdüm

                                                                       Bazen sakin süzüldüm

                                                                       Tarihe maya özün

                                                                       Şimşek gibi çak,Göksu

                                               Gök gözlü bir gelinsin                                  

                                               Bazı yerde derinsin                          

                                               Sula kadrin bilinsin                          

                                               Topraklar çorak,Göksu                   

Rüzgarla yarışırsın

                                                                       Sofraz’la karışırsın

                                                                       Fırat’a kavuşursun

                                                                       Fırat son durak,Göksu

 

 

 

NANKÖR

 

 

 

                        İnsan doğar büyür dünü terk eder

                        Bülbül heves alır gülü terk eder

                        Allah yaratır da kulu terk eder

                        Hayat nankör,bülbül nankör,kul nankör

 

                        Gönül Fırtınası estiği zaman

                        Seven kalplerde başlatır hazan

                        Sevgiyle gönül kıran söz yazan

                        Kalem nankör,kağıt nankör,el nankör

 

                        Dünyadan çoğumuz aldanıp gitti

                        Çokları aldatıp oyunlar etti

                        Ne yazık yolumuz çok çabuk bitti

                        Hayat nankör,yolcu nankör, yol nankör

 

                                  

 

YUNUSLA BERABER

 

                                               Çektiğim çileler yaşamak ise,

                                               Yaşamak yerine ölmek isterim,

                                               Bu dünya bekaya basamak ise,

                                               O baki alemi görmek isterim.

 

                                               Ruhumu hapseden ben şu bedenden

                                               Kaçıp hürriyete ermek isterim.

                                               Benden önce o beldeye gidenden

                                               Sır alıp açığa sermek isterim.

 

                                               Mana bahçesine bir gün girip de

                                               Yetişen güllerden dermek isterim.

                                               Hiç kimsenin bilmediğin bilip de

                                               Cahilin dersini vermek isterim.

 

                                               Hasret çekip sevdiğine karışan,

                                               Dostlar meclisine girmek isterim.

                                               Aşk ateşi ile yanıp tutuşan

                                               Yunusla ağlayıp gülmek isterim.

 

 

ÖĞRETMENİM

 

 

                                                           Okul vardı gelmiyordum

                                                           Kitap vardı görmüyordum

                                                           Yazı yazma bilmiyordum

                                                           Sen öğrettin öğretmenim.

 

                                                           Hepimize açtın kucak

                                                           Okul oldu bize ocak

                                                           Şimdi kitap okuyorsak

                                                           Sen öğrettin öğretmenim

 

                                                           Büyüğe saygı duymayı

                                                           Küçükleri korumayı

                                                           İyi bir insan olmayı

                                                           Sen öğrettin öğretmenim

 

                                                           Bayrağı candan sevmeyi

                                                           Milletimle öğünmeyi

                                                           Vatan için ölünmeyi

                                                           Sen öğrettin öğretmenim

 

                                                           Gece-Gündüz öğreterek

                                                           Bizim için verdin emek

                                                           Bilmek mutlu olmak demek

                                                           Sen öğrettin öğretmenim.

 

                                                           Bize neler verdin neler

                                                           Hesap yapmak,türlü hüner

                                                           Bilgi dolu hep zihinler

                                                           Sen öğrettin öğretmenim.

 

                                                           Öğretmenim canım sensin

                                                           Damarımda kanım sensin

                                                           Bilgide mimarım sensin

                                                           Sen öğrettin öğretmenim

 

YALVARIŞ

 

 

                        Allah’ım affın dilerim

                        İsyanla geçti günlerim

                        Ben bu dert ile inlerim

                        Beni affeyle Allah’ım

 

                        Sana döndüm bak yönümü

                        Görememiştim önümü

                        Gün ettiysem hep günümü

                        Beni affeyle Allah’ım.

 

                        Çok cahildim bilemedim

                        Doğru yolu göremedim

                        Ben ölmeden ölemedim

                        Beni affeyle Allah’ım.

 

                        Kör nefse uyandan oldum

                        Aç varken doyandan oldum

                        Mazluma kıyandan oldum

                        Beni affeyle Allah’ım.

 

                        Gönlüm yanar aşkın ile

                        Nefsim çoşar gelir dile

                        Çok günahkar olsam bile

Beni affeyle Allah’ım.

 

Sen bağışla günahımı

Görür duyarsın ahımı

Dilerim ben felahımı

Beni affeyle Allah’ım.

 

Sana açtım ben elimi

Sana yönelttim dilimi

                        Nefsim tatmadan ölümü

                        Beni affeyle Allah’ım.

 

                        Gözüm dolar yanar içim

                        Varlık deryasında hiçim

                        Ne yaptıysam benim suçum

Beni affeyle Allah’ım.

                       

                        Yunus gibi olmam için

                        Aşk oduna yanmam için

                        Deryalara dalmam için

                        Beni Affeyle Allah’ım

 

BEYTULLAH’A YALVARIŞ

 

 

 

Günahım çok, kusurum çok

Beytine geldim Allah’ım

Gidecek başka kapı yok

Beytine geldim Allah’ım..

 

                                                                                        Hayatım geçti çileyle

                                                                                        Boynu bükük koyma böyle.

                                        Misafirim, kerem eyle

                                                                                  Beytine geldim Allah’ım.

 

Bağışla tüm günahımı

Görür duyarsın ahımı

Dilerim ben felahımı

Beytine geldim Allah’ım

 

                                                                                  Elim bomboş,yüzüm kara

                                                                                  Sen düşürme bizi dara

                                                                                  Acı Ya Rab! Biz kullara

                                                                                  Beytine geldim Allah’ım.

 

Hamdım, pişip yanmam için

Feyze doyup kanmam için

Gafletten uyanmam için

Beytine geldim Allah’ım.

 

                                                                                 “Lebbeyk” buyur emrindeyim

                                                                                  Resulünün izindeyim

                                                                                  Rahmet yağan bir gündeyim

                                                                                  Beytine geldim Allah’ım

 

Bütün kullar necat diler

Dillerinde hep tekbirler

Aşkınla dolu gönüller

Beytine geldim Allah’ım

 

                                                                                  Kalbimizden sildir pası

                                                                                   Gıybet,buhtan,ihtirası

                                                                                  Olalım kulların hası

                                                                                  Beytine geldim Allah’ım.

 

 

 

 

        

 

RESULULLAH’IN YOLUNDA

 

                           Günahlara tövbe ettik

                                               Şefaat Ya Resulullah

                                               Hasretine yanıp bittik

                                               Şefaat Ya Resulullah

 

                                               Peygamberler serverisin

                                               İki cihan önderisin

                                               Günah yok olup erisin

                                               Şefaat Ya Resulullah

                       

                                               Aşkınla yollara düştük

                                               Hasret ateşiyle piştik

                                               Şükür kapına eriştik

                                               Şefaat Ya Resulullah

 

                                               Ümmetine himmet eyle

                                               Boynu bükük koyma böyle

                                               Biz ayık olmasak bile

                                               Şefaat Ya Resulullah

 

                                               Al-i eshabına selam

                                               Eşiğine yüzler sürem

                                               Uğruna canımı verem

                                               Şefaat Ya Resulullah

 

                                               Sen habib-i Kibriyasın

                                               Hak Hatemü-l Enbiyasın

                                               Can Muhammed Mustafa’sın

                                               Şefaat Ya Resulullah

 

 

 

TÜRKİYEM

 

                                    Bereketli toprağınla güzelsin

                                   Doyum olmaz sana güzel Türkiye’m

                                   Ay yıldızlı Bayrağınla güzelsin

                                   Doyum olmaz sana güzel Türkiye’m

 

                                               Irmağına, denizine gölüne

                                               Renk renk açan,koku saçan gülüne

                                               Yaylalarda serin esen yeline

                                               Doyum olmaz sana güzel Türkiye’m

 

                                   Halayına,horanına,barına

                                   Dağlarında gelin tülü karına

                                   Kışına,yazına,ilkbaharına

Doyum olmaz sana güzel Türkiye’m

 

            Gönül verdim toprağına,taşına

            Havan,suyun,ekmeğine aşına

            Ne söylesem anlatamam boşuna

                                               Doyum olmaz sana güzel Türkiye’m

 

ÇUKUROVA

 

                                   Akdeniz’in güzel şirin beldesi

                                   Sana gönül verdim ben,Çukurova

                                   Yeşil,sarı,beyaz renkler ülkesi

                                   Cennetsin  dünyada,sen Çukurova

 

                                               Sende gördüm doğanın tüm rengini

                                               Fakirin yok,halkın gönül zengini

                                               Çok yer gezdim bulamadım dengini

                                               Benzerin yok senin  can Çukurova

 

                                   Pamuğun,limonun,portakalın var

                                   Baş eğmiş Toros’a o koca dağlar

                                   Çağlayıp süzülür Seyhan,Ceyhanlar

                                   Nehirle yaşarsın sen Çukurova

                                  

                                               Adanadır senin en güzel ilin

                                               Oradadır Ceyhan,Kozan,Kadirlin

                                               Serin eser Akdeniz den yaz yelin

                                               Denize bakarsın sen Çukurova

 

                                   Hep söylenir konuşurken “bire” si

                                   Bir anıttır Anavarza kalesi

                                   Burcu burcu tarih kokan sinesi

                                   Ulu bir tarihsin sen Çukurova

 

                                               Öyle çok ki güzelliğin sayamam

                                               Güzeli çok Kadirli’ne doyamam

                                               Bu gönlümü senden ayrı koyamam

                                               Cennetsin dünyada,sen Çukurova

 

ADIYAMAN

 

                                   Adıyaman güzellikler beldesi

                                   Yer aldığı Güneydoğu Bölgesi

                                   Buram buram toprak kokar sinesi

                                   “Hasadın” bölgeye şan,Adıyaman  

                                   

                                   Her tarafı yeşil bahçe ve bağlar

                                   Güneyinde ova, kuzeyde dağlar

                                   Göksu ile Fırat süzülüp çağlar

                                   Nehirler yurdusun sen,Adıyaman

                                  

                                   Dünya kadar eski senin tarihin

                                   Tarih harikası Nemrut ve Pirin

                                   Madenle petroldür, bugün eserin

                                   Verdin sanayiye kan,Adıyaman

                                  

                                      Anıt gibi “Mansur Kalesi” surun

                                    Fırat’a kurulan baraj gururun

                                    Barajdan ovaya yayılan suyun

                                   Verecek toprağa can,Adıyaman

                                  

                                   Çoktur senin güzelliğin sayılmaz

                                   Gürlevik’ten akan suya doyulmaz

                                   Seni gören aşık olur, ayrılmaz

                                   Aşıkınım senin ben, Adıyaman

 

 

 

 

SELAM OLSUN

 

                           Vefalı bir dosttan selam bekleyen;

                                               Muhabbetsiz selam ne işe yarar

                                               Kağıda kaleme dil hasta diyen

                                               Muhabbetsiz selam ne işe yarar

 

                                               Ne demek istersen açıkça söyle

                                               Sır yüklü duygular çekilmez böyle

                                               Unutmayıp selam göndersen bile

                                               Muhabbetsiz selam ne işe yarar

 

                                               Kuldan yaradana köprü yol olan

                                               Erenin gönlüne feyz olup dolan

                                               Bu fani alemde ölümsüz kalan

                                               Muhabbetsiz selam ne işe yarar

 

                                               Hayatın manası özü muhabbet

                                               Aşığın duygusu özü muhabbet

                                               Yüreğin ateşi közü muhabbet

                                               Muhabbetsiz selam ne işe yarar

 

 

ÖLÜM

 

                        Gideceğiz hepimiz ölüm denen mechule,

                        Sevdiğimiz fani dünyaya doymasak bile

 

                                   Ayrılacağız bize can veren ruhumuzdan,

                                   Ağlayan gözler bırakacağız arkamızdan

 

                        Dünyada bize kalan bir tek tümsek topraktır.

                        İki yosun tutmuş taş,birkaç kuru yapraktır.

 

                                   Bil ki bu hayat baki, ölüm ebediyettir.

                                   İnananlara ölüm,çok büyük bir nimettir.

 

 

HZ.HÜSEYİN’E İTHAF

 

                                   Yay gibi eğri olsam;elde tutarlar beni,

                                   Ok gibi doğru olsam;yayla atarlar beni,

                                   Doğrudan aç görmedim,eğriden tok,

                                   Eğri yay elde kalır;menzil alır doğru ok.

 

 

 

 

 

 

 

45-SEFER AKGÜL

 

 

            1959 Yılında Adıyaman’da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini memleketinde yaptı 1982 yılında E.Ü.İlahiyat Fakültesinden mezun oldu 1996 yılında  H.Ü.Sosyal bilimler Enstitüsü Eski Türk Edebiyatı dalında yüksek lisansını tamamladı. Adıyaman Çemberlitaş İlköğretim Okulu Müdürlüğünden sonra Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliğine atandı. Halen Atakent (Karıcık)Lisesi

Müdürlüğü görevini sürdürmektedir.

            1971 Yılından bu yana şiirleri ve bilimsel araştırmaları gazete ve

dergilerde yayınlanmaktadır. Şiirlerini 2001 yılında İstanbul’da yayınlanan “Bekleyiş” adlı kitabında toplamıştır. Adıyaman adlı şiirini aşağıda sunuyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

            ADIYAMAN

 

            Ben bir evladınım,artık bana da

            Kara toprağından ver Adıyaman

            Yücelerdesin sen madde manada

            Şefkat kanadını ger Adıyaman

 

            Halkın vefalıdır, bağların şirin

            Eser düz alanda,yer serin serin

            Çalışkandır oğlun kızın erlerin

            Alnında şıpılar ter Adıyaman

 

            Arkalarda eşin,dostun kalınca

            Fırat,Göksu kuzu gibi olunca

            Toroslar’a bir de bahar gelince

            Senden ayrı kalmak zor Adıyaman

 

            Ufkundaki bulut beyaz kar mıdır

            Gürlevik suyuna Kevser yar mıdır

            Acep senden güzel diyar var mıdır

            Hele etrafına sor Adıyaman

 

            Gönüllere senin adını kurdum

            Seni ekmek suda aradım durdum

            Gurbette  kaldıkça benim öz yurdum

            Bütün zerrelerim der Adıyaman

 

            Senden ayrılıp ta başım aldımsa

            Gurbet ellerinde yalnız kaldımsa

            Mektup değil eğer mendil aldımsa

            Bir dert beni içten yer Adıyaman

 

            Ruhum sana tutkun unutma bunu

            Yaşarım elbet ölümdür sonu

            Bağrına basarsın Sefer oğlunu

            Belki daha vakit er Adıyaman

 

 

 

 

 

 

 

 

46-MEHMET   ÖZÇELİK      

1960 yılında Adıyaman'da doğdu.İlk öğrenimini İstanbul’da yaptı.10 yıllık bir süreden sonra memleketine döndü.

Orta Okulu ve İmam-Hatib lisesini bitirip,iki yıllık İmam'lıktan sonra Erciyes Üniversitesi İlâhiyat Fakültesini bitirdi.24 Ocak 1986'da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni olarak göreve başlayıp,halen bu göreve devam etmektedir.

Öğretmenlik göreviyle beraber 1991 yılından beri muhtelif Tv,Radyolarda sohbet etmekte ve gazetelerde yazılar yazmaktadır.

Araştırma ve yazılarını kendisine aid olan;- www.tesbitler.com- - www.kutludogum.org - adlı sitesinde neşretmektedir.

           1997 yılında yayınlanmış 424 sayfalık Veciz Sözler adlı bir eseri mevcuttur.

                                                                                                                  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İ   M   Z   A

 

        Ö mür durmaz,geçer gider.

         Z aman kalmaz,göçüp gider.

         Ç aylar akar,nehir gider.

         E bed ister,uçup gider.

         l akin gitmez,kalır bir şey.

         İ nsanlık,iman,fazilet,ihsan.

         K alır bunlar,cesed gider.

 

         M ü’mine olur imanı yar.

         E bedi cenneti,Allah’ı var.

         H alıkdan ğayrısı ona bar.

         M ümkinat olur,insana dar.

         E vren ma’rifetine temaşagah.

         T oprak mebde’ ve müntehagah.

 

 

 

NAMAZ

 

         İmandan sonra ilk namaz.

         Aciz insanın sermayesi ona niyaz.

         Her ne mikdar yapsak da,az.

         Ey Rabbim! birimizi bin yaz.

        

         İnsanı insan yapar namaz.

         Namazsız iş,işe yaramaz.

         Namazsız amel aranmaz.

         Olmadıkça namazdan nasibi biraz.

 

         Ebed yolculuğunda bilet.

         Parlatır alnında nuru müebbet.

         Yirmi dört saatten birini sarfet.

         Fani ömrü,bakiye kalbet.

 

         Kazandırır insana define

         Şaşarım senin bu haline.

         Yan gelip bak bakalım keyfine.

         Girersin tek başına kabrine.

 

         Münker-Nekir halin sorar.

         İyiden iyiye iyice sorar.

         Paçavraların içinde cevher arar.

         Fakat nafile,-yok- ki,boşuna arar.

 

         Bir ip ve küfenin hesabını veremezken fakir.

         Bunca ömrü nasıl geçirirsin hakir.

         Kıyamet kopar,bitmez hesab.

         Hesab için açılır,açılır ikinci bab.

 

 

         Her şeyden önce sen bir insansın.

         Yaratılmadın hoplayasın,zıplayasın.

         Sürülür beşer mahşere.

         İster Peygamber,ister Aşere-i Mübeşşere.

 

         Nefsi nefsi der,feryad eder.

         Son andaki pişmanlık ne eder?

         Mizan terazi kurulur.

         Kâfir durur mu,kudurur.

 

 

         Sened yok elde,herkes me’yus.

         Derse;-zalimlerden oldum-  Yunus.

         İnce elekten elenir.

         Düşünürüm,bana ne denir?

 

         “Ey Mücrimler,bu gün ayrılınız.”

         “Mü’minler cennetim de kalınız.”

         Sırat köprüsünden geçilir.

            Namazsız yol,çileli geçilir.

 

         Namaz kişiye bilet ve azık.

         Namazsıza dünyada ve ukbâda olur elbet yazık.

         Ancak,bozmuştur Allah’a verdiği sözü.

         Görünce binlerce cezbedeni,gözü.

 

         Ya Rab! her ne kadar ettiysem gaflet.

         Sen affedicisin,bizleri affet.

         Günde beş defa huzuruna yapılırken gaflet.

         Durmam,koşarım,kılarım elbet.

         Vardır bunlarda binlerce hikmet.

         Ya Rab! Bizi namaz ve rasulünle haşret...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

47-NECATİ   ATAR

 

            1967 Yılında Adıyaman’da doğdu.İlk ve Orta öğrenimini Adıyaman’da tamamladı.1990 yılında Uludağ Ünv.İ.İ.B.F Maliye bölümünden mezun oldu.

            Serbest muhasebeci olarak göreve başlayan Atar,halen Mercan mahalli Tv.de genel yayın yönetmenidir.

            Öğrenciliğinden bu yana okumaya ve yazmaya ilgi duyduğu görülmektedir.

            Şiir ve denemelerinden oluşan “Kaçırılan Zamana Ait Sırlar”adlı kitabı 1990 yılında “Bu ŞehirYyabancıdır Senin Susuşlarına”adlı kitabı ise 2006 yılında yayınlanmıştır.Bu kitabından alınan “Bir Mektub Yaz Bana”adlı şiirinin bir bölümünü aşağıya alıyoruz.

 

                                  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BİR MEKTUB YAZ BANA

 

Bir mektub yaz bana

Merhabayla başlamasan da gücenmem

Özledim demesen de

Bir şarkı mırıldan usulca

Adını koyma istersen

Arar bulurum

Sever koyarım adını

Sabah çiği düşmüş çiçeklerden

 

Bir mektub yaz bana

Bir de resim çiz,kendi resmin olsun

Saçlarında martıları unutma

Ellerini şakağına koymayı

Dudaklarında kelimeler eksik olmasın

Konuştuğunu duyayım

Gözlerin uzak uzaklarda olsun

Dipnot düş,nerde olduğunu bileyim

Saatini çıkar komidinin üzerine bırak

Kendine kuytuluk yerde bir ayna bul

Akşam olmasın

Akşam olmasın bu gece

Bu gece rüzgar esmesin

Yağmur yağmasın çocuklar ağlamasın

Babalar işe gitmesin bu gece

Hiç kimse suç işlemesin

Kadınlar

Aşkı bir kambur gibi sırtında taşımasın

Ki aşk zindana düşse bile

Düşlerine uygun bir Leyla çıkarır zincirlerinden

 

Bu gece aşk üşümesin

Bir mektub yaz bana

Şehirden uzak olsun

Gürültülerden

Bakma ruhumun kımıltısız durduğuna

Bu şehri çığlığımla yerle bir edersem

Hiç kimse darılmasın

Ben geçtiğim köprülere giydiririm güzelliğini

Baktığın göğe

 

Bir mektup yaz bana

Akşam olmasın bu gece

Bu gece eylül

Ve ben ağlayabilirim

Koynundaki ırmağa adımı fısılda yeter

Bir çılgınlık yap/bir mektub yaz bana.

 

 

 

 

 

 

-BAŞVURULAN KAYNAKLAR

 

Adıyaman İl Yıllığı-1967

Adıyaman İl Yıllığı-1994

Adıyaman Tarihi.Aziz Çağlayan-1969

Adıyaman İl ve İlçeleri.Mustafa Sucu-1984

Adıyamanlım-A.Şeref Bilgiç.1998

Adıyaman Halk Müziği.Hülya Temel.2005

Adıyaman ve Şairleri-M.Zeki Adıyaman.1939

Adıyaman Sahabe Evliya ve Şuara Tezkiresi Notları-M.Zeki Adıyaman

Adıyaman Şehir Coğrafyası-Yar.doç.İhsan Köksal Alpaydın.

Adıyaman Ağzı ve Kültürü.Ahmet Akil Yağınlı-2004

Bütün Yönleriyle Besni.Halit Ertuğrul-1987

Gönül Damlaları-A.Fehmi Bilgin-1987

Gölbaşı İlçesi,Gölbaşı H.E.M notları

İki Tarih Beldesi-Hayrettin Kalkandelen-1950

Her Telden-A.Şeref Bilgiç-1991

Mevlid-Ömer Mazhar-Hazırlayan:Ahmet Şentürk-1977

İnsanlığın Kültür Mirası-Mehmet Akar

Seni Söyler-Mehmet Kezik-1995

Türkiye İller Ansiklopedisi-C/1.

Yurt Ansiklopedisi-5.Fasikül

Suların Şarkısı,Süleyman Arif Emre.1990.

Sen Hiç Sevdinmi.Mahmut Recep Karadağ.2006.

İnternet sahifeleri.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

[1] Bütün Yönleriyle Besni.Halit Ertuğrul.sh.26.