OKUMA PARÇASI: ABDULLAH'IN RÜ'YASI
Hz. Ömer (ra)'in oğlu Abdullah, gençliğinde geçen bir hâtırasını şöyle anlatır:
"Herkes gibi ben de gençlik günlerimde Resûlüllah'a güzel rü'yalarımı anlatmak isterdim. Ne yazık ki anlatacak güzel rü'ya göremezdim.
Bekâr olduğum için mescidde yattığım gecelerden birinde idi. Bir rü'ya gördüm. Gördüğüm rü'ya korkulu idi. İki melek geldi, elimden tutup beni çölde tenha bir yere götürdü. Bu sessiz mahalde, yerin dibine aşağı kazılmış bir kuyu gördüm. İçinde ateş yanıyordu. Etrafı taşlarla örülmüş kuyunun başında iki tane makara gibi şey vardı. Burada Kureyş'ten bâzı kimseleri de gördüm. Anlaşılan, onlar da ateşli kuyunun başında bekleşiyorlardı. Ben, dehşetle yanan ateşi görünce ürperdim ve:
- Cehennem ateşinden Allah'a sığınırım! diye iltica' etmeye başladım. Bu duamı üç kere tekrar ettim.
Fazla korktuğum için bir melek yanıma çıkageldi ve:
- Korkma, korkma! diye bana seslendi.
Meleğin sözleri beni biraz ferahlattı. İşte o sırada uykudan uyandım. Düşüne düşüne ablam Hz. Hafsa'nın yanına gittim. Resûlüllah'ın pâk zevcesine rü'yamı aynen anlattım.
Hafsa (Radıyallahü anhâ) da rü'yamı aynen Resûlüllah'a anlatmış, dikkatle dinleyen Hazret-i Resûlüllah, şöyle karşılık vermiş:
- Abdullah iyi gençtir. Keşke biraz da gece namazı kılsaydı!"
...............
Bu hâdiseyi nakleden kitablar derler ki:
- Abdullah'ı bundan sonra geceleri uyutmak mümkün olmadı. Bu rü'ya te'vîlinden itibaren gecenin az bir kısmında uyur, sonra kalkıp teheccüd namazı kılardı.
Fıkıh âlimleri bu vâkıadan şu hükümleri çıkarırlar:
1 - Görülen bir rü'ya, takvâ ehli kimselere anlatılmalıdır. Nitekim Abdullah da Hazret-i Hafsa'ya anlatmıştır.
2 - Her mü'min, mânevî durumlarını sezebilmesi için sadık rü'yalar dileğinde bulunabilir. Abdullah da böyle bir temennide bulunmuş, gördüğü rü'yadan da daha çok ibâdet etme hükmü çıkarmıştır.
3 - Rü'yalarla iyilik hususunda amel edilir, ama kötülük hususunda amel edilmez. Kötülüğe teşvik eden yorumlar şeytanî olur, Rahmânî olmaz. Bu yüzden rü'ya kötüye yorulmaz.
4 - Gece teheccüd namazı kılmak, insanı Cehennem'den koruyan fazîletli bir ibâdettir. Nitekim Abdullah için Resûlüllah gece namazını tavsiye buyurmuş, o da ömrü boyunca gece namazını ihmâl etmemiştir.
Şu kadar var ki, kalkıp da teheccüd kılmayanlar için, her şey bitmiş değildir. Böyle kimseler hiç olmazsa yatmadan önce teheccüd namazı kılmalı, yahut sabah namazı için kalkınca namazdan önce geçmiş namaz borçlarını kaza etmeliler ki gece namazı sevabından müstefid olsunlar, teheccüd sevabından bütün bütün mahrum kalmasınlar. (Ahmed Şahin, Onlar Böyleydi).