BÜYÜTÜLEN DEVİN ÇÖKÜŞÜ
ABD
“İnsanların
bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde fesad belirdi ki,Allah
yaptıklarının bir kısmını onlara (dünyada,diğer kısmını da ahirette)
tattırsın;belkide (tuttukları kötü yoldan) dönerler.”[1]
“Beşer zulmeder,Kader adalet eder.”Bediüzzaman.
Tıpkı
Rusyanın içi kof olarak yıkılışı gibi yıkıldı ABD. Maddi kaybının ötesinde
perestijini kaybetti,11-Eylül-2001 saat 8-45-deki New York,
Washington,Pentagondaki ve Beyaz Sarayı hedef alan saldırı...
Zira bu maddi ve askeri alandaki istihbarat örgütünün
yıkılabileceği tahmin edilmediğinden tüm dünya devletlerinde şu kanaatı
oluşturmuş oldu;ABD’de yıkılabilir.
Saldıranın hem kendisini isbat,hem biriken kin ve
nefretleri kusma,hem rakib olma,hem dünyaya verilen mesajla;sizde var ve
yapabilirsiniz. Yeni şekillenme olsun,görülmeyen,bilinmeyen,duyulmayanlarda
ortaya çıksın. Birinin jandarmalığından çıkıp,umumun korumasına verilsin,dünya
yeniden şekillensin,mesajları bulunmaktadır.
ABD beslemiş olduğu terörü geri tepti,beslediği karga
gözünü oydu. Beslediği İsrail kargasının karşılığı olarak gözünün oyulması
faaliyetidir. Bu faaliyet ABD kolunu kırmaya yönelik bir saldırıdır.
Zira yapılan bir ankette;teröre en çok destek verenler
arasında birinci sırada ABD,25,1 ve Irak ise,11,8 olmaktadır.
Ve Anar-ın Eylül-2001-deki anketinde,Kim tarafından
yapıldığı hususunda ise;Size göre, bu saldırıların arkasında kim veya kimler
var?(Açık uçlu soruya verilen cevaplardan derlenmiştir)
%-ABD içi güçler, 20,7
Usame bin Ladin, 13,3
Uluslararası terör örgütleri, 8,2
Taliban, 6,9
İsrail, 5,8
Ortadoğu ülkeleri, 3,0
İslami terör örgütleri, 2,4
Silah tüccarları, 1,5
Rusya, 1,1
Avrupa ülkeleri, 1,0
Diğer, 1,6
Fikir belirtmeyen, 34,5
TOPLAM, 100,0
ABD’nin İsraile destek olması bende şu faraziyeyi
oluşturmaktadır;Hadiste belirtilen yahudilerin imhasında her ağacın arkasına
saklanan yahudiyi her ağaç;ey insanoğlu gel,arkamda yahudi var demesine
rağmen,yahudi ağacı diyede bilinen ğarkad ağacı bundan müstesna tutulup
söylemeyecektir. Her ne kadar bugün bu ağaçtan israilde çoklukla ekilse bile
acaba bu ağaç ABD’mi diyede düşünmeden edememekteyim?
Kesinlikle tasvib edilmeyen bu hareketin kader cihetiyle
adalet oluşu ise;işte dünyada uygulanan terörist uygulamalara karşı ilgisiz
kalmasıdır. Bazen manevi destek olduğu zulme karşı kaderin adaletidir.
1492’de keşfedilen ABD,yerli halkdan olan kızılderililerin
yerine oturup,onları oradan sildi. Batı gibi kendiside tüm senaryolarını ve
ilhamlarını Tevrat ve İncile uydurdu,dayandırdı,bu uğurda her türlü
uygulamaları meşru gördü.
Geçmişi olmayan,tarihi bulunmayan,sığır çobanı ABD,tarihi
ve tarihi yerleri,asırlık kültür birikimlerini vurmaktadır. Tarihi kendi
öncülüğünde,miladı kendi başlangıcı yapma peşinde. Viyetnamda savaşın
başlamasına sebeb gösterilen Tonkin körfezinde bulunan ABD savaş gemisine savaş
açılma bahane edilirken,durumu araştıran Johnson;”Muhtemelen ateş açma diye bir
şey olmadı.”demektedir. Tıpkı Laden yapmamış olabilir diye,bari gelmişken
birkaç yeri oradan da Irak ve gerekli yerleri gidebiliriz senaryoları
yatmaktadır.
Batı dünyasında İslâmiyet;Kadına baskı yapan ve terörist
bir din ve mensublarınında terörist olduğu imajı yerleştirilmeye
çalışılmaktadır. Sık sık İran,Irak,Cezayir,Filistin ve şimdilerde de Afganistan
bu terörü,şahıslarında simgeleştiren devlet olarak gösterilmeye ve tarihe
geçirilmeye çalışılmaktadır. Bununlada kendi mensublarının İslâmiyete
girmelerini en az ihtimalle frenlemiş olmaktadırlar.
Prof Sabahattin Zaim 1957'de Amerikada bulunduğunda
-gizli raporlar- içinde,Amerikan milli eğitim Dernekleri Federasyonunun kapanış
konuşmasındaki bir bölümde şöyle deniyordu:"Afrika 21.asrın
kıt'asıdır.Dünya medeniyeti afrikanın şekillenmesine bağlıdır.Çünki bâkir bir
kıtadır.Ona hakim olan,dünyaya hakim olur.Burada batı medeniyeti için iki
tehlike vardır.Biri kominizm,diğeri islamiyettir.Fakat bizim için islamiyet kominizimden
daha tehlikelidir.Zira kominizm başarılı olsa bile biz maddi imkanlarla onu
bertaraf edebiliriz.Fakat islam afrikaya girerse,bu kıta batı medeniyeti için
ilelebed kaybolur."[2]
24-4-1980’de çöl operasyonunu yaptı. 14-4-1986’da Libyayı
vurdu. 16-1-1991,24-2-1991’de Körfez savaşını yaptı. Mart-1991’de zenci bir
şöförün kıyasıya dövülmesine tüm dünya şahit olmuşken,mahkemenin 29-4-1992’de
polisleri suçlu bulmamasıyla ayaklanmaya sebeb oldu.
Güzel olan nokta;olaydan sonra tüm dünya bu olayı
kınamıştır. Her ne kadar canı yanan Filistin ve Irak gibi birkaç yerde ferdi
sevinç gösterileri olsa bile...
Kendimiz için istemediğimiz bir şeyi,başkaları içinde
istememeliyiz,hakikatı bir daha tecelli etmiş oldu.
Dünyadaki terörleri hazmeden ABD,kendisininkini ne kadar
hazmedecektir? Dilerizki bu durum terörün hazmedilemiyeceğini göstermiş olsun.
Ortadoğu ve Filistin gibi bir çok yerin karıştırılmasına
göz yummakla kalmayıp,maddi manevi desteğinin bedelini ödemektedir. Bundan ders
alıp Başta İsraile olan desteğini çekmeli,asrımızda tırmanan anarşinin
önlenmesi için dünya devletleriyle el birliği yapmalıdır. Karşı önlemler
alınmalıdır. Zira terörün dini,ırkı,insaniyeti olmayıp,hiçbir kanun dinlemez.
Zira olayı yapan pilotlar kendisi tarafından
eğitilmiş,şüpheli görülen Üsame bin Ladin Ruslara karşı her türlü silah ve
imkânlar sağlanarak kullanılmıştır. Ekilenler biçilmektedir. Fazla ekilmeden
tedbirler alınmalıdır.
Dünyayı kontrol eden CIA-FIA haber alma örgütleri bu
olayda fos çıktı. Büyüklüğünün birazda hayali olduğunu gösterdi. Pentagondaki
savunma bakanlığına yapılan saldırı;ekonomi-istihbarat-savunma acziyyetini
ortaya koymuştur. Km’lerce boyundaki Pentegon askeri binası,23 bin kişinin
çalıştığı birbirine bağlı uzun salonların oluştuğu dev bir organizedir.
Tarihi bir gerçek olarak görülmektedir ki;Bu olay
Osmanlının haşmetli dönemi olan Kanuniden sonraki iniş dönemine benzemektedir.
ABD’nin içindeki virüs hızla dolaşmaktadır.
Peki Rus ve ABD’nin yıkılan gurur ve hayalinin yerini
kim,nasıl ve ne şekilde dolduracaktır? Alternatifler nelerdir?
Yeni Dünya düzenine,yeni bir düzen verilmelidir.
Dünyadaki küçüklü büyüklü bir çok devlet,bu devletin
çöküşüyle adeta ortaya çıkmış ve görünmüş olmaktadır. Bir silkinme olmuş ve
–bende varım-denilmiştir. Bundan faydalanıp dünya birliği içinde insanların
teröre karşı ortak bir tavır almaları sağlanmalıdır.
Umulmayan taş ABD’nin başını yardı. Başı yarılanlar
gözden geçirilmeli,aynı akibete düşülmemelidir. Güzel bir gelişme olarak
olaydan sonra insanlar kiliselere akın edip,dua ettiler. Ve bunu Tanrı’nın bir
gazabı olarak nitelediler. Başkanın intikam alma sözüne karşı insanlar;intikam
istemediler.
-New York’daki Twin Towers-ikiz kule sadece ABD’nin
değil,dünyanın gözdesi idi. 110 katlı
olan bu ikiz kule iki yolcu uçağının çarpması neticesinde hedefler ustaca bir
şekilde yok edildi,bu ticaret merkezi yok oldu. Eriyen çelik gövdelerin
yıkılmasıyla diğer binalar ayakta kalamadı. Maddi olarak 20-40 milyar dolayında
bir kaybın olup,bunlarında sigorta şirketlerinde karşılanacağı ifade
edilmektedir.
1970’de yapılıp 750 milyon dolara mal olan,400 ton beton
harcanıp,417 metre uzunluğunda,50 bin çalışanı olan,99 asansörlü çelikten
yapılma bu ticaret ve dünya finans piyasalarının kalbi idi. 430 iş merkezi
bulunmakta idi.Borsa ve bankacılık şirketlerini içerisinde barındırmakta idi.
Mimarı ise;Minoru Yamasakidir.
New York aynı zamanda İsrailden sonra ikinci bir yahudi
merkezidir. Olaydan sonrada 4 bin yahudinin kayıb olduğu ilan edildi. Sonraki
günlerde görüldüki;olayın olduğu gün o dört bin yahudi işe gitmemişlerdir. Bir
hikmeti olsa gerek? Acaba kendilerimi,yoksa bildikleri birilerimi?
“Bir
Ürdün gazetesine (el-Watan) dayanarak yazdığım, "İsrail saldırıdan
haberdarmış, ulaşabildiklerine o sabah Dünya Ticaret Merkezi'nden uzak
durmalarını tebliğ etmiş" bilgisi...
... İsrail'in saldırıdan haberdar olduğu için ikiz
kulelerde hiçbir İsrailli'nin ölmediği haberi peki? Bundan haberdar olunca,
hemen İsrail'de çıkan Jerusalem Post ve Ha'aretz adlı gazetelerin
web-sitelerine ulaşıp saldırıda hayatını kaybeden İsrailli sayısını öğrenmeye
çabaladım. Hayret, her iki gazete de bu konuyla ilgili tek bir haber ve yazı
yayımlamamış... 17 Ağustos depremine Çınarcık'ta yakalanan on kişi için
kalabalık bir ekip gönderen İsrail'in tek vatandaşının burnunun kanamasına dahi
önem verdiği biliniyor. Hayretim beni CNN web arşivine sürükledi; oradaki
haberlerde de her ülkenin adı geçiyor, ancak kayıp listesinde İsrail devleti
yer almıyordu... Ben de yazımda Ürdün gazetesinin verdiği bilgiyi kullandım...
“[3]
Belliki bu işi yapanlar bunu ustaca yaptılar. Uzun
zamanın plan ve proğramıdır. Ticaret merkezini vurdukları ana nokta,tüm binayı
kontrol eden kontrol merkezinin bulunduğu yerdir. Binanın kalbidir.
Tarihin
en büyük saldırısı olan bu saldırı ABD tarihinde bir ilk oldu. Kendisi her yere
girmiş,kimse kendisinin topraklarına bu şekilde girmemişti. 1941’deki Pearl
Harbour’da japonların 360 uçak kaldırarak deniz üssünü bombalamaları binlerce
askerin ölmesine sebeb olup,unutulmaz yaralar açtı. Bu olay ise onun aynı zamanda
dokunulmazlığınada dokunulmuş oldu. Bu olayda korku,dehşet,vahşet ve ibretler
vardı.
Bunun bir kurtarıcı fırtına adıyla kamikazi yani
Moğollardan gelme bir intihar saldırısı olup,Hiroşima ve Nagazakiye yapılan
saldırılara bir misilleme olarak yapıldığı ifade edildi. Olayı üstlenen Japon
kızıl ordu örgütü,belki kendisine bir reklam için söyledi,belki anti kapitalist
bir hareket idi,kapitalist ABD ve onun dünyaca meşhur iş merkezine yapılan bu
saldırı...
İşin başından beri başta medya olarak olay Suudlu zengin
Üsame bin Ladine yıkılmaya çalışıldı ve öyle olması adeta istendi,Üsame bin
ladin ve sözcüsü inkâr edip,kendilerinin yapmadıklarını söyleseler bile...
Üsame bin Ladin yapmış olabilir,tıpkı yapmamış
olabileceği gibi...Yaptığına dair,yapanların bir kısmının Mısır ve Suudlu
olması olarak gösterilmektedir. Ancak kötü olan bizdede sürekli yapılan faili
meçhullerde hep müslüman kesime mal edilmeye çalışıldığı gibi. Netice ise fos
çıkar. Bu olayda ise sadece Türkiye çapında değil,tüm dünya çapında müslüman olanlar
ile olmayanlar arasında bir cephe açmak hedeflenmektedir.
Nitekim bir açıklama yapan ABD Savunma Bakanı, “11 Eylül
saldırısının Bin Ladin tarafından gerçekleştirilmemiş olabileceğini” ifade
etti. Bir başka açıklamada ise “Bin Ladin’in hiç bir zaman ele
geçirilemeyebileceği” yönünde. Bütün bunlar da göstermektedir ki;Niyet başka ve
ileriye dönüktür. Buda Irak,İran,Hindistan,Çin gibi bir çok hesapları
kapsamaktadır.
Batı zarardan kâr çıkarmayı bilen bir yapıya sahibtir.
Tıpkı sinekten yağ çıkarmak gibi. Yediği bu darbedende geçmişte suç
işlemiş,sabıkalı olmaktan dolayı Ladin vurulmaya çalışılmakta ve bu arada
çıkmışken şamar oğlanı olan Irak’ada vurma hesabları yapılmaktadır.
Nitekim olayın olduğu ilk günde sevinen ve bayram yapan insanları,filistinlilerin
sevinmesi olarak gösterildi,daha sonra anlaşıldıki; bu 1991 yılındaki
Iraklıların Kuveytten çekilmelerinde sevinen insanların görüntüleri.
Bombalayan pilotlar ABD’nin eğitiminden geçen
insanlardı,Üsame bin Ladin’de desteklenmek suretiyle Ruslara karşı
desteklenmişti. Mesele terörü alevlendirmek değil,zulmü durdurmaktır.
Üsame bin Laden’in önceki
yaptıklarından hareketle ona atfedilmektedir. Şöyleki:” Aralık 1992'de
Yemen’deki ABD’li askerleri hedef alan otel bombalama olaylarında, 1993'de
Somali Mogadişu’da 18 Amerikalının öldürülmesinde, Şubat 1993'te New
York’ta Dünya Ticaret Merkezi’nin bombalanmasında, Ocak 1995'te Filipinler’de
Papa’ya suikast girişiminde, 1995'te Cezayir İslam Grubu'nun (GIA)
Fransa’ya karşı yürüttüğü savaşta, Haziran 1995'te Etiopya’nın başkenti Adis
Ababa’da Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’e yönelik suikast
girişiminde, Kasım 1995'de Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da beş
ABD’li askerin ölümüne yol açan kamyonlu bombalama olayında, Kasım 1995'de 17 kişinin
öldüğü Pakistan’daki Mısır Büyükelçiliği’nin bombalanmasında, Haziran 1996'da
Suudi Arabistan’ın Hobar kentinde 19 Amerikan askerinin ölümüne yol açan
patlamada, 7 Ağustos 1998'de Amerikan askerlerinin Kutsal Topraklar’a girişinin
sekizinci yıldönümü dolayısıyla Kenya ve Tanzanya’da, 257 kişinin ölümüne, 5
bin 500 kişinin de yaralanmasına sebep olan ABD büyükelçiliklerinin havaya
uçurulmasında, 12 Ekim 2000'de Yemen’in Aden limanında 7 Amerikan denizcisinin
öldüğü USS Cole destroyerine yönelik intihar saldırısında hep onun izi vardı. “
Ve Fetvasında:” "İster
sivil, ister asker olsunlar Amerikalıları ve onların müttefiklerini, hangi
ülkede mümkünse orada öldürmek, her Müslüman için farzdır.
Biz Allah’ın rızasıyla, Allah’a
inanan ve onun tarafından ödüllendirilmek isteyen her Müslümanı, ele
geçirdikleri her yerde ve her zaman Amerikalıları öldürmeye ve paralarına el
koymaya çağırıyoruz.
Aynı zamanda Müslüman alimleri,
liderleri, gençleri ve askerleri, ABD şeytanının ordularına ve şeytanın
işbirlikçilerine saldırılar düzenlemeye; bunların arkalarındaki güçleri ortaya
çıkarmaya ve onlara unutamayacakları bir ders vermeye çağırıyoruz"
Bu sözler, Şubat 1998’de
Şeyh Usame bin Muhammed Bin Ladin, Mısır İslami Cihad örgütü lideri Ebu Yasir
Rifa’i Ahmed Taha, Mısır Cihad örgütü lideri Ayman el Zevahiri, Pakistan
Cemiyet-ül Ulema yöneticisi Şeyh Mir Hamza ve Bangladeş Cihad Hareketi lideri
Fazlul Rahman’ın, ‘Dünya İslam Cephesi’ adı altında kaleme almış oldukları
fetva. Bu fetva ile Haçlılara ve Yahudilere karşı "cihad" ilan
edilmişti.”[4]
Kısaca;bir zamanlar rusyaya
yani kominizme karşı Taliban ve Ladeni dolayısıyla İslâm alemini kullanan
batı,bir yandanda İslâm aleminin içerisinde aşırı dinci diye ifade edilebilecek
kesimlere karşı cebhe oluşturup,önlerini tıkamaya çalıştı. Rusyadan sonra bu
cebhe tamamen belirginleşerek;Bosnada Avrupaya sızması engellenmek amacıyla
sırpların zulmüne göz yumuldu,İsraile filistine karşı destek olundu,cezayirde
fransanın yaptıklarına karışılmadı. Türkiyede ihtilaller, "27 Mayıs
1960"ta, "12 Mart 1971"de, "12 Eylül 1980"de, "28
Şubat 1997"de, TBMM'yi kapatan veya muhtıralarla TBMM'nin iradesini ve
sayısal yapısını değiştiren konvansiyonel ve post-modern müdahaleleri yapanlar,
Özellikle 28-şubat-1997
sivil-asker gizli ihtilali ile aşırı dinci adıyla müslümanların,inançlı kesimin
dışlanılmasına onay verildi. İslâm alemi gözden çıkarılmakla
kalınmadı,kollarının bağlanmasına sebeb olacak bağlar oluşturuldu.
Libya
susturuldu,Irakın başına vuruldu,İran terörist ilan edildi,Türk Cumhuriyetleri
Rus,Ermenistan ve Çinle çevrelenip hareket alanı daraltıldı,koca
Hindistan-Pakistan ingiliz siyasetiyle kontrol altına alındı.
Menfaat
üzerine oturan batı;menfaat çarklarının dönmesini sağlamak amacıyla herşeyi
meşru gördü.
İngiliz
siyaseti,ABD menfaatı,israil yayılmacılığı bu insanları tek bir noktada
birleştirdi;Ortak Harekat...
Müslümanı ve İslâmiyeti
terörist göstermek çabası içerisinde bulunulmaktadır. İslâmı terörle mezcetmeye
çalışılma çabası görülmektedir.
Nitekim Oklohomada terör
yapıldığında,İslâmi terör adıyla örgütler aranmaya başlandı. Ancak daha sonra
ABD’nin kendi içinden çıktı failleri...
“İtalyan başbakanı Silvio
Berlusconi'nin ağzından kaçırdığı 'İslâm-karşıtı' sözler tartışılıyor. Dediği
şu: "İnsan haklarına ve dine saygı duyulmasını garanti eden,
ülkelerimizdeki zenginliğin de temelinde yatan değerlerin oluşturduğu
uygarlığımızın üstünlüğünden kuşkumuz olmamalı. İslâm Dünyası'nda böyle bir
saygı yok ve bu sebeple geri. Üstün değerlere sahip Batı yeni insanları
Batılaştırıp (Occidentalize) fethetmek zorunda. Komünist Dünya ile İslâm
Dünyası'nın bir bölümünde bu oldu, ama maalesef İslâm Dünyası'nın bir bölümü
1400 yıl geride." (International Herald Tribune, 27 Eylül 2001, http://www.iht.com/articles/33780.html)
...Baba George Bush döneminde
başkan yardımcılığı koltuğunda oturan Dan Quayle ile NATO'nun aynı dönemde
genel sekreterliğini yapan Belçikalı Willy Claes, farklı ortamlarda, komünizmin
çöküşünden sonra Batı için 'en ciddi tehdidi' İslâm'ın oluşturduğunu
söylemişlerdi. (http://www.mfa.gov.tr/grupa/percept/V-2/ysezgin.htm)
Onlardan önce, İngiliz başbakanı Margaret Thatcher'in Turnberry/İskoçya'da
toplanan (7-8 Haziran 1990) NATO Zirvesi'nde, "Yeni düşman İslâm
Dünyası" dediği duyulmuştu.
Prof. Bernard Lewis'in The Atlantic Monthly dergisinde
1990 eylülünde yayımlanan "The Roots of Muslim Rage" (Müslüman
öfkesinin kökleri) başlıklı uzun makalesinde (http://www.theatlantic.com/issues/90sep/rage.htm)
işlediği tez de, İslâm'ın sadece Hıristiyanlık'la değil, Hıristiyanlık Dünyası
(Christendom) da denilebilecek bütün bir Batı ile kavgalı olduğudur...
Margaret Thatcher, Willy Claes ve Dan Quayle gibi
Avrupalı ve Amerikalı politikacıların zihniyet dünyasında, 'İslâm' sözcüğü,
geçmişte Sovyet-karşıtı ideolojiyi besleyen bilim adamlarının da gayretleriyle,
Demirperde'nin yıkılışı sonrasında, 'yeni düşman' anlamını kazanmaya başlamıştı
zaten. İtalyan başbakanı Berlusconi o çizginin son temsilcisi olarak görülmeli.
“[5]
ABD Başkanı
Bush’un açıkladığı hedef örgütler:
-El
Kaide(Afganistan)
-Ebu Seyyaf
(Filipinler)
-Silahlı İslami Grup
(GİA) (Cezayir)
-Mücahid Hareketi
(Keşmir)
-El Cihad (Mısır)
-Özbekistan
İslami Hareketi
-Asbat El Ensar
(Lübnan)
-Mücadele ve Vaiz
İçin Selef Grubu (Cezayir)
-Libya İslami
Mücadele Grubu
-El İttihat El
İslamiye (Somali)
-Aden İslami
Ordusu (Yemen)
Listeye bakıldığında hedef olarak belirlenen 11 örgüt, 10 ülkeyi
kapsıyor. Yani şimdi terör örgütü olarak ilan edilen bu örgütleri yok etmek
adına ABD ve yandaşları bu 10 ülkeye savaş mı açacaktır?”[6]
-İbretli bir noktada;1999
yılında bir ABD gazetecisinin _Yeni Çakallar-adlı yazmış olduğu kitapta,bu
saldırı aynen tasvir edilmekte ve 250 bin insanın öleceğide tasarlanmış
olmaktadır.
Dünya
olan olaylardan ders alarak düzenini yeniden düzenlemelidir.
1890’dan
2000 yılına kadar;Mexika-dan Kübaya.Nikaragua-dan Japonyaya,Dominik’den
Vietnam,Şili,Irak ve Panamaya kadar yapmış olduğu saldırılarını tekrar gözden
geçirmeli,kendisine yapılan saldırı vesilesiyle lekeli geçmişini temizleme
yoluna gitmelidir.
Haçlı
seferlerini başlattığını söyleyen George Bush,Türkiyedeki aşırı dincileri
diskalifiye etme planına dünya çapında kendiside mi katılmak istiyor,yoksa?
Yıllarca
İslâm ve Şeriat,terörist ve terörizmle eş olarak gösterilmeye çalışıldı. İşte
içimizdeki örneği:”Şeriat-Kur’an acımasızlıktır.Şeriat terörizmdir. Yani şeriat
egemen olduğu zaman;özgürlük diye bir şey olmayacak. İslâm şeriatının teröre
yönelik yanı,yahudilikten kaynaklanır daha çok. Çünki İslâm,dünya hükümlerini
“Şeriatını” Tevrattan almıştır. Yahudi şeriatından. Çünki şeriat-Kur’an bir
felakettir. Özgürlükten,insanlıktan yana olan herkesin bu felaketi önlemede
katkısı bulunmalıdır.”[7]
Dış
dünyada
ise;Irak,İran,Türkiye,Cezayir,Afganistan,Beyrut,Çeçenistan,Libya,Suriye,Bosna
gibi yerler halkıyla beraber terörist olarak gösterilmeye çalışıldı. Kurdun kuzuya
bahanesi nevinden...
ABD
kendisine yapılan bu saldırılara karşı Nato’yu arkasına almayı başardı. 5.
maddeyi kendi lehinde kullandı. Oysa 20 yıldır PKK saldırısına maruz kalan
Türkiye bunca saldırılara karşı değil tüm Natoya mensub devletlere karşıda bir
saldırı olarak kabul edilmesini,belki batının teröre,PKK’ya destek olmasını
defedemedi. Bu bir iç mesele olarak gösterildi,yıllarca uğraşıldı,bir Gap’ın
yapılması engellendiği gibi,yeni bir Gap yapacak kayıbta gerçekleşmiş oldu.
Ahirzamanın on büyük alametlerinden birisi olan
Ye’cüc-Me’cüc yani terör ve anarşi devam edecektir. Çeşitli ad ve gruplar
halinde yayılma özelliğine sahib olup,taraftar da bulacaktır. Çinli Aum
Shinrikyo’nun;”Üstün gerçek tarikatı”adıyla kurduğu tarikat, terörü bir yol ve kurtuluş
olarak görmektedir.[8]
7183 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Mal dolup
taşmadıkça, fitneler zuhür etmedikçe ve herc (haksız, sebepsiz öldürmeler)
artmadıkça Kıyamet kopmayacaktır." Orada bulunanlar: "Herc nedir, ey
Allah'ın Resülü?" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Öldürmedir!
Öldürmedir! Öldürmedir!" diye üç kere tekrar etti."
7194 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor:
"Mirac gecesinde, Resülullah aleyhissalâtu vesselam Hz. İbrahim, Hz. Musa
ve Hz. İsa ile karşılaştı. Kıyameti aralarında müzakere ettiler. Önce Hz.
İbrahim aleyhisselâm'dan başlayıp ona Kıyametten sordular. Onun Kıyamet
hakkında herhangi bir bilgisi yoktu. Sonra Hz. Musa aleyhisselam'a sordular.
Kıyamet hakkında onun da bir bilgisi yoktu. Söz Hz. İsa aleyhisselâm'a geldi.
O: "Kıyametin kopmasına yakın şeyler (alametler) hakkında bana bilgi
verildi. Ama Kıyametin kopma (vaktini) Allah'tan başka hiç kimse bilemez"
dedi. Sonra (Kıyametin alâmetlerin en biri olarak) Deccal'in çıkmasını anlattı.
Şunları söyledi: "Sonra ben inip onu öldüreceğim ve bundan sonra halk
memleketlerine dönecek. Bu defa onların karşısına Ye'cüc ve Me'cüc çıkacak ve
her tepeden hızla hücum edeceklerdir. Onlar giderken rastladıkları her suyu
içip tüketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-üst edecekler. Bunun
üzerine halk feryat ederek Allah'tan yardım dileyecek. Ben de Ye'cüc ve
Me'cüc'ü öldürmesi için Allah'a dua edeceğim. (Duâm kabul görecek) ve yer
onların (leşlerinin) kokusu ile çok pis kokacak. Ben yine Allah'a dua edeceğim!
Allah da bir su gönderecek ve o su, onları taşıyıp denize atacaktır. Daha sonra
dağlar ufaltılıp dağıtılacak ve yer, derinin yarılıp genişletildiği gibi
yayılıp genişletilecek.İşte söylenen bu hal vuküa gelince, insanlara yakınlığı
itibariyle Kıyametin, ev halkı ne zaman doğumu ile aniden karşılaşacaklarını
bilmedikleri hamile kadın gibi olacağı bana bildirildi."Râvi el-Avvam
demiştir ki: "Bunun tasdiki Kitabullah'da bulunmuştur (Meâlen):
"Nihayet, Ye'cüc ile Me'cüc'ün önündeki sed açıldığında, her tepeden
saldırmağa başlarlar" [9]
Verilen
bilgilerde olayın arkasında ABD’de de bulunan “Yeni Hristiyanlık Tarikatı”nın
olduğu ifade edilmektedir.
Bu
tarikatla ilgili olarak;eski olduğu,siyasette etkili oldukları ve bu”
Hıristiyan tarikatı 2000-2007 yılları arasında bir dünya savaşı çıkacağı,
sadece 140 bin kişinin hayatta kalacağı görüşündeymiş...
Bu tarikatla ilgili
kitapta;"Forcing God's Hand" (Allah'ın elini zorlamak). Kapağında,
milyonlarca insanın yeryüzünün bir an önce yokolması için dua ettiği iddiası
bulunan bir kitap bu. Okuyunca, sarıklı-cüppeli, ya da sakallı-bıyıklı olmayan
tipik Amerikalıların, İncil ve Tevrat'ta karşılarına çıkanları yorumlayarak
dünyanın sonuna yaklaşıldığına inandıklarını ve 'kıyamet' gecikir diye
endişelendiklerini öğrendim...
Kitabın yazarı Grace Halsell
ilginç bir hanım. Lyndon Johnson döneminde Beyaz Saray'da başkanın nutuklarını
kaleme alıyormuş. Daha sonra gazeteciliğe atıldığında kimsenin yapmaya cesaret
edemediklerini yapmış. Önce, beyaz olduğu halde görünen yerlerini siyaha
boyayarak zenciler arasında yaşamış; daha sonra kızılderili gibi giyinip
temerküz kamplarına girmiş, bir ara da ülkeye kaçak gelen Meksikalılar'ın
dramlarını paylaşmış... Her deneme sonrasında yazdıkları büyük gürültü
koparmış, kitapları çok satmış...
.....Allah'ın elini
zorlamak" da öncekiler gibi kapsamlı bir proje. İnanmış bir mürit gibi
görünüp liderlerden sıradan üyelere kadar herkesle diyalog kurmuş. Kitapta
vardığı sonuç tek cümleyle şu: "Amerika için gelecek yıllarda en ciddi
tehlike, dünyanın sonunun geldiğine inanan ve o sonu kendi hayatlarında
görebilmek için herşeyi yapabilecek bu tarikat..." Grace Halsell,
"Her on Amerikalı'dan biri bu tarikatın mensubu; bayağı fanatik insanlar
bunlar" uyarısında bulunmakta... (Kitapla ilgili geniş bilgi için internet
adresi: http://www.amazon.com/exec/obidos/tg/stores/detail/-/books/0967401313/reviews/qid=1001777485/sr=1-3/ref=sr_1_3_3/104-6419454-1354363)
Batı'da 'tarikat' (cult)
dendiğinde akla ilk gelen, ara sıra varlıklarından haberdar olunan Doğulu dinî
gruplar oluyor.Ya da, işte Guyana'da yüzlerce müridiyle intihar eden Jim Jones
gibi, Teksas'ta FBI tarafından çiftliği basılan David Koresh ve 'Davidian
Grubu' türü üzerlerinden 'aşırılık' akan hafif çatlak insanlar... Oysa,
Halsell'in aralarına karışıp gerçek dünyalarını kitabında gözler önüne serdiği
'tarikat mensupları', görünüşte George Bush'tan veya Bill Clinton'dan farksız,
toplum içerisinde önemli yerler işgal eden, örgüt toplantılarına muntazaman
katılan, kerli ferli, cepleri paralı bildik Amerikalılar...
Bu tiplerin bazı temsilcileri
tanınıyor; sözgelimi Jerry Falwell 'Moral Mojority' (ahlâkî çoğunluk) adlı bir
grubun lideri, başka gruplar da var. Bunların elindeki tv ve radyo sayısının
ikibinin üzerinde olduğunu yazıyor Halsell. İlginç olan, köktenci birer
Hıristiyan olmalarına rağmen, bu insanların, Eski ve Yeni Ahid'te anlatılan her
olayın geçtiği kutsal mekânlara sahip olduğu için İsrail'e özel ilgi
duymaları.... Esasen, dünyanın sonunun gelişinde İsrail oğullarının en önemli
rolü oynayacağına da inanıyor bu köktenci Hıristiyanlar...
Bizde "Kafayı dinle bozmuş" denir ya, ABD'de
kimse en aşırı fikirlerini bile rahatlıkla ifade eden bu köktenci Hıristiyanlar
için o tür hisleri beslemiyor.Dindar bir aileden gelen Halsell, araştırmasına
başlamadan önce, ülkenin ve dünyanın geleceği açısından bu denli 'tehlikeli'
olduklarını düşünemediğini itiraf ediyor. Ancak, işin içine girip literatürü
karıştırmaya başlayınca, tarikat mensuplarıyla görüştükçe, olaya yaklaşımı
bütünüyle değişmiş.
Şimdi, "Dünyanın sonunun
kendi nesillerinde geleceğine o kadar inanıyorlar ki" diyor, "Bunu
sağlamak için gerekiyorsa olayları zorlamaktan geri durmazlar..." Zaten
süratle silâhlanıyorlarmış... 1999 yılında kaleme alınmış kitapta, dünyanın bir
yerlerinde, bir kaç yıla kadar, 'kıyamet savaşı'na yol açacak çapta terör eylemleri
beklentisi yer alıyor... “[10]
Saldırıyı
meşrulaştırmak ve kaybolan perestiji kazanmak için Ladin bahane,yapılacak iş
ise şahane...
Filistinli
bir hristiyan olan Prof.Edward Said’inde
dediği gibi;Bu olaylar arsız bir güç olan ABD’nin savaş tamtamcılığının bir
neticesi olduğunu söyler.
Haberlerde:” Almanya`da
tutuklu bulunan ve ülkesine iadesini bekleyen bir İranlının, New York ve
Washington`da terörist saldırılar yapılacağına dair Amerikan gizli servislerini
önceden uyarmak istediği, ancak ciddiye alınmadığı bildirildi. Almanya`da
yayımlanan Neue Presse gazetesinin haberinde, 29 yaşındaki İranlının, bir ay
önce, ABD`ye yönelik saldırılar düzenleneceği konusunda Amerikan gizli
servislerini uyarmak istediği belirtildi. Haberde, İranlının bu amaçla tutuklu
bulunduğu hapishane yetkililerinden Amerikan gizli servislerine telefon etme
izni istediği, kendisine izin verilmesi üzerine gizli servislere telefon ettiği
belirtildi. Gazetenin haberinde, İranlının gizli servislere telefon açarak bu
konudaki uyarısını yaptığı, ancak gizli servis yetkililerinin bu uyarıları
ciddiye almadığı kaydedildi. Habere göre, söz konusu İran vatandaşı,
saldırılardan birkaç saat önce de Beyaz Saray`a bir faks çekmek istedi.
İranlının, dün savcılık ve Amerikan gizli servisi yetkilileri tarafından
sorgulandığı bildirildi.”
““Olaylardan 48 saat sonra
onunla görüştüm”
n ABD’nin en saygın gazetelerinden New York Times, ABD Başkanı George
Bush yönetiminin, 11 Eylül’deki saldırılardan önce Filistin devletinin kurulmasına
destek verdiğini açıklamaya hazırlandığını yazdı. Söz konusu iddia “ABD’nin,
Arap dünyasını yanına çekmeye çalıştığı” şeklinde yorumlanabileceği gibi,
saldırıları MOSSAD’ın düzenlediğine yönelik iddiaları bir anlamda doğrular
nitelikte.”[11]
MOSSAD oğlumu öldürdü
CIA ve FBI’nın
terör saldırısından sorumlu tuttuğu Mısırlı Muhammed Atta’nın babası, oğlunun
MOSSAD tarafından öldürüldüğünü söyledi. “[12]
VE SAVAŞ BAŞLADI.....
ABD
7-10-2001 saat 7-30’da Pazar günü yatsı namazı vakti,Afganistanda karanlığın bastığı
bir sırada hava operasyonuna başladı. Kurüs füzeleri atıldı. Şehrin
merkezleride bombalanarak;su-elektrik-iletişim yerleri bombalandı. 5 milyon
insan yollara düştü. Açlıktan ve hastalıktan ölüme terkedildiler. Bu iş
İngilizle beraber gerçekleştirildi.
Kabil bombalandı ve bombalama 10’da bitti. 2’5 saat
sürdü.
Kabil tumehouk füzeleriyle vuruldu. Kabil,Kandehar
,Celalabad,Mezarı Şerif vurulmakta,Pakistana 2 milyon mülteci sığınmıştır.
İngiltere başbakanı Tony Blair Ladin-in yaptıklarının
İslâmiyetle ilgili olmadığını,İslâmın ve Kur’an-ın öğretileri sevgi ve
kardeşliği öğetmektedir,dedi ABD başkanı Courc Boush ve bir kısım batlılar
gibi...
Bu savaş tam bir boğa ve karıncaların savaşına döndü.
Atlı kovboylar,karınca sinek demeden saldırdı. Hedefte dış görünüşte şu dört
isim var;Mısırlı cerreh ve ikinci adam Eymen Zevahiri,Taliban,Laden ve Kâide
örgütü.
İncilde;babalar koruk yediklerinde,çocukların dişleri
gıcırdamaz,denir. Suçlu adına,binlerce masum kırılmakta,akıllı denilen füzeler
bir çok halkıda vurmaktadır,kızılhaç kamplarıda dahil...
Operasyonda bir çok silah kullanmakla beraber ilk
hedef,hava gücünü yok etmek idi. Bu amaçla 15 hedef hedeflendi.
Afganistan Lenininde ilgisini çekmişti Çünki orası
Hindistana ve oradanda Çine geçilecek iyi bir atlama taşı idi. Özellikle bu
sofrada İngilizin iştahı kabarık idi. İşin başından beri birinci müttefik
olması gibi..aslan payını almayı amaçlamıştı. Daha önceleri İngiliz
Hindistandan sonra 3 kere Afganistanı işgal etmişti. Bunlar;1839-42,1878-80,ve
1919 yıllarında. Ve nihayet Afganistan 1919’da bağımsızlığına kavuşmuş oldu.
Emekli mitçi Mahir Kaynak olayı şöyle
değerlendirmektedir:Bu saldırı ABD’nin Rusyayla ittifakı neticesinde Çine karşı
yapılan bir hareket olup,Afganistanın stratejik bir yer olması ve Çinle
Afganistanın bağlantısını koparmak içindir. Eğer Çin müslüman olursa;Rus ve ABD
için tehlike olacağını söyler. Ladin ise onun için bir tehlike olmadığınıda
bilmektedir.
Çünki Taliban ve Ladini besleyen,rusyaya karşı kullanan
ABD’nin kendisidir.
Nitekim 962 yıllarında Afganistanda kurulmuş olan
Gazneliler Devleti,İslâmiyetin Hindistanda yayılmasını sağlamıştır. Gazneli
Sultan Mahmud’da,Hindistana sürekli seferler düzenlemek suretiyle kazanmış
olduğu zaferlerle bugünkü Pakistanda dahil olmak üzere İslâmiyetin o ölgede
yayılmasını sağlamıştır.
Savaşın bir hedefide,Kuzey ittifakın önünü açmak,onu başa
geçirmek,bu amaçla Dostumu destekleyip,Lejyoner asker kullanmak,müslümanı
müslümana kırdırmak idi.
Kuveyt ve Arabistandan sonra,Ladin bahanesiyle Orta Asya
petrolleride hesab içerisine alınmıştı. Silah fabrikalarının ürettikleri
silahlarda depolarda paslanıyor,tüketimi gerekiyordu.
Başta ABD olmak üzere diğer batı ülkelerinde müslümanlara
ve camilere saldırılar sürdürüldü.
Hareketin başlamasının açıklandığı dakikalarda Los
enghlis-da 2.9 şiddetinde deprem oldu.
Birinci gün 25 yer vurulmuştu.
İkinci gün;saat 19.00’da başladı.4. yer olarak Mezarı
Şerifte vuruldu. Bush bu savaşın uzun süreceğini söyledi.
Yine bir çok dünyada olan olaylarda olduğu gibi,bundada
bir Yahudi parmağı ve oyunu olduğu anlaşılmaktaydı. Zira uçak
saldırısında,ABD’nin önemli yerlerindeki saldırılarda Yahudi-İsrail-Mossad’ın
mutlaka bir bilgisi çerçevesinde gerçekleşti. Bu olayın olduğu sıralarda
Filistinin tanınması durumunun söz konusu olduğu,adeta ona misilleme olarak
alındığı söylenildi. Neticede bu olaylarla dünyayı özellikle İslâm ülkelerini
birbirlerine düşürmüş,en azından birbirlerine şüpheli bakılmasına sebeb
olmuştur.
"Milli güvenlik kurulunun yaptığı saptamalara göre
Mossad,KGB-den ayrılan ajanları Türkiye üzerinden Türki cumhuriyetlere
yollamaktadır. Böylece Mossad bölgedeki istihbarat çalışmalarıyla zirveye
çıkmayı hedeflemektedir."[13]
Müslümanlar,İslâm dünyası buruk,kalbi kırık,buda ilerideki
patlaklıkların habercisi... Hedefte genişleme durumu söz konusu olabilir.
2. asrın en çok hücum edilen hedefi,Din oldu ve en çokta
gündemde kalan Din oldu.
MEHMET ÖZÇELİK
23/09/2001 /ADIYAMAN
[1] Rum.41.
[2] Türk ve İslâm Dünyasının Yeniden Yapılanması.sh.114.
[3] Yeni Şafak gazt.F.Koru.24-09-2001.
[4] www.atin.org.16-9-2001.
[5] Yeni Şafak.Fehmi Koru.29-9-2001.
[6] Milli Gazete.26-9-2001.
[7] Makaleler.Sadreddin Yüksel. 4 / 33,İkibine Doğru dergisi.19-3-1989.
[8] Bak.Zaman gazt.15-9-2001,www.atin.org.16-9-2001.
[9] Enbiya.96.
[10] Yeni Şafak gazt.Fehmi Koru.30-9-2001.
[11] Milli Gazete.3-10-2001.
[12] Agg.22-9-2001.
[13] Makaleler.Harun Yahya-3 / 44.