28 ŞUBATIN ÜRETTİKLERİ VE MOON TARİKATI-SATANİZM VE TÜREYENLER VE FİLİSTİN MESELESİ....
1-28 ŞUBAT
2-MOON..(sonda masonluk dinde
reform var)
3-SATANİZM
4-FİLİSTİN
28-ŞUBAT-1997
Şer ve menfilikleri özel
olarak bir yerden getirmeye gerek yoktur.Müsbetin önünü tıkamak,gidenlerin
yolunu kapamak,şerlerin gelmesi için yeterli bir sebebtir.Ondandırki şerrrin
def’i,hayrın celb ve getirilmesinden daha önemlidir.
Bugün 28 şubatla
yapılan,yaptırılan,ister bilerek,ister bilmeksizin yapılan hayrın önü
tıkanmıştır.Buda otomatikman şerrin gelmesine zemin hazırlamıştır.28 Şubat bu
yönüyle diğer ihtilallerden daha farklı ve ağırdır.Diğer ihtilallerde şerleri
durdurmak için yapılmış,bunda ise müsbet gelişimin önü tıkanmış ve failleri
ağır bir şekilde cezalandırılmıştır.
Cami duvarına bevletmekle
kalınmamış,caminin içinede bevledilmesine göz yumulmuştur.
Bir yandan işin bilincinde
olanlar bunu organize ederken,diğer yandanda onlara alet olunmuştur.Ancak bir
türlü bilerek yüzülememiştir.
Köylünün biri bir gün konuşma
sırasında şöyle der; "Bizim eşek kırk türlü yüzme bilir; fakat suya girdi
mi hepsini unutur."
28-Şubat.1997-"Beşer
zulmeder,kader adalet eder."Her şeyede bu iki nazarla bakılması
halinde,ders ve ibretler alınacağı bir gerçektir.
28-Şubat medeni olmayan usullerle yapılan bir
balans ayarıdır.Ayarı kaçırılan, ayarsızlıklara neden olan bir ayardır.Kader
cihetiyle belirli bir yaklaşımlara ve yeterli olmamakla beraber anlamaya
çalışmalara çalışılma isteği tezahür etti.Ve şu anlaşıldıki; insanlar
birbirlerini anlamamış,anlamıyor,bazılarıda anlamak istemiyor.Geçmişte yapılan
yanlışları unutmayalım,ancak onlarıda kemikleştirmeyelim.Birbirimizin adına
konuşmakta ve hüküm vermekteyiz.Ben böyle demek istiyorum derken,karşımızdaki
ise,hayır sen öyle demek istemiyor ve düşünmüyorsun diyerek,birbirimizin adına
istenilmediği halde avukatlık yapılmaktadır.Oda aleyhine,cezalandırmak
amacıyla.28-Şubatta hukuk uygulanmamıştır.Hukukçular ve yorumları icra
edilmiştir.Bir bakanın(Anap içişleri Rüştü Kazım Yücelen) ifadesiyle:Hukukun
değil,hukukçunun üstünlüğü söz konusu olmuştur.Faraziye ve varsayımlar
uygulanmıştır.28-Şubat diğer darbelerden daha acımasız olmuştur.Faturasını 70
milyon ve doğacak olanlara ödettirilmiş ve çıkarılmıştır.Bu post-modern olan
darbe,Osmanlının yıkılışının düştüğü duyunu umumiyenin hatası
yaşanmakta,tekrarlanmaktadır.Sonuç olarak,hatalar hataları doğurdu..bu noktaya
getirdi.DSP-li Adalet bakanı Hikmet Çetin;Biz,163 kalktı,onun yerine 312-yi
getirmek mecburiyetinde olduk."Peki ya 141-142 yerine ne
geldi?Serbestlik... Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ve 28-Şubatla başlayan
süre içinde dine ölçü koymaya,ifrattan vasata çekmeye çalışan kimse ve
kurumların;dini konularda hem tefritte,hemde ilgisiz ve bilgisiz kimselerin eliyle
oturtulmaya çalışılmıştır.
28-Şubatın başlaması Erbakan-Çiller
ortaklığında,Erbakanın başbakanlığında yapılan bazı icraatlar bahane
edilerek,bazı sözler delil tutularak koca bir yorgan,yılların birikimi yakılmış
ve yıkılmıştır.Olayın ise iki yönü vardır;Biri ekonomik,diğeri
ideolojiktir.Ekonumik yönünde bazılarının menfaatına dokunup,haksız kazançların
önünün kesilmesi yoluna gidilmiş,diğer yönüyle laiklik bahane edilerek,her
zamanki gibi gürültü kopararak herşeyin meşrulaştırılmasına gidilmiştir.
Fuat Miras iddiasına göre:”Eğer Prof. Erbakan
başbakanlıktan istifa etmeseydi askerler müdahale edecekti. Askerlerin
müdahalesine iki gün kalmıştı. Biz bütün Türkiye’de üretimi durduracaktık.
Hayat felç olacak, elektrik, su kesilecekti.”
-28 Şubat sürecindeki “Beşli çete”nin başı TOBB Başkanı Fuat Miras’ın,
Refahyol’u iktidardan uzaklaştırmak için hazırladıkları darbe planını itiraf
etmesi, Türkiye gündemine bomba gibi düştü.”[1]
-Türkiyedeki sıkıntı;İslamın
yani gerçeklerin tenkisi için tartışılmaya oturtulmaktadır,hakkı aramak için
yapılmamaktadır.En büyük manevi boşluk;İslamı savunmanın bir suç olarak
gösterilmeye çalışılmasıyla ortaya çıkmaktadır.
Bu boşlukturki nazarların
dışarıya çevrilmesine sebeb olmuştur.
15 Mart tarihli Dünya
gazetesinin manşeti Türkiye’ye gelen yabancı yatırımlarla değil, Türkiye’den
giden sermayeye ayrılmıştı. Aynen şöyle denilmektedir: “Uygun ortam sağlayan
ülkelere giden Türk şirketleri 1 milyar dolarlık yatırım yaptı: Balkanlar’a
yatırım göçü.”[2]
Yani uzun ince bu yolun
serüveni şöyledir;-Avrupa Birliği'nin "Ortak Pazar" olarak kuruluşu
1957.. Türkiye'nin üyelik başvurusu aynı yıllarda.. 1963'de Ankara Antlaşması
ve 1973'te Katma Protokol var.. 1989'da üyelik başvurumuz, 1995'te Gümrük
Birliği gelmiş.. 1999'da Helsinki Bildirisi'ni imzalamışız..
Yani Türkiye'nin Avrupa
Birliği'ne uzanan ince ve uzun yolu, yarım yüzyıldır devam ediyor..
Daha önce de 1949'da Avrupa
Konseyi'ne, 1952'de NATO'ya girmişiz..[3]
Bediüzzaman hazretleri;”İnkâr
edip kâfir olanların dostları ise Tâğuttur.”[4] Âyetini
ebced-cifir hesabıyla hesabladığında
1417’ye tekabül ettirmektedir.Buda Rumice olup Miladi 2001 yılına mukabil
gelmektedir.Hicri olarak hesablandığında Miladi olarak 1997 yılına ay farkı ile
tekabül etmektedir.[5]
Buda ancak Tağutça bir hareket olduğuna remzen işaret etmektedir.
Bugün Türkiye kendisine
dönmeli,kendisini görüp sorgulamalıdır.Bir asırdır bünyeye uymayan,devamlı
nükseden dokuların yapısına ve işleyişine bakmalıdır.
MOON TARİKATI:
Karl Marks-ın maddi bakış ve
görüşüne göre,dinlerin çıkışıyla din savaşları başlamıştır.Savaşların çıkışını
dinlere mal etmektedir.Ona göre dinler olmasaydı,ne güzel,hayvanca bir hayat yaşayacaklardı.Din
ise bu keyfiliğine son vermiş oldu.
Dinlerin ortak amacı
Sağlıklı,ilahi bir dinin insan fıtratına uygun olarak yerleştirilmesidir.Ancak
bazen gerek tahrif edilmiş dinlerin mensublarının veya bu ihtiyacın
gerekliliğinden dolayı hakiki dini elde edemeyenlerin yanlış mecraya gidip
götürmeleri,burada problemlerin doğmasına neden olmuştur.
İşte gerek Türkiyede,gerekse
dünyada bazı din veya tarikat perdesi altında zuhur eden gerçek dışı inanışlar
hep bu din ihtiyacının bir tecellisidir.
Türkiyede dini yaşama bir
asırdır getirilen engellemeler bazı sapık ideolojilerin çıkmasına ve
misyonerlik gibi faaliyetlerin uzantılarıyla beraber yayılmasına zemin
hazırlamış oldu.
İslamiyeti yaşayıpda manevi
ihtiyacını giderme durumu olmayan insanlar,değişik menbalardan sağlıksız
sularını içmişler,sağlıksız toplum oluşturmuşlar ve sağlıksız fikirler yayılma
imkanı bulmuştur.İşte son günlerde Moon tarikatıda böyle bir zeminde kendisine
müşteri aradı,buldu ve malınıda pazarladı.
Moon tarikatının tarihi
serüvenine ve uzantılarına bakacak olursak;
Son zamanların en dikkat
çekici ve en karanlık misyoner örgütü Mooncular olsa gerek. Ancak Mooncular
kitlelerden daha çok, aydınlara ve akademisyenlere –ne ilginçtir ki özellikle
de ilahiyatçılara– yönelik propaganda faaliyetleri yürütmektedir.
MOON, CIA ile bağlantısı
olup,Kore asıllı,1920’de doğmuş,Myung Moon tarafından Güney Kore’de
kurulmuş,tarikatının adını soy adından almaktadır.
Başlangıçta Buddist olup,sonra
Protestanlığın bir kolu olan Presbiteryen Kilisesine katılmıştır. Moon;
1936’da, Hz. İsa’nın kendisine görünerek, "Tanrı Krallığı"nı kurma
görevini teklif ettiğini iddia etmiştir.Buna rağmen kilise tarafından kabul
görmemiş,reddedilmiştir.
“Hareket, Kore’de "Tong
l", Batı’da ise "Birleşik Kilise", "Kutsal Ruh
Birliği", "Birleşik Aile", "Moon Teşkilatı" gibi
adlarla adlandırılmıştır.”
16 yaşındayken kendisine vahiy
geldiğini söylemiş,komünist çalışma kamplarında geçirdiği yaşamda Tanrı’nın ona
duyduğu sevgiyle ayakta kaldığını söyleyerek,1954’te Seul’da Birleşik Kilise’yi
kurmuştur.
Telkinleri taraftarlarınca
kaydedilmiş ve İngilizce "Divine Princeple" (Tanrısal Prensip) adı
altında neşredilmiştir.
1950’de Japonya’da1959’da,
Amerika’da taraftar toplamayı başarmıştır.Kominizme karşı kullanılmaya
çalışılırken,oda bu boşluğu doldurmasını bilmiştir.Medya alanında New York City
Tribune,The Washington Times, Ortadoğu’da yayınlanan İngilizce gazete, Middle
East Times gazetelerine sahib olmuşlardır.
"Birleşik
Kilise"anlayışıyla,melez bir dini anlayış kurma yoluna gidilmiştir.
Moon, Kendisini Mesih
Saymakta,Moon’un kendisini Mesih ilan ettiği toplantıda Fehmi Koru da
bulunmuştu.F.Koru şöyle anlatmakta:”Rahip Moon... sahneye çıkıp Moon Kilisesi
Tarihinde ’önemli’ kabul edilen bir konuşma yaptı. Dinleyicilerin çoğu, Rahip
Moon’un kendisini ’Mesih’ olarak gördüğünü ilk kez orada duydular. Moon,
"Ben gerçek ebeveynim, beklenen Mesih’im" dedi açıkça..."
Bu yazılar üzerine kendi ile
ilgili olana F.Koru:”Moon grubunun Kore'deki bir toplantısına 1992 yılı ekim
ayında katıldım. Seul'den yazdığım yazılarda, Moon adlı Kore asıllı din
adamının kim olduğunu, grubunun neyi amaçladığını, nerelerde faaliyet
gösterdiğini uzun uzun anlattım. Toplantının tören ve şölen tarafları ilgimi
çekmekle birlikte, konuşulanlardan fazla keyif aldığımı söyleyemem. Başka bir
toplantısına katılma ihtiyacı da duymadım zaten.
.......Moon Kilisesi
Türkiye'yi Hıristiyanlaştırmaya çalışan bir misyoner örgütü mü? Olabilir.
Herkesin kendi dinini yaymak arzusunu saygıyla karşılarım. Dikkat edilirse,
başka dinlerin misyonerlik faaliyetlerine karşı çıkanlar, İslâm konusunda da
millete göz açtırmak istemeyen çevreler... Halbuki, misyoner faaliyetlerine,
ülkemiz insanının Hıristiyanlaştırılmak istenmesine karşı çıkanların, İslâmî
gayretlerin önünü açması gerekmez mi? Ona da karşılar, buna da. Acaba ne
hesabına?” [6]
Mooncuların Karanlık
İlişkileri olduğuda anlatılmaktadır.Buraya kadar gelmiş olduklarıda esrarını
göstermektedir.Diyaloglarını özellikle üst kademe ve güç oluşturacak
organizasyonlarla irtibatlandırmakta ve tesisine çalışmaktadırlar.
“Mooncular, ülkemize de son
onyıl içinde, dört misyoner göndermiştir. Bunlardan biri kendisini müslüman
olarak tanıtan gerçekte bir Mooncu olan Muhammed Yahya Thompson’dur. Doç Dr
Süreyya Şahin’in verdiği bilgiye göre, Marmara İlahiyat Fakültesi’nde bir süre
lisans üstü eğitim yapan Thompson buradaki birçok akademisyen ile Moon Örgütü
arasındaki ilişkiyi kurmuştur. Thompson ve iki arkadaşı, okul çevresinden
epeyce tepki görmüştür. Dördüncü Mooncu görevli kalmış ve dünyanın çeşitli
yerlerindeki toplantılara politikacıların, bürokratların, gazetecilerin, bilim
ve din adamlarının davetini üstlenmiştir.”
Lise diploması ve diploma
denkliği şaibeli olan Mooncu ajan misyoner John H. Thompson 1989’da Milli
Gazetedeki röportajında Moonculuğu ısrarla savunmuştur.[7]
“Cem
Vakfı’nın kurucularından ve Diyalog mahfillerinin gediklilerinden Prof. Dr.
Niyazi Öktem’in verdiği bilgiye göre, "jakoben – laik tutumuyla tanınan
CHP Başkanı Sayın Deniz Baykal Moon’un davetiyle ABD’ye" gitmiş ve
seminerlerine katılmıştır. Öktem, şu bilgiyi vermeyi de ihmal etmiyor:
"Ama hemen belirtelim ki ülkemizden bazı ilahiyat profesörleri de Sun
Myung Moon’un düzenlediği 2 – 3 aylık seminerlere katıldılar. Bunlardan
birkaçının Moon’a biat ettiği çocuklarının Mooncular tarafından ABD’de
okutulduğu dedikoduları var. Hatta bunlardan biri, bir ilahiyat fakültesine
dekan bile oldu."[8]
Yaşar Nuri önceden kendilerini davet
ettiklerini,daha sonra aramamalarını izah hususunda şunları söylüyor:”Öztürk;
Beni aramamaları, benden mutlu olmadıklarını gösteriyor. Onun dışında bir şey
söyleyenler halt ederler. Ve baştan beri de kuşku içinde olduğumu söylüyorum.
İnsanoğlu bazen hakikatı görüyor.[9]
Böylece;Moon Mesih yerine
konulmuş,tanrısal özelliğe sahib yetkili bir şahsiyettir.1893 kararları
sonucunda batı dünyası mesela-moon tarikatı;"dinler arası
diyaloğu"başlattı.ilk önce anti kominist bir faaliyet içerisinde ortaya
çıktı.1917-Ekimde sovyet rusya kuruldu ve 1919 paris anlaşmasıyla Amerika
kominizme karşı anti-kominist cephe aldı.Diğer dinleri kabul
ederken,hristiyanlığı en kuvvetli ve diğerlerini şekillendiren bir din esasını
taşır.CIA-nın organizesidir.1946-da Türkiyede Enis Behiç Koryürek moon hatta
isanın temsilcisi durumundadır.Moonlar rıza nurada çengel atmışlardır.Şu anda
moon (2002 yılı) 82 yaşındadır.
Türkiyedeki faaliyetleri
1982’den itibaren başlamış olsada,seslerini duyurmaları DTP kurucusu ve genel
başkan yardımcısı olan Ayseli Göksoy,ANAP eski bakanlarından İmren Aykut ve
Işılay Saygın ve Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın da davet ettikleri Ankara’daki
toplantıda Beyza Mooncuları tasvib etmediğini;gerek ATV’de –Ceviz
Kabuğu”proğramında, gerekse bir hafta sonra Kanal-7-deki –İskele
Sancak-proğramıyla Türkiye’nin gündemine girmiş oldu.Ve Kendisini davet eden
A.Göksoy’uda tenkid etmekten geri kalmadı.Ancak onunda böyle bir şey olduğunu
bilmediğini söylemesi üzerine tepkisini uzatmadı.
Ayseli Göksoy
milletvekili.Moon toplantısına Beyaz’ı davet eden,başkalarınıda ve ceviz kabuğu
proğramında-mart-2002-de-bir hafta sonra kanal-7-iskele sancak proğramında
bilmediğini ve batsınlar desede,severek yapmış olduğu izlenimini gösteriyordu.
Türkiyede oynanan bu oyunların
amacı nereye dayanmaktadır:”Hıristiyan Misyoner Örgütler’e göre Türkiye bir
"İncil Ülkesi"dir (Bible Land). Osmanlı toprağına ilk ayak basan
ABD’li misyonerler Pliny Fisk ve Levi Parsons (11) ABCFM, Pliny Fisk ve Levi
Parsons’a 1 Aralık 1833 tarihli talimat mektubu ile şu görevi veriyordu:
"Bu mukaddes ve vaad edilmiş topraklar silahsız bir haçlı seferi ile geri
alınacaktır."
Amerikalı protestan misyoner Everett P. Wheeler:
"Biz Türkiye’de Hıristiyanlar ve Hıristiyanlık için okul, hastane
açıyoruz, ilaç götürüyoruz, modern tıbbı ve eğitimi kuruyoruz. Türkler bizi
istemeyebilir, ama oranın sahibi Türkler değil ki..."
1984’te Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı ile MÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili
ve Edebiyatı Fakültesi’ni kazanmış,16 Ağustos 1984’te verdiği dilekçeyle
üniversite rektörlüğüne başvurur,dilekçesinde herhangi bir ilahiyatta değil
yalnızca Marmara İlahiyat’ta okumak istediğini de buyurur.
Marmara İlahiyat’ın yabancı öğrencileri için
kontenjanı olmamasına rağmen Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, Thompson’un bir
dediğini iki etmez ve 22 Ekim 1984 tarihli kararıyla bu talepleri kabul eder.
mezuniyet tarihi ise 11.7.1989’dur.
Yaşar Nuri
Öztürk kendi web sitesindeki biyografisinde yurtdışı çalışmaları hakkında şu
bilgileri vermektedir: "A.B.D., Avrupa ülkeleri, Ortadoğu, Kuzey Afrika,
Japonya ve Kore’de alanıyla ilgili araştırmalar yaptı; konferans ve kongrelere
katıldı. New York’ta misafir profesör olarak bir yıl İslam düşüncesi dersleri
okuttu. Aynı süre içinde uluslararası bir yayın olan World Scripture’ın
(Moon’un resmi web sitesi) İslam bölümünün hazırlanışında görev aldı.)
Ve Y.Nuri
Öztürk"Tasavvufun Ruhu ve Tarikatlar" adlı kitabının arka kapağında
New York’taki "International Middle East Alliance"(Uluslararası
Ortadoğu Birliği) Moonculara ait bir kurum) adlı kurumda danışma kurulu üyesi
olduğu belirtilmektedir.
“Ocak–Şubat
1992 yılında, Amerika’da, Türkiye’den çağırdıkları akademisyen, politikacı ve
gazeteciye, masrafları Moon’a ait olmak üzere 40 günlük seminer
düzenlemişlerdi.
"Hoşgörü
ve dinler arası diyalog" çerçevesinde ilahiyatçılar,gazeteciler ve üst
kademeden kimseler, ikbal peşindeki entellektüeller çağrılırken,daha sonra
bunlardan mühim kısmı –organizatörlük yapanlarda dahil-aldatıldıklarını,kimisi
bilimsel amaç güttüklerini,kimiside kendi görüşünü benimsetmek veya kabul
ettirip serdettirmek için uygun bir zemin olması hasebiyle,farklı hedefler
içerisinde katıldıklarını söylemişlerdir.
Sonuç olarak;;Bugün CIA
değişik örgütlerle;"Dinde reform"tezini alevlendirme,islamı içten
yıkma veya kendilerine uydurma sevdasındadır.Moon tarikatı,masonluk,kısaca
siyasi,dini,askeri,ekonomik,medyatik,kültürel ve sindirme,korku gibi bir
kuşatma içerisindedir.1980-den önce bu oyunlar;sağcı-solcu,kominist-faşist
şeklinde idi.80-den sonra laik-antilaik,alevi-sünni,devlet-vatandaş
çatışmaları,başörtüsü meseleleriyle hem rahatsız edilirken,hemde gündem onlarla
meşgul ettirildi.Mason,Moon,Satanist,hristiyan propagandaları ve en önemlisi
milletin manevi değer ve bildilerden mahrum olmasıyla oluşacak boşluğun yerine
herşeyin doldurulma imkanının doğmasını sağlamak olmuştur.Bu gizli örgütlerin
sinsi,siyasi entrikaların devamı olup,tedavisine sed çekilmeye çalışılan
urlardır.
Dinlerin diyaloğundan ziyade
monoloğu yani dinlerin birliği kabul olmakla beraber,doğruluğu kabul demek
değildir.Yani şu andaki yahudi,hristiyan dinleri ne derece hak bir dindir?Çünki
dinde esas olan Tevhid yani iman esaslarında birliğin olması esasdır.
Cemil Çiçek’in internetteki
dinde reform sözlerine karşı yaptığı beyanatında;”Sonuç olarak bugün Demirel'in
ortaya attığı dinde reform yapma düşüncesi aslında Demirel'in kendi düşüncesi
değil; ona bunu ortaya atmasını emreden derin devletin işidir. Derin devlet bu
amaçla Milli İlahiyat Komitesi kurmuş, bunun başına da emekli Korgeneral
Erdoğan Öznal'ı getirmiştir. Komitenin başına da diyanet işleri eski başkanı
Sait Yazıcıoğlu görevlendirilmiştir. İşte Demirel'in akıl hocaları da Milli
İlahiyat Komitesidir. Demirel'in bu açıklamalardan sonra birçok fikir adamı,
gazeteci, yazar ve profesör ise bu konuda farklı söylemlerle yorumlar
getirmişlerdir. Halbuki iki dinde reform girişimleri yeni değildir. Daha
Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda o zamanın adalet bakanı şu açıklamaları
yapmıştır: "Çağdaş uygarlık düzeyinde olan devletlerin ilk ilkesi dinle
dünyayı ayrı görmesidir. Din devlet nazarında vicdanlarda kaldıkça saygındır ve
dokunulmazdır. Bunu gerçekleştirmek içi de iki şeyin gerçekleşmesi gerekir.
Birincisi bunu İslam'a kabul ettirme; ikincisi de bunu topluma kabul
ettirmek." Demiş ve daha o yıllarda bu düşüncenin fitili ateşlenmiştir.
Fakat toplum bu düşüncelere rağbet göstermemiş ve gündemden düşmüştür.”
Sonuç olarak Moon;masonluğun
yeni çehresi,perdesi,yüzü,oyunu,entrikası,hedefi,çıkışı,serüveni ve siyaseti
olarak tecelli etmektedir.
SATANİZM: “5-15 ile 22 yaş
arasındaki sekiz gencin nasıl satanist oldukları, yaptıkları iğrençlikler,
midenin kaldıracağı cinsten değil. Satanistlerin kendilerine mürit bulmak için
kullandıkları en kolay yol internet. Chat yaparak bu tuzağa çekilen gençler,
cinayet ve intihara varan sapıklıklara sürükleniyor. Emniyet’in raporuna göre,
yaşları 14 ile 25 arasında 3 bin 500 dolayında satanist var Türkiye’de. Üs
olarak da cafe tarzı mekanları seçiyorlar.”[10]
3-Temmuz-1907,Yapen-in
yayınladığı broşürde,Satanistlerin 10 hedefi şöyle sıralanır:1-sır ve
gizlilik.2- özel terminoloji kullanılacak.3-özel örgütlenmeye gidilecek.4-özel
işaretler kullanılacak.(içki gibi).5-özel işaretler ile doğa üstü güç
edinileceği söylenecek.mesela.666,Muhammed-in adına tekabül etme
gibi.6-yerleşik bir din kurulacak.7-gizli din olacak.8-Mutlaka kutsal yazı ve
kitab olacak.9-Ölümsüzlük kazanacaksın,bunun içinde seks yapacaksın.10-Özel
tören ve ibadetler olacak.Bu mealde tasnif edilen gençlere sunulan düsturları
ile onları rahatça kullanmaktadırlar.Satanizmin asıl adı Diyagolizmdir. Bunu
kullanan Lusifer kullanmış olup,ışık saçan anlamınadır.
FİLİSTİN:26.350 km.2 alanın
adı.MS.70 yılında yahudiler buradan sürülmüş,Hz.Ebubekir (633’de) ve Halid bin
Velid (634’de) dönemlerinde Kudüs-e fetihler yapılmış olsada,tamamı 638’de
Hz.Ömer döneminde fethedilmiştir.1097’ye kadar müslümanların elinde kalıp,iç
ihtilallerden istifade ile 40 gün süren haçlı kuşatmasıyla hristiyan dünyasının
eline geçti,70 bin müslüman katledildi.
Ancak 2-Ekim-1187 yılında Selahaddin-i Eyyubi tarafından tekrar
ele geçirildi.
1516’da Yavuz Sultan Selim
tarafından Osmanlının idaresine geçti.400 yıl Osmanlının tebaası olarak
kaldı.1918’de ise İngilizin Arap dünyasına sinsice sızıp entrikalar neticesinde
(özellikle ingiliz casusu Lawrwns) İngilizler Vahhabi mezhebininde kuruluşunun
temelini oluşturacak olan Hicaz Emiri Şerif Hüseyini dünya imparatoru olma
sevdasıyla kandırarak işbirliğine girişildi.Osmanlıya karşı İngilizlerle
elbirliği yapan Şerif Hüseyin İngilizlere bölgenin kapısını açmış oldu.
II.Abdulhamide yapılan Duyun-u
Umumiyeyi deruhte etmelerinide taahhüd ederek Filistinden toprak isteyen
yahudilere:”Şehid kanıyla alınan toprak,para ile satılmaz.”red cevabı
vermiştir.
-"Abdülhamid Han, Teodor
Herzl'in isteğini red etmekle kalmamış, maiyetindeki vezir ve paşalara şu
şekilde emirler vermiş, uyarılarda bulunmuştu:
"-Bu isteği sakın önemsiz
bir olay saymayınız. Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması teşebbüsünü
Batılı devletler destekliyor. Devletimizin zayıf düştüğü bir devrede er geç
Filistin'de böyle bir devlet kurulacaktır.Bu kuruluş Filistin'de sürekli
savaşlar ve ihtilaflar çıkmasına sebebiyet verecektir. Şimdiden tezi yoktur. O
bölgeye Anadolu'da mevcut gözü pek cesur aşiretlerden seçip iskan ediniz ki,
çıkacak mücadelelerde geri adım atmasınlar, sonuna kadar savaşsınlar."[11]
Abdulhamid Han bununlada
kalmamış,yahudilerin önünü tıkamak amacıyla Filistine göç yasağını uygulamış
ancak İttihad ve Terakki cemiyeti bunu kaldırmıştır.
Bu red cevabını alan
yahudiler,Fransa,İngiltere,Rusyanın ortadoğu ile ilgili anlaşmaları olan
Sykos-Picot anlaşmasında;”Diğer ortakların ve Mekke Şerifinin muvafakatı
alındıktan sonra bu bölgede uluslar arası bir yönetim kurulacaktır.”sözü
İngiltere tarafından büyük destek gördü.”Haşmetli İngiliz kraliyet
hükümeti,Filistinde yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle
karşılamaktadır.”Tıpkı Kürt devleti kurdurma hayalleri gibi.
Dünyanın her tarafından göçler
başlar,o zamanda Selanikin yarısı yahudi idi.Yaramaz olarak değerlendirilen
dağlık ve bataklık yerler yüksek meblağlarla satın alınarak,göçlerle yerleşim
gerçekleşir.
1920 yılından itibaren çete
faaliyetleriyle de müslümanlar sindirilmeye başlanır.
Nitekim Fransızlar Cezayirde
132 yıl zulüm ve katliam yaptı ancak 1962 yılında bağımsızlığına
kavuşabildi.Cezayir devlet başkanı Budiyaf meçhul cinayetle öldürülmüş,bu
müslümanların üzerine atılarak başta Fıs üyeleri olmak üzere zulüm ve iç savaşa
zemin hazırlanmıştır.
Afganlılar 1979-1990
yıllarında 18 milyon insan tehcire mecbur bırakılmış,şimdilerde bahaneler ile
adeta işgal edilmiştir.
Bütün İslâm devletlerinde
müslümanlar Potansiyel suçlu ve potansiyel tehlike olarak gösterilmiştir.
1928’de Hasan-el Benna
tarafından kurulan İhvan-ı Müslimin,1940’da İngilizleri Mısır’dan
çıkarıp,Filistini kurtarma çabasına girmişlerdir.[12]
1947 yılında BM 1815 sayılı
kararıyla:”Filistin topraklarının en verimli kesimlerini oluşturan % 55’i
yahudilere,verimsiz ve çöl kesimlerinden oluşan % 45’ide Araplara bırakıldı.”
Ve daha sonra işgal edilen %
15’ide eklenerek 15-Mayıs-1948’de İsrail devletinin kuruluşu ilan edilir.Ve
peşinden Mısırın Sina yarımadası,Suriyenin Golen tepeleri ve Ürdünün Batı Şeria
kısımlarıda ilhak edilir.
1948-56,67,73,82 yıllarında
yapılan direnişler bir netice vermeyip,zulmedilip ,1982’de Ariel Sharon-un
teröristliğinde bin kadar Filistinli bir gecede katledilir.
Çünki onlar için
Filistinli”İki ayaklı hayvanlar”olarak nitelendirilmektedir.Kendinden olmayan
herkese yapılan meşrudur.Uygulamada o merkezdedir.Nitekim Tevrata göre zina
edenlerin her ikiside yahudi ise öldürülür ancak bu pek uygulanmaz,kız veya
erkekten biri yahudi ise;yahudi olanı dövülüp,öbürü öldürülür.[13]
1978’deki Camp David
anlaşmasıyla Mısır İsraili devlet olarak tanır.
Rus blokunun çökmesiyle
ABD’nin ipleri eline alması,İspanyanın Madrid şehrinde 1993-94 yılında
Ortadoğuda barış süreci başlamış olur.
7-Aralık-1987’de başlayan
İntifada ile bugüne kadar mevzii çatışmalar süregelir.[14]
İsrail ise,faili meçhul
cinayetlerle ileri gelenlerini sindirmeyle devam eder ve bu günde toplu olarak
çocuk-yaşlı-kadın-erkek demeden toplu olarak öldürüp-toplu mezarlara gömer,üstünüde
betonlar.Tam bir vahşet tablosu uygular.Adeta hitlere rahmet
okuturlar.Nazilerin 6 milyon yahudiyi gaz odalarında öldürdüğü
söylerler.Bununda yapılan araştırmalarda ayrı bir yalan olduğu
görülmüştür.Zaten nüfusu ne kadar?Buda Ermenilerin Türklere isnad ettikleri
yalanada gayet iyi benziyor!
Olaya ilgisiz kaldığını
anlayan ABD;devam ettirilen ve katliamlara dönüştürülen bu işgale karşı geçde
olsa,Dışişleri bakanı Powel:”Şu anda uluslar arası topluluk önünde bir bedel
ödeniyor.İsrailin dünyadaki konumu zarar görüyor.Bizde ayrıca bedel ödüyoruz.”[15]Ancak aba altından
sopa gösteren ABD ve hükümeti Bush,bu arada İsrailin yaptığını meşru görerek
samimiyetsizliğinide göstermiş oldu.
Zira bu saldırının
altında;Filistine saldırıp Yaser Arafat’ı sürmek için İsrail Genel Kurmay
Başkanlığı 12-Temmuz-2001’de karar almış,onu uygulamaktadırlar.
2.bir haçlı seferi başlatan
İsrail, desteğini ABD’den almaktadır.ABD’de”Ahlaki Çoğunluk”adlı kurumun
yöneticisi Jerry Falwell der:”Sanmıyorumki Amerika İsraile sırtını dönsün ve
sonrada ayakta kalmaya devam edebilsin.Diğer milletler İsrail milletine nasıl
davranıyorsa Tanrıda onlara öyle davranır.”,”İsrail yanlısı olmayan hiçbir
adayın Amerikan kongresine seçilemiyeceği günler çok yakındır.”,”Tanrı,kendisi
için değerli olanı (yani İsraili)desteklediğimiz için,Amerikayı kutsamıştır.”[16] Genel intibada aynı
merkezdedir.Nitekim Amerika başkanı Bush ve dışişleri bakanı Powel İsraili
savunmuş,âdeta meşru müdafaa olarak değerlendirmiştir.
Amerika eski başkanı Reagen-ın
Libyayı bombalama sebebinin altında yatan,Libyanın İsraile saldırma
düşüncesinden dolayı olduğunu açıklamış ve bunu Tevratla da teyit ettirmiştir.[17]
Bu durumda;Hadisde geçen her
ağacın arkasında yahudinin olduğunu söylemesine karşı Ğarkad ağacının
söylememesi –Allahu A’lem-bir tevili İsraile sahib çıkan Amerika olabilir.
Ancak ilmi araştırma dergisi
olan Zafer dergisinde;İsraillilerin bu ağaçdan çokça diktikleri tesbitide yapılmıştır.
1982’deki zulmü ve terörü az
gören İsrail savunma bakanı olan Sharon,Nikaraguayı karıştırmış ve İran Şahının
devrilişinde Şahı korumak için İsrail komandolarını devreye sokmuş,bu arada
İran-Irak savaşındada İrana silah satmayıda ihmal etmemiş,on milyon dolarlık
silahı kırk milyon dolara satarak,bu parayla İranın içindeki Radikal
olmayanları destekleyerek Humeyniye cephe oluşturmuş,şimdi ise başbakan
sıfatıyla,devlet terörünü tam zamanı diyerek,genel kurmay başkanına talimatla
binlerce insanı kamplarda toplayıp katletmekmiştir.
Bunu yaparken de tahrif
edilmiş “Kitabı Mukaddes”e müracaat edip,derslerini oradan
alarak;yakma,öldürme,tecavüz,gasb,sürgün,çapulculuk,kol kırıp herşeyi yok
etmeyi Tevrattan ders almışlardır.Tevratta Yeşu bölümüki;buna Katliamlar
Sıfrî’de denilir.Bütün İsraillilerin katillikleri buna dayanır.[18]
Nitekim İsrail başbakanı İzak Rabin-in
bir yahudi olan Yigal Amir tarafından öldürüldüğünde:”Bana vur emrini Tanrı
verdi.”sözüde destek görmüş,Mesihin gelişi olarak değerlendirilmişti.Bizdeki
Üzeyir Garih-inde böyle bir sonuç eseri olarak,müslümanlara yaklaşması ve
ılımlı bir tavır izlemesi aynı akibeti doğurmuştur.Çünki Rabin 4-11-1995’de
Filistin-İsrail barış anlaşmasına imza atmıştı.
Tüm dünyada televizyonlarda
seyredilen Filistinli bir vatandaşın kolunu kıran İsrailli bu emri yukarıdan
almıştı.İsrail savunma bakanı Rabin orduya verdiği emirde:”Filistinlilerin
kemiklerini kırın.”demişti.Buda emrini muharref tevrattan almıştıki oarada
aynen kol kırma emri verilmektedir.
Yahudiyi çıldırtan,Mesihin
ayak sesini duyma inancıdır.
İsraillilerin slogan ve
posterlerinde:”We want Moshıach now!”(Mesih istiyoruz,heme şimdi)Ve bu amaçla
Mesihin gelişinin bir alameti olan Mescidi Aksanın altını oyarak,yıkılmasını
sağlamaktadır.
İslâmiyette Mehdi,Hristiyan ve
Yahudilikte ise Mesih inancına göre,bir kurtarıcı beklemektedir.Yahudi
Ansiklopedisi Judiaca-da:”Hahamların düşüncesine göre mesih,insanlık tarihinin
en üst noktasında,İsraili kurtaracak ve yönetecek olan kraldır.Bu
şekilde,Tanrının krallığı kurulmuş olacaktır.Mesih,İsrailin düşmanlarını
yenecek,yahudi halkını yeni topraklarına kavuşturacak,onları Yahovayla
yakınlaştıracaktır.Bir peygamber,bir savaşçı,hakim,kral ve Tevrat öğreticisi
olacaktır.”[19]
Buna dayanaraktan bir yahudi
olan Sabatay Sevi:”Günahın kutsallığı”nı savunurBugünkü mum söndü yani eş
değiştirme onun ürünüdür.Buna göre her evli-bekâr olmayacak-hanımları
süslenerek gelecek,eş değiştirerek birleşme neticesinde doğacak olan çocuğun
Mesih olacağına inanmaktadırlar.[20]
Oysa onların Mesihi,Hadisde de
belirtildiği üzere,o yahudidir,Mesihid-Deccaldır yani aldatıp,saptırmayla iş
görür.
İsrail bununla Mehdiyet ve
İsanın birleşmesine zemin hazırlamakta,kendi sonunun sonunu ve sonucunu
hazırlamaktadır.
“Ve Rab Musaya söyleyip
dedi;israiloğullarına vermekte olduğum Kenan diyarına casusluk yapmaları için
adam gönder.”[21]
Mossad tipi bir ajanlık
ki,bugün Mossad-ın 35 bin ajanı bulunmaktadır.Dünyadaki bir çok meçhul olayda
parmağı bulunmaktadır.Kennedy su-i kasdında olduğu gibi.Hedefleri
içerisinde;Plân yaptığı her yerde azınlıkları ayaklandırmak,huzursuzluk
çıkararak ileriye dönük hesaplar yapmaktır.Karıştırıcı güçler
oluşturup,istikrarsızlık oluşturarak,kaypak bir zeminin oluşmasını hedefler.Güç
yetiremediğinide büyük abisine (ABD) söyleyerek ya kulağını çektirir veya
terörist ilan ettirerek dünya ile bağlantısını koparmaya çalışır.(İran-Irak
gibi.)Bir rüyasıda silah,uyuşturucu,petrol ve su kaynaklarını eline
alıp,kontrol etmek.
Bir politikasıda,devlet
başkanlarına yanaşıp,onlara destek sözü vermesi,suyu başından tutarak
istediğini yaptırmak idi.Bunu yapamadığı yerlerde İslâm dünyasını zayıf
düşürmek amacıyla kışkırtmak,bir tarafa gerekirse her iki tarafada silah gibi
yardımda bulunmaktır.Nitekim Bosnayı yıkmak için,Sırplara yapmış olduğu
yardımlar gibi.Sonuçda acı bir blanço; Sırp kasabı Miloseviç,1992-95 arasında
Bosna-Hersekte 200 bin kişiyi katletmiştir.1990-larda sırp
sloganı:"Adriyatikten irana kadar müslüman kalmayacak."Buradan sonra
Kosovaya geçilmiş,aynı zulüm devam ettirilmiştir.Sırplar Avrupanın kapı
bekçileri olarak kabul edilmiştir.1.dünya savaşıda bir sırplının sıktığı
kurşunla patlak vermişti.Ve bu zulümler Türkiyede olduğu gibi dünyadada
taraftar bulmuştur.[22]
En önemli hedeflerinden
biride;”Mısır nehrinden Fırata uzanan tüm toprakların yahudilere ait
olduğu....”[23]
Uğur Mumcu’nun ustaca
arabasına konulan bombanın patlaması neticesinde ölmesinde de Mossad parmağı
vardır.Zira öldürülmeden önceki son yazısında(7-Ocak-1993)-Mossad-Kürt lideri
Mustafa Barzani görüşmesinden,bu olayı deşifre etmeye çalışıyordu.Adeta
cezalandırıldı.Ve Mit bunu:”Hayfa limanından botla yola çıkan bir Mossad ekibi
tarafından yapıldığını yazıyordu.[24]
Ceyhan Mumcuda abisinin
çıkacak olan kitabında:”PKK’nın içinde kaynayan ajanların listesini
yayınlayacağım.”demişti.[25]
Özellikle İsrail 1960’dan beri
Kürt devleti kurma hevesindedir.
Ve bu amaçla bugün yıllar önce
Filistinde yapılan göç olayı Türkiyede de yapılmakta,dünyadaki yahudiler
İstanbula değilde Şanlıurfaya göç etmektedirler.Oradan yer alarak,önemsiz ve
uzak gibi görülen yerlerde yerleşmeye başlamaktadırlar.
Uzun vadede bununda dayandığı
nokta;Filistine yahudi göçü başlarken özellikle genç nüfus seçilmiştir.Alman
yahudileri ise,hem yaşlı,İbranice bilmedikleri vede siyonist olmadıkları için
seçilmemiştir.İlk hesap Filistin olsada,bununla yetinilmeyecek,ikinci aşamada
Ürdün,Mısır ve Irak,üçüncü aşamada Türkiye,Suudi Arabistan,Sudan,Lübnan ve
kuveyt olacak,dördüncü aşamada ise dünya devleti olacaktı.
19.yüz yılda sömürgecilikle
özellikle 1757’de Hindistanı kendi sömürgesi altına almasıyla hakim devlet
İngiltere idi.20. asırda söz sahibi ve dünyanın jandarmalığına soyunan ABD
idi.21. yüz yılda ise rakib iki oldu;İslâm alemi veya İsrail.Mücadele bu minval
üzere dönmektedir.İsrail planını uzun ve kesin vadede yapmaya
çalışmaktadır.İslâm dünyasını sürekli kavga ve çatışmada tutmaktadır.Nitekim
sünni olan Suriye ordusunun başında subayları alevi olanlar,şii olan Irak
ordusunun başında sünni subaylar böylece devamlı kaşımaya ve patlayıp
patlatmaya müsait bir zemin oluşturulmaktadır.Tüm dünyada özellikle İslâm
dünyasında olan bu düzenleme Türkiyede de uygulanmaya çalışılmaktadır.Kavgalı
ve problemli bir toplum oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Suriye patlayabilir.Çünki
hakimiyet % 15-de,85 mahkum durumda.Baskı ve katliamlarla işi yürütmek.Nitekim
hafız Esadın 1982’de yaptığı Hama ve humus katliamları gibi...
Yeni dünya düzeninde
Afganistan eski Afganistan olmayacağı gibi,kürt devleti,Filistinin imhası ve
yeni ve Teokratik bir devlet olan israilin doğuşu yönünde uygulamalar sahneye
konulacaktı.
İngiliz başbakanı
Gladstone,eline aldığı Kur’anla,İngiliz parlementosunda şöyle der:”Türkler bu
kitapla yürüdükçe medeniyete muzırdır(zararlıdır)”[26]
“2.Meşrutiyetin ilanı üzerine
İngiliz Sir E. Grey’in,11-Ağustos-1908 tarihinde yazdığı mektupta:”Türkiyede
olanlar öylesine harikadırki,anayasayı uzun müddette devam ettireceklerini
sanmıyorum.Irklarının ve dinlerinin etkisiyle yeniden şiddete ve düzensizliğe
kayacaklardır.”[27]
Etkili rol oynayan özellikle
İngiliz ve dünya yahudileri ve masonların ortak hedefi;yahudilerin
kurtulması,bu amaçla bir birlik oluşturmak,israil devletini kurup,genişleterek,vadedilen
topraklar olan arz-ı mev’udu gerçekleştirmektir.Böylece sürgünlerin toplanma
kampı ve yönetim yeri belirlenmiş ve uygulanmaya koyulmuş oluyordu.
Zira 1492 yılında ABD’nin
keşfi,yahudilerin İspanyadan sürüldüğü ve Endülüsün son kalıntısı olan Granada
devletinin yıkılışı,yeni bir hedefi belirliyordu.Yahudilerin ispanyadan
sürülüşünün aslında bir toplanma ve dünya devleti olma amaçlı olduğu,bununda
Tevratta belirtildiği üzere tüm dünyaya yayılmak idi.
Kürt devleti;İngiliz
planı,yahudi finansı,ABD desteği,kürtlerin kullanılması ve aldatılması ve
ermeni tedhişi ile yürütülmektedir.
Lozanda Türkiye-Irak
meselesinde önemli yer tutan Musul meselesi ele alınmış ve”Türkiyenin Lozanın
16.maddesiyle sınırlarının ötesindeki topraklardan vazgeçtiği”kararını 16-Aralık-1925’te
veriyordu.Sınırların ise bir kısmı çizilmişti.
Ve I:Dünya savaşında Irak
İngilizler tarafından işgal edilmiş,bununlada yetinilmeyerek
Bağdat,Musul,Kerkük ve civarında ahali ve aşiretleri Osmanlı devletine karşı
ayaklandırma girişimlerini tertip etmiştir.
Kürt devleti kurma planını
yapanlardan biride,1980’de projeyi geliştiren Lübnan kasabı,Şimdinin başbakanı
Ariel Şaron’dur.[28]
Bunun içinde karıştırmak
gerekiyordu.Nitekim eski MİT ajanı Mahir kaynak:”1970’ten sonra Türkiyedeki
koministleri Amerika yönlendirdi.”Milliyet yazarı Ali Sirmen’de:”Türkiyede
sosyalist hareketi başlatanlar yahudilerdir.”[29]
İngiliz bunu bizzat lawrensle
başlatmış,doğudaki aşiret reislerine vaadlerle devam ettirmiştir.Nitekim bu
amaçla Adıyaman/Kahtalı Bedir Ağaya gelerek,kendisini
isyana teşvik etmek amacıyla,altın yüklü katırlarla gelen İngiliz
temsilcisine:”Ben halifeye isyan etmem.”diyerek,İngiliz temsilcisini
altınlarıyla birlikte kovmuştu.[30]
Gerek Osmanlı
döneminde,gerekse sonraki dönemlerde,ihtilallerin temelinde yahudi/mason
parmağı olduğu görülmektedir.
Akasya Türk mason dergisinde
de:”Yahudisiz hiçbir mason yoktur.”denilir.
Tıpkı Fir’avun
taktiği;Fırkalara ayırma,güçsüzleştirip,erkeklerini öldürerek kadınları
bırakıp,bozgunculuk yapmak..[31]Ancak düzeni olmayan
düzensizlikler fayda versede,netice vermez.[32]
Kur’anda da yahudilerin
çoğunun fasık olduğu bildirilmektedir.[33]Elbetteki bu hepsi
anlamına değildir.[34]Onların yemeği
bize,bizimki onlara helaldır.[35]
İkinci olarak ABD’nin
desteğini alarak gerçekleştirmek.Bu noktada Çekiç Güç iyi bir bahane
olurdu.Çünki Irağın yaptığı zulümleri durduracaktı.Ortadada bir zulüm
vardı,çekiç gücü haklı çıkaracak.Nitekim Saddam 1988 yılında Halepçe
katliamında kimyasal silah kullanarak 5 bin kişiyi öldürtmüştü.Ve dışarıyada
zulmünü sızdırmamaya yaptığı baskılarla sızdırmamaktadır.
Ve Çekiç Güç Kürtleri
Saddamdan koruma adı altında kürt devletini kurma hesabını
pekiştirmektedir.Yani Körfez savaşından sonra 12-Temmuz-1991 yılı.1862 kişi
görevli.36.enlemi denetlemek.Oysa hem pkk-yı eğitmekte,malzeme yardımı
yapıp,silah taşımakta ve bunlar Türk Silahlı kuvvetlerinin yakalamasıyla da
tesbit edilmektedir.[36]
Uçaklar kontrolsüz olarak
istedikleri zaman,istedikleri yere gitmekte idiler,Türk gözlemci bulundurma
mecburiyetleri olmasına rağmen...hemde Irak boru hattıda denetlenmiş
oluyordu.Çünki Tevratta Babil-de (Bağdat) vardı.[37]
Bu sebebledirki;Jandarma
komutanı Orgeneral Eşref Bitlis,Emekli Jandarma Binbaşı Cem Ersever ,Yüzbaşı
Mustafa Deniz,Tuğgeneral Bahtiyar Aydın faili meçhul cinayete kurban gittiler
çünki Çekiç Güce muhalefet etmekteydiler.Ayrıca N.Erbakanında Adana/İncirlikte
bulunan bu çekiç güç elemanlarının yahudi olmasını söylemesi üzerine onu;10 bin
metreden uçakla atmakla tehdit ediyorlardı.
PKK’nın tek hedefi
vardı;diğerleri ise hep geçmişdede denendiği gibi,yahudilere uygun bir zemin
hazırlamaktı.İsrail uzantısı Nil-Fırat yolu..
“Ve dediler ki:Yahudi veya
Hırıstiyan olunuz ki hidayete ermiş olasınız. De ki: Biz hânif olarak
İbrahim'in milletine tâbi bulunmaktayız. O müşriklerden değildir.”[38]
“Ey Resûl!. Küfr içinde yarış
edenler seni mahzun etmesin. O kimselerden ki, ağızlarıyla imân ettik dedikleri
halde kalbleri imân etmemiştir. Ve Yahudi olan kimselerden ki, bunlar pek
ziyâde yalan dinleyicilerdir. Ve sana gelmeyen diğer bir kavmi de ziyadesiyle
dinleyicidirler. Kelimeleri yerlerine konulduktan sonra değiştirirler. Derler
ki: Eğer size bu verilirse alıveriniz ve eğer size bu verilmezse sakınınız. Ve
Allah Teâlâ her kimin fitnesini isterse elbette sen onun için Allah Teâlâ
tarafından birşeye sâhip olamazsın. Onlar o kimselerdir ki Allah Teâlâ onların
kalblerini temizlemek istemiştir. Onlar için dünyada zillet vardır ve onlar
için âhiret de pek büyük bir azap vardır.”[39]
Şifai şerîf şerhinde
Aliyyülkarî Dülcîden naklen şöyle bir hadîs nakleder: « Allah, Ariş ile Furat
mabeynini mubarek kılmış ve bilhassa Filistıni takdis eylemiştir.”
- Hz. Enes radıyallahu anh
anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Ümmetim
beş tabakadır: İlk kırk yıl, hayır ve takva ehlidir. Bunu takip edenler
yüzyirmi yılına kadardır. Bunlar merhamet sahibi, sıla-i rahme değer veren
kimseler olacak. Sonra yüzaltmış yılına kadar olanlar birbirlerine sırt
çevirirler, aralarındaki (kardeşlik bağlarını) koparırlar. Sonra da
birbirlerini öldürme devri gelir. O devirde kurtuluş isteyin, kurtuluş!"
“Mağribde (batıda)
karışıklıklar,fitneler ve korku olacak.Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine
yayılacak.Fitneler çoğalacak.”[40].
Hz. Enes İbnu Mâlik radıyallahu
anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Ümmetim beş tabakadır. Her tabaka kırk yıldır. Benim tabakam ve ashabımın
tabakası ilim ve iman ehli insanların tabakasıdır. İkinci tabaka kırk ile
seksen yılı arasındaki (insanların) tabakasıdır, bunlar hayır ve takva ehli
insanlardır..." (Hz. Enes, sonra hadisi yukarıdaki şekilde
tamamladı.)"[41]
Ebû Hüreyre radiya'llahu
anh'den Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet
olunmuştur: Yakın bir istikbalde birtakım fitneler olacaktır. Fitne zamânında
(ona karışmayıp) oturan kişi (karışmak üzere) ayakta durandan hayırlıdır. O
hengâmete ayakta duran da (fitne esbâbını hazırlamağa) gidenden hayırlıdır. Her
kim fitne vukuuna muttali' olup onu görmeğe çalışırsa, muhakkak onun kahrına
uğrar. Her kim o fitne zamânı iltica edecek veyâ sığınacak bir yer bulursa
hemen sığınsın (fesadcılara karışmasın!).”[42]
Abdullâh İbn-i Ömer radiya'llâhu anhümâ'dan rivâyet
olunduğuna göre, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
(İleride) Müslümanlar Yehûd ile harb edecek
(ve onları tamâmiyle kırıp mahvedecek). Hattâ onlardan bir Yehûdî taş arkasına
saklansa (da sağ kaldığı farz edilse) taş parçası da (dile gelerek) ey Allâh'ın
kulu, şu arkamdaki Yehûdî'dir, onu da öldür! diyecektir.
(Ebû Hüreyre'den gelen) bir rivâyette de:
Müslümanlarla Yehûd arasında kanlı bir harb olmadıkça kıyâmet kopmaz,
buyurulmuş ve hadîsin geri kalan kısmı zikr edilmiştir (ki, bu harbde
müslümanların yehûdîleri tamâmiyle tenkîl etmesinden ve bir tânesinin taş
arkasında saklı kaldığı farzedilse bile taş da izhâr-ı husûmet ederek: ey
müslüman, arkamda saklanan yehûdîyi de öldür! demesinden ibârettir).
Zatın birine sorarlar;Sizin
peygamberiniz müslümanların yahudileri teker teker bulup öldüreceğinden
bahsetmektedir,oysa Yahudiler devlet bile oldular,bu durum nasıl olur?dediğinde
o zat;Allah Allah!Bende buna şaşmıştım,teker teker bunların tüm dünyadan nasıl
toplanabileceğini bir türlü kavramamıştım.Meğer kendileri ayaklarıyla
geleceklermiş,arayıp toplamaya gerek kalmadan,zahmete girmeden....
“Mehdî, İsa (a.s.) ile beraber çıkacak, Filistin
topraklarında Bab-ı Lüdd’e Deccalı öldürecek, Mehdî’nin Deccalı öldürmesine
yardım edecektir.” (Lüd, Kudüs’e
“Zamanın inkitaa (kesikliğe) uğradığı
(sistemlerin değiştiği) bir dönemde Mehdi denen bir adam gelecek...”[43]Böylece sistemlerin
bozulması,onun gelişini ve ıslahını vacib kılmış olacaktır.
“Mehdi tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi dünyaya
hükmedecektir.”,”Tüm olarak yeryüzünün meliki dört tanedir.Onların
ikisi;Zülkarneyn ve Süleyman müslümanlardan,diğer ikisi Nemrud ve Buhtunnasır
kâfirlerdendir.Yere beşinci olarak ehli beytimden biri sahib olacak.Yani
mehdi.”[44]
Hadiste,Mehdinin çıkış zamanı olarak:”(Mehdi)Dünyada
ismi geçecek bir halife kalmayıncaya kadar çıkmayacaktır.”[45]Ve İslâmı ve
halifeliği hayata döndereceğine işaret edilmektedir.
”İnsanlar başlarında bir imam bulunmaksızın hac
ederler.Minaya geldiklerinde etrafları köpeklerin sarılışı gibi sarılıp,kabilelerin
birbirine girmesi ile büyük savaşlar olur.Öyleki ayaklar kan gölü içinde
kalır.”[46]Bir tevil olarak;Hicri
1400-1-Muharrem- yılında kâbedeki çatışmada buna benzer bir olay olmuştur.[47]
Birde 20-Kasım-1979’da İranlı militanlarınhadisde
geçen”Akabe cemresi”,30-dan fazla müslümanın ölmesiyle kana bulandı.[48]
İkinci baskın ise H.1407(1987)de
gerçekleşmiş,caddelerde 402 kişi katledilmişti.
Mekkenin fethi günü dışında;öncesinde ve
sonrasında haram belde olan Mekkede kan dökülmemiştir."Biz beyti şerifi
insanlara sevab kazanmaları için toplantı ve güven yeri kıldık."[49]
Hadisde:”Horasanda siyah sancaklar çıkacak,hiçbir
kuvvet onları önleyemeyecek ve neticede bayrakları İliya’ya (Kudüste)
dikilecektir.”
İbni Kesir’in belirttiğine
göre Hz. İsa, hakkı temsil etmektedir. Gün gelecek, onun sayesinde hak kuvvet
bulacak ve Deccalizmi mağlup edecektir. Hadiste Lüd kapısının özellikle
zikredilmesi İslâmın Yahudîlere [Deccal da Yahudîdir] galebe çalacağını
göstermektedir. Çünkü Yahudîler en geniş şekliyle Deccalizmi temsil etmektedirler
ve Lüd onların hâkimiyeti altında bulunmaktadır.[50]
Aleyhıssalâtü vesselâm
buyurmuştur ki «Yehudîler yetmiş bir fırkaya ayrıldı, birinden başka hepsi
Haviyededir. Nesarâ yetmiş iki fırkaya ayrıldı birinden başka hepsi
Haviyededir. Ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Birinden başka hepsi
Haviyededir.» «O bir dane fırkai naciye kimdir ya Resulâllah» suâline karşı da
«onlar benim ve Eshabımın üzerinde gittiğimiz yolda gidenlerdir.»buyurmuştu.[51]
Zira Yahudiler Tecsim ve Teşbihe inanmakta,yani Allah’a
cisim isnad edip,Allah’ı başka varlıklara benzetmektedir.Nasara ise;Hulul-e
inanmakta yani Allah’ın İsa olarak veya onun cesedine girerek dünyaya gelmiş
olduğuna inanmaktadırlar.Bu şekildeki bir iman ise,iman sayılmamaktadır.
İbni Abbas dedi,Her yerki,yahudilerden
oraya bir kavim girer."[52] Girmedikleri yer
olmaz.
Hadisde:”Yahudileri Arap
yarımadasından çıkarın,burada iki din beraber olamaz.”[53]
İbni Ömer,rasulullahtan
işittim,dedi:”Muhakkakki Yahudi ve Nasarayı Ceziretül Arabdan çıkaracağım ve
orada ancak müslümanı bırakacağım(onlar kalacak)”(Müslim)
Diğerlerinin
ziyadesinde:”Müşrikleri ceziretül Arabdan(Arab yarımadasından)çıkarınız.”
Malikin Muvattaında:İbni
Şihabdan,Rasulullah dedi:”Ceziretül Arabda iki din birleşmez.”
Cabirden,dedi,Rasulullahı işittim,diyordu:”Şeytan
Ceziretül Arabdan,kendisine ibadet edilmekten ümitsiz oldu velâkin aralarında
Tahriş (karıştırma) de ümitsiz değildir.”[54]
Hasılı,yahudiler;İtikadı
bozuk,[55]peygamberlerini ve
Hz.Muhammedi zehirleyerek ölümüne sebeb olan,[56]Maymun ve domuz suretine
çevrilen,[57]la’netlenmiş
bir millettir.[58]
Âyette:”..Müşrikler nasıl
sizinle topyekün savaşıyorlarsa,sizde onlara karşı topyekün savaşın...”[59]
Kur'anda bir yandan kafirlere
karşı sert tavırlar alınması söylenirken,diğer yandanda onlar ile olan münasebetlerdeki
ahidlerin yerine getirilmesi sözündeki farklılıklar;asrın mücedidleri
tarafından Tevcihatlarla izah edilmektedir.
Buda davranışa göre davranışı
belirlemektedir.[60]
Filistin meselesi özellikle
II.Abdulhamid döneminde köşeye sıkıştırılmanın verdiği bir cesaretle gündeme
gelmiş,Filistinin verilmesi halinde tüm borçların ödenmesi sözü verilmişti.
Bugün yapılan tüm zulümler
ayyuka çıkmış durumdadır.Kader cihetiyle hitlerin kendilerine yapılanları haklı
çıkarmaktadır.
-"İsrail'in Mossad ve
Şabak elemanlarının Filistin'li tutuklulara inanılmaz işkenceler uyguladığı
resmi raporlarla doğrulandı. Filistin'li tutuklulara İsraillilerce uygulanan
işkence yöntemleri arasında zehirli gaz solutmadan, hayalarına elektrik vermeye
kadar inanılmaz işkenceler kullanılıyor. Uluslararası Af Örgütü Amnesty
International'ın hazırlayıp yayınladığı bir rapora göre İsrail işgal ettiği
Filistin topraklarında bugüne kadar 700 bin Filistinli'yi tutukladı. Bunların
yüzde 90'ına işkence uyguladı."[61]
Bugün ise 4,5 milyon insan Filistine
girememekte,girmesi İsrail tarafından yasaklanıp,engellenmektedir.100 bin
kişide ölmüştür.
Yok mu, alemdeki soysuzlara
bir dur diyecek?
Bu ilahî zaferlerin tacını
kimler giyecek?..
Düşünenler!... Bu feci salgına
bir çare bulun!
Sonu; korkunç uçurumdur bu
felaketli yolun...
Hak Teala, bunu anlatmak için
kitlelere,
Gökyüzünden, Yüce Fermanını
indirdi yere...
Bunu anlatmak için geldi ilahî
dinler,
Bunu andıkça coşar, vecde
gelir mü’minler...
Bütün eşyanın içinden ve
dışından duyulan
Bu karanlık gecelerden
doğacaktır iman... Ali Ulvi KURUCU
Birisi demiş ki, "Hocam
bu uğurda o kadar çile çekiyosunuz ki, iltifata layık olmayan kimselere bile
iltifat ediyorsunuz. Nedir bu genişliğin sebebi?" Demiş ki, "Evladım
benim, Taif dağlarında taşlanırken bile kavmine beddua etmeyen peygambere
imanım var, mürşidim, peşinden gittiğim şahsiyet odur. Ben bir talebenin
yetişmesi uğrunda bin münafığın kahrını çekerim."
Ali Ulvi Bey, bu sözü
söylemenin çok kolay olduğunu ancak yaşatmanın hiç de öyle olmadığını söylüyor,
"Ne garip biz dostun kahrını bile çekemiyoruz" diyor. Amcasının
sürekli okuduğu beyti aktarıyor:
"Yâr için ağyâre minnet
ettiğim ayb eyleme
Bağbân bir gül için bin hâre
hizmetkâr olur"
......Bahçıvanı görürsünüz eli
kan içinde, dersiniz "Niye?" der ki, "Yavrum ben gül
yetiştiriyorum!"
"Şanlı genç! Saracaksın
kanayan her yarayı
Boğacaksın, seni iğfal edecek
yaygarayı!
Bir asil at gibi şahlan,
vurulan gemleri kır,
Nerde hakkım diye bir kerrecik
olsun haykır!"A.U.Kurucu.
Dua esasdır.Kabul olup
olmaması değildir.Her halu kârda ibadettir.Duayı arttırmak, ibadeti
arttırmaktır.Dua ibadet niyetiyle yapılmalıdır.Müslümanlar bugün her
zamankinden daha fazla duaya muhtaçtırlar.
Âdem oğlunun kalbinin bir kalb
gibi Allahın yedi kudretinde olup,dilediği gibi çevireceği ve peygamberimizin
duasında da:"Ey kalbleri çeviren Allahım!Kalblerimizi taatin üzere
(Abdulah b.Amrb.Âs-dan rivayetle),Dinin üzere (Enes b.Malikden rivayette)
çevir."[62]
Geçmiş ümmetlerde bir
Fir’avun,bir Nemrud vardıYa asrımızda?Lenin-Stalin-Mao-Mussolini-Franco-Hitler-Sharon-İsrail-Sırp-Ermeni-Marks-Engels
gibi ki çoğuda yahudi asıllıdırlar.O zamanlarda zulüm sadece Mısır gibi bir
yerde idi,bugün ise tüm devletlerde ve devletler halinde sürdürülmektedir.
Bir yönüylede ve bunlarla
beraber asrımız;H.3.asra benzemektedir;hem karmaşıkhemde toplanıp gelişme,alt
yapının temellerinin atıldığı dönem..
İddia ediyorum;bin sene de
dünyanın ömrü kalmış olsa,yahudiler devlet olamıyacaklardır.Zira yemiş oldukları
ilahi zillet ve meskenet ile,tıpkı şeytanın tardı gibi red ve
tardedilmişlerdir,kâinatın sahibi tarafından.Devlet olmalarından
korkmamalı,dünyayı karıştıracak bir entrikaya sahib olduklarını
unutmamalıdır.Her taşın altından mutlaka çıkabilirler.
"Ölmek kaderde var,
yaşayıp köhnemek hazin.
Buna bir çare yok mudur Ya Rabbe'l
Âlemin."
Mahmut Toptaş Hoca Yahudiler ile ilgili yazdığı
makalesindeki iktibaslarda:
“İncil’de bakın neler
söylenmiş:
“Ey engerekler nesli, siz kötü
olduğunuz halde, nasıl iyi şeyler söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız yüreğin
taşmasından söyler.” (Matta 12/34)
“Siz ey yılanlar, siz ey
engerek nesli! Cehennem hükmünden nasıl kaçacaksınız? Bunun için işte, size
peygamberler, hikmetli adamlar ve yazıcılar gönderiyorum; siz onlardan bazılarını
öldürecek ve haç’a gereceksiniz; ve bazılarını havralarda dövecek ve şehirden
şehire kovacaksınız ki, salih olan Habilin kanından, ma’betle mezbah/kesimhane
arasında öldürdüğünüz Barahiya oğlu Zekariyya’nın kanına kadar, yeryüzünde
dökülen her salih kan üzerinize gelsin. Doğrusu size derim: Bütün bu şeyler bu
neslin üzerine gelecektir.”
Bu bölüm şu anda bütün dünya
kiliselerinde; Katolik, Ortodoks ve Protestan ayırımı yapılmadan okunmaya devam
eden Matta incilin 23/33-36’dan alınmıştır.
“Elbette mü’minlere karşı
düşmanlıkta insanların en şiddetlisi olarak Yahudileri ve birde müşrikleri
bulacaksın. Mü’minlere sevgi bakımından en yakın olarak” Biz Nasârayız
(Hıristiyanız) diyenleri bulacaksın. Bu, onların arasında keşişler ve rahipler
olmasındandır. Şüphesiz onlar kibirlenmezler. (Maide 82)
Şeyh Sadi Şirazi de
(1207-1292) Gülistan’ında, Şamda bir ev satın almak istediğini, evin
bitişiğindeki komşu yahudinin de evi çok fazla övdüğünü ve evin hiçbir kusuru
olmadığını anlattıktan sonra Yahudiye:” Bu evin senin komşuluğundan büyük
kusuru olamazki” diyerek evi satın almaktan vazgeçtiğini anlatır.
Yenişehirli Hüseyin Avni
(1826-1883) bey de “Biz, içinde Yahudi olmayan Cehenneme de razıyız”
anlamındaki:
“Biz kaailiz cehenneme ey
Rabb-i müsteğas Amma anın içinde Yahudi bulunmaya” şiiriyle Yahudi zulmunün
cehennem azabından da beter olduğunu ifade eder.
Bediuzzaman Said
Nursi(1876/1960) de talebesini uyarır: Nur talebesi kardeşlerime söylüyorum:”
Nerede olursa olsun siyonizme karşı mücadele etsinler.” Komünizmin icatçıları
yalnız Yahudilerdir. Bugüne kadar bu komünistler, İdil-Ural, Kafkasya, Almanya,
Kırım, Azerbeycan, Garbî Türkistan ve komşumuz Doğu Türkistan’ı istilâ ettiler.
Altmış milyon kardeşimizin hukuku pâyimal oldu. (T:720)[63]
Kur’an-da milletlerin anlatılması
içerisinde vasıfları her yönüyle farklı ve uzun olarak anlatılan millet,yahudi
milletidir.Âyetler ışığında kısa ve özet olarak şöyle tasnif edilmektedir:
-Aralarında iman sahibleri çok
azdır.(Âl-i İmran.110,Mâide.66)
-Allah yerine din adamlarını Rab
edinirler.(Tevbe.31)
-İman etmek için mu’cize
görmek isterler.(Nisa.153)
-Mu’cize görseler bile iman
etmezler.(Şuara.63-67)
-Gerçekten iman etmiş
değillerdir.(Mâide.43)
-Allahın âyetlerini
tanımazlar.(Bakara.61,83-85)
-Allahın kelâmının tahrif
etmişlerdir.(Bakara.59,75,79,174,Mâide.13,A’raf.162)
-Allahın kitabını menfaat
karşılığında değiştirmişlerdir.(Bakara.59,79,174,Mâide.13)
-Allaha oğul isnad
ederler.(Bakara.116,Tevbe.30)
-Allah hakkında yalan
uydururlar.(Âl-i İmran.181,Mâide.64,En’am.91)
-Allah yolunda savaşmak
gerektiğinde savaşmazlar.(Bakara.246,Mâide.24)
-Canlarını asla tehlikeye
atmazlar.(Mâide.22,24)
-Kur’an azgınlıklarını ve
inkârlarını arttırır.(Mâide.64,68)
-İslâma kin ve hınç
beslerler.(Nisa.46)
-Kitabı gereği gibi
bilmezler.(Bakara.78)
-Cinleri yüceltip,Allaha şirk
koşarlar.(En’am.100)
-Tevratın asıl hükmüne
uymazlar.(Cum’a.5)
-Menfaatlerine ve nefislerine
uymayan emirleri uygulamazlar.(Mâide.70,Bakara.87)
-Ahiretten umut
kesmişlerdir.(Mümtehine.13)
-Dünyayı ahirete tercih
ederler.(Bakara.86)
-Allahın gönderdiği
peygamberleri kıskançlıktan ötürü reddederler.(Bakara.90,Nisa.54)
-Peygamberleri,hak olduklarını
bildikleri halde yalanlarlar.(Bakara.101)
-Peygamberlere büyüklük
taslarlar.(Bakara.87)
-Peygamberlere karşı
saygısızdırlar.(Bakara.67,108)
-Hz.isayı öldürdüklerini
zannetmektedirler.(Nisa.157)
-Hz.Meryeme iftira
etmişlerdir.(Nisa.156,Meryem.27-28)
-Kur’anı getirdiği için
Hz.cebraile düşman olmuşlardır.(Bakara.97)
-Hz.isa ve Hz.davud tarafından
lanetlenmişlerdir.(Mâide.78)
-Gerçekte Hz.Muhammedin
peygamber olduğunu bilmektedirler.(Bakara.146)
-Kendi dinlerine uymadıkları
için,mü’minlerden hoşnud olmazlar.(Mâide.59,Bakara.120)
-Mü’minleri imandan döndürmek
isterler.(Bakara.109)
-Mü’minlere iyilik isabet
ettiğinde üzülürler.(Bakara.105)
-Mü’minlere tuzak
kurarlar.(Âl-i İmran.54)
-Mü’minlerialdatmaya
çalışırlar.(Âl-i İmran.73)
-Mü’minlerle alay
ederler.(Mâide.57-58)
-Mü’minlere zarar
veremezler.(Mâide.42)
-Mü’minlerle Allah hakkında
tartışmaya kalkarlar.(Bakara.139)
-Uzun yaşamak isterler.(Bakara.96)
-Mü’minlerin yanlış yolda
olduklarını sanırlar.(Nisa.51)
-Mü’minlerin aralarında
casusluk yapmaya çalışırlar.(Mâide.41)
-Kendilerinin doğru yolda
olduklarını iddia ederler.(Bakara.135)
-Mü’minlerden çok
korkarlar.(Âl-i imran.111)
-Ölümden korkuları çok
fazladır.(Cuma.6-7)
-Azgındırlar.(Mâide.32)
-Nankördürler.(Bakara.61)
-Güvenilmez ve
itaatsizdirler.(Bakara.100)
-Sürekli mü’minlere ihanet
ederler.(Mâide.13)
-Haram yiyicidirler.(Mâide.42)
-İnsanları zenginliğe göre
değerlendirirler.(Bakara.247)
-Maddi menfaatlarından
vazgeçmezler.(A’raf.169)
-Aç gözlüdürler.(Bakara.61)
-Faizle insanları
sömürürler.(Nisa.161)
-Zalimdirler.(Bakara.51-59)
-Kendilerinden olmayanların
haklarını yerler.(Âl-i İmran.75,Tevbe.34)
-İki yüzlüdürler.(Bakara.76)
-Bozguncudurlar.(Bakara.59-60,Mâide.64,İsra.4)
-İnkârcıları dost
edinirler.(Mâide.80-81)
-Kendi aralarında da
anlaşmazlık içindedirler.(Enbiya.93,Yunus.93,Şura.14)
-Birbirlerini kötülükten
sakındırmazlar.(Mâide.79)
-Birbirlerine düşüp,kan
akıtırlar.(Bakara.84-85)
-Cennetin sadece kendileri
için olduğunu zannederler.(Bakara.94,111)
-Kendilerine Allahtan bir azab
dokunsa bile bunun ancak kısa sürei olacağını düşünürler.(Âl-i
İmran.23-24,Bakara.80,A’raf.169)
-Allahın sadece kendilerini
sevdiği iddiasındadırlar.(Cuma.6,Mâide.18)
-Allah onlara azgınlıkları
yüzünden ağır yasaklar koymuştur.(Nisa.160,En’am.146,A’raf.163)
-Aşağılanma damgası
vurulmuştur.(Âl-i imran.112-113)
-İnkârlarından dolayı
lanetlenmişlerdir.(Nisa.46,52,Bakara.88)
-Aralarında iman edenlerde
vardır.(Bakara.62)[64]
Böylece en fazla kötü
özellikleriyle tarif edilen bir millet oldukları görülmektedir.
17-4-2002
Mehmet
ÖZÇELİK
[1] Akit gazetesi.5-6-2001.
[2] Yeni Asya
gazt.M.Özcan.17-3-2002.
[3] Yeni Şafak.17-3-2002.M.Barlas.
[4] Bakara.257.
[5] Bak.Şualar.228.
[6]
Yeni
Şafak.1-nisan.2002)
[7] M.Emin Gerger’in röportajı, 27 Mayıs 1989
tarihli Milli Gazete.) Moon tarikatı hakkında Yeni Mesaj gazetesinin internet
bölümünde,Ali Rıza Bayzan’ın 28-3,7-4-2002 tarihleri arasında Dizi kısmında
geniş bilgi vardır,bakılabilir.Moonların internet siteleride vardır.
[8] Milliyet, 4 Aralık 1997)
[9] 25-31. 08.1995 tarihli Nokta Dergisi) “
[10] zaman .30-3-2002)
[11] Milli gaz.S.Arif Emre.5-4-2002.
[12]Bak. İslâm Ans.TDV.21/580-586.
[13] Bak.İsrail Kürt kartı.H.Yahya.36.
[14] Bak.Yürüyüş dergisi.sayı.2.Şubat-Mart-1999.M.Faruk.İnternet.www.enfal.de
[15] Bak.Milli Gazt.5-4-2002.
[16] Yeni Masonik Düzen.H.Yahya.458-459.
[17] Age.462.
[18] Kitabı Mukaddes.34,168-169,197,216-(Yeşu bölümü),219,236,286-287,Ayrıca bak.Yeni Masonik Düzen.H.Yahya.9-10,Tevrat.Tesniye.7,Bab,1.Samuel.15.Bab.
[19] Yeni Masonik Düzen.age.9,11,16,167,221,456.
[20] Bak.Age.841,862.
[21] Kitab-ı Mukaddes.Sayılar.13/1.
[22] Bak.Gizli el bosnada.h.Yahya.sh.203.
[23] Tekvin.15.bab.18.ayet.
[24] Yeni Masonik Düzen.age.577,624,Bak.İsrailin Kürt Kartı.agy.79-80,145-147,176
[25] İ.K.Kartı.age.187.
[26] Darwinin Türk düşmanlığı.H.Yahya.29.
[27] Age.31.
[28] Bak.İsrailin kürt kartı.H.Yahya.155.
[29] Terörün perde arkası.H.Yahya.401.
[30] Bak.Yeni Masonik Düzen.H.Yahya.244.
[31] Kasas.4,İsra.4-8.
[32] Bak.Neml.50-51.
[33] Mâide.78-81.
[34] Âl-i İmran.113-115.
[35] Mâide.5.
[36] Bak.Türkiye için milli strateji.age.60-61.
[37] Bak.Eski Ahit.Yeremya.51;1-4.
[38] Bakara.135.
[39] Mâide.41.
[40] Ahirzaman-Dabbetül arz.H.Yahya.15.
[41] H.no.7189.Mürşid.2.0.
[42] Mürşid.3-2,H.No.2117,Mecmuatün minet-Tefasir.(Arapça) 3/29.
[43] Hz.Süleyman.H.Yahya.182.
[44] Mektubat-ı Rabbaniye.2/1163,Bak.Hz.Süleyman.age.181.
[45] Bak.Yeni masonik düzen.age.846.
[46] Bak.Age.851.
[47] Ahirzaman-Dabetül arz.age.45.
[48] Bak.Yeni masonik düzen.age.852.
[49] Bakara.125)İbrahim.35-41,tevbe.109,hac.26-29.Bakara.187.
[50] İbni Kesir, Nihayetü’l-Bidaye, 1:158.., Kitabü’l-Bürhan, s. 105,Yeni Asya.Şaban Döğen.20-4-2002
[51] Mecmuatün minet Tefasir (Arapça).2/515
[52] Age.2/658)
[53] Kütüb-ü Sitte.Prof.İ.Canan.3/358.
[54] Mecmuatün minet Tefasir.age.3/104.
[55] Age.7/329,3/254,4/62.
[56] Age.15/430-431.
[57] Age.16-443-444.
[58] 7/371.
[59] Tevbe.36,5.
[60] Müntehine.8-9.
[61] Milli gaz.5-4-2002.
[62] M.Tefs.ahzab suresi.3/28)
[63] Milli gazete.15-4-2002
[64] Bak.Kur’an Bilgisi.Harun yahya.Her bir özellikte âyetler verilerek gösterilmiştir.223-245.